Ücret, çalışanlar için büyük bir öneme sahiptir. Bu nedenle, başta Anayasa olmak üzere birçok kanun ve yönetmelikte ücrete ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir. Nitekim işçinin çalışma konusundaki temel motivasyonu ücret geliri elde etmek iken işverenin de işçiye karşı başlıca yükümlülüğü işçinin ücretini zamanında ödemektedir. Dolayısıyla kendisinin ve ailesinin geçimini, elde ettiği ücret geliri ile idame ettiren işçinin ücretini zamanında alması çok önemlidir. Dolayısıyla işçinin ücretini düzenli olarak ödemeyen işverenlik bakımından, işçiye yasal olarak belirli haklar tanınmış olmakla birlikte, işverenler için de bir takım yaptırımlar öngörülmüştür.
4857 sayılı İş Kanunu 32’ nci maddesinde, “Ücret en geç ayda bir ödenir. İş sözleşmeleri veya toplu iş sözleşmeleri ile ödeme süresi bir haftaya kadar indirilebilir.” Düzenlemesi yer almaktadır. Bu düzenleme uyarınca, farklı bir süre tayin edilmemişse işçi ücretlerinin aylık periyotlarda ödenmesi gerekmektedir. Bu kapsamda ücretin bir ayı aşan dönem aralıklarında ödenmesini düzenleyen bireysel ve toplu iş sözleşmesi hükümleri geçersiz kabul edilecektir.
Yasa koyucu yukarıda ifade edildiği üzere ücretlerin en geç ayda bir ödeneceğini hüküm altına almış, ancak hangi tarihte ya da tarih aralığında ücretin ödenmesi gerektiğini belirtmemiştir.
6098 Sayılı Borçlar Kanunu 406. maddesinde “Aksine adet olmadıkça, işçiye ücreti her ayın sonunda ödenir. Ancak, hizmet sözleşmesi veya toplu iş sözleşmesiyle daha kısa ödeme süreleri belirlenebilir.” şeklinde hüküm altına alınmıştır. Bu durumda işçi ücretlerinin çalışılan ayın son günü ya da en geç takip eden ayın ilk iş günü ödenmesi gerekmektedir.
Yargı kararları incelendiğinde ise; işçi ücretlerinin takip eden ayın 10-17 tarihleri arasında ödenmesi şeklindeki uygulamanın makul ve ölçülü olmadığı, makul ve ölçülü olanın birkaç günlük gecikme olduğu kabul edilmektedir. (İzmir BAM 29.12.2016 T. 2016/228 E.)
Netice itibari ile işçi ücretlerinin, en geç çalışılan ayı takip eden ayın ilk birkaç günü içerisinde ödenmesi gerekmektedir. Birkaç günlük gecikmenin makul görülmesinin sebebi de, çalışılan ayın son gününe kadar işçi hareketlerinin takibini yapmak ve rapor, ücretsiz izin vs. durumlarının bordrolara doğru yansıtılmasını sağlamak için öngörülebilecek süre olarak değerlendirilmesidir.
Sözleşmelerde ücret ödeme zamanının belirlenmiş olması durumunda, ücretlerin kararlaştırılan tarihte ödenmesi gerekmektedir. Ancak yasada belirtildiği üzere aylık periyotlar halinde ödenmesine riayet etmek gerekmektedir.
Sözleşmede ayın ilk birkaç günü içerisinde değil de daha farklı bir tarihte ücret ödenmesi yönünde karar alınması, işçinin işe giriş tarihi ile ücret ödeme tarihinin uyumlaştırılması durumunda mümkün olabilecek bir husustur. Örneğin, sözleşmede ücret ödeme zamanı ayın 10. Günü olarak belirlenmiş ve işçinin işe giriş tarihi de ayın ilk gününe rastlamışsa, bu halde işçiye ödeme tarihinde ilk 10 günlük kıst ücretinin ödenmesi, sonrasında ise düzenli olarak ayın 10’undan 10’ una aylık ücretinin ödenmesi gerekmektedir.
Bilindiği üzere, İş Kanunu 34’üncü maddesinde; “Ücreti ödeme gününden itibaren yirmi gün içinde mücbir bir neden dışında ödenmeyen işçi, iş görme borcunu yerine getirmekten kaçınabilir. Bu nedenle kişisel kararlarına dayanarak iş görme borcunu yerine getirmemeleri sayısal olarak toplu bir nitelik kazansa dahi grev olarak nitelendirilemez”. Düzenlemesi yer almaktadır.
Uygulamada, yasada geçen 20 günlük sürenin; işverenlere ücret ödemelerinde bir opsiyon sağladığı, dolayısıyla ücretlerin sözleşmede yazan ödeme tarihini müteakip 20 gün içerisinde ödenebileceği şeklinde anlaşıldığı görülmektedir. Bu yanılgının yalnızca işverenlerce değil, insan kaynakları personeli ve hatta şirket avukatlarınca da benzer şekilde değerlendirildiğine meslek hayatım boyunca defalarca kez şahit oldum.
Yasada ifade edilen husus, işçinin ücretinin 20 gün içerisinde ödenmemesi durumunda, işçinin iş görme edimini yerine getirmeyebileceği ve bu nedenle iş görme borcunu yerine getirmeyen işçilerin sayısı toplu bir nitelik kazansa bile grev olarak değerlendirilmeyeceği yönündedir. Dolayısıyla aslında işçiye tanınan bekleme süresini ifade etmektedir.
İş görme edimini yerine getirmeyen işçinin bu kararına karşılık işverenliğin bir yaptırım hakkı bulunmamaktadır. Daha açık bir ifadeyle işçinin iş akdi bu gerekçeyle sona erdirilemez ve görevi bir başka işçiye de devredilemez
Yukarıda ifade edildiği üzere, işçi ücretlerinin sözleşmede kararlaştırılan tarihte, sözleşmede herhangi bir ödeme tarihi belirlenmişse en geç çalışılan ayı izleyen ayın ilk birkaç günü içerisinde ödenmesi gerekmektedir.
İşçi ücretlerinde bir iki günlük gecikme makul karşılanırken, daha fazla sürelerde gecikme olması durumunda işçinin iş akdini haklı fesih imkanı doğacaktır. Bu kapsamda işçi kıdem tazminatına hak kazanabilecektir. (Y 9. HD 2017/16525 E. 29.6.2020 T.)
Öte yandan iş akdini sona erdirmek istemeyen işçi açısından, 20 günlük bekleme süresinin ardından iş görme ediminden kaçınma hakkı söz konusu olacaktır.
Yine İş Kanunu 34. Maddesi gereği, zamanında ödenmeyen ücretler için mevduata uygulanan en yüksek faiz oranının uygulanması hüküm altına alınmıştır. Yargı kararlarında, ücret alacağı bakımından faize hak kazanabilmek için kural olarak işverenin temerrüde düşürülmesinin gerektiği, ancak bireysel ya da toplu iş sözleşmelerinde açıkça bir ödeme günü kararlaştırıldığında, belirlenen ödeme tarihi sonrasında faizin işlemeye başlayacağı kabul edilmektedir. (Y. 9. HD. 2016/30928 E. 03.11.2020 T.)
İşçi ücretlerinin zamanında ödenmemesi, kendisinin ve ailesinin geçimini elde ettiği ücret geliri ile idame ettiren işçiler açısından büyük mağduriyetlere sebep olabilmektedir.
Bu öneme binaen işçi ücretlerini düzenli ve zamanında ödemeyen işverenler açısından bir takım idari para cezaları öngörülmüştür. Bu kapsamda işverenlik nezdinde herhangi bir iflas ya da konkordato ilan edilmesi vb. kast unsurunu ortadan kaldıracak özellikli durumlar mevcut olmadığı sürece, işçilerin geç ödenen ücretleri nedeni ile her ay ve her işçi için idari para cezası uygulanacaktır.
Örneğin, işyerinde ücretlerin geç ödendiği yönünde, Alo 170, Cimer gibi kanallarla yapılacak şikayet ya da ihbar başvurularına istinaden yapılacak denetimlerde, işyerinde 100 işçinin çalıştığı ve 2 yıllık bir denetim süresi olduğu varsayıldığında, İş Kanunu 32 ve 102/a maddeleri kapsamında toplamda 724.800 TL idari para cezası uygulanması söz konusu olacaktır.
2020 yılı için 100 işçi X 289,00 TL X 12 ay = 346.800 TL
2021 yılı için 100 işçi X 315,00 TL X 12 ay = 378.000 TL
TOPLAM = 724.800 TL
17.01.2022
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.