Küresel sermaye nedir, sürekli birileri tarafından kötü, birileri tarafından olmazsa olmaz olarak görülen küresel sermayenin başlangıcı ve etkileri nelerdir, bunların iyi bilinmesi ve ona göre tedbir alınması gerekmektedir. Bu bilinmediği taktirde bizim küçük tasarrufçularımız hep zarar görecek ellerindeki parayı kaptıracaklardır. Geçenlerde bir öğretim görevlisi arkadaşım elinde bulunan 5.000 YTL ile hisse senedi almaya yeltendi, kendisine şu anda İMKB 100 endeksinin çok yüksek olduğunu ( 56.000 ) ve ABD’nin, Mortgage fonları nedeniyle sıkıntıya gireceğini anlatım. Ancak malumdur ki ‘’ Bir musibet, bin nasihatten iyidir ‘’ atasözünde de belirtildiği gibi bir musibet arkadaşımın aklını başına getirmiştir.
Küresel sermayenin en büyük oyuncularından olan ABD’nin, olumlu ya da olumsuz yapacağı her türlü hareket bizleri doğrudan etkileyecektir. 24 Mayıs 2007 tarihinde Bilecik Sakarya Gazetesinde yazdığım bir makalede ‘’( Mortgage ) Bu sistemi Dünya’da uygulayan ülkelerin başında ABD gelmektedir. Ancak, ABD’ye bakıldığında bu istemin iflas ettiği görülmektedir. Özellikle adını açıklamayacağım bir banka bu sisteme verdiği kredilerden dolayı 50 milyar $ şüpheli alacak pozisyonuna düşmüş ve yapılan itiraflarda bu paranın alınmasının mümkün olmadığını söylemiştir ‘’ diyerek Ağustos ayında çıkacak krizin yansımalarını göstermeye çalıştım. ABD’de oluşacak olumsuz bir hava küresel sermaye ilişkisi olan her ülkeyi az ya da çok etkilemektedir. Peki neden;
Bu nedeni bulmak için önce bir hikâye ile konuya başlamak gerekmektedir. Hikâye diyorum çünkü Tamer KORKMAZ’ in yazdığı Ankara Washington Hattı adlı eserine baktığımızda ‘’ … Fehmi Koru’nun Beyan’dan çıkan bir kitabı vardır, CIA raporlarından yola çıkarak oradaki bilgilerden yazdığı bir kitap, Mesela Çorum’un bir ilçesinde yayınlanan mahalli bir mevkutenin bile Amerika istihbarat birimleri tarafından izlendiğini, içeriğinin dökümünün yapıldığını, yani bu kadar ayrıntılı izlediğini yazıyordu…’’ Diyerek, bizleri uyarması nedeniyle hikâye olarak yayınlamak durumunda bırakılıyoruz. Evet, bu bir hikâyedir, yani kendim uydurdum, hiçbir delile ve belgeye dayanmamaktadır. Hikâye şu; Hitler Almanya’sı Avrupa’ya saldırdığında dengeleri değiştirmek ve yeni dünyanın hâkimi olmayı amaçlayan ABD Avrupa’yı Hitlerden kurtarmak için harekete hazırlanır. Hitler her girdiği ülkenin Merkez Bankalarındaki altınlara saldırmakta ve hazinesine aktarmaktadır. Bunu göre ülkeler, yükledikleri altınları işgale uğramamış diğer Avrupa ülkelerine doğru yola çıkartırlar. ABD bu altınların güvende olmadığı ve Hitlerin eline geçmemesi için Amerika’ya gönderilmesi ve burada saklanmasını önerir. Sıkıntı içerisindeki Avrupa bu öneriyi kabul eder ve altınlar bir gemi ile Amerika’ya doğru yola çıkarken, Amerika’da General Eisenhower kumandasında 1944 Haziran-Eylül aylarında Avrupa’ya ayak basar. Buraya kadar hikâye, sonrası ise belgeli gerçektir.
II. Dünya Savaşı sonrasında; kambiyo kurlarının dünya ticaretini geliştirici bir sisteme göre saptanması için yeni yöntemler aranmıştır. ( altınları kurtarma çalışması ) Yapılan çalışmalar sonucunda Temmuz 1944'te ABD'nin New Hampshire eyaletinin küçük bir beldesi olan Bretton Woods'da toplanan Birleşmiş Milletler Para ve Finans konferansında imzalanan "Uluslararası Para Anlaşması" ile uluslararası ödemelerde kullanılacak yeni bir sistem geliştirilmiştir. Doğu Blok’u ülkeleri dışındaki 44 ülkeden 730 delegenin katıldığı bu anlaşma ile katılan ülke paraları için sabit kur esası benimsenmiş ve anlaşmaya katılan her ülkenin parasının değerinin, dolar esas alınarak saptanması kabul edilmiştir.
Uluslararası para sisteminin kurallarını belirleyen bu anlaşma, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) kurulmasına karar vermiştir. Bu kurumlar, 1946'da, yeterli sayıda ülke anlaşmayı imzalayınca faaliyete geçmiştir. ( 1 )
Breton Woods anlaşmasına göre, Amerika kendi merkez bankasında altın rezervlerini muhafaza edecek, diğer ülkeler ise kendi merkez bankalarında dolar bulunduracaklardır. Buna karşılık olarak da kendi milli paralarını çıkartacaklardır. ( 2 ) İkinci Dünya Savaşından önce ülkeler merkez bankalarındaki altın rezervlerine göre milli paralarını basarken, bu anlaşmadan sonra merkez bankalarında dolar tutacaklar ve bu tuttukları dolara göre milli paralarını çıkartabileceklerdir. Bu arada dolar ile altın arasında da bir parite tespit edilmiştir. Paritenin son değeri ise, bir ONS altının 44 dolar olması biçimindedir. Yani herhangi bir ülke merkez bankası ABD Merkez Bankasına 44 dolar götürdüğünde bir ONS altın alabilecektir ( ya da almaya çalışacaktır. )
1970’lere gelindiğinde ABD kendi altın stoklarını aşan miktarda doları dünya piyasalarına sürdü ve bunlar büyük ölçüde Avrupa piyasalarında dolaştı. Bunu üzerine Avrupa, doları altınla değiştirmek gibi bir yola girdi, daha doğrusu böyle bir tasavvurun içerisinde bulundu. Bunun üzerine ABD, 1970’lerin başında Breton Woods Anlaşması’nı tek taraflı olarak feshetti ve yükümlülüklerinden kurtuldu. Ancak hala Avrupa’da dolar stokları vardı ve dolar stokları ABD ekonomisini tehdit ediyordu. Öte yandan 1973’te Arap - İsrail savaşı çıkartıldı ve bunun sonucunda da petrol fiyatları üç dört katına çıktı. Avrupa, elindeki dolar stoklarını petrole harcamak zorunda kaldı. Önce petrol üreten ülkelere geçen dolarlar daha sonra bu ülkelerin silah alımlarıyla ya da paralarını ABD finans piyasalarında değerlendirmeleri suretiyle ABD’ye aktarıldı ABD böylece bu tehditten kurtuldu. ( 3 )
Küresel sermayenin çıkış noktası Amerika olmakla beraber, tüm dünyadaki finans kaynaklarını kullanmaktadır. Örneğin Japonya ABD’ye büyük oranda ihracat yapmaktadır; ama bu ihracatın bedelinin önemli bir bölümü Amerika finans piyasalarında tutulmaktadır. Bu Avrupa ve diğer dünya ülkeleri içinde geçerlidir. Türkiye, bu durumu gördüğünden ya da ihtiyacı olduğundan Türk Parasını Koruma Kanunu uyarınca, ihraç edilen malların % 30’u yurt dışında kullanabilmek amacıyla dışarıda bırakırken ( anapara 90 gün içerisinde gelmek kaydı ile ) kalan para 90 gün içerisinde ülke finans kurumlarına girmek zorundadır. Eğer 90 günü geçer ise tüm paranın % 30’luk bırakma olmadan ) gelmesi zorunluluğu vardır. Bu sayede ülke döviz rezervleri oluşmuştur.
Küresel sermayenin bir coğrafyası yoktur. Bir ülkeye giriş yaparlar ve ülke ekonomisine katkı sağlarlar, ancak ülkede oluşabilecek bir olumsuzluk ya da istemedikleri bir sistem değişikliğinde bu ülkeden hızla çıkarak o ülkenin ekonomik krize ya da ülkenin yapısının zayıflığı nedeniyle ekonomik buhranlara kadar sürüklerler. Ülkemizin ekonomik borsası olan İMKB, yabancı yatırımcıların ağırlıklı olarak yatırım yaptıkları bir borsadır. Son dönemde yabancı yatırımcı oranı % 71’lere kadar çıkmıştır. Bu durum her an tetikte olunması gereken bir durumdur. Borsa kavramına bakıldığında İMKB’ da kota olunmuş bir işletmenin değerinin gösterildiği bir kavramdır. Bu işletmelerin bir yatırımı yoksa ya da gelirlerinde bir artış yok ise bu işletmenin kağıtlarının artması pek akla yatar bir durum değildir. O halde neden borsa son dönemde hızla artmıştır ve neden son krizde en fazla kaybeden dünyadaki ikinci borsa olmuştur. Bu durumlar tamamıyla dış yatırımcının durumu ile ilgilidir.
Dünyadaki son olaylar ( kriz ) ülkemizin ekonomik durumu ile alakalı değildir. Mortgage fonlarında meydana gelen sıkıntı nedeniyle yabancıların açık kapatmasıdır. Bu durum normalde ülkemizin de ekonomik krizlere götürmesi gerekirken, böyle olmamış, hatta ülkemiz döviz satan pozisyona girmiştir. Bu merkez bankasının gücü ve döviz rezervlerinin optimal seviyede olması bizi bu krizden kurtarmıştır. Bu durumu şuna benzetmek gerekir. Borç veren adam sıkıştığı için borç verdiği kişiden parasını ister, borç alan borcu öder ve istersen bende para var sana borç verebilirim der. Ülkemiz emin adımlarla ilerlemektedir. Disiplinli çalışma, merkez bankasının politik hareketlerden sıyrılması (bağımsızlığı), 1.42 seviyelerine çıkan doları 1.36’lara kadar geri çekmiştir.
Küresel sermaye iyidir, ancak eğer biz ürettiğimizden az tüketiyorsak, hata ürettiğimiz kadar tüketiyorsak, küresel sermaye her zaman iyidir. Eğer aldığımız kaynakları bir materyal oluşturmadan sadece tüketiyorsak, bir süre sonra küresel sermaye kötü olacaktır. Bu iki ayrımı iyi yapmak gerekmektedir.
Avrupa’nın gücü, Amerikanın gücü kadardır, çünkü, 1970’ler de Avrupa ekonomik olarak gelişince, hatta kendi ekonomisinin Amerika’yı aşan bir boyuta ulaştığını fark edince, etkin bir güç meydana getirebileceklerini düşündüler. Bu sırada ABD’nin Avrupa gücünü bertaraf etmek için çabaladığını görüyoruz. Bu ekonomik savaş sürekli devam edecektir. Avrupa bir yere endeksli para bastığı sürece ancak, endekslediği ülkenin gücü kadar gücü olacaktır.
Kaynaklar
1. www.wikipedia.org
2. Kaynak, Mahir, Ömer Lütfü Mete, Dünyayı Kimler Yönetiyor, Timaş yayınları, İstanbul,2007
3. a.g.e.
4. Korkmaz Tamer, Ankara Washington Hattı, Timaş yay . İstanbul,2007
20.08.2007
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.