Konkordato kavramı, Latince “concordatum” kelimesinden türemiş olan “concordato” sözcüğü “uyuşma, anlaşma” anlamına gelmektedir. Konkordato dilimizde ise “anlaşmalı iflas” anlamındadır. Hukuken ise konkordato, bir borçlunun, belirli bir zaman içindeki tüm adi borçlarını, kanunen öngörülmüş nitelikli çoğunlukla alacaklıları tarafından kabul edilmiş ve yetkili mahkeme tarafından onaylanmış olan teklifi doğrultusunda ve kendisinin ödeme imkanları çerçevesinde ödemesini mümkün kılan bir hukuki müessesedir. Ayrıca konkordato “iflasın ve tasfiyenin alternatifi” olarak, borçluya ayakta kalma ve yaşama imkânı veren bir müessesedir.
Konkordato, borçlunun belirli alacaklıların alacakları konusunda, yetkili makamlar aracılığıyla borçların düzenlenmesine hizmet eden bir yeniden yapılandırma modelidir. Konkordatoda esas itibariyle, borçlunun menfaatleri ön plandadır. Bunun en somut delili olarak, kanuna kaynak olan İsviçre İcra ve İflas Kanunu’nun 293. maddesinde, konkordatonun açıkça borçluya tanınmış bir “hukuki lütuf” nitelendirilmesi oluşturmaktadır. Her ne kadar borçlunun menfaatleri ön planda gözükse de konkordato aynı zamanda alacaklılarında menfaatlerini koruma amacı güden bir müessesedir. Bazen borçlu bir kimse, borçlarını ödemek istemesine ve iyi niyetli olmasına rağmen, ekonomik gelişmeler, piyasa koşulları gibi sebeplerle borçlarını ödeyemeyecek duruma düşebilir. Mali durumu bozulan bir borçlunun, borçlarını vadesinde ödenmesi istenirse hem borçlunun ekonomik geleceği hem de alacaklıların alacaklarının tamamı veya bir kısmını tahsil edememe riski ortaya çıkabilir. Özellikle borçlu iflasa tabi olanlardan ise iflasla karşı karşıya kalması muhtemeldir. Kısaca açıklanan bu sakıncaları göz önünde bulunduran kanun koyucu, borçlulara böyle bir imkân tanımış, mahkeme denetiminde borçlunun alacaklıları ile anlaşmasının yolunu açmıştır. Bu bağlamda konkordatonun en önemli amacı, iflasa tabi olanlarda muhtemel iflası önlemek ve alacaklılarında alacaklarına kavuşmasını sağlamaktır. Konkordatonun düşünsel alt yapısı, borçlunun ekonomi piyasasında yok olması yerine, yeniden ekonomiye kazandırılması, bu arada da alacaklılarına alacaklarının ödenmesi ve alacaklılarında borçlu lehine bazı fedakarlıklarda bulunması esasına dayalıdır. Borçlu iflasa sürüklenmekte iken alacaklılara anlaşma yoluna giderek iflasın sonuçlarından kurtulmaya çalışmaktadır. Ancak, vadesi gelmiş ve birikmiş borçların belirli koşullarla (vade, indirim veya ikisi birlikte), ödenmesi suretiyle alacaklılarında tatmin edilmesine gayret etmektedir. Böylece alacaklılar yok olup gidecek bir borçlu yerine, mali durumunu düzeltmeye gayret eden ve borçlarını da ödeyen bir borçlu ile ilişkilerini sürdürecektir.
Finansal kiralama; fabrika ve ofis binaları, imalat makinaları, iş ve inşaat makinaları, kara, deniz ve hava taşıtları gibi yatırım mallarının edinilmesinde kullanılan orta ve uzun vadeli yatırım kredisidir. Belirleyici özelliği, kira süresince malın hukuki mülkiyetinin finansal kiralama şirketinde kalması, kiralama konusu malın her türlü riskinin ve faydasının kiracıya ait olmasıdır.
Kiracı, finansal kiralama sözleşmesinde belirlenen kiraları finansal kiralama şirketine öder ve malları kullanır.
Sözleşme süresinin sonunda mallar sözleşmede belirlenen sembolik bir bedel üzerinden kiracıya devredilir. Uygulamada çok sık karşılaşılmamakla birlikte, sözleşme sonunda malın kiralayana iade edilmesi durumu gerçekleşebilir.
FFFK md.24 de Kiracı sözleşme süresince finansal kiralama konusu malın zilyedi olup, sözleşmenin amacına uygun olarak her türlü faydayı elde etmek hakkına sahiptir. Kiracı, finansal kiralama konusu malı sözleşmede öngörülen şart ve hükümlere göre itinayla kullanmak zorundadır. Sözleşmede aksine hüküm yok ise kiracı, malın her türlü bakımından ve korunmasından sorumlu olup, bakım ve onarım masrafları kiracıya aittir. Madde, finansal kiralama sözleşmesinin özellikleri dikkate alınarak, kiracının hak ve borçlarının neler olduğunu açıklamaktadır. Kiracı, kiralama konusu malın zilyedi diğer bir ifade ile kullanım hakkını elinde bulundurduğu için onarım ve bakım kendisine yüklenmiş ve finansal kiralama şirketinin yararı nedeni ile onu ihtimamla kullanması gerektiği vurgulanmıştır.
Kiracının hak ve borçları, sadece bu maddede sayılanlar ile sınırlı değildir. FFFK’da sigorta primlerini ödeme, kiralayanın zilyetliğini başkasına devretmeme, kira bedellerini ödeme, malı geri verme borcu hükme bağlanmıştır. Dolayısıyla kiracının hak ve borçlarını aşağıdaki biçimde sayabiliriz;
Zilyetlik maddi bir mal üzerinde, malikin veya malik olmayan üçüncü bir kişinin icra ettiği fiilî bir hâkimiyet olup, bu hâkimiyet bir hak değil yalnızca kendisine bir takım hukukî sonuçlar bağlanmış fiilî bir durumdur. Yani zilyetlik, bir malı kullanma, el altında bulundurma anlamına gelmektedir.
Mülkiyet hakları, sözleşme boyunca finansal kiralama şirketindedir. Anlaşma koşullarına göre sözleşme sonunda kiralayana geçebilir.
Mülkiyet hakkı; taşınır ya da taşınmaz bir eşya üzerinde hakkı bulunan hak sahibine mülkü kullanma, yararlanma ve mülk üzerinde işlem gerçekleştirme yetkisi veren, hukuk düzeninin sınırları içinde kullanılabilecek ayni hak anlamına gelmektedir. Bu hak kapsamına asıl eşya (gayrimenkul) ile birlikte bütünleyici parça ve eklentileri de girmektedir. Bütünleyici parça ve asıl eşya birlikte var olduğundan dolayı, asıl eşyanın sahibi her kimse aynı zamanda bütünleyici parça ve eklentilerin de sahibi olmaktadır
Mülk üzerinde hak kazanabilme yöntemleri üç ayrı başlık altında toplanmaktadır.
1) Devren (Aslen) Kazanma
İlgili mülkiyetin ya da taşınmazın, bir kişiden diğerine geçtiği durumlara devren kazanma denilmektedir. Devren kazanma, bahsi geçen taşınmazın başka bir kişiye satılması şeklinde gerçekleşebileceği gibi aynı zamanda kişiye miras yoluyla kalması halinde de gerçekleşebilmektedir. Taşınmazın haklarının, daha önceden başka bir kişiye ait olup olmadığına bakılmaksızın mülkiyetin kazanıldığı hallere, devren (aslen) kazanma denilmektedir.
2) Tescille Kazanma/Tescilden Önce Kazanma
Taşınmaz mülkiyetinin kişi tarafından kazanılması tapuya tescille gerçekleşmektedir. Miras, işgal, mahkeme kararı, cebri icra ve kamulaştırma hallerinde ise bahsi geçen mülkiyet tescilden önce kazanılabilmektedir.
3) Olağanüstü Zamanaşımı ile Kazanma
Gayrimenkul üzerindeki hakkı olağanüstü zamanaşımı ile birlikte kazanmak, miras yoluyla geride kalmış taşınmazlarda rastlanabilen bir durumdur. 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun 713. maddesinde bu konuya ilişkin özel bir hükme yer verilmektedir. Olağanüstü zamanaşımı ile birlikte, kişinin taşınır ya da taşınmaz eşya üzerinde hak kazanabileceğini açıklayan bu madde, belirli şartlar yerine getirildiği takdirde, bir gayrimenkulün 20 yıl veya daha uzun bir süre boyunca sahibi olan kişinin bahsi geçen taşınmazın mülk hakkını alabilmesini sağlamaktadır.
Mülkiyet Hakkının Kısıtlandırılması
Türk Ceza Hukuku’nda kişilerin mülkiyet hakkına getirilen bazı kısıtlamalar bulunmaktadır. Sosyal nedenli kısıtlama olarak tanımlanabilecek olan bu sınırlamalar, kamu yararı nedeniyle devreye girebilmektedir. Bahsi geçen mülkiyetin topluma herhangi bir şekilde zarar ya da rahatsızlık vermesi durumunda, mülkiyet toplum yararına aykırı bulunacağından dolayı ilgili taşınmazın sahibine bazı hak kısıtlamaları getirilebilir.
Kişinin mülkiyet hakkına kısıtlama getirilebileceği anayasanın 13. maddesinde yer almaktadır, ancak getirilecek olan kısıtlama ölçülü bir şekilde kanuna dayanmalı ve kamu yararına hizmet etme amacı taşımalıdır.
Herhangi bir taşınmaz üzerinde hakkı bulunan kişinin, ilgili eşya ya da gayrimenkul üzerinde dış nedenlerden kaynaklı olarak herhangi bir işlem gerçekleştirememesi, mal varlığını kullanamaması, bahsi geçen taşınmazdan faydalanma imkanının engellenerek kısıtlanması veya yok edilmesi mülkiyet hakkının ihlali anlamına gelmektedir. Hakkın ihlal edildiği durumlar şunlardır:
1) Mülkiyet Üzerinden Gelecek Alacağın Zamanında Ödenmemesi
En çok kira ödemelerinde karşımıza çıkan bu ihlal biçimi, mülk sahibinin sözleşmede bahsi geçen gün veya günlerde, ilgili mülk için yapılacak olan ödemeyi alamaması olarak tanımlanabilir. Mülkiyet sahibinin zamanında alamadığı ödeme belirlenenden daha geç bir tarihte verildiği zaman para değer kaybedebilir, hukuki yollara başvurarak gecikme faizi alındığında bile mülk sahibinin süreçte girdiği zarar telafi edilemeyebilir.
2) Dışarıdan Gelen Müdahaleler
Kişiden ya da mülkün kendisinden kaynaklanan bir sorundan dolayı değil dışsal bir nedenden dolayı ilgili mülkün kullanılamaması, mülk üzerinden fayda sağlanamaması ve bu engellemenin dışsal bir sorun (inşaat, yapı çalışması, araştırma vb) kaynaklı olması mülkiyet ihlali kapsamına girmektedir. Kanuna göre mülkiyetin işlevsiz kalmasına neden olan kişi ya da kurumlar, ilgili süre içerisinde alacaklı kişinin girdiği zararı ödemekle yükümlüdür.
3) Mahkeme Kararları
Kişiler arasında çıkan mülk, arsa, taşınmaz ya da işletme kaynaklı problemlerde devreye giren hukuksal süreçler, hangi tarafın hakkının ihlal edildiğine karar verebilir ve davalı taraf için cezai işlemleri başlatabilir.
Mülkiyet hakkı, bahsi geçen ve üstünde hak iddia edilen eşyanın türüne göre “taşınır mülkiyeti” ve “taşınmaz mülkiyeti” başlıkları altında iki çeşitten oluşmaktadır. Taşınır mülkiyet, Medeni Kanun Madde 762'ye göre nitelikleri itibarıyla taşınabilen maddi şeyler ile edinmeye elverişli olan ve taşınmaz mülkiyetinin kapsamına girmeyen doğal güçlerdir. Taşınmaz mülkiyet, Medeni Kanu Madde 704'e göre "Arazi; tapu kütüğünde ayrı sayfalara yazılan bağımsız ve sürekli haklar" olarak açıklanmıştır.
Sosyal, ayni ve mutlak haklar düşünüldüğü zaman tapuda mülkiyet hakkı ne demek, bu hak hangi haklar kapsamına girmekte gibi sorular birçok kişinin aklına gelmektedir. Mülkiyet hakkı, ilgili taşınır ya da taşınmaz eşyanın üzerinde eşya sahibine en geniş yetkileri veren aynî haktır.
7101 sayılı kanunla yapılan düzenlemeler ışığında konkordato ve yeniden yapılanma hukuku kitabında sn Av. Sümer ALTAY ve sn Av. Ali ESKİOCAK finansal kiralama sözleşmelerini, mülkiyeti muhafaza kaydı ile yapılan sözleşmelere kıyasen, rehinli alacak hükümlerine tabii tutmak gerektiği kanısındayız bu çözüm, finansal kiralama sözleşmesinde, kira bedelinin tümünün ödenmesi koşuluyla, kiralayanın mülkiyetinin kiracıya geçmesinin öngörülmesi durumunda geçerli olabilecektir yorumu nedeniyle Rayiç değer bilançolarında finansal kiralama konusu kıymetler firmanın satışa konu varlıkları arasında gösterilmeye çalışılmaktadır.
Rehin, Bir alacağa teminat olarak, alacağın tahsil edilememesi durumunda bunun için alacaklıya verilen eşya veya haktır. Böylece alacaklıya verilen şey rehin veya diğer adıyla merhundur. Rehin, alacaklıya yapılacak ödemeyi belirli bir şey üzerinde teminat altına almayı sağlayan sözleşmedir. Rehin ve ipotek halk arasında birbirine karıştırılabilen kavramlardır. Bu noktada rehin ile ipotek arasındaki fark arasındaki ayrıma değinmek gerekir. Rehin, bir alacağa teminat olmak amacıyla, alacağın tahsil edilememesi durumunda alacaklıya verilen eşya veya haktır. Rehin hakkı taşınır ve taşınmaz mallar için kurulabilir. Taşınmazlar için kurulan rehin hakkına ise ipotek denir.
Mülkiyeti muhafaza şartıyla satış, tarafların aralarında yapacakları sözleşme ile birinin menkul bir malı devrederken mülkiyetini kendisinde tutmasını ifade etmektedir. Yani kısacası arabanızı taksitli satıyorsanız, borçludan taksitlerin tamamını alana kadar mülkiyetin sizde kalmasıdır.
Mülkiyeti muhafaza sözleşmesinde mal alıcıya teslim edilmesine rağmen satılanın mülkiyeti belli bir şart gerçekleşinceye dek satıcıda kalmaktadır. Bu sözleşme, gelişen ve değişen ticaret dünyasında satıcının malını satmasına rağmen bedelini alamaması ihtimaline karşı bir koruma sağlar. Aksi halde alıcının iflas etmesi veya satılan malın alıcı tarafın alacaklılarınca haczedilmesi halinde satıcının alacağını tahsil edememesi söz konusu olabilir. Bu durumun hak kaybına neden olmaması adına, satıcı lehine bir düzenleme olarak böyle bir sözleşme kurulmasına imkân tanınmıştır. Mülkiyeti muhafaza sözleşmesi ile yapılan satış işlemine de ‘’Mülkiyeti Muhafaza Kaydıyla Satış’’ denilmektedir.
Borçlar Kanunu ve Medeni Kanun’dan farklı olarak bazı özel kanunlarda da mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışa yer verilmiştir. Bunlardan birisi de Karayolları Trafik Kanunu’dur. 2918 sayılı KTK madde 3’e göre ‘’ İşleten: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.’’
KTK’da ‘’işleten’’ kavramının tanımı üzerinde durulmuş ve mülkiyeti muhafaza kaydı bulunan araç konusunda trafik sicilinde adı bulunanın değil, araç üzerinde fiili hakimiyeti bulunanın esas alınacağı Yargıtay tarafından da kabul görmektedir.
Karayolları Trafik Yönetmeliği madde 69 uyarınca ‘’Mülkiyeti muhafaza kaydıyla yapılacak araç satışlarına ilişkin sözleşmeler, herhangi bir noterde yapılabilir, fakat alıcının yerleşim yeri noterliğinde sicile kaydedilir. Bu araçlar da, alıcısı adına tescil edilir ve tescil belgelerine, mülkiyeti muhafazalı olduğuna dair şerh verilir.’’
Eğer mülkiyeti muhafaza kaydı ile satılmış olan aracın trafik kaydına, alıcının bir alacaklısı tarafından haciz konulursa satıcı istihkak iddiasında bulunabilecektir.
Bilanço tanımı; belli bir dönemde şirketin varlıklarını ve bu varlıkların sağlandığı kaynakları gösteren mali tablo olarak açıklanabilir. Bilançonun tanımı, hangi kaynakların incelenmesi gerektiğini anlamak için önemlidir. “Muhasebede bilanço nedir?” sorusu şirketin parasal gücünü yansıttığı için kritik öneme sahiptir. “Muhasebede bilanço nedir?” sorusuna verilebilecek en iyi cevap; mali durumu gösteren bir tablo olduğudur. “Bilanço ne demek?” diye düşünenler bilançonun, şirketin varlıklarını ve borçlarını incelemek için bir hesap çizelgesi olduğunu bilmelidir. Şirketin mali sağlığı hakkında bilgi sahibi olmak, potansiyel yatırımcıların ilgisini çekmek, stratejik kararları alırken yöneticilere yardımcı olmak, vergi işlemlerinde temel oluşturmak ve paydaşlara güven vermek için bilanço kullanılır.
Bilançonun özellikleri içerisinde bazı unsurlar öne çıkar. Varlık ve kaynak denklemi eşit şekilde ilerlemeli, belli bir tarih dönemini kapsamalı, dönen ve duran varlık olarak sınıflandırılmalı, kısa ve uzun vadeli borçlar düzenlenmeli, şeffaf bir resim sunmalıdır.
Bilançolar şirketin farklı dönemlerde nasıl bir performans gösterdiğini karşılaştırmak için de önemlidir. Kurumun finansal durumu hakkında kapsamlı bir bilgi tablosu sunan bu çizelgeler alınan stratejik kararlarda etkili rol oynar.
Dönen varlıklar; nakit, alacaklar ve stoklar olarak düşünülebilir. Duran varlıklar ise makine, bina ve taşıtlar olarak sayılabilir. Kaynaklar; kısa ve uzun vadeli borçlar, sermaye şeklinde listelenir.
Varlıklar ve kaynaklar toplam olarak birbirine eşit olmalıdır. Denklemin sağlanması önemlidir. Mali dönemi belirlemek ve belli bir finansal raporlama düzenlemelerine uymak elverişli bir bilanço hazırlamak için gereklidir. Şirketin sahip olduğu varlıklara “aktif varlık” denir. Ürün ve hizmetlerin üretilmesi için kullanılan kaynaklar olarak ifade edilebilir. Varlık tarafındaki tüm değerlerin toplanması aktif toplamı yansıtır. “Aktif toplam nedir?” diye düşünenler bilançodaki aktif tarafında yer alan rakamları toplayabilir.
“Toplam aktifler nedir?” diye sorulduğunda duran ve dönen varlıklar hesaba katılmalıdır. “Toplam aktif nedir?” sorusunun cevabı, duran ve dönen varlıkların tamamıdır.
Muhasebede aktif pasif nedir diye düşünenler, bilanço kalemlerini inceleyebilir. Varlık tarafı aktifleri ifade eder. Kurumun ve şirketin ürün üretmek için kullandığı kaynaklardır. Nakit, banka hesapları, alacaklar ve stoklar sayılabilir. Makine, bina, teçhizat gibi aktifler duran varlıkları ifade eder. Kaynaklar tarafı ise pasiflerdir. Kısa ve uzun vadeli borçlar, sermaye pasifler kısmında dahildir Ortaklık sermayesi, kâr ve zarar, ilave sermaye gibi değerler öz kaynakları ifade eder. Şirket sahiplerinin yaptıkları yatırımları, kâr ve zarar getirilerini yansıtan taraf; öz kaynaklar bölümüdür.
Varlıklar ve kaynakların belli kategoriler altında toplandığı sınıflandırılmış bilançoda, detaylandırma daha azdır. Varlık tarafı; dönen ve duran varlıklar olarak isimlendirilir. Kaynak tarafı ise kısa ve uzun vadeli borçlar, sermaye olarak şekillendirilir. İşlevsel bilanço ise işletmenin faaliyetlerine göre tarafları daha detaylı ele alır.
Bilançoda yer alan kaynaklar ve varlıkların alt kategoriler hâlinde incelendiği bir tablodur. Özellikle finans uzmanlarının ve yöneticilerin şirketin mali sağlığını incelemesi için özel olarak hazırlanır ve her kalem tek tek incelenir.
Bir şirketin ve kurumun mali hesaplarını düzenlemek için kullanılan tablodur. Gelir tablosu, bilanço ve nakit akış çizelgesi ile hazırlanır. İşletmenin kârlılığını hesaplamak için önemli bir veri sunar. Paydaşlar, yatırımcılar ve kredi veren kurumlar için önemli bir dokümandır.
Mali bilanço değeri bulunurken; varlık ve borç değerleri, sermaye, kâr ve zarar hesaplamaları incelenir. Belli bir dönemi kapsayan bu değerler analiz edildiğinde şirketin mali bilanço değerini sunar.
Finansal raporlara hızlı bir bakış atmak isteyen yöneticiler için hazırlanan, ana kategorileri içeren kısa bir tablodur. Genel durumu ifade eder. Her kalemi detaylı incelemek yerine kısaltılmış bir tablo oluşturur. Temel bir bakış açısı kazanmak için önemlidir. “Bilanço hesabı nedir?” diye düşünenler, şirketin varlıklarını ve kaynaklarını analiz ettiği temel bir kavram olarak değerlendirebilir.
Konkordato ve iflas durumunda işletmelerin aktif te ve pasifte yer alan gerek satışa hazır değerleri gerekse fiili borç ve risklerinin gösterildiği ve özsermaye kaleminin bu şekilde oluşturulduğu, ağırlıklı içtihatlarla şekillenmiş mali sağlığını gösteren bir tablodur diyebiliriz.
Konkordato sürecindeki Şirketin öz kaynakları Rayiç değer bilançosuna göre değerleme yapıldığında TTK 376/3. Maddesi çerçevesinde borca batık durumu da araştırılır
TTK 376/3 BORCA BATIKLIK VE TEDBİRLER başlığı altında geçen; Borca batıklık şüphesi varsa; yönetim organı işletmenin devamlılığı esasına göre aktiflerin muhtemel satış fiyatları üzerinden bir ara bilanço çıkartır. Çıkarılan ara bilançoya göre aktiflerin şirket borçlarını karşılamaya yetmediğine karar vermesi ve 7. maddede belirtilen tedbirleri almaması halinde şirketin iflası için asliye ticaret mahkemesine başvurur.
Borca batık olma durumu, şirketin aktiflerinin borçlarını karşılayamaması halidir.
Borca batık durumda olmanın işaretleri, yıllık ve ara dönem finansal tablolardan, denetime tabi şirketlerde denetim raporlarından, erken teşhis komitesinin raporlarından, yönetim organının belirlemelerinden ortaya çıkabilir.
Şirketin borca batık durumda bulunduğu şüphesini uyandıran işaretler varsa, yönetim organı, aktiflerin hem işletmenin devamlılığı esasına göre hem de muhtemel satış fiyatları üzerinden bir ara bilanço çıkartır.
Yönetim organı, hem işletmenin devamlılığı esasına hem de aktiflerin muhtemel satış değerlerine göre çıkarılan ara bilânço üzerinden aktiflerin şirket alacaklarını karşılamaya yetmediğine karar vermesi ve 7 nci maddede belirtilen tedbirleri almaması halinde şirketin iflası için mahkemeye başvurur.
Finansal kiralamaya yönelik alınan varlıkların Rayiç değer bilançosunda gösterilmesi durumunda muhtemel satış fiyatları ile Rayiç değer bilançosunda gösterilmesini iddia etmek, yukarda anlattığımız mülkiyeti muhafaza dahil hiçbir şekilde firmaca satışı mümkün olmayan bir varlığı, o an itibariyle satamadığı için, Rayiç değer bilançosunun Ruhuna aykırıdır.
Rayiç bedel, bir malın alım satım sırasındaki güncel piyasa değeri olarak düşünülebilir. Malın sahip olduğu özellikler ile beraber güncel durumlar temel alınarak belirlenen bir bedeldir. Rayiç bedel, alım satım işlemleriyle beraber sigortalama ve vergilendirme işlemlerinde temel alınan bir değerdir. Satış imkânı bulunmayan haklar borca batıklık bilançosunda yer almamalıdır.
Nitekim 23. Hukuk Dairesi 2013/1014 E. , 2013/3738 K. ‘da açıkça “finansal kiralama konusu edilen malların mülkiyetinin ancak finansal kiralama borçlarının tamamen ödenmesi halinde kiracıya devredileceği ilkesi karşısında, kira bedelinin belli bir kısmının ödenmiş olduğundan bahisle finansal kiralama şirketinden kiralanan makine ve teçhizatların sözleşmeye göre durumu, davacı şirketin aktifinde yer alabilecek durumda olup olmadığı, yani mülkiyetinin davacıya geçmiş olup olmadığı açıklanmadan ve araştırılmadan finansal kiralama yolu ile kullanılan makine ve teçhizatların mülkiyeti geçmişçesine, rayiç bedelinin de bu oranda aktifte gösterilmesi yasaya açıkça aykırıdır.” Kararı da bu yöndedir.
Finansal kiralama yoluyla edinilmiş bir varlığın kullanım hakkı nedeniyle satışı mümkün olmayan bir değer olduğundan, aktifler arasından çıkarılmalıdır. Ancak kira süresi sona ermişse ve varlığın mülkiyeti kiracıya geçmişse, bu durumda borca batıklık bilançosunda yer alabilir.
Şirketin ticari olarak başarısız olduğu ve aktifleri arasında yer alan şerefiyenin de bir anlamının olmadığı söylenebilir. Buradan hareketle şerefiyenin borca batıklık bilançosunda yer almaması gerektiği söylenebilir.
Kuruluş ve örgütlenme giderleri ile araştırma ve geliştirme giderleri borca batıklık bilançosunda yer almamalıdır. Aktiflerden düşülmelidir. Zira aktifleştirilen bu giderlere bir satış değeri biçmek oldukça zordur.
Yapılan özel maliyetler, kira süresi sonunda kiralanan gayrimenkulde kalacağı için özel maliyetlerin borca batıklık bilançosunda yer almaması gerekir. Ancak yapılan özel maliyetin, gayrimenkulden ayrılması ve satışı mümkünse, satış bedeli ile borca batıklık bilançosunda yer alabilir.
Aynı şekilde Arama Giderleri ile Hazırlık ve Geliştirme Giderleri borca batıklık bilançosunda aktiflerden düşülmelidir. Zira söz konusu giderlerin, tek başına bir bedel karşılığında satılması mümkün değildir.
Bilançoyu doğru yorumlamak için bilanço özellikleri iyi bilinmelidir. Varlık, kaynak ve sermaye yapısı detaylı incelenir. Örneğin Dönen varlıkların yüksek olması likidite açısından olumludur. Duran varlıklar ise şirketin gelecek potansiyelini yansıtır. Kısa ve uzun vadeli borçlar risk içerir. Sermaye ve kâr yüksekliği yatırım avantajı sağlar. Geçmiş bilançoların birbiri ile karşılaştırılması şirketin finansal performansını analiz etmek için önemlidir. Bilanço analizi yaparken öncelikle kalemleri anlamak gerekir. Varlık ve kaynaklar tarafı detaylı şekilde incelenir. Finansal oranlar, muhasebe yöntemleri ile hesaplanır. Geçmiş yıllardaki bilançolar analiz edilerek şirketin mali performansı ölçülür. Sektörün ve rakiplerin gelişmeleri göz önüne alınır. Nakit akışı, borç vadelerinin kapasiteleri, ödeme gücü değerlendirilir. Gelecek planları ve yatırım fikirleri incelenir. Son aşamada tüm detaylar ışığında karar verilir ve stratejik adımlar atılır.
Bilançoda öz kaynaklar bölümünde sermaye yer alır. Şirket sahiplerinin kuruma koydukları fonları ve kâr getirilerini ifade eder. Ortaklık sermayesi, kâr ve zarar getirisi, ilave sermaye, geçmiş dönem kârları gibi noktaların birleşmesi ile oluşur. Şirketin uzun dönemli mali sağlığının göstergesidir. Konkordato Rayiç değer bilançosunda tabloda yer alan kaydi özvarlık alınmaz rayiç değer ile oluşturulmuş tablo farkı özsermaye farkı olarak dikkate alınır.
Şirketler farklı finansal tablo ve uygulamalar benimseyebilir. Muhasebe politikaları farklı olan şirketlerde sermaye değerini bulmak için uzman desteği almak gerekir. Finansal raporların doğru okunması şirketin geleceği için alınan stratejik kararlarda olduğu kadar konkordato da veya İflas durumunda da kritik öneme sahiptir.
04.10.2024
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> YIL SONU KAMPANYASI: Muhasebecilere Özel Web Sitesi 1.249 TL yerine 999 TL + KDV
Ayrıntılar için tıklayın.
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.