Ülkemizde enflasyon canavarının son zamanlarda yeniden sahne almasıyla birlikte, vergi ile ilgili konularda enflasyonu sıkça konuşur ve tartışır olduk.Enflasyon dünya genelinde bir artış eğilimi içerisinde olsada, ülkemiz diğer ülkelerden maalesef dramatik olarak ayrışmaktadır.Bu durum aşağıdaki OECD verilerinden alınan grafikte açıkça görülmektedir.(Türkiye en sağda turuncu renklidir.)
Kaynak: OECD*
Bu ayrışmanın vergisel etkileri bağlamında alınacak önlemlerin diğer ülkelerden farklı ve radikal olması gerekliliği hasıl olmaktadır.Ancak bilindiği üzere tersi istikamette; 7352 sayılı Kanunla Vergi Usul Kanunu’na eklenen geçici 33. madde uyarınca; geçici vergi dönemleri de dahil olmak üzere 2021 ve 2022 hesap dönemleri ile 2023 hesap dönemi geçici vergi dönemlerinde mükerrer 298 inci madde kapsamındaki enflasyon düzeltmesine ilişkin şartların oluşup oluşmadığına bakılmaksızın mali tablolar enflasyon düzeltmesine tabi tutulmayarak süreç ertelenmiştir. Enflasyon muhasebesi, hukuki güvenlik ilkesine aykırı olarak, kanunlar geriye yürütülerek ertenmiş ve mükellefler maddi kayıplara uğramış ve uğramaya devam etmektedir. Enflasyonun vergi ve bilançolar üzerinde birçok olumsuz etkisi olmakla birlikte biz bu yazımızda bunlardan Katma Değer Vergisi İadeleri ve Kurumlar Vergisi ile ilişkisini konu alacağız.
Katma Değer Vergisi Kanunu 1.Maddesine göre; Türkiye'de Ticarî, sınaî, ziraî faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetler, Her türlü mal ve hizmet ithalatı, katma değer vergisine tabidir: Katma Değer Vergisi dolaylı bir vergi olmasının yanında bir harcama vergisidir. Verginin asıl mükellefi nihai tüketicilerdir. İndirim mekanizması sayesinde Üretim/hizmet ve ticaret yapan mükelleflerin üzerinde Katma Değer Vergisi yükü kalmaması gerekmektedir. Ancak Katma Değer Vergisi Kanun’da birçok istisna ve oran indirimi söz konusudur. Bu kapsamda, KDV istisnalı teslim yapılmasına neden olan, TC Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından düzenlenen Yatırım Teşvik Belgeleri’nin sayısı artmış,**** olmasının sonucu olarak istisnalı teslim yapan mükelleflerce iade talepleri de gün geçtikçe artmaktadır. Aynı zamanda enflasyondan tüketiciyi korumaya yönelik alınan önlemler çerçevesinde yapılan KDV oran indirimleri, maliyetlerini düşüremeyen ve geçmiş stokları yüklü olan mükellefler nezdinde yüklenilen KDV’nin indirim yoluyla giderilememesi sorununu gündeme getirmiştir. Mükelleflerin İstisna ve İndirimli oran teslimleri nedeniyle üzerlerinde taşıdıkları KDV’ni indirim yoluyla gideremedikleri takdirde KDV kanunu ve KDVGUT** deki şartları yerine getirmeleri halinde Katma Değer Vergisi iadesi almaktadırlar. İade almak için gerekli şartların ve bürokrasinin yerine getirilmesi için geçen zaman mükellefler aleyhine işlemekte ve enflasyon nedeniyle yıpranan mükellef emanetçisi olduğu KDV’ni aylar sonra alarak bir kez daha mağdur olmaktadır. Hemen belirtelim hızlı iade alma yöntemlerinden, mükelleflere tanınmış bir hak olan Artırımlı Teminat uygulaması için gerekli teminat mektuplarını bankaların vermekte çok katı kurallar uygulaması ve harici teminatlar talep etmesi, mükelleflerin bu haktan yararlanmasını sınırlandırmaktadır.
İade alma süreçlerinin iyileştirilmesi yıllardan beri tartışılan bir konudur. Gelir idaresi birtakım önlemler almış ve almaya devam etmektedir. Ancak alınan önlemler yetersiz ve mükellefleri korumaya yetmemektedir. Zaten sıkıntılı olan iade alma süreçlerinin uzunluğu, aşırı enflasyonla birlikte alınacak bedellerin hızlı bir şekilde erimesiyle acil önlem alınması gereken konular arasında gelmektedir.
Kurumlar ve Gelir Vergilerinin konusu esas itibariyle kazançların vergilendirilmesidir. Zira hem Kurumlar Vergisi hem Gelir Vergisi 1.Maddelerinde Kurumların ve Gerçek kişilerin elde ettikleri kazançlarının vergilendirileceği ilk baştan ifade edilmiştir. Mezkur kanunlara göre vergisi ödenmiş kazançlar servete dönüşür. Mükellefler vergi ödeyeceği kazançlarını tespit ederken oluşturacakları maliyetleri VUK’na göre maliyet bedeli üzerinden yapmaktadırlar. Maliyet bedeli ise bilançolarda tarihi bedellerde kalmakta enflasyon muhasebesi uygulanmadığından güncellenememektedir. Bu durum yüksek enflasyonist ortamda mevcut yasalarla sadece kazançları değil servetin vergilendirilmesi sonucu doğurmaktadır. Bir örnekle ifade edecek olursak;
X Şahsı müteahhitlik faaliyetiyle iştigal etmekte olup, 2019 yılında bir konutu 500.000 TL’na üretmiştir. Satılmak üzere bilançoda 500.000 TL olarak izlenmektedir. Konutun güncel satış fiyatı 2.000.000 TL’dır. Bu durumda X Şahsı bu konutu sattığında (2.000.000-500.000=1.500.000 TL) 1.500.000 TL gelir elde etmiş ve 2022 Yılı Vergi tarifesine göre 535.900 TL Gelir Vergisi ödeyecektir.(Konunun anlaşılması için tek bir faaliyeti ve başkaca gideri olmadığı varsayılmış, KDV İhmal edilmiştir.) Bu durumda X şahsı maliyet bedelini mevcut vergi yasalarına göre güncelleyemediğinden çok ciddi bir vergi yükü ile karşı karşıya kalmıştır. Üretim ve Vergi Maliyeti sonrası (2.000.000-500.000+535.900) kendisine 964.100 TL kalmaktadır. Kendisine kalan 964.100 TL ile Enflasyon sebebiyle artan maliyetler sonucu yeniden konut yapması mümkün olmadığı gibi reel kazanç elde edememiştir.
X Şahsının 500.000 TL’sı Maliyetini güncelleyememesi ve enflasyon sonucu yüksek bedellerden satış gerçeklemiş olması, mükellefleri enflasyonun vergisini ödemeye mecbur etmektedir., Mükellef ne satış bedelini enflasyondan arındırabilmekte, nede maliyetini enflasyona göre güncelleyebilmektedir. Ve bu sonuç olarak sadece kazancın değil servetin vergilendirilmesi anlamını taşımaktadır.
X Şahsı aynı zamanda KDV iadesi almak isterse (M2 göre şartları uygunsa) üzerinde taşıdığı KDV’ni enflasyona ezdirilmiş olarak tahsil edecektir.
İşletmelerin amacı kazanç elde ederek mevcut servetlerini artırmaktır. Basiretli bir tacir ticari kazancını alternatif yatırım araçlarına göre kıyaslayacak ve sonrasında üretim/ticaret yapıp yapmamaya karar verecektir. Mevcut tablo maalesef, vergi politikalarının sonucu olarak üretim ve ticareti geliştirmekten ziyade finansal piyasalara yarayacak, reel piyasadan, finansal piyasalara doğru sermaye akışları başlayacaktır. Devletin vergi politikasını belirleyen yetkililer, konunun önemine binaen acil olarak mükelleflerde ve genel olarak toplumda vergide adalet duygusunun zedelenmemesi için gerekli önlemleri, enflasyon oranlarımızı göz önüne alarak, tüm dünyadan farklı Türkiye özeline göre düzenlemeler yapmak suretiyle mükelleflerin mağduriyetlerini giderici önlemler almalıdırlar.
KAYNAKLAR
13.06.2022
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> YIL SONU KAMPANYASI: Muhasebecilere Özel Web Sitesi 1.249 TL yerine 999 TL + KDV
Ayrıntılar için tıklayın.
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.