Giriş
Vergi Usul Kanunu’nun 229’ncu maddesinde fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika olarak tanımlanmıştır.
Aynı Kanunun 231/5’inci maddesinde, faturanın malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenleneceği, bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturaların hiç düzenlenmemiş sayılacağı hükme bağlanmıştır. Buna göre, sözleşmeye dayanılarak yapılan satış dolayısıyla fatura düzenleme yükümlülüğü mal tesliminin fiilen yapıldığı tarihler itibariyle doğacaktır. Fatura düzenleme yükümlülüğü doğmadan düzenlenmiş faturalarda yer alan bedelin Gelir, Kurumlar Vergisi ve KDV açısından durumu aşağıda açıklanmaya çalışılacaktır.
Gelir ve Kurumlar Vergisi Açısından Değerlendirme
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 6’ıncı maddesinin 1’nci fıkrası ile Kurumlar Vergisi’nin, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı belirtilmiş, maddenin 2’inci fıkrası ile de safi kurum kazancının tespitinde Gelir Vergisi Kanunu’nun ticari kazanç hakkındaki hükümlerin uygulanacağı hükme bağlanmıştır.
Bilindiği üzere ticari kazancın tespitinde “tahakkuk esası” ve “dönemsellik” ilkeleri geçerlidir. Muhasebenin temel kavramlarından süreklilik kavramı işletmelerin kuruluş sözleşmelerinde aksine bir hüküm olmadıkça faaliyetlerinin sahipleri ve ortaklarının yaşam sürelerine bağlı olmaksızın sonsuza kadar süreceğini varsayar. İşletmelerin sonsuz kabul edilen ömürlerinin işletmeyi yönetenlerin başarı ve performanslarını ölçmek, aynı zamanda işletmenin verimliliğini ve etkenliğini değerlendirmek amacıyla belirli dönemlere bölünmesi ve her bir dönemin faaliyet sonuçlarının diğer dönemlerden bağımsız olarak saptanması da dönemsellik kavramı olarak adlandırılır.
Aynı döneme ait hâsılat, gelir ve karların aynı döneme ait gider, maliyet ve zararlarla karşılaştırılması, gelir ve giderlerin tahakkuk esasına göre muhasebeleştirilmeleri bu kavramın gereğidir. Tahakkuk esası, gelirin miktar ve mahiyet itibariyle kesinleşmesi ve hukuken talep edilebilir hale gelmesi şeklinde tanımlanabilir. Daha basit bir anlatımla tahakkuk esası, gelirlerin tahsil edilip edilmediğine giderlerin ise ödenip ödenmediğine bakılmaksızın doğdukları anda muhasebeleştirilmeleridir.
Tahakkuk esasında, gelir veya giderin miktar ve mahiyet itibariyle kesinleşmiş olması, yani geliri veya gideri doğuran işlemin tekemmül etmesi gereklidir. Bu esas dikkate alındığında ticari kazançta gelirin, dönemsellik ilkesinin uygulanmasına ilişkin özel bir düzenleme bulunmadığı sürece, mahiyet ve tutar itibariyle kesinleştiği dönem kazancının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir. Tahakkuk aynı zamanda gelire hak kazanılmasını da doğal olarak içerir. Başka bir ifadeyle hak kazanılmayan gelirin tahakkuk etmesi söz konusu olamaz.
Buna göre, Gelir ve Kurumlar Vergisi uygulamasında gelecek hesap dönemlerine ait olarak peşin tahsil edilen satış bedelinin, ilgili bulundukları yılların hasılatı olarak kar-zararın tespitinde dikkate alınması gerekmektedir.
Muhasebe Standartları Açısından Değerlendirme
Hasılatla ilgili 18 numaralı Muhasebe Standardında mal satışının, işletmenin sahiplikle ilgili önemli risk ve getirileri alıcıya devrettiği anda finansal tablolara yansıtılması gerektiği hüküm altına alınmıştır. İşletmenin sahiplikle ilgili önemli riskleri taşımaya devam etmesi durumunda ise bu işlem bir satış olarak değerlendirilmediğinden hasılat olarak muhasebeleştirilmez.
Standardın 19. maddesine göre de aynı işlem veya olayla ilgili hasılat ve giderler, hasılat ve giderlerin eşleştirilmesi kapsamında eş zamanlı olarak muhasebeleştirilirler.
Bütün bu hükümlerin değerlendirilmesinden standarda göre mal satışından doğan gelirin tahakkuk etmesi, alıcıya malın mülkiyeti ile ilgili önemli risklerin ve yararların devredilmesi ve belli bir dönemin satışları, gelirleri ve karlarının bunları elde etmek için yapılan maliyetler, giderler ve zararlar ile karşılaştırılmasına bağlanmıştır.
Vergi Usul Kanunu Açısından Değerlendirme
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun “ Pasif Geçici Hesap Kıymetleri” başlıklı 287. maddesinde, gelecek hesap dönemlerine ait olarak peşin tahsil edilen hasılatın mukayyet değerleri üzerinden pasifleştirilmek suretiyle değerleneceği hükme bağlanmıştır.
Muhasebe kaydı açısından olaya baktığımızda ise söz konusu satış bedeli pasifte ‘’380-Gelecek Aylara Ait Gelirler’’ hesabına kaydedilmeli ve mal teslimi gerçekleştikçe de tahakkuk eden gelir tutarı söz konusu hesaptan satışlar hesabına aktarılmalıdır.
Belge düzeninin takibi açısından ise; Mal teslim edildikçe sevk irsaliyesi düzenlenmeli ve üzerine önceden düzenlenmiş olan faturanın tarih ve numarası yazılmalıdır. Ayrıca taraflar arasında konuya ilişkin sözleşme yapılmasında fayda bulunmaktadır.
Katma Değer Vergisi Kanunu Açısından Değerlendirme
Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 1’inci maddesinde Türkiye’de yapılan ticari, sınai, zirai, faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin vergiye tabi olacağı, 2.maddesinde ise teslimin bir mal üzerindeki tasarruf hakkının malik veya onun adına hareket edenlerce alıcıya veya adına hareket edenlere devredilmesi olduğu ve 8’inci maddesinde de mal teslimi hallerinde bu işleri yapanların KDV mükellefi olduğu hükme bağlanmıştır.
KDVK ‘nun vergiyi doğuran olayı düzenleyen 10’ncu maddesinin b bendine göre malın tesliminden veya hizmetin yapılmasından önce fatura ve benzeri belgeler verilmesi hallerinde bu belgelerde gösterilen miktarlarla sınırlı olmak üzere fatura veya benzeri belgelerin düzenlenmesi, KDV’de vergiyi doğuran olaylar arasında sayılmıştır.
Buna göre mal tesliminden önce fatura düzenlenmesi halinde faturada gösterilen bedel üzerinden KDV hesaplanıp faturanın düzenlendiği dönem KDV beyannamesinde beyan edilmesi gerekmektedir.
Ancak bu durumda KDV beyannamelerinin teslim ve hizmetlerin karşılığını teşkil eden kümülatif bedel sütunundaki satış toplamları ile gelir tablosunun brüt satış hasılatı sütunundaki satış toplamları arasında bu işleme konu fatura bedeli kadar fark meydana gelecektir. Gelir tablosu dipnotlarında bu durumun açıklanması gereksiz bilgi isteme ve yazışmaların önlenmesi açısından faydalı olacaktır.
Adına fatura düzenlenen mükellef açısından ise fatura üzerindeki yüklenilen katma değer vergisi indirim konusu yapılabilecektir.
Muhasebe Kayıtları
Muhasebe sistemi uygulama genel tebliği ile yayınlanan tek düzen hesap çerçevesi, hesap planı açıklamalarına göre 38- GELECEK AYLARA AİT GELİRLER VE GİDER TAHAKKUKLARI grubu, içinde bulunan dönemde ortaya çıkan ancak gelecek aylara ait gelirler ile faaliyet dönemine ait olup ödenmesi gelecek aylarda yapılacak giderlerden oluşur. Bu grupta yer alan 380- Gelecek Aylara Ait Gelirler hesabı gelecek bilanço dönemlerine ait peşin tahsil olunan gelirlerin bir yıldan kısa süreye ait kısımlarının izlendiği hesaptır. Hesabın işleyiş esaslarına göre peşin tahsil olunan gelirler bu hesabın alacağına kaydedilir. Ait olduğu dönemler geldiğinde ise ilgili gelir hesabına devredilir. Bu açıklamalar ışığında örnek muhasebe kayıtları ise aşağıdaki gibidir.
17.12.2008
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> YIL SONU KAMPANYASI: Muhasebecilere Özel Web Sitesi 1.249 TL yerine 999 TL + KDV
Ayrıntılar için tıklayın.
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.