I- GİRİŞ
Teknolojik gelişmelere paralel olarak bilgi teknolojisindeki gelişmeler ve bilgisayar kullanımının yaygınlaşması finans teorisindeki gelişmeleri de olumlu yönde etkilemekte ve yeni finansal ürünlerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır(1). Finansal ürünlerdeki (türev ürünler) çeşitliliğin artması, gelirin vergilendirilmesinde yeni finansal ürünlerin de dikkate alınmasını gerektirmektedir. Ülkemizde finansal piyasaların sığ olması bu ürünlerin kullanımını kısıtlamakta iken gelişmiş ülkelerde bu ürünler hem vergisel açıdan denetiminin zor olması hem de kolayca işleme konu edilebilmeleri nedeniyle sıkça kullanılmaktadır.
Bu çalışmanın amacı uluslararası düzeyde yeni finansal ürünlerin kısaca neler olduğunu tanımlamak, bu ürünlerin vergiden kaçınma aracı olarak kullanılmasının nasıl mümkün olduğunu belirlemek ve finansal ürünlerdeki bu çeşitlilik karşısında kanun koyucunun vergi yasalarında ne gibi düzenlemelere gittiğini/gitmesi gerektiğini ortaya koymaktır. Bu suretle ülkemizde henüz yeni yeni kullanılmaya başlayan finansal ürünlerin hangi amaçlarla kullanıldığı konusunda ekonomi literatürümüze katkıda bulunmak amaçlanmıştır.
II- YENİ FİNANSAL ÜRÜNLERİN TANIMI
Yeni finansal ürünler (YFÜ) borçtan ya da hisse senedinden farklı olan herhangi bir finansal ürün ya da düzenleme anlamına gelir. Bu cümle şunları içerebilir(2):
1- Türev ürünler (opsiyon, forward ve future sözleşmeleri gibi).
2- Aktif ve pasif karakteristikte olan enstrümanlar (tercihli hisse senedi, tahvil edilebilir aktif veya tahvil edilebilir pasif, kuponsuz bonolar gibi olağanüstü özelliklere sahip borç enstrümanları).
3- Diğer düzenlemeler (borç verme ve geri alım teminatı veren anlaşmalar, yani repolar).
Diğer bir tanıma göre YFÜ’ler, değeri bağlı olduğu varlık, oran ya da endeksin değeri ile tanımlanabilen finansal ürünlerdir(3).
Yukarıda verilen tanımlar çerçevesinde YFÜ’lerin genel olarak bir borç içerdikleri ve bir akde bağlandıkları anlaşılmaktadır. YFÜ’lerin çok çeşitli olmaları, gelirin vergilendirmesi açısından her birinin tek tek değerlendirilmesini gerektirmektedir, çünkü YFÜ’lerin vergilendirilmesi de farklılıklar arz etmektedir.
İzleyen bölümde önce gelirin tanımı ve elde edilme şekilleri izah edilecek, sonra da yeni türev ürünlerin gelir vergisi karşısındaki durumları irdelenecektir.
III- GELİRİN TANIMI
213 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 1. maddesinde gelir, bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarı olarak tanımlanmıştır. Gelirin elde edilmesi, gelir vergisini doğuran olay olup farklı gelir unsurları için farklı elde etme şartları benimsenmiştir. Elde etme, kişinin o gelir üzerinden hukuken tasarrufta bulunmasını ifade eder. Gelirin vergilendirilmesinde, gelirin ne zaman elde edildiğini belirlemek dönemsellik ilkesinin bir gereğidir. Bu açıdan YFÜ’ler yoluyla gelir elde edilip edilmediğinin, elde edilmiş ise ne zaman elde edildiğinin tespiti büyük önem taşır.
Finansal ürün içindeki her bir gelir tipi için, dört konu mevcuttur(4):
1- Gelirin tipi ya da karakteri (olağan gelir, sermaye kazancı, faiz, kar payları, vb.)
2- Gelirin elde edildiği veya stopajın yapıldığı zaman,
3- Gelirin yerli mi yabancı mı kaynaklı mı olduğu ve kaynaktan kesintiye tabi olup olmadığı.
4- Yatırımdan elde edilen gelirin ayrıca kurumlar vergisine tabi olup olmadığı(5).
Aşağıda bu konu çerçevesinde farklı tipteki YFÜ’ler için ana hatlarıyla gelirin elde edilmesi değerlendirilecektir.
A- SABİT GERİ ÖDEMELİ ENSTRÜMANLAR
Teoride gelir vergisinin varlıkların değerlerindeki değişiklikleri temel aldığı yer almasına rağmen, uygulamada bazen gelirin elde edilmeden önce vergilendirilmesi gerekir. Örneğin sabit geri ödemeli enstrümanlarda alacak tahsil edilmeden gelirin vergilendirilmesi zorunludur. Aşağıda bunu bir örnekle açıklayalım.
Örnek 1: Bir kurum, bonoyu elinde bulundurana 3 yıl içinde 133 $ ödenmesi özelliğini içeren bir bono ihraç ediyor. Bono karşılığında herhangi bir faiz ödemesi öngörülmüyor, bu nedenle sıfır kuponlu bono olarak diyebiliriz. Bir yatırımcı ihraç eden kurumdan bu bonoyu 100 $’a satın alıyor. Bu yatırımcı 3. yılın sonunda bonoyu ihraç edene sunduğunda karşılığında 133 $ nakit alıyor (6).
Bu bono faiz öngörmemiş olsa da ihraç edildiğinde bir iskontoya sahiptir, çünkü vadede borcu sona erdiren fiyat (133 $) ihraç fiyatından (100 $) fazladır. Fark, vadede elde edilen kazanç olarak bilinir ve ilk belirlenen faiz oranı doğrultusunda üç yıla yayılmıştır. Bu faiz tutarı belirlenen borcu sona erdirme fiyatı içine gizlenmiştir. Örneğimizde, vadede elde edilen kazanç % 10’dur çünkü 100 $ x (1,1) = 133 $, basitçe yıllık bileşik faiz hesaplaması olduğu varsayılır. Bu kazanç, daha sonra yatırımın değeri içinde kabul edilerek değerlendirilir, böylece ilk yılda (0.1 x 100 $) = 10 $, ikinci yılda (0.1 x 110) = 11 $ ve üçüncü yılda (0.1 x 121 $) = 12 $ vergilendirilebilir. Böylece üç yılın sonunda toplam 33 $ faiz kazancı elde edildiğinden bu kazanç vergilendirilmiş olur. Yukarıda da izah edildiği üzere faiz ödemesi olmadığı ve/veya gelir henüz elde edilmediğinden hareketle vergi alınmazsa vergiden kaçınma amacına ulaşılmış olacaktır. O halde böyle bir durumda gelir elde edilmemiş olsa bile yapısı gereği vergiye konu edilmelidir.
Vadede elde edilen kazancın vergilendirilmesi sistemi bononun alım sonrasındaki değerindeki değişiklikleri dikkate almayacağından bu tür bonolarda elde etme esası yerine henüz gelir elde edilmeden vergilendirme esasının benimsenmelidir.
B- GERİ ÖDEMESİ BELİRSİZ ENSTRÜMANLAR
Sabit geri ödemeli enstrümanlarda gelirin elde edilmeden vergilendirilmesi uygulaması geri ödemesi belirsiz olan enstrümanlarda söz konusu olmayacaktır. Örneğin bir firma hisse senedinin hissedarlara herhangi bir ödeme yapmadan alınması, bu hisse senedi satılana ya da elden çıkarıldığı zamana kadar gelir vergisi konusuna girmez. Bunun altında yatan rasyonel açıktır: tahsil edilen herhangi bir ödeme olup olmadığı kesin değildir. Bütün varlıkların yıllık olarak yeniden değerlenmesinin yapılmadığı durumda, vergi koymak için, satış ya da herhangi bir şekilde elden çıkarma suretiyle kazanç veya kaybın ortaya çıktığı zamana kadar beklemek gerekecektir. Bu bekle-ve-gör yaklaşımı genelde sabit ödemeli varlıklara nazaran, forward ve opsiyon sözleşmelerini de geri ödemesi belirsiz enstrümanlara uygulanır(7).
Forward sözleşmesi, belli bir varlığı, gelecekte belirlenen bir tarihte, üzerinde anlaşılan belirli bir fiyattan satılmasını öngören hak tesis edici özel bir sözleşmedir.
Genelde, forward sözleşmeleri imzalandığı zaman herhangi bir para akışı söz konusu değildir ve sözleşmede belirtilen tarihteki ifa zamanına ya da sözleşmenin elden çıkarılması anına kadar kayıp ya da kazanç gerçekleşmediğinden ortada vergilendirmeye konu olacak bir durum yoktur.
Örnek 2: Bir kurumun bir yıl içinde 1 adet IBM hissesi almasını öngören bir anlaşma düşünelim. IBM’nin cari fiyatının 100 $ ve yıllık faiz oranının %10 olduğunu farz edelim. IBM’nin hissedarlara kar payı ödemediğini varsayalım. Bir yatırımcı ekonomik olarak birbirine eşit 2 alternatif yolu seçebilecektir: (a)100 $’ı ile bir adet IBM hissesi satın alma ve bir yıl boyunca hisseyi elinde tutma veya (b) bir yıl içinde 1 adet IBM hissesi almak üzere forward sözleşmesi imzalama. Forward faiz oranı belirli olduğundan sözleşmenin ilk değeri sıfır olacaktır. Sözleşme maliyeti sıfır olmasına rağmen, 100 $, burada 10 $’lık faiz elde etmek üzere yatırıma konu edilmiş olmaktadır. Bir yıl sonra yukarıda verilen her iki alternatifte aynı kapıya çıkar: Bir adet IBM hissesi. Bu nedenle bunların ilk maliyetleri de eşit olmalıdır, yani IBM’nin forward sözleşmesindeki fiyatının 110 $ olması gerekirdi. Bir yılın sonunda IBM hissesinin 115 $’dan satıldığını varsayalım. Bu durumda (a) alternatifini seçen yatırımcı 15 $ sermaye kazancı elde edecektir.(a) alternatifindeki 15 $’lık kazanç 2 işlemi birlikte içerir: 10 $’lık faiz geliri ve forward sözleşmesinin satılmasından elde edilen (115$-110$)= 5 $’lık kazanç. Vergi düşünülmeden ekonomik yönden bakıldığında 15 $’ın nasıl elde edildiğinin bir önemi yoktur. Lakin vergi yasaları faiz geliri ve sermaye kazançları için farklı vergi uygulamalarını içeriyorsa, bu durum ekonomik eşitlikte bozulmaya yol açacaktır. Dahası, IBM hissesi yıl sonunda satılmamışsa, (b) alternatifini seçen yatırımcının elde ettiği faiz geliri vergilendirilirken (a) alternatifini seçen yatırımcı herhangi bir vergiye tabi tutulmayacaktır(8).
Future sözleşmesi ise, forward sözleşmesinin standart bir durumu ve ticarette değişime konu olmuş halidir. Tarafların ihtiyaçlarına göre uyarlanabilen forward sözleşmelerinin aksine, future sözleşmelerinin vade tarihleri kısıtlıdır ve sabit sözleşmelerle belirlenen bir ticaret söz konusudur.
Swap sözleşmeleri, iki firmanın önceden ayarlanmış bir formüle uygun olarak gelecekte nakit akımlarını değiştirmelerini öngören sözleşmelerdir. Faiz oranı swap sözleşmelerinde, sabit faiz oranlı borç dalgalı faiz oranlı borç ile değiştirilirken, döviz swap sözleşmelerinde bir döviz diğeri ile değiştirilmektedir. Bankaların “vadeli döviz alım satım genel sözleşmesi” ile vade tarihinde uygulayacağı kuru ilgili gündeki cari kurun oldukça üstünde tespit etmesi ve bu yolla faiz ödemesini kur farkı adı altında gizleme işlemi, vergisel yükümlülükten kurtulmak amacıyla yapılmış muvazaalı bir işlemdir. Vergi peçelemesi olarak adlandırılan bu sözleşmelerle, mükellef veya vergi sorumlularının özel hukuk biçimlerini ve kurumlarını olağan kullanımları dışında kullanarak, vergi ziyaı söz konusu olmaktadır(9).
Bir opsiyon sözleşmesinde bir tarafın belirli bir malı gelecekte sözleşme tarihinde belirlenen sabit fiyattan alma ya da satma hakkı vardır, ama bu bir zorunluluk değildir. Yani bu tarafların bu sözleşmeye uymaları ihtiyaridir. Alım ya da satım yükümlülüğüne giren taraf, yani opsiyon sözleşmesini düzenleyen taraf, genelde bu yükümlülüğe girme karşılığında, prim olarak bilinen bir ödeme alır. Opsiyon primi alma, sermaye harcaması gibi işlem görür ve kullanma ya da elden çıkarma zamanına kadar her iki taraf için de vergilendirme söz konusu değildir. Eğer opsiyon kullanılmadan sözleşmede belirlenen zaman geçerse, opsiyonu düzenleyen taraf, bu opsiyonu satmış gibi işlem görür.
IV- YENİ FİNANSAL ÜRÜNLER VASITASIYLA VERGİDEN KAÇINMA TEKNİKLERİ
Vergiden kaçınma, mükelleflerin vergi kanunlarının sağladığı birtakım imkanlardan ya da vergi kanunlarındaki boşluklardan yararlanarak vergiyi ödememe olarak tanımlanabilir. Vergi kanunlarına göre vergi kaçırma suç sayılırken vergiden kaçınmanın herhangi bir cezai müeyyidesi bulunmamaktadır. Yeni finansal ürünlerin yapısı karmaşıklaştıkça, bu ürünlerin vergiden kaçınma motifi ile kullanımının tespiti zorlaşmaktadır.
Vergiden kaçınma her ülkede büyük miktarda vergi kayıplarına yol açmaktadır. Örneğin sadece İngiltere’nin her yıl ortalama kaybı 100 milyar £ olarak hesaplanmaktadır. Amerika’da firma içi işlemlerde fiyatların manipüle edilmesi veya eksik açıklanan ithalat ya da ihracat rakamları gelirde yıllık 53 Milyar $ gelir kaybına yol açmaktadır(10). Vergi cennetlerindeki sermaye trafiği de yine vergiden kaçınmanın en güzel örneğidir. Vergi cennetlerine aktarılan para hangi ülkede kazanılmış olursa olsun, dikkat edilmesi gereken bir tek gerçek vardır: Kazanıldığı ülkede vergilendirilmeyen gelir kamunun gelir cüzdanını çalmakta, kaynakların kamudan özele ve zenginden fakire aktarılmasına neden olmaktadır. Dahası vergi cennetlerini kullanarak vergiden kaçınma motifi gelişmekte olan ülkelerde daha derin krizlere yol açmaktadır(11). Uluslararası platformda vergi kaçırma ve vergiden kaçınmayı önlemek amacıyla OECD, ülkelerle ortak çalışmalar yapmaktadır. Aşağıdaki tabloda OECD’nin bu konuda yayımladığı eylem planı yer almaktadır.
Konu |
Amaçlar |
Ayrıntılı Bilgi |
Standartlar Rehberler |
Faydalar |
Uluslararası Vergiden Kaçınma ve Vergi Kaçırma |
Uluslararası İşlemlerde Vergiden Kaçınma ve Vergi Kaçırma Problemlerinin Araştırılması ve Muhtemel Çözümlerin Üretilmesi |
Vergiden Kaçınma Ve Vergi Kaçırma Yöntemlerinin Bilinen Yapılarının Araştırılması Ve Vergi İdaresinin Bu Yapıları Önlemek İçin Geliştirmesi Gereken Stratejilerin Araştırılması |
Etkili Bilgi Değişimi’ne OECD Yaklaşımları; Banka Bilgilerine Vergi Amaçları Açısından Ulaşımın Geliştirilmesi Hakkındaki OECD Raporu |
Bankaya Ulaşarak Ülkenin Vergi Tabanını Koruma Yollarının Geliştirilmesi, Etkili Bilgi Değişimi Ve Diğer Uluslararası En İyi Uygulama Örnekleri Çalışmaları |
Bilgi Değişimi |
Ülkelerarası Mükellef Bilgilerinin Yasal Zemininin Oluşturulması ve Operasyonel Yönlerinin Araştırılması |
Etkili Bilgi Değişiminin Nasıl Geliştirilmesi Gerektiği Konusunda Pratik Rehberin Sağlanması ve Bu Amaçla Geliştirilen Yeni Teknolojilerin Bilinmesinin Sağlanması |
OECD Bilgi Değişimi Enstrümanları ve ilgili rehberler |
Vergi Kaçırma ve Vergiden Kaçınma İle Mücadelede Uluslararası İşbirliğinin Geliştirilmesi |
Gelir vergisinde YFÜ kullanılarak vergiden kaçınma, X finansal ürünü Y ile Z ürünlerinin toplamına iken, X’e uygulanan vergi, Y ve Z ürünlerinin kombinasyonuna uygulanan vergiden az olması durumunda, tarafların A ürünü oluşturacak şekilde sözleşme yapmaları suretiyle gerçekleşir. Bu durumda vergi idaresinin vergiden kaçınmayı mutlak manada önleyebilmesi farklı tipteki türev ürünleri için vergilendirme teknikleri geliştirmesi (gerçekleşen gelirin vergilendirilmesinde gelirin gecikmesinden kaynaklanan avantajların azaltılması amacıyla yatırıma konu kıymetlerin geri getiri oranını belirlemek suretiyle vergilemenin bu orana göre yapılması vb.) ve vergiden kaçınmayı önleyici birtakım düzenlemelere gitmesi gerekmektedir. Vergiden kaçınma teknikleri şöyle sıralanabilir:
A- GELİRİN BİR BÖLÜMÜNÜN SATILMASI
Uzun vadede elde edilecek gelirin şimdiden satılması durumunda vergiden kaçınma söz konusu olabilir.
Örnek 3: Gelir getirici varlık sahibi kişi, bu varlığın gelirinin tahsil edilme hakkını 10 yıllığına üçüncü bir tarafa satıyor(13).
Yukarıdaki örneğe iki farklı vergisel yaklaşım getirilebilir: Bir yaklaşıma göre, satıcı maliyetini, satılan değerle alınan faize göre ayarlıyor ve satış anında kazanç ya da kaybı biliyor. Bu durumda vergilendirmenin satış anındaki kazanca göre yapılması gerekir. Diğer bir yaklaşıma göre ise örnekteki satış borç verme yani bir finansman işlemidir ve buna göre gelirin faizini satan kişi mülküne ait gelirden dolayı vergilendirilmelidir. Geliri tahsil etme hakkını elde eden taraf ise geliri tahsil etme hakkının satışı karşılığında satıcıya bir bedel ödediğinden alacak hakkını elde etmiş olmaktadır.
B- HAYALİ SERMAYE TRANSFERİNİ ÖNGÖREN SÖZLEŞMELER
Hayali sermaye sözleşmesi ödemelerin belli bir hayali tutara göre yapıldığı ve tutarın kendisinin asla el değiştirmediği düzenlemelerdir.
Örnek 4: Vergi mükellefleri A ve B, A’yı B’yi yıllık % 10 oranında ve 100 $ hayali tutarda sabit faiz ödeme yükümlülüğü altına sokan 5 yıllık sözleşme imzalıyorlar, B ise A’ya 100 $ hayali sermaye tutarından dalgalı faiz oranında yıllık olarak faiz ödemekle yükümlü oluyor. Gerçekte el değiştiren nakit, her yıl yapılan net ödemedir(14).
Yukarıdaki örnekte olduğu gibi bir sözleşme imzalandığında bir yıl ya da daha az sürede yapılan periyodik ödemelerin vergi açısından ilgili oldukları yıllarda değerlendirilmeleri gerekir. Bu nedenle bu ödemelere hayali tutarı dengeleyen borçlar açısından kabaca faiz ödemeleri gibi işlem yapılmalıdır.
C- BİLEŞİK ENSTRÜMANLAR
Bileşik enstrümanlar, geleneksel enstrümanların bileşiminden oluşurlar ve bu yeni enstrümanların bileşenlerine ayrıştırılarak sanki bu ürünler ayrı ayrı piyasaya sürülmüşler gibi vergilendirilmeleri gerekir. Bu enstrümanların kullanıldığı ülkelerde (örneğin Amerika Birleşik Devletleri) vergi yasaları bunları ayrıştırmada hayli zorluklarla karşılaşmıştır ve bunda kısmen farklı ayrıştırmaların farklı vergisel sonuçlara yol açmasının da etkisi vardır.
Örnek 5: Bir kurum 1000 $ olarak belirlenen borç miktarı karşılığı 5 yıllık endeks oranında büyüyen hisse senedi ihraç ediyor. 5 yıl içinde, bunu elinde bulunduran 1000 $ yatırımını geri alacak ve artı olarak 1000 $’ın Standard&Poors’un 500 hisse senedinde açıkladığı endeks (S&P 500) ile çarpımı sonucunda bulunan tutarı da alacak. Buna göre endeks 2 olursa hisse senedini elinde tutan toplam 2000 $ alacak. Elinde tutanın en az ödeme tutarı olarak 1000 $ alması konusunda garanti ediliyor, endeks düşse bile. Bu borç miktarında ödenebilir herhangi bir faiz bulunmuyor(15).
1991’de Amerikan Hazinesi, indekse bağlı hisse senedinin, “alım opsiyonu + sıfır kuponlu bono” şeklinde ayrıştırılmasını ve sıfır kuponlu bono üzerinden 5 yıl boyunca elde edilen faizin vergilendirilmesini önerdi. Faiz oranının % 10 olduğunu varsayarsak, ihraç tarihinde sıfır kuponlu bononun ihraç tarihindeki değeri 1000 $ / (1,1)5 yani 621 $ olacaktır. Hisse senedini elinde bulunduran tarafından ödenen 1000 $ - 621 $ = 379 $ opsiyon sözleşmesine gömülü bir prim olarak değerlendirilecektir. Bu ayrıştırma sonucunda, ilgili dönem sonunda opsiyon bileşeninin kazanç veya kayıplarıyla beraber bononun 379 $’lık iskontosu 5 yıl için vadede elde edilen kazanç temeline dayanarak ilave ediliyor.
Örnek 5’teki enstrümanı ayrıştırmanın birden fazla yolu var. Mesela 1000 $’lık borca bağlı indeks esaslı hisse senedini, “piyasa faiz oranında faiz+ forward sözleşmesi” olarak kavramlaştırmak olabilir. Buradaki forward sözleşmesinin borç verene 5 yılın sonunda S&P 500 indeksini aşan (aşıyorsa) bileşik faizi takas etme zorunluluğu getirmektedir. Bu yaklaşıma göre, 5 yıl üzerinden toplam 1000 $’a tekabül eden faiz dönem sonunda muhtemel kazanç ve kayıpla beraber 1000 $’a ekleniyor.
Nakit + S&P 500 indeksine bağlı forward sözleşmesi vergi uygulamaları açısından yukarıda belirlendiği şekilde çözüme kavuşturulsa da, bu yaklaşım opsiyon ve sıfır kuponlu bonoyu birbirinden bağımsız satın alan vergi mükellefi için eşitsizliğe yol açmaktadır, çünkü opsiyon alış fiyatının içinde faiz bulunmamaktadır.
“Sıfır faizli kupon + alım opsiyonu”, “varlık + satım opsiyonu” elde tutmakla kazanç açısından aynı sonuçları verecektir. Bu da örnek 5’teki 1000 $ değerinde S&P 500 endeksli hisseler ve endeksin ilk fiyatına eşit fiyattan 5 yıllık satım opsiyonları almakla aynı sonucu verecektir. Ayrı ayrı gözlemlendiğinde, bu varlıkların hiçbiri vadede elde edilen kazancın vergilendirilmesine konu olacak sabit ödemeler değildir. Ayrıştırma usullerindeki farklılıktan dolayı uygulamada çıkan sorunlar nedeniyle bu tür bileşik enstrümanlarda ayrıştırma yöntemi terk edilmiş, yerine bunlar için belirli bir oranda vergi uygulama esası belirlenmiştir.
D- BAĞLI POZİSYONLAR
Bağlı pozisyonlar, yeni enstrümanların bileşenlerine ayrıştırılmaları yerine toplulaştırılarak geleneksel yani yasalarda tarif edilen ürünün elde edilmesi ve sonrasında pozisyonun toplamının vergilendirilmesi anlayışını ifade eder.
Örnek 6: 1 Aralık 1985’te E gelecekte (uzun pozisyon) belirlenen bir tarihte çok miktarda buğday almak üzere bir sözleşmeye giriyor. E aynı zamanda aynı tarihte aynı miktarda buğday satmak üzere başka bir sözleşmeye giriyor (kısa pozisyon). 10 Aralık 1985’te kısa pozisyonu 11 $ kayıpla satıyor, aynı tarihte aslında bunu dengeleyen uzun pozisyonda 11 $ gerçekleşmemiş gelir vardır. 1981 öncesinde Amerikan vergi yasaları, vergi mükelleflerinin diğer geliri dengeleyebilmek için 11 $’lık kaybı kullanabilmelerine izin veriyordu, aslında 11 $ gelirin gerçekleşmemiş olduğu görmezden geliniyordu. Günümüz Amerikan gelir yasasına göre, 11 $’lık kayıp 1985’ten beri kabul edilmiyor, çünkü ortada uzun dönemi dengeleyecek olan 11 $’lık tanınmamış gelir vardır(16).
Yukarıda görüleceği üzere ileri tarihli alım ve ileri tarihli satımı içeren iki ayrı opsiyon ayrı ayrı değerlendirilmek yerine bir bütün olarak toplulaştırılmakta, vergilendirme toplam kazanca göre yapılmaktadır.
E- KURUM HİSSE PAYINA DÖNÜŞEBİLİR BORÇ
Son yıllarda, elinde başka bir şirkete ait önemli miktarda yeniden değerlenmiş hisse payı tutan kuruluşlar vergi açısından kazanç ortaya çıkarmamak için yeni finansal ürünler geliştirdiler.
Örnek 7: Bir kamu firması olan P, % 5 faizli kuponla 100 $ borç ihraç ediyor ki bu borç vadede P’nin yüklü miktarda sahibi olduğu yeniden değerlenmiş A hisselerine dönüşebiliyor. (Burada A firması kamu firması değildir). Borç ihraç edildiğinde ortaklarına ödemeyi öngörmeyen bir adet A hissesi 100 $’lık ticarete konu oluyor. Vadede 100 $’lık dönüşebilir borcu elinde tutan, bu hisse 100 $ ya da daha az bedelle ticarete konu olmuşsa 1 adet A hissesi alıyor. Bu hisse 100 $- 120 $ arasında ticarete konu olmuşsa 100 $ bedelinde A hissesi alıyor. Bu hisse 120 $’dan fazla bedelle ticarete konu olmuşsa 5/6 oranında A hissesi alıyor(17).
Bu örnekteki dönüşebilir borç, A hissesinin P tarafından satışı olarak analiz edilebilir.
1- Bu borç A hissesinin gelecekteki satışının ön ödemesi sayılabilir.
2- Ya da bu borç bağlı borç sayılabilir ki %5 kupon faizine ek olarak ihraç eden tarafından yapılan iskonto indirimi de içerir.
3- Ya da bu borç, “ödemesiz forward sözleşmesi + menkul kıymet teminat akçesinin” kombinasyonu olarak sayılabilir.
Amerikan yasalarında dönüşebilir borca ilişkin herhangi bir düzenleme yoktur, bu nedenle buna ilişkin yapılacak vergilendirme yukarıda bahsedilen maddelerin uygulanabilirliğine bağlı olacaktır. Dönüşebilir borcun borç olarak karakterize edilmesi gerekiyorsa, buna sabit geri ödeme de denilebilir. Bu tip enstrümanın bir başka şekli de bağlı kuruluşa ait hisselere dönüşebilir borçtur.
F- GELİRİN SERMAYE KAZANCINA DÖNÜŞÜMÜ
Sermaye kazançları ile normal gelirlerin vergilendirilmesindeki farklı uygulamalar uzun yıllardır vergi mükelleflerinin, gelirlerini sermaye kazancına dönüştürmelerini teşvik etti, bu da bu konuda özel yasal düzenlemeler yapılmasında artışa neden oldu. Örneğin, Amerikan İç Gelir Vergisi kısa dönemli satım hakkı veren opsiyon alışları veya satışlarının kısa dönem sermaye kazancının elde tutma süresine yaklaşmasını sağladı, bu nedenle kısa dönem sermaye kazançlarının uzun dönemli kazançlara dönüştürülmesi önlenmiş oldu. 1993’te yürürlüğe giren yasa, bazı sermaye kazançlarının, dönüşüm işlemlerinde normal gelir olarak yeniden karakterize edilmesini sağladı. Bu işlemler aynı ya da benzer mülkiyete bağlı birden fazla pozisyonu ilgilendiriyor, bu pozisyonlar vergi mükelleflerinin net yatırımının zaman değeri ile ilişkilendirilebilen yatırımdan beklenen getiri olarak sonuçlandı. Böyle bir durumda bileşik uygulanabilir federal faiz oranının % 120’sine kadar olan gelir normal gelir olarak düşünülür. İzleyen örnek yasal düzenlemelere göre uyarlanmıştır:
Örnek 8: X’in 1 Ocak 1994’te 100 $’a hisse payı aldığını varsayalım. Aynı tarihte X bu hisseleri 1 Ocak 1996’da 115 $’a Y’ye satacağına dair sözleşme yapıyor. Uygulanabilir federal faiz oranının % 5 olduğunu varsayalım. 1 Ocak 1996’da X hisse payını anlaşmaları doğrultusunda 115 $ karşılığında Y’ye veriyor. 1993 öncesi yasaya göre X 15 $ sermaye kazancı elde ettiğini kabul edebilirdi. 1993 sonrası yeni düzenlemeye göre, bu 15 $’ın 12,36 $’lık kısmı normal gelir olarak addedilebilecek ve faiz geliri olarak vergilendirilecektir. ( 100 $’lık yatırıma 2 yıllığına uygulanan %5 bileşik faiz oranının % 120’si bu rakama tekabül eder). Kalan 2,64 $’ın sermaye kazancı olduğu varsayılacaktır(18).
G- KURUMLARIN KENDİ HİSSELERİNDE YER ALAN TÜREV ÜRÜNLER
Kurumlar genelde kendi sahip oldukları hisselerle ilgili işlemleri kar/zarar olarak değerlendirmez. Hisseyi geri almanın ya da geri satmanın getiri ya da zararlarının bunu ihraç eden firma için vergilendirme açısından bir yönü bulunmasa da, kurumun gelecekte elde edeceği kendi hissesine ait şimdiki satışa bağlı olarak doğan faiz vergilendirilebilir. Bir kurum kendi hissesinden forward satışı yaparsa daha dikkat çekici sonuçlara rastlanabilir:
Örnek 9: C Kurumu, yılık % 10’u vergilendirilebilir olan 1000 $ nakit parayı, kendine ait 10 hisseyi 1000 $’a satın almak için kullanıyor. Aynı zamanda C, kendine ait bu 10 hisseyi bir yıl sonra 1100 $a satacak şekilde forward anlaşmasına giriyor(19).
Bu işlemin etkisi, 100 $ vergilendirilebilir kurum kazancının vergilendirilmeyen kazanç haline dönüştürülmesidir. 1000 $’ı 9. örnekteki hisseleri satın almak üzere borç alan başka bir kurumun forward sözleşmesine göre borcu geri öderken faiz ödemesinde 100 $ eksilme olacaktı.
Bir görüş kurumun kendi hisseleri üzerinden alım opsiyonu satın alan ve satım opsiyonu satan firmaların aynı sonucu doğuracak işlemlerdeki faiz indiriminden doğan avantajı elde edemeyeceklerini ileri sürer(20).
Örnek 10: X Şirketi 2 muhtemel eylem planı uygulamayı düşünmektedir.
a) İlk alternatife göre, X ilk yılda % 10 faizle 1000 $ parayı, kendi hissesini satın almak için ödünç alıyor. X şirketi ödünç aldığı para borcunu, ikinci yılda kendi hisselerini satarak ödüyor.
b) İkinci alternatife göre X, ilk yılda, kendi hisselerini 2. yılda 1100 $’a satın almayı öngören bir forward sözleşmesine giriyor (X ikinci yılda 1100 $ fiyatla, kendi hisseleri üzerine kurulu alım opsiyonlarını satın alırsa, ya da satım opsiyonlarını satarsa aynı etkiyi yapacaktır)(21).
X’in her iki alternatifi uygulaması durumunda vergi dışında kazanç ve kayıplar aynı olacaktır. Örneğin 2. yılda hisse değeri 1.500 $ ise, X her iki alternatiften birini seçse de 400 $ kazanacaktır. Örneğin 2. yılda hisse değeri 700 $ ise, X her iki alternatiften birini seçse de 400 $ kaybedecektir. Vergilendirme sonuçları her birinde farklı olacaktır, çünkü (a) alternatifinde 100 $’lık faiz indirimi mümkünken, (b) alternatifinde yoktur.
H- YABANCI YATIRIMCILARA YAPILAN ÖDEMELER
Yabancı yatırımcıların ellerinde tuttukları yerli firmalara ait hisselerden elde ettikleri gelirler uygulamada o ülke tarafından vergi kesintisine tabi tutulmaktadır. Ancak pratikte finansal türev ürünler kullanmak suretiyle yerli firmalarca yabancı yatırımcı hissedarlara vergi kesintisi yapmadan ödeme yapılabilmektedir.
Örnek 11: Her hissedarın yılda 4 $ almayı beklediği USCo Amerikan firmasının hisse senedi halen payı 100 $’dan ticarete konu olmaktadır.İlk yılda, yabancı yatırımcı F, risksiz % 6 oranında getirisi olan 100 $’lık Amerikan Hazine Bonosu satın alıyor ve aynı zamanda forward sözleşmesine giriyor. Forward sözleşmesine göre 2. yılda 102 $’dan 100 pay USCo hissesi alınması öngörülüyor (Forward sözleşmesindeki fiyat, mevcut hisse bedeli (100 $) ile risksiz getirinin toplanması (+6 $) ve beklenen hisse ödemesinin çıkarılması (-2 $) sonucunda bulunuyor)(22).
USCo firmasının beklenen hisse kar payı ödemesi varsayımı altında örnek 11’de F’nin 2. yıldaki pozisyonu, F birinci yılda 100 pay USCo payı almış olsaydı elde edeceği değerle aynı olacaktır. Her iki durumda da, toplam değer USCo’nun ikinci yıldaki hisse değeri bedeli ile 4 $’ın toplamından oluşacaktır. USCo hisse senetlerinin fiilen satın alınması hissedarlara vergi kesintisi uygulamayı gerektirmesine rağmen, forward sözleşmesi ile birleştirilmiş (sentetik) hissede vergilendirilme söz konusu olmayacaktır. Bonodaki faiz vergiden muaf portföy faizi iken, forwarddan elde edilen kazanç yabancı kaynaklı olduğundan vergilendirilmeyecektir.
İ- YABANCI DÖVİZ KURU İŞLEMLERİ
Döviz kurundan kaynaklanan kayıp ve kazançların vergisel açıdan değerlendirilmesinde bağlı pozisyonlarda olduğu gibi birleştirme yapılması gerekir. Yani döviz cinsinden alınan borçlar, nakit akımlarına yapılan farklı uygulamaları önlemek amacıyla türev ürün kullanılarak kur yoluyla yapılan korunma ile birleştirilir. Bu tür gelirler genelde sermaye kazancı yerine normal gelir olarak ve gelirin gerçekleştiği tarihe göre vergilendirilmelidir.
Örnek 12: Amerikan vergi mükellefi A, 100 İngiliz Pound tutarındaki parayı, 3 yıl boyunca yıllık sabit faiz ödemeli ve anaparanın 3. yıl sonunda ödeneceğini öngörülmüş şekilde borç alıyor. Aynı anda döviz swap anlaşmasına giriyor. Bu anlaşmaya göre A ödünç aldığı poundları $ ile takas ediyor ve gelecek ödemelerin pounddan yapılmasını sağlamak üzere dolarların poundlara dönüştürülmesinin sabit bir takvime bağlanmasını kabul ediyor. Pound üzerinden borç alma ile swap anlaşması birleştirilmek suretiyle sentetik (birleştirilmiş) dolar borç alma işlemine dönüştürülüyor.
J- ÇOK ULUSLU GRUP ŞİRKETLERİNİN KENDİ BÜNYELERİ İÇİNDE FARKLI ÜLKELERDEKİ YAN KURULUŞLARIYLA YAPTIKLARI İŞLEMLER
YFÜ’lerin bir diğer özellikleri de, çok uluslu grup şirketlerinin bağlı kuruluşu olan vergi mükelleflerinin faaliyet gösterdikleri ülkelerde vergiden kaçınma amacıyla kullanılmalarıdır(23). Bileşik enstrümanlar ödeme yapan kişinin elindeyse vergisel açıdan borç olarak değerlendirilirken, kendine ödeme yapılan kişinin elindeyse hisse senedi olarak değerlendirilir. Böyle bir borç-hisse senedi bileşiminden oluşan enstrüman yasal olarak bir borç enstrümanına dönüşebilir.
Örnek 13: X Cola Co. Firması 500.000 YTL bedelinde bir hisse senedi-borç bileşik enstrümanı ihraç ediyor. Bu firmanın Türkiye’de bulunan yan kuruluşu bu enstrümanı satın alıyor. Böyle bir enstrümanı ihraç eden X Cola Co. Firmasının bu enstrümanın içeriğinde faiz azaltma yetkisi varsa, ana firmanın enstrüman için ödeyeceği faiz, faiz azaltımı nedeniyle azalır, bu da aynı firmanın yerli yan kuruluşunun elde edeceği faiz gelirinin azalması anlamına gelir ki vergiden kaçınma durumu söz konusudur. Geliri elde eden yan kuruluşun ülkesinde bu enstrüman hisse senedi olarak addediliyorsa, bu yan kuruluş ayrıca bir fayda sağlayabilir (örneğin bu enstrümanın bir ortaklık payını ifade ettiğinden bahisle iştirak kazançları istisnasından yararlandırılması).
Çok uluslu şirketlerin kullandıkları bir başka yöntem döviz işlemleridir. Ödünç para almak isteyen firma, yüksek faizin olduğu bir ortamda zayıf nitelikte yerli paradan borçlanmak yerine, düşük faiz oranında kuvvetli döviz üzerinden borçlanır ve vadedeki döviz borcunu geri ödemek için bu dövizi satın almak üzere forward sözleşmesi imzalar.
Örnek 14: Arjantin’de faiz oranının %80 olduğunu ve döviz kurunda yerli para biriminin sürekli değer kaybettiğini düşünelim. Çokuluslu Y Co. Firmasının Arjantin’deki yan kuruluşu olan Z A.Ş. böyle bir ortamda yerli bir firmadan borç alıp da yüklü miktarda faiz ödemek yerine, Y Co. ana firmasına döviz cinsinden borçlanıyor ve ileride ödemesi gereken bu dövizi satın almak üzere forward anlaşması imzalıyor. Bu durumda ana kurumdan aldığı borcu öderken dikkate alınması gereken faiz ödemesi bu şekilde forward sözleşmesi adı altında forward ödemesi şekline dönüştüğünden vergi kesintisine konu edilmeyeceği gibi, forward ödemesinde ana firmanın faiz oranında azaltım yapması durumunda yine vergiden tasarruf edilmiş olacaktır.
Ulusal para otoritelerine otonomi sağlamak, ulusal para otoritelerini para piyasalarının uluslararasılaşmasına karşı korumak, döviz kurlarında istikrarı sağlamak ve gelir elde etmek amacıyla önerilen Tobin vergisi bile çok uluslu şirketlerin yukarıda bahsedilen şekilde vergiden kaçınmalarını önleyememektedir. Tobin, sermaye giriş ve çıkışlarının % 0,1-0,2 gibi cüz’i bir vergiye tabi tutulması halinde uzun vadeli yatırımlar ve dış ticaret üzerinde ihmal edilebilir olumsuz etkiler meydana gelse bile, ekonomik krizlere yol açan kısa vadeli spekülatif sermaye akımları üzerinde önemli bir vergi yükü oluşturularak bu tip akımların cezalandırılabileceğini önermiştir(24). Lakin bu vergiye tabi tutulacak işlemleri yapan vergi mükelleflerinin hemen her zaman vergi dışı kalacak yeni türev ürünler yaratabilmelerindeki serbesti ya da vergi cennetlerini kullanarak vergiden kaçınabilme imkanı bu verginin etkisini azaltmaktadır. Bunun önüne geçmek üzere uluslar arası platformda ülkelerin vergi anlaşmaları imzalamaları gerekmektedir.
K- TRANSFER FİYATLANDIRMASI YOLUYLA VERGİDEN KAÇINMA
Transfer fiyatlandırmasında firmaların ilişkili kişilerle yaptıkları ticari işlemlerden elde ettikleri gelirin piyasada benzer ticari işlemlerle aynı bedelde olup olmadığı sorgulanır. Benzer faaliyetlere göre daha ucuz fiyat ya da daha pahalı fiyat uygulanmışsa, gelirin bir taraftan diğer tarafa aktarılmak suretiyle vergiden kaçınılmış olabilir. İlişkili kişi, aynı firmaya sahip olan mükellefler olabileceği gibi, şirket sahibinin yakınlarının kurduğu şirketler de olabilir. Çok uluslu grup şirketlerinin bağlı kuruluşu olan vergi mükelleflerine ilişkin yukarıdaki açıklamamızda firmaların faiz azaltımı yetkisi vergiden kaçınma sağlarken, transfer fiyatlandırmasında ülkelerden birinde vergi konusu olan bir işlemin, vergi alınmayan bir ülkeye kanalize edilmesini ifade eder.
Örnek 15:Yabancı ülke menşeli A Co firması, başka bir ülkede bulunan B Co firmasının tüm hisselerine sahiptir. A Co, X ülkesinde ticari faaliyet göstermediğinden bu ülkede vergiye tabi değildir. B Co ise X ülkesinde vergi mükellefi bir kurumdur. A Co, Y ülkesinde mallarını B Co’ya satıyor. B Co bu malları X ülkesinde A Co’ya tekrar satıyor. X ve Y ülkeleri arasındaki vergi anlaşmasına göre X ülkesi A Co’yu satış gelirinden dolayı vergilendiremiyor, fakat B Co’yu vergilendirebiliyor. A Co, mallarını B Co’ya dalgalı fiyattan satma iznine sahip bir sözleşme imzalıyorsa, B Co’nun X ülkesinde vergiye tabi çok az geliri olacaktır ya da hiç geliri olmayacaktır. Bu sonucu önlemek üzere, X ülkesi B Co’ya, A Co’dan aldığı malların fiyatlarını piyasada benzer mal fiyatları ile karşılaştırmak üzere transfer fiyatlandırması kurallarını uygulamaya koymalıdır(25).
L- VERGİ CENNETLERİNDE OFF-SHORE HESAPLARININ KULLANILMASI
Vergi cennetlerinde vergiden kaçınmanın ana esasları çok basittir. Uluslararası yatırımdan ya da ticari faaliyetlerden elde edilen gelirin kanalize etmek üzere yasal olarak kurulmuş bir ya da birden çok tüzel kişilikten (şirket, tröst ya da ortaklık) oluşur. Dağınık şekildeki aracı kuruluşların kombinasyonu, gerek kaynak ülkede, gerekse aracı kuruluşun faaliyet gösterdiği vergilendirme hakkına sahip olan ülkede, bundan yararlananları vergi mükellefiyetinden izole etmek suretiyle vergilendirmeyi azaltabilir ya da ortadan kaldırabilir(26). Böyle bir durumu, banka kayıtlarının gizliliği nedeniyle çok zordur.
Örnek 16: 1988’de, Amerika faaliyet gösteren C firması 100 milyon $ sermaye kazancı beyan ediyor. 1989’da bir yatırım bankası olan M’nin tavsiyesiyle yabancı A firması, C firması ve M yatırım bankası P adı altında offshore ortaklığı kuruyor. Bu firmaların kendi hisse oranlarını sırasıyla %81, %18 ve %1’dir. Ortakların mali desteği ile P ortaklığı 200 milyon $’a hisse alıyor ve bunların tamamını kısa bir süre sonra 150 milyon $’a nakit olarak ve 50 milyon $’ını da izleyen 3 yıl içinde ödenecek şekilde satıyor. P ortaklığı bu işlemle maksimum satış fiyatının gerçekleşmediğini maliyet bedelinin işlem süresine yayılması gerektiğini beyan ediyor. Buna bağlı olarak, ilk yılda 100 milyon $’lık sermaye kazancı ( 150 milyon $’lık alındı makbuz bedeli – 50 milyon $’lık tahsis) açıklanıyor ve çoğunlukla A firmasına tahsis ediliyor. A ise Amerikan yasalarına göre vergiye tabi değil. A’nın P’deki ortaklıktan elde ettiği faiz geliri sonradan ondan geri alınıyor. İzleyen 3 yılda P ortaklığı 100 milyon $ sermaye zararı beyan ediyor (50 milyon $ nakit – 150 milyon $ A’ya tahsis edilen tutar)ve bu zarar C’ye tahsis ediliyor böylece C’nin başlangıçtaki sermaye kazancı bu zarar ile dengelenmiş oluyor(27).
Görüleceği üzere yukarıda bir kısmı taksit ödemeli satış işlemi vardır, P off-shore ortaklığı yaptığı hisse senedi ticaretinde elde edilen kazancın bir kısmını zarar beyan eden alt firmasına aktarmakta, diğer kısmını da yasaya göre vergiye tabi olmayan ortağa aktarmaktadır. Böylece alınması gereken vergi ile gelir arasındaki illiyet bağı koparılmaktadır. Bunu önlemek üzere gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler off-shore işlemi yapılan vergi cenneti ülkelerle karşılıklı vergi anlaşmaları ile sıkı düzenlemelere gitmekte, ya da off-shore yapılan ülkeleri kara listeye almak suretiyle o ülkelerle ticari-mali ekonomik ilişkilere yasak getirmektedirler.
V- DEĞERLENDİRME VE SONUÇ
Vergiden kaçınma yeni bir fenomen değildir. Ancak son yıllarda bu dikkat çekici boyutlara ulaşmıştır. Bazı gelir artırıcı vergiden kaçınmayı önleyici düzenlemelere mevcut vergi kayıplarının daha da büyümesini önlemek için gerek duyulmaktadır(28). Finansal yeniliklerdeki hızlı artış beraberinde vergisel düzenlemelere gidilmesini gerekli kılmaktadır.
Bu çalışmada kısaca yeni finansal ürünlerin vergiden kaçınma aracı olarak nasıl kullanıldıkları ele alınmaya çalışılmıştır. Forward, swap ve opsiyon sözleşmeleri yanı sıra bu ürünlerin birleştirilmesinden doğan yeni türev ürünler karmaşık yapıları ile kavranmayı zorlaştırmaktadır Vergiyi doğuran olayın tespiti açısından gelirin elde edilmesinin ne zaman olduğunun tespitindeki sıkıntıların YFÜ’lerin vergilendirilmesini güçleştirdiği, teknolojideki gelişmeler doğrultusunda hemen her gün yeni bir türev ürünün geliştirildiği bu ortamda hükümetlerin yasal düzenlemelere gitmeleri gerektiği açıktır.
KAYNAKLAR:
(1) Cafer KAPLAN (1999, Nisan) Finansal Yenilikler Ve Piyasalar Üzerine Etkileri: Türkiye Örneği, TCMB Araştırma Genel Müdürlüğü, Tartışma Tebliği No: 9910, s. 2; Erişim: http://212.174.145.11/research/discus/dpaper42.pdf
(2) Victor THURONYI, International Monetary Found Senior Counsel (2001,Eylül) Taxation of New Financial Instruments, Ad Hoc Group of Experts on International Cooperation in Tax Matters Tenth meeting, s. 4; Erişim: http://unpan1.un.org/intradoc/groups/public/documents/UN/UNPAN004463.pdf
(3) Brian B. STANKO, Dangerous Derivatives, Why are these financial instruments so risky? Erişim: http://mooreschool.sc.edu/moore/research/Publications/BandE/bande42/42n4/derive.html
(4) THURONYI, agm., s.1.
(5) C.Warren ALVIN, Harvard Law School (1993) , U.S. Income Taxation of NewFinancial Products, s. 10; Erişim: http://elsa.berkeley.edu/~burch/Warren.pdf
(6) ALVIN, agm., s. 3.
(7) ALVIN, agm., s. 5.
(8) Prof. Philippe JORION, Department for Development Support and Management Services of the United Nations Secretariat, s. 11; Erişim: http://unpan1.un.org/intradoc/groups/public/documents/UN/UNPAN004134.pdf
(9) Halil SÖYLER, “Swap İşlemlerinin VUK Karşısındaki Durumu”, Erişim: http://www.alomaliye.com/halil_soyler_swap.htm
(10) Jens MARTENS, What If Developing Countries Could Finance Poverty Eradication from Their Own Public Resources?, Global Policy Forum, 2006 Erişim: http://www.globalpolicy.org/socecon/ffd/domestic/2006/jensmartens.htm
(11) Aid Christian, The Shirts Off Their Backs, How Tax Policies Fleece The Poor, September 2005, s. 10, Erişim: http://www.concordeurope.org/Files/media/internetdocumentsENG/3_Topics/Topics/9_Financing_for_development/2_Other_documents/09shirts.pdf
(12) OECD, Handbook - Developing Partnerships with Non-OECD Economies - Section 1.3, Partnership Activities, s. 7; Erişim: http://www.oecd.org/dataoecd/11/4/32002992.pdf
(13) ALVIN, agm., s. 11.
(14) ALVIN, agm., s. 12.
(15) ALVIN, agm., s. 14.
(16) ALVIN, agm., s. 17.
(17) ALVIN, agm., s. 19.
(18) ALVIN, agm., s. 21.
(19) ALVIN, agm., s. 23.
(20) R. L. McDONALD, 2001. The Tax (dis)-advantage of firms issuing options on their stock.
(21) ALVIN, agm., s. 24.
(22) ALVIN, agm., s. 26.
(23) Victor THURONYI, International Monetary Found Senior Counsel (2001,Eylül) International Tax Aspects of New Financial Instruments, Ad Hoc Group of Experts on International Cooperation in Tax Matters Tenth meeting, s. 4; Erişim: http://unpan1.un.org/intradoc/groups/public/documents/UN/UNPAN004193.pdf
(24) Ahmet TEKİN-İstiklal Y. VURAL, Global Kamusal Malların Finansman Aracı Olarak Global Vergi Önerileri, s. 10; Erişim: http://www.sosyalbil.selcuk.edu.tr/sos_mak/makaleler%5CAhmet%20TEK%C4%B0N%20-%20%C4%B0stiklal%20Y.%20VURAL%5C323-337.pdf
(25) William F. FOX-Michael J. McINTYRE, Globalization and Tax Design in Developing Countries, s.35, 26.03.2003; Erişim: http://siteresources.worldbank.org/INTTPA/Resources/FoxMcIntyrePaper.pdf
(26) Sol PICCIOTTO, Lancaster University Law School, Tackling Tax Havens and ‘Offshore’ Finance, 2007, Amsterdam; Erişim: http://www.tni.org/crime-docs/picciotto.pdf
(27) ALVIN, agm., s. 41.
(28) Steve BOND (IFS)-Malcolm GAMMIE (TLRC)-John WHITING (TLRC),Tax Avoidance, s. 2; Erişim: www.ifs.org.uk/budgets/gb2006/06chap10.pdf
Not: Bu makale Aralık 2009 dönemi E-Yaklaşım Dergisi’nden iktibas edilmiştir.
03.12.2009
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.