Gelir İdaresi tarafından düzenlenen, 2024 Yılı Kanun Çalışmaları Cumhurbaşkanlığı Sunumunu incelediğimizde, 2024-2026 Orta Vadeli Programın Hedefleri olarak ilk sıralarda;
Hedeflerinin olduğu görülecektir.
Yine bu sunumda yer alan; Meslek mensuplarının azami iş kapasitesinin belirlenmesi ve bazı mükelleflere “Tam Tasdik” zorunluluğu getirilmesi önerilmiştir.
Gerçek ve Tüzel Kişilerin, Gelir ve Kurumlar Vergisi Beyanlarının ve eklerinin, vergi mevzuatı açısından “Tam” olarak tasdik edilmesi, dolayısıyla mükelleflerin yıl içinde yaptığı bütün işlemlerin vergi mevzuatına uygunluğunu, tüm bilgi ve belgelerinin gerçeğe uygun olup olmadığını denetlemek ve beyannamelerin doğruluğunu tasdik etmektir.
İdari kontrollerin kolaylaştırılması, mükelleflerin mevzuat yönünden olan taleplerinde hak ve yararlarının korunması, denetlenmiş beyanlar ve mali tablolarla ilgili vergi dairesi ve mükellef arasındaki güvenin hakim kılınması sağlanacaktır.
Vergilemede adaletin sağlanması için, vergi güvenliğinin sağlanması, bunun için ise mükelleflerin öz denetimlerinin sağlanması gerekmektedir.
Vergi Denetim Kurulu Faaliyet Raporunu incelediğimizde, Toplam Faal Mükelleflerin (Gelir ve Kurumlar Vergisi) 2023 yılında %1,66’sının incelenmiş olduğu görülecektir.
Belirtilen orandan da anlaşılacağı üzere, Vergi Denetim Kurulu tarafından, yapılan risk analizleri sonuçlarına istinaden vergi incelemeleri yapılmaktadır. Kurulun faaliyet raporunda, tüm faal mükelleflerin risk analizlerine tabi tutulduğu, riskli görülen mükelleflerin incelemeye sevk edildiği, risk tespit edilmeyen mükellefler nezdinde diğer denetim araçlarının kullanılabildiği belirtilmiştir.
Mevcut sistemde; normal faaliyetlerine devam eden, sahte belge düzenlemeyen, kullanmayan veya işlemlerinin gerçekliğinden, mevcut analizler sonucu şüphe duyulmayan, herhangi bir teşvikten faydalanmayan mükelleflerin “risksiz” olarak değerlendirilmesi olasıdır. Bunlar hakkında vergi incelemesi yapılması ihtimali oldukça düşüktür. Uygulamada uzunca yıllar veya faaliyet hayatında hiç vergi incelemesi geçirmemiş mükelleflerin olduğu bilinmektedir. Oysa, belgesiz maliyet arttırmak, yanlış hesaplanan teşvik, indirim, muhasebe hilesi, yanlış uygulanan enflasyon düzenlemesi vb. gibi defter ve belgelerin incelenmesi sonucu ortaya çıkacak riskleri sistemin ortaya çıkarması şimdilik zordur. Bunun için genel inceleme dediğimiz incelemelerin yaygınlaşması gerekmektedir.
İdarenin, “Vergi güvenliğinin sağlanması” hedefinin, son zamanlarda önemi artmıştır. Çünkü “ödeme gücüne göre vergi alınması” ilkesine, özellikle Kurumlar Vergisi Mükellefleri nezdinde uyulmadığı, işçi, emekli, memur gibi sabit ücretlilerin vergiden kaçınma olanağının bulunmadığı algısı toplumda mevcuttur.
Geçmişte uygulanan Tam Tasdik zorunluluğunun etkileri, mevcutta ise ihtiyari olarak tam tasdik yaptıran mükelleflerin vergi mevzuatlarına uyumu ve yapılan inceleme sonuçları ve olumlu olan sonuçlar, İdare tarafından mutlaka değerlendirilmiş ve böyle bir öz denetim ihtiyacı olduğu önerilmiştir.
Bize göre de; İdarenin fiili denetim gücünün sınırlı ve riskli mükellefler nezdinde kullanıldığı, günümüzde vergi güvenliği ve diğer vergi hedeflerinin gerçekleştirilmesi için vergiye uyum, mevzuat gerekliliklerini yerine getirmedeki önem göz önüne alındığında, mükelleflerin öz denetimleri yaptırmalarının zorunlu olması gerektiği, belirlenen iş hacmi ve sektörlere göre yaptırılması, mükellef ve idare açısından önemli ve gereklidir.
Sonuç olarak, mükellefler beyan ve mali tablolarının mali mevzuata uygunluğu hakkında bir güven hissedecek, bu işlemlerini idarenin tekrar incelemesi ve uyumsuzluk bularak ceza kesmesi riskleri azalacak, Vergi İdaresi ise sistemin tamamının vergi mevzuatı açısından incelendiği ve denetlendiği neticesiyle, fiili denetim gücünü daha verimli ve kapsamlı genel incelemelerde kullanmaya devam edecektir.
Mevcuttaki uygulama, sadece isteyen mükelleflerin (genelde iş hacmi yüksek olan, bazı teşvik ve iadelerden faydalanan mükelleflerin) tam tasdik yaptırdığı, bir nevi kasko gibi bir uygulama söz konusu olup, bunun genele yayılması, zorunlu trafik sigortası veya yapı denetim gibi olması, vergi mevzuatının işlerliğinin arttırılması ve gerçeğe uygun beyan ve mali tabloların düzenlenmesine, sonuç olarak “dolaysız vergilerin artmasına” ve vergi güvenliğine katkı sağlayacaktır.
Ayrıca yeni vergi paketinde, bazı istisnalardan vazgeçileceği, bazı KDV iadelerinin son bulacağı önerileri de mevcuttur. Mükelleflerin vergi mevzuatı yönünden, sadece teşvik - alacak tasdik ettiren bir pozisyondan çıkarılması, Yeminli Mali Müşavirlik mesleğinin, “vergi mevzuatı denetim ve tam tasdiki” işlevinin zorunluluk haline getirilmesi, mesleğin gelişim ve devamı açısından da önemlidir. Örneğin ticari hayata başlayan mükelleflerin SMMM ile sözleşme yapmak ve beyannamesini imzalatmak “zorunlu” olduğundan, ilk iş bir meslek mensubu ile anlaşmaları gerekmekte olup, ana faaliyet konusu defter tutmak, beyanname vermek gibi işlevler sürdürülmekte ancak Yeminli Mali Müşavir mesleğinde, ticari hayata başlayan belirlenecek sektör, hacimdeki mükelleflerin de, işe başladıkları tarihte “tam tasdik” sözleşmeleri yapmalarının zorunlu olması, dolaysız vergilerin artışına, vergi mevzuatının uygulanmasına ve vergi güvenliğine katkı sağlayacaktır. Mesleğin ana fonksiyonu teşvik, iade alacağı tasdiki olmaktan böylelikle çıkarılmış, mevzuat denetimi ve tam tasdiki işlevli hale getirilmiş olacaktır. Gelir İdaresinin vergi paketinde, bazı istisnalardan ve iadelerinden vazgeçilmesi gerektiğini önermiş olduğu için, meslek mensuplarının iş potansiyelini azaltıcı düzenlemelerin yapılması olası olduğundan, tam tasdik zorunluluğunun, hem mesleğin ana fonksiyonunu yerine getirmesi ve sahadaki fiili denetim gücünün artırılması gibi nedenlerle, vergi yasa paketinde önerildiğini düşünüyoruz.
Gelir İdaresinin Kanun Çalışma önerisinde, meslek mensuplarının azami iş kapasitelerinin belirlenmesinin vergi güvenliğine fayda sağlayacağı belirtilmiştir.
Bilindiği gibi, Maliyeyle ilişkili mesleklerde bireysel sorumluluk söz konusudur, örneğin SMMM ve YMM’ler yetki ve sorumlulukları kapsamındaki, yaptıkları işlerden şahsen sorumludur. Bu sorumluluğun tam olarak işlemesi için meslek mensuplarının altına imza attıkları, bilgi ve belgelerin içeriği, doğruluğu ve hukuki sonuçlarından haberdar olmaları, bizzat takip etmeleri gerekmektedir.
Örnek olarak, Noterlerin ve Eczanelerin belirli bölge/nüfus gibi kriterlere göre açılabildiğİ, noterlerin belli yaş haddinin bulunduğu gibi, meslek mensuplarının, faaliyette bulunduğu yıl, şirket, ofis, yaş, personel sayısı vs. gibi belirlenebilecek özellikleri dikkate alarak, sorumluluk alabilecekleri azami iş kapasitelerinin belirlenmesi iş verimi, mesleki rekabet, mesleğe yeni başlayan veya başlayacak olanların şevklerinin arttırılması, meslek gelişimi, tatmini gibi konulara fayda sağlayacak, ortaya çıkan bilgi, beyan ve raporlarda daha verimli sonuçlara ulaşılmasına katkı sağlayacaktır.
Mevcut düzenlemede; ekonominin durumuna göre, “büyüme” dönemlerinde mesleğe başlayan mensuplar ile “durgunluk” döneminde mesleğe başlayanlar veya şirketleşen, çevre edinme konusunda daha avantajlı dönemde mesleki faaliyette bulunmuş olanlar ile yeni başlayan, finansal olarak zayıf meslek mensupları arasında, mesleki gelişimle giderilemeyecek kadar büyük farklılıklar oluşabilmektedir.
Öneri olarak; Hazine ve Maliye Bakanlığının ilişkili meslekleri, Bakanlık bünyesinde kuracağı birimlerle denetlemesi, sadece “Oda”ların denetimine bırakmaması gerektiği, sağlık gibi ekonominin de insanların yaşamında önemli bir yere sahip olduğu, vergi güvenliğini sağlamanın, ekonomiye ve toplumun refahına etki edecek hassas konular olduğu gibi sebeplerle; örneğin Sağlık Bakanlığı özel, serbest meslek faaliyeti gösteren sağlık birimlerini (muayenehaneler, eczane, sağlık kabinleri vs.) kendi bünyesinde kurmuş olduğu birimlerle denetlemekte, bunların ayrıca “Oda-Birlik” denetimleri de bulunmaktadır.
Maliye Bakanlığı da serbest meslek yapılan ofislerde iş ve işlemlerin, ortam, bilgi-belge-personel, Mevzuatın isteği ve belirlediği kriterlere uygun olarak yapıldığını kontrol ettiği takdirde; eğer varsa işini başkasının eliyle yaptıranlar, başka görevde olup, nüfuz kullanarak şirket-ortak üzerinden mesleki faaliyette bulunanlar, ruhsatsız ama mükellef portföyü olan korsanlar, ileri yaş veya başka sebeplerle ruhsatını-şifresini başkasına kullandıranlar, imzasını başkasına attıranlar vb. gibi oluşabilecek risklerin önüne geçilecek, mesleğin gelişimi, ilerlemesi ve meslek onuru gibi konulara ayrıca katkı sağlayabilecektir.
Öte yandan Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirlerin aynı Birlik altında toplanmasına, bazı SMMM’ler tarafından sosyal medyadaki yorumlarına bakıldığında itiraz edildiği, mesleklerinin gelişmesine engel olarak Birlik (TÜRMOB) yapılanmasının görüldüğü anlaşılmakta olup, bizce de ayrı meslekler olan bu iki mesleğin ayrı Birlikler şeklinde yapılanmasının değerlendirilmesi gerektiği görüşündeyiz. Özet olarak SMMM mesleği, “Defter Tutma-Tek Düzen Muhasebe Sistemini kurup, Uygulama ve mali tabloları hazırlama” ana başlığında yoğunlaşırken, YMM mesleği ise “Vergi Mevzuatı Denetimi – Tasdik ve Raporlaması” ana başlığında yoğun faaliyet gösterdiği söylenebilir. Birbirinden ayrı mesleklerin aynı birlik tarafından temsil edilmesi yerine, örneğin Tabipler Birliği - Diş Hekimleri Birliği gibi ayrı birlikler tarafından temsil edilmesinin ne gibi sakıncası olabilir ve olası faydalarının değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Sonuç olarak, uygulanması planlanan yeni vergi paketinin Ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyoruz.
28.06.2024
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.