Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, bir tv kanalında yapmış olduğu açıklamada AB uygulamasına benzer olan asgari kurumlar vergisi uygulaması getirileceğinden bahsetti. Aslında ülkemizde 90 yıllarda adı da asgari kurumlar vergisi olan bir uygulama vardı. Bakanın açıklaması birçok kişi ve konunun paydaşları açısından sürpriz oldu! Aslında bu açıklama sürpriz değildi. Çünkü konu ile ilgili Gelir İdaresi Başkanlığı, sivil toplum kuruluşları ile Kasım/2022’ de bir toplantı yapıp özel sektörün görüşlerini almıştı. Daha sonra konuya dair bir açıklama yapılmamıştı ancak Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet ŞİMŞEK basına yapmış olduğu açıklamada “OECD, asgari kurumlar vergisine geçiyor. Biz de çok uluslu şirketler için asgari kurumlar vergisi getireceğiz. Ne teşvik alırsanız alın, ne kadar istisna olursa olsun yüzde 15’ in altında olmuyor. Benzer çalışmayı diğer firmalar için de yapıyoruz. Bütün firmalar için asgari bir kurumlar vergisi hususunu çalışıyoruz.” dedi. Öyle anlaşılıyor ki bakanlığın konuyla ilgili yasal düzenleme çalışmaları hâlihazırda devam ettiği ve söz konusu düzenlemenin yakın zamanda tamamlanıp meclise sunulması bekleniyor. Bu yazımızda küresel asgari kurumlar vergisinin ne olduğu, hangi şirketleri kapsadığı, uygulanacak model ve ülkemizin durumu hakkında bilgiler yer almaktadır.
Bu uygulamanın temel felsefesi, çok uluslu şirketler küresel olarak %15’ den az vergi öderse aradaki fark ilk olarak kaynak ülkede, bu mümkün değilse ana şirketinin mukim olduğu ülkede, bu da mümkün olmazsa çok uluslu işletme grubunun iştirakinin bulunduğu diğer bir ülkede vergilendirilmesi amaçlanmaktadır.
Avrupa Birliğinde 2024 yılından itibaren uygulamaya konulan asgari kurumlar vergisi uygulamasında AB konsey direktifinde yer alan asgari kurumlar vergisi uygulaması çok uluslu şirketleri hedef almakta ve bunun için bir ciro üst sınırı bulunmaktadır. Bu üst sınır çok uluslu şirketlerin konsolide cirosunun 750 milyon € ve üzerinde olmasıdır. Çok uluslu şirketin birden fazla ülkedeki bağlı ortaklıkları ile beraber toplam cirosu 750 milyon Euro’yu aşıyorsa ve bağlı şirketlerin bulunduğu ülkedeki kurum kazancı üzerinden %15’in altında bir vergilenme yapılmışsa; ortaya çıkan fark verginin holding merkezinin bulunduğu ülkenin almasına imkân vermektedir.
Türkiye, asgari kurumlar vergisi uygulamasına yabancı değil. Ülkemizde 5422 sayılı mülga Kurumlar Vergisi Kanununa 3824 sayılı Kanunla 1992 yılında eklenen mükerrer 25’ inci maddesine göre kurumların, kurumlar vergisinden muaf veya müstesna kazançları ile kazançtan indirim konusu yapılan gelirlerinin (iştirak kazançları hariç) bulunması halinde, ödeyecekleri verginin kanuni kurumlar vergisi oranının yüzde 50’ sinden az olamayacağı hükme bağlanmıştı. Bu aslında bir nevi asgari vergilemeyi öngören ve adı da asgari kurumlar vergisi olan bir uygulamaydı. Bu uygulama 3946 sayılı Kanunla 1.1.1994 tarihi itibariyle yürürlükten kaldırılmıştı.
Türkiye’de yeniden getirilmesi planlanan asgari kurumlar vergisi uygulaması, AB ve Türkiye’de ki uygulamanın karması şeklinde olacak gibi. Çünkü Avrupa Birliği uygulamasındaki çok uluslu şirketler için belirlenen 750 milyon Euro konsolide ciro Türk Lirası cinsinden bugün için yaklaşık 26 milyar TL. gibi ciroya işaret etmektedir. Bu ciro miktarını aşabilen holding sayısının çok fazla olmadığını varsaydığımızda önemli bir mükellef grubu bu uygulama kapsamı dışında olabilecektir.
Hedeflenen asgari kurumlar vergisi ile vergi hasılatında bir miktar artış sağlamak ise, bu durumda Türkiye için biraz karma bir uygulama halinde olabilecek demektir. Burada da gündeme vergi oranı konusu çıkacaktır. Çünkü, Avrupa Birliğinde toplam vergi yükü %15’in altında kalan kazançlar hedeflenmektedir.
Bu hesaplamada kazancın kaynak ülkeden holding merkezine transferindeki stopaj da dikkate alınmaktadır. Birden fazla amaca hizmet eden bir düzenleme yapılacak ise; bizde toplam %15 oranı korunsa da halen yürürlükteki %10 kar dağıtımı stopajı dikkate alınarak, efektif kurumlar vergisi oranı olarak %5’in altına düşmemesi şeklinde uygulama belirlenebilir. Kaldı ki, yurt içinde de gerçek kişi ortaklara kar dağıtımı sırasında yine %10 stopaj söz konusudur.
Burada dikkat edilmesi gereken bir hususta yatırım, istihdam ve ülkemizin kalkınması için bölgesel teşviklerinden yaralanan kurumların vergisel yükümlülükleri kapsam dışı tutmaktır.
Sonuç olarak küresel asgari kurumlar vergisinden ülkemizin de pay alabilmesi için yasal düzenlemenin diğer teşvik argümanlarının da dahil edilerek kapsamlı bir şekilde hazırlanması, diğer taraf ülkelerin çalışmaları eşgüdümlü takip edilerek en uygun zamanda yürürlüğe girmesi gerekmektedir. Çünkü Türkiye mukimi çok uluslu şirketler, diğer ülkelerde kurdukları şirketlerinin mukimi olduğu ülkelere vergiyi kaydıracak ve ülkemiz küresel asgari kurumlar vergisini başka ülkelere kaptıracaktır. Ayrıca uygulama ile uluslararası vergi sisteminin istikrarına katkı sağlayacaktır.
Vergisel politikaları uygularken özellikle; yatırım, istihdam ve ülke kalkınmasına katkı sağlayan uygulamaların vergisel yükümlülüklerden istisna tutulması gerektiği unutulmamalıdır. Aksi takdirde yatırımların fizibilitesinin bozulması ve sonucunda da yatırım ve istihdamın olumsuz etkilenmesine neden olabilir. Bizim şu an için aklımıza gelen en önemli etken bir yandan mevcut istikrar programı yürütülürken gerekli sağlam finansman kaynağı sağlanırken, diğer yandan da ülkenin kalkınma, yatırım ve istihdamına olumsuz etki oluşturulmamasıdır.
31.05.2024
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.