ÖZET:
Bankalar ekonominin içerisinde yer alan güven kurumlarıdır. Her yıl açıklanan “Vergi Rekortmenleri” listesinin ilk onunda en az beş-altı banka bulunmaktadır. Bu açıdan baktığımızda bankaların sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanmayacakları düşünülebilir. Ancak uygulamada bankaların bu bahsi geçen belgeleri kullanma durumları olabilmektedir. Makalemizin konusu, Bankaların; sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanmalarına neden olan veya olabilecek sistemsel açıklar, bankaların karşılaşabileceği idari yaptırımlar, bu belgeleri kullanan şahısların karşılaşabileceği cezai yaptırımlar ve vergi idaresinin konuya nasıl yaklaşması gerektiğine dair önerilerdir.
1-GİRİŞ
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 17/4-e maddesi gereği, bankaların tüm bankacılık işlemleri Banka Sigorta Muamele Vergisinin kapsamına girdiğinden, Katma Değer Vergisinden istisnadır. Uygulamada sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanan mükellefler ise genellikle Katma Değer Vergisi mükellefi olup, ödenecek katma değer vergisi beyan etmemek için söz konusu belgeleri kullanmaktadır. Bankaların sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanmaları Katma Değer Vergisi veya Kurumlar Vergisi açısından vergi ziyaına sebebiyet vermek maksatlı değildir. Bankaların şubelerine temsil ağırlama gider karşılığı olarak verdiği ödenekler birçok şube Müdürü tarafından kendi hakları olarak görülmekte, uygulamada bankaların da bu konuda yeterli iç kontrolleri yapmadıkları anlaşılmaktadır. Bizce bankaların sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanma durumları söz konusu uygulama nedeniyle oldukça yüksektir.
2-Sahte Belge Veya Muhteviyatı İtibariyle Yanıltıcı Belge Kavramları
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 359. Maddesinde, sahte belge; Gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belgedir. Muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge ise; Gerçek bir muamele veya duruma dayanmakla birlikte bu muamele veya durumu mahiyet veya miktar itibariyle gerçeğe aykırı şekilde yansıtan belgedir. Aynı maddenin amir hükmü gereği, sahte belge düzenleyenler ve bu belgeleri bilerek kullananların 3 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılmaları, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenler ve bu belgeleri bilerek kullananların ise 18 aydan 3 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılmaları gerekmektedir.
3- Bankaların Karşılaşabileceği Durumlar ve Yapması Gerekenler
Birçoğu Borsa İstanbul’a kote olan bankaların sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanmaları ve bu durumun tespit edilmesi durumunda Özel Esaslar’ a alınmaları söz konusu olabilecek, buda hisselerinin değer kaybetmesine neden olacaktır. Ayrıca bu belgeleri kullanan şube müdürleri hakkında cezai soruşturma açılmasına neden olacak Vergi Suçu Raporları tanzim edilebilecektir. Tüm bunların yanında kaçakçılık fiiliyle sebebiyet verilmiş olan vergi ziyaıları için 3(üç) kat ceza uygulanması durumu da ortaya çıkacaktır. Tüm bu nedenlerden dolayı, bankaların genel müdürlükleri tarafından şubelere temsil ağırlama gider karşılığı olarak gönderilen ödeneklerin ya şube müdürlerinin ücretlerine yansıtılması ve bu surette tevkifat yapılması ya da çok sıkı denetimlerle harcama yapıldıkça ödenek serbest bırakma yoluna gidilmesi gerektiğini düşünmekteyiz.
4-Vergi İdaresinin Yapması Gerekenler
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun “Ceza Kesmede Zamanaşımı” başlıklı 374. maddesi gereğince, Vergi ziyaı cezasında cezanın bağlı olduğu vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın birinci gününden başlayarak beş yıl geçtikten sonra ceza kesilmez. Bu nedenle Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı geçmişe yönelik son beş yıl için bankaların hesaplarını gider yönünden tetkik etmelidir. Özellikle Bankaların 4. Geçici vergi dönemleri mercek altına alınmalıdır.
5- SONUÇ
Bu çalışmamızda, banka genel müdürlüklerinin uygulamada temsil ağırlama gider karşılığı olarak şubelerine gönderdikleri ödeneklerin, amacında kullanılmadığı, şube müdürlerinin bu ödenekleri maaşlarının bir unsuru olarak telakki ettikleri, banka genel müdürlüklerinin de buna göz yumduğu ya da fırsat yarattığı ortaya konulmuş, konu vergisel açıdan irdelenmiştir. 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununda mükellefler tadadi olarak sayılmış olup, sermaye şirketleri, iktisadi kamu kuruluşları, kooperatifler, dernek ve vakıfların iktisadi işletmeleri ve iş ortaklıklarından müteşekkildir. Mezkûr kanunun 6. Maddesinde ise, Kurumlar vergisinin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safî kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı ve safî kurum kazancının tespitinde 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun ticarî kazanç hakkındaki hükümleri uygulanacağı ortaya konulmuştur. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu 40/1. Maddesinde, ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi için yapılan giderlerin safi kazancın tespitinde indirimine izin verilmiştir. Bu nedenle bankaların şubelerine aktardıkları ödeneklerden şubenin temsil ağırlama giderleri dışında kullanılanların gider olarak dikkate alınması mümkün değildir. Birçok banka müdürünün bu ödenekleri şahsi hesabına geçirebilmek için sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullandıkları bilinmektedir.
Makalemizin başında da belirttiğimiz üzere güven kurumları olarak anılan bankaların sahte belge kullanma nedeniyle 3(üç) kat vergi ziyaı cezasıyla karşı karşıya kalmaları ve şube müdürlerinin ceza mahkemelerinde yargılanmaları hem bu güvenin kaybolmasına hem de hisseleri borsada işlem gören bankaların sermaye yapısının zarar görmesine neden olacaktır.
Kaynakça:
07.02.2017
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.