Bankalar, Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketlerinin yoğun olarak gerçekleştirdikleri finansal kiralamalara ilişkin vergi mevzuatımız yönünden dikkat edilmesi gereken hususlara makalemizde yer vereceğiz. Finansal kiralama; fabrika ve ofis binaları, imalat makinaları, iş ve inşaat makinaları, kara, deniz ve hava taşıtları gibi yatırım mallarının edinilmesinde kullanılan orta ve uzun vadeli yatırım kredisidir. Belirleyici özelliği, kira süresince malın hukuki mülkiyetinin finansal kiralama şirketinde kalması, kiralama konusu malın her türlü riskinin ve faydasının kiracıya ait olmasıdır.[1] Tanımdan da yola çıkarsak yapılan işlem; sat-kirala-geri al (leasing) yöntemiyle şirketlerin aktiflerindeki duran varlıkları (makine, teçhizat ve donatım…) leasing şirketine satıp tekrar kiralanması işlemidir. Ancak burada belirtilen finans kurumları gerekli tedbirleri almadıkları takdir de; hem kendilerine karşı kurulmuş bir organizasyon dâhilinde dolandırıcılığın mağduru olabilecekken hem de sahte fatura kullanıcısı konumuna düşerek vergisel yönden sorumlu olacaklardır. Zira günümüzde artık işletmeler finansman ihtiyaçlarının karşılanması, kredi maliyetlerinin yüksek olması, nakit paraya ulaşmanın güçleşmesi, nakit para politikasındaki işletme yöneticilerinin kararları veya demirbaş, alet, ekipman vb. ihtiyaçların karşılanmasında izledikleri yöntem doğrultusunda bunları satın almak yerine finansal kiralama yöntemini seçerek ihtiyaçlarını karşılama yoluna girmektedirler. Makalemizin ilerleyen bölümlerinde bu sürecin evreleri ve taraflarına ilişkin bilgilere yer verilerek alınması gereken tedbirlere yer verilecektir.
1. FİNANSAL KİRALAMA İŞLEMİ, SÖZLEŞMESİ VE KONUSU:
6361 Sayılı Finansal Kiralama, Faktoring Ve Finansman Şirketleri Kanunun 3. maddesinde finansal kiralama tanımlanmıştır. Bu kanuna göre: “Finansal kiralama: Bir finansal kiralama sözleşmesine dayalı olmak koşuluyla, bu Kanun veya ilgili mevzuatı uyarınca yetkilendirilen kiralayan tarafından finansman sağlamaya yönelik olarak bir malın mülkiyetinin kira süresi sonunda kiracıya devredilmesi; kiracıya kira süresi sonunda malın rayiç bedelinden düşük bir bedelle satın alma hakkı tanınması; kiralama süresinin malın ekonomik ömrünün yüzde sekseninden daha büyük bir bölümünü kapsaması veya finansal kiralama sözleşmesine göre yapılacak kira ödemelerinin bugünkü değerlerinin toplamının malın rayiç bedelinin yüzde doksanından daha büyük bir değeri oluşturması hâllerinden herhangi birini sağlayan kiralama işlemini” ifade eder.
Finansal kiralama sözleşmesi ise aynı kanunun 18. Maddesinde şu şekilde tanımlanmıştır: “Finansal kiralama sözleşmesi; kiralayanın, kiracının talebi ve seçimi üzerine üçüncü bir kişiden veya bizzat kiracıdan satın aldığı veya başka suretle temin ettiği veya daha önce mülkiyetine geçirmiş bulunduğu bir malın zilyetliğini, her türlü faydayı sağlamak üzere kira bedeli karşılığında, kiracıya bırakmasını öngören sözleşmedir.” Aynı kanunun 19. Maddesinde yer alan sözleşmenin konusu başlığında ise; Sözleşmeye taşınır ve taşınmaz mallar konu olabilir. Bilgisayar yazılımlarının çoğaltılmış nüshaları hariç olmak üzere patent gibi fikrî ve sınai haklar bu sözleşmeye konu olamaz. Bütünleyici parça veya eklenti niteliklerine bakılmaksızın asli niteliğini koruyan her mal tek başına finansal kiralama sözleşmesinin konusu olabilir.” Şeklinde yer almıştır.
6361 sayılı kanunun 23. Maddesinde yer alan düzenlemeye göre; Finansal kiralama konusu malın mülkiyeti kiralayana aittir. Ancak taraflar sözleşmede, sözleşme süresi sonunda kiracının, malın mülkiyetini satın alma hakkını haiz olacağını kararlaştırabilir. Bu madde ile finansal kiralamanın esas niteliği ortaya koyulmuştur.
Bu yöntemle yapılan sözleşmelerde genellikle üç taraflı yapılan bir sözleşme ile finansal kiralama işlemine konu olan taşınır veya taşınmazlar hakkında işlem yapılır. Taraflardan birisi Kiracı olup 6361 sayılı kanunda tanımı yapıldığı üzere; Kiracı, sözleşme süresince finansal kiralama konusu malın zilyedi olup, sözleşmenin amacına uygun olarak her türlü faydayı elde etme hakkına sahiptir. Taraflardan ikinci ise sözleşmeye konu olan taşınır veya taşınmazın mülkiyet sahibi olan şahıstır. Taraflardan sonuncu olan üçüncü taraf ise bu işlemde finans konusunda bir nevi aracılık eden bankalar, finansal kiralama şirketleri veya Faktoring şirketleridir. Taraflardan sözleşemeye konu taşınır veya taşınmaza ihtiyacı olan işletme kendi yapmış olduğu araştırmayla ihtiyaç veya gereksinimini karşılayacağını düşündüğü taşınır veya taşınmazın mülkiyet sahibine ulaşarak bu şeyin satışa/kiralamaya konu olup olamayacağı teklifini götürür. Mal/mülkiyet sahibi taraf kendisine yapılan satış/kiralama teklifini kabul ederse aralarında bir protokol veya sözleşme yaparlar. Finansal kiralamaya konu taşınır veya taşınmaza ihtiyacı olan firma nakit para politikasındaki işletme yöneticilerinin kararları veya ihtiyaçların karşılanmasında izledikleri ödeme yöntemleri doğrultusunda bunları satın almak yerine finansal kiralama yöntemini seçerek ihtiyaçlarını karşılaması durumunda, firma bir finansal kiralama şirketine başvurur. Finansal kiralama şirketinin yapılacak bu işleme bir nevi aracılık etmeyi kabul etmesi durumunda finansal kiralamaya konu olan taşınır veya taşınmaz finansal kiralama şirketince satın alınarak bunu talep eden tarafa kiralaması ile işlem tamamlanır.
Finansal kiralama işleminin vergisel avantajlarına makalemizin esas konusu olmaması nedeniyle değinmemekle birlikte yukarda anlatılan bu işlemin sağlıklı bir zeminde işlemesi halinde işletmeler açısından birçok avantajları da yanına getireceği açıktır. Ancak bu sistemin sağlıklı bir şekilde işlememesi durumunda ise Bankalar, Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri bu durumdan en zararlı çıkacak olan taraf olacaktır. Bu duruma makalemizde yapılacak açıklama ve uygulamalar ile açıklık getirmeye çalışacağız.
Finansal kiralama işleminin sağlıklı bir şekilde işlediği sürece yukarda yer verdik. Oysaki bu sistemin açıklarını kullanarak bir çeşit organizasyon dâhilinde yapılan gizli anlaşmalar ile Bankalar, Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri dolandırılarak bu aracı kurumlar bir yandan maddi kayıplar ile karşı karşıya kalırlarken diğer yandan ise vergisel yönden cezai yaptırımlara maruz kalmaktadırlar.
3.1. Borçlar Hukuku Yönünden Yapılan Muvazaalı Finansal Kiralama
Finansal kiralamaya konu olan taşınırı veya taşınmaza ihtiyacı varmış gibi görünen taraflardan biri, bu taşınır veya taşınmaza sahip olan tarafla daha önceden bir araya gelerek kendi aralarında bir nevi gizli bir anlaşma yapabilirler. Borçlar hukukunda bu işlem muvazaa olarak kabul edilmektedir. Zira Muvazaa 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 19. maddesinde düzenlenmiştir. Belirtilen madde de yer aldığı üzere “Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.” Buna göre muvazaa, taraflar arasında, “üçüncü kişileri aldatmak maksadıyla” yapılan ve gerçekte var olmayan ve tarafları bağlamayan hukuki işlemlerdir. Yapılan bu anlaşma ile Bankalar, Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketlerinden biri veya birden fazlasına taşınır veya taşınmaza ihtiyacı varmış gibi görünen taraf başvurarak, finansal kiralama sözleşmesi yapmak istediğini belirtir ve bu işleme aracılık etmesi bu kurumlardan istenir. Bu yöntem genellikle pahalı makineler gibi taşınırların temininde kullanılır. Görünürdeki işlem finansal kiralama kapsamında bir taşınır veya taşınmazın kiralanması olsa da asıl yapılmak istenen ise bu işlemden yararlanmak suretiyle aracı kurumları dolandırmak suretiyle haksız kazanç sağlamaktır.
Türk hukuk doktrininde, mutlak ve nisbi muvazaa olmak üzere iki çeşit muvazaa kabul edilmektedir. Mutlak muvazaa, taraflar arasında, “üçüncü kişileri aldatmak maksadıyla” yapılan ve gerçekte var olmayan ve tarafları bağlamayan hukuki işlemlerdir. Nisbi muvazaa ise, taraflar arasında, gerçek sözleşmenin saklanması amacıyla başka bir sözleşmenin yapılmış gibi gösterilmesi anlamına gelmektedir. Mutlak Muvazaa; Hukuki işlemin taraflarının, hiçbir hukuki işlem yapmak istemedikleri halde, üçüncü kişileri aldatmak amacıyla sadece görünüşte bir işlem yapmaları durumunda “mutlak muvazaa” söz konusu olur. Böyle bir durumda, dışa karşı bir hukuki işlem yapmış gibi görünmek isteyen kişiler, gerçekte bu işlemi yapmak istemediklerinden yapılan hukuki işlem hükümsüzdür. Örneğin, alacaklılarından mal kaçırmak isteyen bir borçlunun, bir arkadaşıyla anlaşarak sahibi bulunduğu bir evin ona satmış gibi göstermesi durumunda ‘mutlak muvazaa’ söz konusudur ve bu alım-satım sözleşmesi, gerçekte taraflarca istenmediğinden yani tarafların bu yolda bir iradeleri olmadığından çağdaş medeni hukukumuza göre, geçerli değildir.[2]
3.2. Gerçek Bir İşleme Dayanmayan Finansal Kiralama Süreci
Tarafların aralarında muvazaalı bir şekilde anlaşarak, finansal kiralamaya konu taşınır veya taşınmazı yapılacak sözleşme ile aracılık etmesini sağlamak üzere Bankalar, Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketlerine başvururlar. Bu süreçten sonra belirtilen aracı kurumların kendilerine yapılan bu teklifle ilgili yapacağı araştırma ve incelemeler çok önemli bir değer kazanacaktır. Zira sağlıklı ve detaylı yapılmayan bir araştırma durumunda ortada olmayan bir taşınır veya taşınmazın finansal kiralanması işlemine konu olması durumunda, bu işlemden mağdur olan taraf belirtilen aracı kurumlar olacaktır. Zira daha önce aralarında anlaşan taraflar gerçek bir finansal kiralama sözleşmesi yapmayı amaçlamak yerine tamamen yasal defter ve belgeleri üzerinden düzenledikleri sahte fatura ve kayıtlar ile bu işlemi yaparak Bankalar, Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketlerini dolandırmayı amaçlamaktadır. Yapılan bilanço makyajları ile güçlü bir görüntü imajı veren firma finansal kiralamaya konu şeyi yasal defterler ve kayıtlarında varmış gibi göstermekte veya kayıtlarında olan bu taşınır ya da taşınmazı Bankalar, Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketlerine düzenledikleri satış faturası ile satarak bu şeyin bedelini tahsil etmektedirler. Ancak bu aracı kurumlar yeterli araştırma ve özeni göstermemeleri durumunda fiziki ortamda bu taşınır malzeme veya makineleri teslim almayarak tüm işlemler düzenlenen faturalar sevk irsaliyeleri gibi belgeler üzerinden yürüyebilmektedir. Böylece aracı kurumlardan finansal kiralamaya konu şeyin bedeli tahsil edilerek asıl ulaşılmak istenen amaç tamamlanmaktadır. Tahsil edilen bu paranın paylaşılması ise finansal kiralama konusunda daha önce gizli olarak anlaşmış olan taraflar kendi aralarında birbirlerine pay etmektedirler. Finansal kiralama kapsamında, sözleşme konusu taşınır veya taşınmazı zilyetliğine geçiren taraf ise sözleşmede yer alan ödenmesi gereken tutarları ödemeyerek aracı kurumlar tarafından bu hususta hukuki sürecin başlatılmasına da neden olabilecektir.
3.3. Katma Değer Vergisi Yönünden Finansal Kiralama
6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun 28. maddesinin 1. fıkrasında 01.01.1987 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yapılan değişiklikle banka ve sigorta şirketlerinin Finansal Kiralama Kanunu kapsamında yaptıkları işlemler BSMV’nin kapsamı dışına çıkarılmıştır.
3065 Katma Değer Vergisi Kanunun 17/4/y maddesine göre; 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu kapsamında; finansal kiralama şirketleri, katılım bankaları ile kalkınma ve yatırım bankalarınca bizzat kiracıdan satın alınıp geriye kiralanan her türlü taşınır ve taşınmazlara uygulanmak üzere ve kiralamaya konu kıymetin mülkiyetinin sözleşme süresi sonunda kiracıya devredilecek olması koşulu ile kiralamaya konu taşınır ve taşınmazın kiralayana satılması, satan kişilere kiralanması ve devri istisnadır. Kanunda belirtilen şartların sağlanmaması halinde belirtilen istisnai hükümden yararlanılamayacaktır.
Finansal kiralama işlemlerinde indirimli oranda katma değer vergisi uygulamasına 2007/13003 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 30.12.2007 tarihinden itibaren son verilmiştir. Söz konusu düzenleme ile 31.12.2007 tarihinden sonra düzenlenen finansal kiralama sözleşmelerinde, sözleşme konusu malın tabi olduğu KDV oranı üzerinden vergilendirme işlemi yapılması esası getirilmiştir. Diğer yandan 30.12.2007 tarihinden önce yapılmış finansal kiralama sözleşmelerine ilişkin kira ödemeleri üzerinden ise sözleşme hükümleri sona erinceye kadar indirimli oranda katma değer vergisi hesaplanacaktır.[3]
3.4. Vergi Usul Kanunu Yönünden Karşılaşılabilecek Yükümlülükler
Gerçek bir finansal kiralama sözleşmesine dayanmayan finansal kiralama sürecine makalemizin yukarda ki bölümünde yer verilmiştir. Bu amacın gerçekleştirilebilmesi için taraflardan finansal kiralamaya konu olan taşınır veya taşınmaza sahip olan ya da sahipmiş gibi hareket eden tarafın düzenlemiş olduğu satış faturası gerçek bir taşınır veya taşınmaz satışına konu olmayan bir işlem olduğu için 213 Sayılı Vergi Usul Kanununda yer alan 359. Maddesinde tanımı yapıldığı üzere birer sahte fatura olarak kabul edilmesi gerekecektir. Zira belirtilen kanun da yer aldığı üzere “Gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belge, sahte belgedir” Bu durumda Bankalar, Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketlerince alınan bu faturalardan dolayı sahte fatura kullanıcısı pozisyonuna düşerek, bu defa 213 Sayılı Vergi Usul Kanununda yer alan cezai sorumluluklar ile karşı karşıya kalmaları durumu ortaya çıkabilecektir.
3.4.1 306 Nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği Kapsamında Düzenlenen Faturalar Yönünden Yapılacak İşlemler
306 Nolu VUK Genel Tebliği’nde belirtildiği üzere yapılan incelemeler sonucu sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullandığı tespit edilen mükellefler için kasıt unsurunun araştırılıp araştırılmayacağı, bu belgeleri bilmeden kullandığı belirlenenler hakkında vergi suçu raporları düzenlenip düzenlenmeyeceğine açıklık getirilmiştir. İlgili tebliğde belirtildiği üzere failin, fiilin oluşturduğu suçtan sorumlu tutulabilmesi için kastın mevcudiyeti gerekmekte, kasten hareket edilmiş sayılabilmesi için suçu oluşturan fiilin bilerek ve isteyerek işlenmiş olması, dolayısıyla da bunun araştırılması icap etmektedir. Sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belgenin gerek düzenlenmesinin gerekse kullanılmasının kaçakçılık suçunun oluşması yönünden ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır. Sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlenmesi, kastın karinesi olup, bunun ayrıca değerlendirilmesine gerek bulunmamaktadır. Ancak, gerçekte yapılan bir mal veya hizmet alımı karşılığında mal veya hizmeti sağlayan tarafından kendi belgesi yerine bir başka mükellefin belgesi verilebilmektedir. Bu gibi durumlarda iş veya hizmetin mahiyetine göre belgeyi alan tarafın bu belgenin mal veya hizmetin sağlandığı mükellefe ait olup olmadığını bilemediği durumlar söz konusu olabilmektedir. Bu gibi durumlarda sahte belgeyi kullanmış olan mükellefin, bu belgenin satın aldığı mal veya hizmeti sağlayana ait olmadığını bilip bilmemesi önem taşıyacaktır. Şayet kullanıcının belgenin sahte olduğunu bilmesi gerekiyorsa, bir başka deyimle, kasıt söz konusu ise burada 359 uncu maddede belirtilen anlamda bir sahte belge kullanımı söz konusu olacaktır. Aksi takdirde ise suçun manevi unsuru oluşmadığından durum madde kapsamında değerlendirilemeyecektir.
306 Nolu VUK Genel Tebliği’nde yer alan düzenlemelere yukarda özet olarak yer verilmiştir. Bu tebliğ yer aldığı üzere sahte fatura kullanan mükellefler yönünden ikili bir ayrıma gidilerek bu faturaların bilinçli bir şekilde mi yoksa bilmeden mi kullanıldığının ortaya konulması gerektiği belirtilmiştir. Finansal kiralamaya konu olan sözleşmelerde Bankalar, Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketlerini dolandırmak üzere bu sözleşmenin diğer taraflarınca sahte fatura düzenlenerek gerçek bir taşınır veya taşınmaz satışına ilişkin faturalar düzenlendiği görünümü verilmektedir. Oysa düzenlenen bu faturalar gerçek bir taşınır veya taşınmaz satışına dayanamayan sahte faturalar olduğu için finansal kiralamaya aracılık eden bu kurumlar sahte fatura kullanıcısı durumuna düşebilmektedir. Ancak finansal kiralama kapsamında aracılık yapan bu kurumlar kendileri ile yapılan bu işlemin gerçek mahiyeti hakkında yeterli araştırma yapmamaları durumunda kendilerine verilen taşınır veya taşınmaz satış faturaları alarak yasal defterlerine kayıt etmektedirler. Yapılan bu işlemde aracı kurumların kendilerine düzenlenerek verilen faturaların sahte olduğunu bilmedikleri dikkate alındığında, suçun manevi unsuru olan kastın ortaya çıkmadığı kabül edilecek ve bilerek sahte fatura kullanılmadığı sonucuna varılması gerekecektir.
3.4.2. Vergi Usul Kanunu Yönünden Uygulanması Gereken Cezai Yaptırımlar
Bankalar, Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketlerinin detaylı bir araştırma ve incelemesi yapmama durumunda yasal defter ve belgeleri üzerinden yapılan sahte kayıt ve belgeler ile belki de ortada olmayan bir taşınır veya taşınmazın finansal kiralama işlemine nasıl konu olduğu makalemizin yukarda ki bölümlerinde anlatılmıştır. Bu işlemin cezai müeyyidesine 213 Sayılı Vergi Usul Kanununda yer verilmiştir. Yine aynı kanunun 341. Maddesinde yer alan Vergi Zıyaı başlığında, “mükellefin veya sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi yüzünden, verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesini veya eksik tahakkuk ettirilmesini ifade eder” hükmü ile vergi ziyanın tanımı yapılmıştır. Aynı kanunun 344. Maddesinde ise vergi zıyaına sebebiyet verildiği takdirde, mükellef veya sorumlu hakkında vergi zıyaına uğratılan verginin bir katı tutarında vergi ziyaı cezası kesileceği belirtilmiştir. Bu durumda Bankalar, Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri detaylı bir araştırma ve inceleme yapmayarak gerçek bir muameleye dayanmayan bir finansal kiralama sözleşmesi yapmak suretiyle kendilerine verilen sahte faturaların yasal defterlere kayıt edilmesi halinde bu belgelerde yer alan ve istisna hükümlerine tabi olmayarak indirim konusu yapılan KDV yönünden vergi zıyaının doğabilecektir. Bu nedenle aracı kurumlar adına, vergi zıyaına uğratılan verginin bir katı tutarında vergi ziyaı cezası kesilebilecektir. Ayrıca; sahte fatura kullanma fiili nedeniyle, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunun 352 ve 353 Maddesi kapsamında da usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarının kesilmesi gerekeceği dikkate alınmalıdır.
Finansal kiralama işleminin üç taraflı bir işlem olduğu daha önceki bölümlerde belirtilmiştir. Bu taraflardan finansal kiralamaya konu olan taşınır veya taşınmaza sahip olan taraf ile bu taşınır veya taşınmaza ihtiyacı olduğunu belirten tarafın kendi aralarında anlaşarak bu aracı kurumlardan haksız bir kazanç sağlama amacı güdebilecekleri dikkate alınarak, aracı kurum tarafından gerekli tedbirlerin alınması gerektiği önem kazanmaktadır. Aracı kurum bu işlemin tarafları hakkında detaylı bir araştırma yaparak, kendilerine başvuran bu firmaların iş yeri büyüklükleri, müşteri çevresi, faaliyet konuları ve ticari kredibilitelerinin araştırılması, teminat alma yönteminin kullanılması, geçmişe yönelik faaliyet sürelerinin dikkate alınması, finansal tabloların analizi gibi değerlendirmeleri yapmaları önem taşımaktadır. Aracı kurum tarafından finansal kiralamaya konu olan taşınır cinsinden olan makine ve benzeri kıymetli ekipmanlar, doğrudan bu aracı kurumlar tarafından fiziki olarak teslim veya takibi yapılarak gerekli tedbirlerin alınması, saha personeli ile bu sürecin en başından sonuna kadar ciddi bir takip altında yürütülmesi, gerekirse elektronik takip sistemleri ile bu takibin sağlanması gibi yöntemler kullanılabilecektir.
6361 Sayılı Finansal Kiralama, Faktoring Ve Finansman Şirketleri Kanunu ile yasal bir zeminde yer bulan finansal kiralama sistemi ekonomik hayatta ki önem ve katkısı her geçen değer kazanmaktadır. Ancak bu sistemin sağlıklı bir şekilde işlememesi halinde üç ayaklı olan bu yapının taraflarından biri olan Bankalar, Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketi gibi aracı kurumların gerekli tedbirleri almaları son derece önemlidir. Bu tedbirlerin alınmaması halinde belirtilen aracı kurumlar, yapılacak finansal kiralama işleminden doğan maddi zararlar ile karşılaşacakları gibi bu durum vergi kanunlarında düzenlenen ağır cezai yaptırımlarla da karşılaşmalarına neden olacaktır.
[1] https://www.fkb.org.tr/sektorler/finansal-kiralama/
[2] Prof. Dr. Bülent Tahiroğlu,Belgin Erdoğmuş-Roma Hukuku Dersleri İstanbul/2000
[3] Umut VARLI “Finansal Kiralama İşlemlerinde Katma Değer Vergisi”https://www.ozdogrular.com.tr/v1/fla-haberler-gizli-245/19276-finansal-kiralama-lemlerinde-katma-deer-vergisi- Erişim tarihi:13.05.2020
22.10.2021
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.