Ekonomide meydana gelen dalgalanmaları yönetmek ve yönlendirmek için kullanılan en önemli talep yönlü politikalardan biri olan para politikası ülkelerin para otoriteleri yani merkez bankaları tarafından uygulanmaktadır. Ekonomik faaliyetlerin yavaşlaması durumunda – üretimin düşmesi, istihdamın düşmesi, talebin düşmesi – tercih edilen genişletici para politikası ile amaçlanan piyasada likiditeyi artırmak suretiyle faiz oranlarının düşmesini sağlayarak ekonomik faaliyetleri canlandırmaktadır. Ancak bu metot sonsuza kadar işe yarayacak bir yöntem değildir.
Ekonomik faaliyetlerin yavaşlaması durumunda parasal genişleme yapılması teorideki şu karşılığından dolayı tercih edilmektedir:
Merkez bankalarının kanunlar çerçevesinde belirlenen görev ve yetkileri ile likiditenin ana ve son kaynağı olması ve para piyasasını yönlendirici olmasından hareketle politika faizini belirleme fonksiyonu bulunmaktadır. Merkez bankalarının belirlediği faiz oranları ile bankaların merkez bankalarından borçlanması sağlanacak ve bankalarda aldıkları kaynakları ödedikleri faiz tutarlarını göz önünde tutarak kişi ve kurumlara fonlama yapacaktır. Yani merkez bankalarının faiz oranlarını düşürmesi, bankaların düşük faiz ile fon kullanmasına sebep olacak ve bu durumda bankalarda kişi ve kurumlara düşük faiz ile kaynak sağlayacaktır. Bu durumda tüketici ve üreticiler borçlanma noktasında daha cesaretli davranacak ve tüketim ve yatırım harcamalarını artıracaktır. Yani merkez bankalarının faiz oranlarını düşürmesi piyasadaki likiditeyi artıracak ve ekonomide canlanmayı sağlayacaktır. Teorideki bu silsile her zaman başarılı olmayabilir. Merkez bankalarının sürekli faiz oranlarını düşürmesi durumunda faiz oranlarının sıfıra yaklaşması ekonomide yer alan kesimler açısından faiz oranlarının daha fazla düşmeyeceği algısı oluşturarak, fazla likiditenin tüketim ve yatırım harcamalarına yönlendirilmesi yerine atıl olarak elde tutulmasına sebep olacaktır. Bu durumda para politikasının reel ekonomiyi canlandırma işlevi ortadan kalkacaktır. Bu duruma LİKİDİTE TUZAĞI denir.
Çin Halk Cumhuriyeti’nin Vuhan kentinde Aralık ayında ortaya çıkan ve önemli sayıda ülkeye kısa zamanda yayılan COVİD – 19 salgını tüm dünyada şok etkisi yaratmış ve insanların günlük aktivitelerini derinden etkilemiştir. Günlük aktivitelerin aksamasıyla ekonomik faaliyetler yavaşlamış ve hatta bazı ülkelerde durma noktasına gelmiştir. (Çin, İtalya, İran, İspanya) Bu durumun sonucu olarak söz konusu salgından derinden etkilenen ülkelerde üretim faaliyetlerinde meydana gelen yavaşlama hatta durma bazı ülkelerin ekonomi politikalarını ivedi bir şekilde uygulamaya koymasına sebep olmuştur.
ABD Merkez Bankası, 15 Mart tarihinde salgının ekonomiye olumsuz etkisini azaltmak amacıyla politika faizini % 1,00-1,25 aralığından, % 0-0,25 aralığına çekmiştir. Bu kararla ABD Merkez Bankası faiz oranlarını sıfırlamış oldu. Söz konusu hamlenin şu ana kadar gözlemlendiği üzere pek etkili olmadığı anlaşılmaktadır. Çünkü virüs özellikle ABD ve Avrupa’da günlük yaşamsal aktiviteleri etkilendiğinden dolayı reel ekonomiyi doğrudan olumsuz etkilemiştir. Böyle bir ortamda ekonomik kesimler yaşamsal ekonomik faaliyetlerinin dışında likiditeyi atıl olarak tutmayı tercih edecektir. Anılan salgınla ilgili dünyada olumlu haberlerin ve salgının üstesinden gelineceğine dair algının artması durumunda faiz indirimi etkisini gösterecektir.
19.03.2020
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.