Örtülü sermaye kavramı özellikle şirketlerin finansman ihtiyacı ve bunu giderme yöntemleri ile ilgili olarak ortaya çıkmaktadır. Bilindiği gibi şirketler faaliyetlerini ortaklarca tahsis edilen sermaye, şirket faaliyetlerinden oluşan birikmiş kârlar, yedek akçeler ve aldıkları borçlarla sürdürürler. Şirketlerin varlıklarını sağlıklı bir şekilde sürdürebilmeleri öz kaynak-yabancı kaynak dengesinin uygun bir biçimde oluşması ile yakından ilgilidir. Dengenin bozulduğu durumlarda, gerektiğinde ortaklarca yeni kaynak sağlanması veya sermaye artırımı yoluna gidilmelidir. Ortaklardan veya ilişkili kişilerden borç alınması da mümkündür. İşte burada borç yoluyla sağlanan sermayenin kullanımından doğan vergi avantajları şirketlerin bu durumu lehlerine çevirerek daha az vergi ödemelerine neden olabilmektedir.
Bir vergi güvenlik müessesesi olarak kurumlar vergisi kanununda ihdas edilen örtülü sermaye uygulamasında borç veren taraf ve borcu kullanan taraf olmak üzere iki taraf mevcut olup, örtülü sermaye kullanımında taraflarca yapılacak düzeltme işlemleri özellik arz etmektedir. Örtülü sermayeye konu olan borcu kullandıran taraf nezdinde düzeltme işlemlerinin yapılabilmesi ancak örtülü sermayeyi kullanan kurum adına tarh edilecek vergilerin kesinleşmesi ve ödenmesi halinde mümkün olabilecektir. Örtülü sermayeyi kullanan kurumun zararda olması durumunda herhangi bir vergi tarhiyatı yapılamayacağından dolayı karşı tarafın nasıl düzeltme işlemi yapacağı, hatta düzeltme işlemini yapıp yapamayacağı yönünde tartışmalar ortaya çıkabilmektedir. Çalışmamızda bu hususlara yer verilmiş olup mevzuatta yer alan düzenlemeler ve değerlendirmelerimiz okuyucuya aktarılmaya çalışılmıştır.
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 12 nci maddesinde "örtülü sermaye" hükmüne yer verilmiş olup, kurumların ortaklarından veya ortaklarla ilişkili olan kişilerden doğrudan veya dolaylı olarak temin ederek işletmede kullandıkları borçların, hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını aşan kısmının ilgili hesap dönemi için örtülü sermaye sayılacağı, 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde ise örtülü sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faiz, kur farkları ve benzeri giderlerin kurum kazancının tespitinde gider yazılamayacağı hükmüne yer verilmiştir.
Ayrıca Kurumlar Vergisi Kanununun 12 nci maddesinin (7) nci fıkrasında; örtülü sermaye üzerinden kur farkı hariç, faiz ve benzeri ödemeler veya hesaplanan tutarların, Gelir ve Kurumlar Vergisi kanunlarının uygulanmasında, gerek borç alan gerekse borç veren nezdinde, örtülü sermaye şartlarının gerçekleştiği hesap döneminin son günü itibarıyla dağıtılmış kâr payı veya dar mükellefler için ana merkeze aktarılan tutar sayılacağı, daha önce yapılan vergilendirme işlemlerinin, tam mükellef kurumlar nezdinde yapılacak düzeltmede örtülü sermayeye ilişkin kur farklarını da kapsayacak şekilde, taraf olan mükellefler nezdinde buna göre düzeltileceği ve bu düzeltmenin yapılması için örtülü sermaye kullanan kurum adına tarh edilen vergilerin kesinleşmiş ve ödenmiş olmasının şart olduğu hüküm altına alınmıştır.
1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin "12.4.1. Borç verenin tam mükellef kurum olması" başlıklı alt bölümünde, "Kullanılan borç nedeniyle, geçici vergi dönemi içinde örtülü sermaye şartlarının gerçekleşmesi halinde, o dönemde daha önce borç alan kurum tarafından giderleştirilen faiz, kur farkı ve benzeri giderler, bu işlemin yapıldığı geçici vergi döneminde hesaben gerekli düzeltmeye tabi tutulabilecektir. Borç veren kurum tarafından da aynı dönem içinde düzeltme yapılabilmesi mümkündür.
Düzeltmenin, gider yazılan geçici vergi döneminden sonra yapılması halinde, borç alan kurum tarafından verilen düzeltme beyannamesi ile tahakkuk eden vergilerin kesinleşmiş ve ödenmiş olması şartıyla, borç veren kurum tarafından da (bir sonraki geçici vergi döneminde) düzeltme yapılabilecektir.
Borç veren tarafından düzeltme yapılırken, faiz gelirlerinden örtülü sermayeye isabet eden kısımlar kâr payı geliri olarak dikkate alınacak ve şartların varlığı halinde iştirak kazançları istisnası olarak vergiden istisna edilecek; kur farkı gelirlerinden örtülü sermayeye isabet eden herhangi bir tutar var ise bu gelirler de vergiye tabi kazancın tespitinde dikkate alınmayacak; TL'nin değer kazanması sonucu örtülü olarak konulmuş sermayeye isabet eden bir kur farkı giderinin mevcut bulunması halinde de bu gider vergiye tabi kazancın tespitinde dikkate alınmayacaktır.
Hesap dönemi kapandıktan sonra örtülü sermaye kullanan kurumun yapacağı düzeltme talebi, vergi dairesince Vergi Usul Kanunu uyarınca değerlendirilip sonuçlandırılacaktır. Bu düzeltme sonucu tarh edilen vergilerin kesinleşmiş ve ödenmiş olması halinde, karşı tarafın da gerekli düzeltme işlemini kendiliğinden yapması mümkün olacaktır.
Daha önce ifade edildiği üzere, borç veren taraf nezdinde düzeltme işlemlerinin yapılabilmesi ancak örtülü sermayeyi kullanan kurum adına tarh edilecek vergilerin kesinleşmesi ve ödenmesi halinde mümkün olabilecektir. Ancak, örtülü sermayeyi kullanan kurumun zararda olması durumunda herhangi bir vergi tarhiyatı yapılamayacağından dolayı karşı tarafın nasıl düzeltme işlemi yapacağı, hatta düzeltme işlemini yapıp yapamayacağı hususu özellik arz etmektedir.
Örtülü sermaye müessesesine ilişkin hükmün konuluşundaki temel maksat; vergiye tabi kurum kazancının oluşumunda öz sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faiz gibi sonuç doğuracak dolaylı yollardan yürütülen işlemlerin borç kullanan tarafta ortaya çıkaracağı aynı etkilerin giderilmeye çalışılmasıdır. Normal ticari işlemin niteliği herhangi bir değişikliğe uğratılmamakta olup sadece işlemin düzeltilmesi halinde diğer tarafta oluşturacağı mükerrer vergilendirmenin önlenmesi amacıyla işlem kâr payı dağıtımı olarak sayılmaktadır.
Borç kullanan nezdinde örtülü sermaye kullanımı şartlarının ilk kısmının oluştuğu ancak kâr dağıtım şartlarının oluşmadığı durumlarda vergi güvenlik müessesesinin değerleme müessesesine dönüştürülmesi suretiyle borç veren nezdinde düzeltme yapılması halinde; borç ilişkisinin niteliği değişmekle kalmayıp örtülü sermaye kullanımı vergi kanunları yoluyla hukukileştirilmiş ve teşvik edilmiş olacaktır. Bu da Türk Ticaret Kanunu ile sağlanmaya çalışılan temel amaçlarla çelişecektir. Başka bir deyişle, örtülü sermaye uygulamasının borç veren açısından da her durumda uygulanabilecek değerleme gibi bir sisteme dönüştürülmesi halinde; gerek Türk Ticaret Kanunu'nda yasak olmasına rağmen örtülü sermaye pratiklerinin vergi kanunları ile teşvik edilmesine gerekse şirket kârlarının dağıtımından sadece ilişkili şirketlerin yararlanması ve Türk Ticaret Kanununun kar dağıtımı ile ilgili tüm sisteminin çökertilmesine yol açılacaktır.
Bu itibarla, borç kullanan nezdinde yapılacak düzeltme her zaman yapılması zorunlu bir durum olmasına rağmen borç veren nezdinde kâr payı sayılma durumu nedeniyle ortaya çıkacak düzeltme hakkı ancak borç kullanan kurumun örtülü sermayeye ilişkin tespit edilen matrah farklarının vergilendirilmiş ve tahakkuk eden vergilerin de ödenmiş olmasına bağlıdır. Örtülü sermayeye ilişkin tespit edilen matrah farkı kadar kısmın borç alan nezdinde vergilendirilmiş ve vergilerinin de ödenmiş olması gereklidir. Borç kullanan kurumun kazancına örtülü sermaye nedeniyle tespit edilen farkın eklenmesi sonucunda hâla zarar olması veya bu nedenle oluşan fark kadar vergi matrahının artmamış olması ancak borç veren nezdinde düzeltme yapılmasına imkan sağlanması durumunda örtülü sermaye düzenlemesi; vergi güvenlik sistemi olmaktan çıkıp vergi planlamasına izin veren bir teşvik müessesesine dönüşecektir.
5520 sayılı Kanun'un 12. maddesinin son fıkrası lafız olarak son derece belirgin olup lafızda yer alan düzenlemeler de hem örtülü sermaye düzenlemesinin konuluşundaki maksat hem de kanunun yapısındaki yeri ve diğer maddelerle ilişkisi bakımından tutarlıdır. Bu nedenle, örtülü sermaye kullanan şirketler nezdinde herhangi bir vergi tarhiyatı yapılmadan ve bu tarhiyat kesinleşip ödenme şartı (örtülü sermaye nedeniyle oluşan matrah farkı kadar veya kısmi gerçekleşme halinde kısmi düzeltme imkanı sağlayacak kadar) gerçekleşmeksizin; borç veren şirketçe elde edilen faiz gelirlerine kâr payı muamelesi yapılarak düzeltme yoluyla kurum kazancından indirim imkanı sağlanması (KVK 5/1-a kapsamında istisna uygulanarak) sebepsiz yere hazinenin vergi kaybetmesine neden olacağı gibi vergilendirme işlemlerinde de mükellefler arasında adaletsizliğe ve eşitsizliğe yol açılmış olacaktır. Böylece, vergi kaybına yol açan aynı tür muamelelerden ilki (öz sermayeye faiz ödemesi hali) açık bir şekilde yapılmasına rağmen daha ağır bir vergilendirmeye maruz kalırken aynı işlemi dolaylı ve örtülü bir çerçevede yapan mükellefler daha az vergi yüküne tabi tutulmuş ve ödüllendirilmiş olacaktır. Bir anlamda, örtülü sermaye müessesesi vergi güvenlik müessesesi niteliğinden çıkıp sermayeye katılımın yaratacağı külfetlerden ve öz sermaye üzerinden ödenen faizlere ilişkin maliyetlerden kaçınma ve kurtulmayı sağlayan özel bir teşvik sistemine dönüşmüş olacaktır.
Çalışmamızda değerlendirildiği üzere örtülü sermaye uygulaması nedeniyle düzeltme işleminin yapılabilmesi için örtülü sermaye kullanan kurum nezdinde örtülü sermayeye isabet eden tutar üzerinden tarhiyat yapılmış olması ve bu tarhiyata isabet eden verginin ödenmiş olmasının gerektiği anlaşılmaktadır. Yani örtülü sermaye uygulamasının varlığı halinde borç alan ve borç veren kurumlar nezdinde düzeltmenin yapılabilmesi için borç veren kurum nezdinde yapılacak düzeltmenin üst sınırının örtülü sermaye mahiyetinde borcu kullanan kurumun kurumlar vergisi matrahı ve bu matraha isabet eden verginin ödenmesi şartıyla ödeme tutarı olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla borcu kullanan kurumunun zararda olması durumunda herhangi bir tarhiyat yapılamayacağından borç veren şirketçe elde edilen faiz gelirlerine kâr payı muamelesi yapılarak düzeltme yoluyla kurum kazancından indirim imkanı sağlanması mümkün değildir. 10.04.2022
KAYNAKÇA
• 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu
• 1 seri No.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliği
• Danıştay 4. Dairesi, 22.12.2015 tarih ve Esas: 2012/4518, Karar: 2016/202 sayılı kararı
• Vergi Dava Daireleri Kurulu, 02.10.2019 tarih ve Esas: 2019/433, Karar: 2019/667
sayılı kararı
15.04.2022
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.