YAZARLARIMIZ
Yunus Doğru
Yeminli Mali Müşavir
ymmyunusdogru@gmail.com



Yeni TTK Uygulamaya Girmeden Önce Türkiye Gerçeği ve Bir Durum Tespiti


 

I.                    GİRİŞ

Değerli okurlar yazı planımda bitmiş ve devam eden onlarca teknik makale dururken yayına vermeye elim gitmiyor. Teknik makaleler meslek mensuplarının uygulamasına yardımcı olan konulardır. Ancak bizim yeni TTK uygulamalarına doğru giderken ihtiyacımız olan bu değil. Öncelikle şirketleri yani şirketleri idare edenleri aşağıda ki bahsedilen kritik konularda disipline etmemiz, onları yıllardır uyudukları uykudan uyandırıp, kaçtıkları gerçekle yüzleştirmemiz yani onları rahatsız etmemiz gerekiyor.

 Her yeni değişiklikte olduğu gibi, yine iş başa düştü; ‘’Yananda, yaman da meslek mensubu’’ eskilerin deyimiyle ‘’Bu işin muradı böyle’’

Yeni TTK’ya doğru hızla yol alırken, Türkiye’de ki sermaye şirketi gerçeği ile ortakların şirketten maaş alması ve vergi yükü  makalemizin  konusunu oluşturmaktadır. Bu makalenin birinci derecede muhatapları meslek mensuplarından ziyade şirket yönetici ve ortaklarıdır.

 

II.                  TÜRKİYE’DE Kİ SERMAYE ŞİRKETİ GERÇEĞİ

Gelir İdaresinin son istatistiklerine göre ülkemizde 2011 yılı sonu itibariyle Kurumlar Vergisi Mükellefi 663.967 adettir. Sermaye Piyasası Kurulu İstatistiklerine göre de bu sayıya dahil olan anonim şirketlerden 369 adedi payları borsada işlem gören, 220 adedi payları borsada işlem görmeyen, 2038 adedi SPK’a ile ilişkili diğer şirketler olmak üzere toplam 2.627 adet şirket SPK’ya bağlı yada ilişki şirketlerdir. Geriye kalan Kurumlar Vergisi mükelleflerinin iyimser bir rakamla %90’nına yakını 1-250 arası işçi çalıştıran KOBİ diye nitelendirdiğimiz şirketler olup, bu şirketlerin büyük çoğunluğu Limited Şirket statüsünde faaliyet göstermektedirler. Yine bu şirketlerin iyimser bir tahminle %90’na yakın kısmı kurumlaşmamış firmalardır. Bunların çoğunluğu aile şirketidir. Bu şirketlerin büyük çoğunluğu işleyişine bakıldığında esasında adi ortaklıktır. Şirket olmasının sebebi modaya uyma, yine son moda deyimle ‘’mahalle baskısından’’ ileri gelmektedir. Biraz daha açarsak şirket olmayan firmalara gerek kamu gerekse özel sektör, ihalelerinde sıcak bakmamaktadır. Şirket olmayan firmalar doğrudan olmasa da dolaylı bir şekilde küçümsenmektedir. Oysa özelikle üçüncü kişilerin korunması bakımından şahıs şirketleri daha sağlam şirketlerdir. Sebebi ise, bilindiği üzere şahıs şirketleri üçüncü kişilere karşı tüm malvarlıklarıyla sorumlu oldukları halde, sermaye şirketleri sermayesi ile sorumludurlar. Şu anda Türkiye’de ki şirketlerin sermaye durumuna ve yapılarına bakıldığında çoğunluğu 5.000-50.000 TL sermaye ile kurulmuş şirketlerdir. Bu şirketler  sermayeleriyle sorumlu olsalar ne olur, olmasalar ne olur. Zaten bu sermayelerin çoğu bilanço özvarlığı içinde korunmuyor bile.

Bu günlerde basında, medyada ha bire yeni TTK ‘ın getirdiklerinden bahsedilmekte, bazı maddelerin değişmesi şiddetle önerilmektedir. Ben işin bu tarafına şimdilik değinmeyeceğim. Bunlar herkesin gözü önünde  yeterince tartışılmakta zaten. Benim üzerinde durmak istediğim hazır yeni TTK bahanesi varken şirketleri, şirketlerin ortaklarını ve idarecilerini yıllardır bilerek yada bilmeyerek uyudukları uykudan kaldırmak.

Değerli meslek mensupları özüne yabancı hiçbir oluşumun, kuralın başarı şansı yoktur. Sonunda arapsaçına döner ve tökezler; tekrar özüne döner. Bu süreç içerisinde kullanılan kaynakların tümü israf olur. Bilindiği üzere muhasebenin temel kavramlarından biri de ‘Özün Önceliği’’ kavramıdır. Buradan hareketle yeni TTK’ uygulamalarına doğru giderken azalan zaman içerisinde hizmet verdiğimiz şirketleri bu kural gereği gözden geçirmemiz gerekir. Elbette kurumsallaşmak nihai hedef olmalıdır. Ancak kurumlaşmak bir ticari kültürdür. Ve bir kültürün oluşumu için de doğal olarak bir evrim gerekir. Bahsettiğimiz şirketlerin çoğu bu kültürün dışında olan şirketlerdir. Lafı uzatmadan şirketlerimizin büyük çoğunluğu buna hazır değil. Yeni TTK’ya doğru giderken statüsünü sermaye şirketi olarak devam etmeğe karar verenlerin aşağıdaki hususlarda mutabık olmaları gerekir.

Bu noktada mali idarenin yapması gerekenler ve şirket ortaklarının, idarecilerinin yapması gerekenler var.

Mali idarenin yapması gerekenler;

-          Ekonominin kayıt içine alınması için vergi oranlarının, özelikle KDV oranlarının düşürülmesi gerekir.

-          Yeni TTK’ya girerken şirketlerin gerçek aktif ve pasiflerinin tespit edilerek, yeni bilançolarının oluşturulması ve bu bilançolarla yeni yasaya girmesi gerekir. Kısacası bilançoların fiktif rakamlardan arındırılması, aktif ve pasif deki artışlar yada azalışların vergi konusu yapılmaması gerekir.

Şirketlerin yapması gerekenler;

-          Her şirket kendini gözden geçirmeli gelecek yasa ile devamı mümkün ise, kendini ona göre revize etmeli; değilse hemen adi ortaklığa veya kolektif şirkete ya da şahıs işletmesine dönmesi hakkında daha hayırlıdır.

-           Şirket olarak devamına karar verenler, tüm işlemlerini kayıt içine almalıdırlar. Şirketin kasası ortağın cebi mantığını terk etmeli, ticari örf ve teamüle uygun şirkette her ortak, idareci kendine bir maaş belirlemelidir. Ve bu maaşlarını resmi kayıtlarında göstermelidirler.

Türkiye de şirket ortaklarının yaptığı en büyük yanlış şudur:

Şirkete gelen paraları kendi parası gibi görüp, karlılığı çoban hesabı kavlinden hesap ederek, şirketin parası ile yatlar, katlar, arabalar, hanlar, hamamlar almaya kalkışmaları, tüm geçimlerini kısmadan şirketten karşılamaları ve bunları hakları görmeleridir. Bunun için %90 şirketlerde Ortaklardan alacaklar almış başını gitmiş adeta kangren hale gelmiştir. Daha da vahimi şirketler akılcı yönetilmediğinden yeterli sermaye birikimi yapamamaktadırlar. Şu anda Türkiye’de bankadan kredi kullanan şirketlerin iyimser bir tabirle %90 aldığı kredilerle cari harcamalarını karşılamakta eksi özvarlıklarıyla  hayatlarını idame etmeye çalışmaktadırlar. Bunun sonucu küçük bir krizde domino taşı etkisiyle patır patır batmaktadırlar. Oysa rasyonel bir idarede krediler, yeni yatırımlarda, yatırım proje değerlemesi sonucu gerekli ise kullanılmalıdır.

      Kısacası şirket ortakları artık şunu anlamalıdır.

1.       Biz belirli bir sermaye, emek yada düşünce ortaya koyarak bir tüzel kişi oluşturduk. Bu tüzel kişiye insanlar güvendi mal verdi, insanlar güvendi işçi olarak çalışıyor ve bankalar kredi veriyor. Bu mekanizma çalışırken bizde birer çalışan olarak birer maaş almalıyız. Şirket kurma teşebbüsümüzün ödülü ise; yıl sonunda ki kardan pay almaktır. Olaya böyle bakılmalıdır.  

2.        Şirket ortakları en azından şirket bilançosunu anlamayı ve doğru okumayı öğrenmelidir. Öğrenmeme gibi bir lüksleri yoktur. Ülkemizde çoğunluk İş adamları her şeye vakitler var ancak müşaviri ile 15 dakikalık sohbete vakitleri yoktur. Çünkü sıkıcı gelmektedir. Duvara tosladıkları zamanlardaki imdat çığlıkları bir işe yaramamaktadır. Çeşitli vesilelerle karşılaştığım bir çok yabancı iş adamları oldu; bizimkiler kadar duyarsızlarına rastlamadım.  Bu konu ile ilgili rahmetli Üzeyir Garih’den bizim iş adamlarının kulağına küpe kavlinden aşağıdaki  alıntıyı veriyorum.

‘’ Çalıştığım şirketten ayrılarak kendi şirketimi kurduğumda ilk iş olarak Amerikan Lisan ve Ticaret Dershanesi ismiyle tanınan YMCA'nın gece kurslarına katılıp muhasebeyi öğren­me yolunu seçtim. ’Malî ve muhasebe bilgileri olmayanlar genelde ortaklarınca mağdur edilmişler veya edildiklerini varsayarak en küçük sarsıntıda ortakları ile bozuşmuşlardır. Ortaksız çalışanlar muhasebe sorumluları ile devamlı sür­tmüşler ve sonuç alamamışlardır. Serbest çalışmayı öngören genç kardeşlerime önerim, yu­karıda saydığım özelliklere sahip olmadıkça bağımsız iş kurmaya yeltenmemeleridir. En önemli gibi görünen finans gücü yukarıdaki özellikler olmadıkça güneş altındaki kar gibi erir. Sözü edilen özellikler mevcutsa finans gücü genelde ana problem olmaktan çıkar. Bir finansör mutlaka bulunur.’’

III.                ORTAKLARIN ŞİRKETTEN MAAŞ ALMASI VE VERGİ YÜKÜ

Şirket ortakları çoğunlukla geçimlerini şirketten sağlamaktadırlar. Bunlardan kurumlaşmamış şirketlerin ortakları çoğunlukla yanlış algıladıkları vergisel kaygılardan aldıkları ücretleri resmi kayıtlara yansıtmamaktadırlar. Dolaysıyla resmi olmayan yollardan çekilen paralar ‘’131- Ortaklardan Alacaklar Hesabı’’ nı sürekli şişirmektedir. Şayet yeni TTK’da ilgili madde yumuşatılmazsa; ortağın şirketten para alması yasaklamıştır.

Konuyu iyice anlamak için ortakların şirketten maaş alması ya da almaması durumunda hesap edilen vergi yükü aşağıda verilmiştir.

(Söz konusu örnek; 1.tertip yedek akçenin, %5 birinci temettünün ve %10 ikici tertip yedek akçenin ayrılacağı ayrıca ana sözleşmede başkaca herhangi bir yedek ayrılmayacağı varsayımından hareketle yapılmıştır. Gelecek makalede kar dağıtımı ve kurum stopaja ilişkin ayrıntılı bilgi verileceğinden buradaki ayrıntı ihmal edilmiştir.)

 

2012 TAKVİM YILI (G.V.K. MADDE:103) GELİR VERGİSİ TARİFESİ
 (ÜCRET GELİRLERİ DAHİL)

10.000 Türk Lirasına kadar

% 15

25.000 Türk Lirasının 10.000 lirası için 1.500 TL, fazlası

% 20

58.000 Türk Lirasının 25.000 lirası için 4.500 TL, (Ücret Gelirlerinde 88.000,-TL.'nin 25.000,-TL.'si için 4.500,-TL.) fazlası

% 27

58.000 Türk Lirasından fazlasının 58.000 lirası için 13.410 TL, (Ücret Gelirlerinde 88.000,-TL.'nin 88.000,-TL.'si için 21.510,-TL.) fazlası

% 35

3.1   Ortağın maaşını resmi olarak  alması durumuna örnek

Bir ortak 6.000 TL aylık brüt maaş alsın. Yılda 72.000,00 TL maaş almış olur.

Ödenecek vergiler:

-          Yukarıda belirtilen tarife ile yıllık toplam :18.310,00 TL gelir stopaj ödeyecektir..

Toplam vergi yükü : 18.310,00 TL

3.2   Ortağın maaşını resmi olarak  almaması durumuna örnek

      Gider yazılamayan 72.000,00 TL için şirket Kurumlar vergisi ödeyecek, karın dağıtılması halinde Kurum Stopaj ödeyecek, kasada fiktif olarak görülen 72.000,00 TL için faiz hesaplayacak, bunu ortağa fatura ederek faiz gelirlerine kaydederek söz konusu faizin de kurular vergisini ödeyecektir. Ayrıca söz konusu faiz genel oranda KDV’ye tabidir.

Ödenecek vergiler:

-          Şirket 72.000,00 TL için  %20 oranında  14.400,00 TL Kurumlar Vergisi Ödeyecek.

-          Şirket kar dağıtması halinde 6.559,00 TL Kurum Stopaj (%20) Ödeyecek.

-          Şirket kasasının fiktif olarak 72.000,00 TL artması sonucu en iyimser hesap ile ortalama 10.000,00 TL faiz hesap ederek (TCM avans işlemlerine uygulanan reeskont faiz oranı %17,75) bunun 2.000,00 TL kurumlar vergisini ve 360,00 TL (%18 ) KDV’sini Ödeyecek.

Toplam vergi yükü :23.319,00

Yukarıdaki hesaplamada da anlaşılacağı üzere, ortağın şirketten aldığı maaşı kayıtlarında göstermesi hem vergisel bir avantaj hem de şirketi kurumlaştırmak adına atılan önemli bir adımdır. Ayrıca bu adım tüzel kişiliğin TTK’ya ve   KVK’ya aykırı hareket etmemesini ve bunun sonucunda da cezalı duruma düşmemesini sağlar. Diğer yandan, her yıl bilançoda artış gösteren ve kangren haline gelen ‘’131- Ortaklardan Alacaklar Hesabı’’ oluşmamış olur. Bir diğer önemli husus da şu; ortak aldığı maaşla kendi harcamalarını, disipline eder. İnsanlar yaşarken ihtiyaçları olan her şeyi almaları gibi bir lüksü yok. İktisat bilimi bize  kaynakların kıt ihtiyaçların sonsuz olduğunu söyler ve basiretli insandan kıt kaynakların sonsuz ihtiyaçlara rasyonel dağıtımını bekler. Yine ticari yaşamın  incili olan TTK, muhtevasında kuralları koyarken basiretli tacirden hareketle sözünü söyler.

IV.                SONUÇ

4.1 Yeni TTK’ uygulamalarına doğru giderken azalan zaman içerisinde hizmet verilen şirketlerin gözden geçirilmesi gerekir. Bu noktada mali idarenin yapması gerekenler ve şirket ortaklarının, idarecilerinin yapması gerekenler var.

4.2 Mali idarenin yapması gerekenler;

-          Ekonominin kayıt içine alınması için vergi oranlarının, özelikle KDV oranlarının düşürülmesi gerekir.

-          Yeni TTK’ya girerken şirketlerin gerçek aktif ve pasiflerinin tespit edilerek, yeni bilançolarının oluşturulması ve bu bilançolarla yeni yasaya girmesi gerekir. Kısacası bilançoların fiktif rakamlardan arındırılması, aktif ve pasif deki artışlar yada azalışların vergi konusu yapılmaması gerekir.

4.3 Şirketlerin yapması gerekenler;

-          Her şirket kendini gözden geçirmeli gelecek yasa ile devamı mümkün ise, kendini ona göre revize etmeli; değilse hemen adi ortaklığa veya kolektif şirkete ya da şahıs işletmesine dönmesi hakkında daha hayırlıdır.

-           Şirket olarak devamına karar verenler, tüm işlemlerini kayıt içine almalıdırlar. Şirketin kasası ortağın cebi mantığını terk etmeli, ticari örf ve teamüle uygun şirkette her ortak, idareci kendine bir maaş belirlemelidir. Ve bu maaşlarını resmi kayıtlarında göstermelidirler.

Diğer bir önemli hususta şudur; ortak aldığı maaşla kendi harcamalarını, disipline eder. İnsanlar yaşarken ihtiyaçları olan her şeyi almaları gibi bir lüksü yok. İktisat bilimi bize  kaynakların kıt ihtiyaçların sonsuz olduğunu söyler ve basiretli insandan kıt kaynakların sonsuz ihtiyaçlara rasyonel dağıtımını bekler. Yine bizim ticari hayatımızın  incili olan TTK muhtevasında kuralları koyarken, basiretli tacirden hareketle sözünü söyler.

25.01.2012

Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM