Ülkemiz ekonomisinin eski büyüme rakamlarından daha düşük yüzdelerle büyüdüğü dönemde ortaya çıkan coronavirüs dünya ekonomisinde de hatırı sayılır bir daralma meydana getirmiştir. Bu gelişme zaten zor durumda olan işletmelerin daha da zorlanacağı bir döneme kapıları açmaktadır. Bu dönem konkordato ilanlarının yeniden yükselişe geçeceği bir dönem gibi gözükmektedir. Öte yandan her geçen yıl bağımsız denetim kriterleri düşmekte, enflasyon kaynaklı olarak cirolar nominal değer üzerinden yükseldiği için kriterlere uyan işletme sayısı artmaktadır. Böylece konkordato sürecindeki bir işletne bağımsız denetime de tabi olabilmektedir. Bu durum bir çok yönden zıtlık/ironi içermekle birlikte en bariz tarafı İşletmenin Sürekliliği ilkesinin uygulanmasında ortaya çıkmaktadır.
Maliye Bakanlığının yayımladığı 1 sıra no.lu Muhasebe Uygulama Genel Tebliğinde süreklilik ilkesi “işletmelerin faaliyetlerini bir süreye bağlı olmaksızın sürdüreceğini ifade eder. “ şeklinde tanımlanmıştır. İşletmenin kuruluşunda (özel durumlar dışında) işletmenin sonsuza kadar sürdürüleceği varsayılır.
Türkiye Muhasebe Standartlarında ise “Mali tablolar normal olarak işletmenin devamlılığı ve öngörülebilir bir gelecekte de faaliyetlerini sürdüreceği varsayımına dayanılarak hazırlanır. Böylece işletmenin ne tasfiyeye niyetinin ne de ihtiyacının olduğu, faaliyet hacminin de önemli ölçüde azalmayacağı varsayılır. Eğer böyle bir niyet ve ihtiyaç varsa mali tablolar farklı bir gerekçe ile hazırlanmalı ve bu gerekçe açıklanmalıdır” şeklinde tanımlanmıştır.
Bu öngörüyle oluşturulan mali tablolar Vergi Usul Kanunu bakımından maliyet esası kavramına uygun olarak tamamlanır. Bu durum bizi işletmenin varlıklarının tasfiye rakamlarına göre tablo hazırlamasından korur.
Bu kavramın, işletmeler açısından geçerliliğinin bulunmadığı veya ortadan kalktığı durumlarda ise, bu husus mali tabloların dipnotlarında açıklanır.
Konkordato müessesesi 2004 sayılı kanunla düzenlenmiştir.
Kanunun 285 inci maddesinde, “Borçlarını, vadesi geldiği hâlde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlu, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflâstan kurtulmak için konkordato talep edebilir.
İflâs talebinde bulunabilecek her alacaklı, gerekçeli bir dilekçeyle, borçlu hakkında konkordato işlemlerinin başlatılmasını isteyebilir...”,
287 nci maddesinde, “Konkordato talebi üzerine mahkeme, 286 ncı maddede belirtilen belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunu tespit ettiğinde derhâl geçici mühlet kararı verir ve 297 nci maddenin ikinci fıkrasındaki hâller de dahil olmak üzere, borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alır.
Geçici mühlet üç aydır. Mahkeme bu üç aylık süre dolmadan borçlunun veya geçici komiserin yapacağı talep üzerine geçici mühleti en fazla iki ay daha uzatabilir, uzatmayı borçlu talep etmişse geçici komiserin de görüşü alınır. Geçici mühletin toplam süresi beş ayı geçemez.
...”,
288 inci maddesinde, “Geçici mühlet, kesin mühletin sonuçlarını doğurur.
• 289 uncu maddesinde, “Mahkeme, kesin mühlet hakkındaki kararını geçici mühlet içinde verir.
…
Konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması hâlinde borçluya bir yıllık kesin mühlet verilir. Bu kararla birlikte mahkeme, yeni bir görevlendirme yapılmasını gerektiren bir durum olmadığı takdirde geçici komiser veya komiserlerin görevine devam etmesine karar verir ve dosyayı komisere tevdi eder.
…
Kesin mühlet verilmesine, kesin mühletin uzatılmasına ve kesin mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine ilişkin kararlar, 288 inci madde uyarınca ilân edilir ve ilgili yerlere bildirilir.”,
• 291 inci maddesinde, “Konkordato talebi ile amaçlanan iyileşmenin, kesin mühletin sona ermesinden önce gerçekleştiğinin komiserin yazılı raporuyla mahkemeye bildirilmesi üzerine mahkemece resen, kesin mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine karar verilir.
…”,
• 292 nci maddesinde, “İflâsa tabi borçlu bakımından, kesin mühletin verilmesinden sonra aşağıdaki (belirli) durumların gerçekleşmesi hâlinde komiserin yazılı raporu üzerine mahkeme kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine ve borçlunun iflâsına resen karar verir:
…
İflâsa tabi olmayan borçlu bakımından ise birinci fıkranın (b) ve (c) bentlerindeki hâllerin kesin mühletin verilmesinden sonra gerçekleşmesi durumunda, komiserin yazılı raporu üzerine mahkeme kesin mühleti kaldırarak konkordato talebinin reddine resen karar verir.”,
...”,
...
Tasdik kararı mahkemece, 288 inci madde uyarınca ilân olunur ve ilgili yerlere bildirilir.”,
• 308 inci maddesinde, “Konkordato tasdik edilmezse mahkeme konkordato talebinin reddine karar verir ve bu karar 288 inci madde uyarınca ilân edilerek ilgili yerlere bildirilir. Borçlunun iflâsa tabi şahıslardan olması ve doğrudan doğruya iflâs sebeplerinden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme, borçlunun iflâsına resen karar verir.”,
• 308/c maddesinde, “Konkordato, tasdik kararıyla bağlayıcı hâle gelir. Tasdik edilen konkordato projesinde konkordatonun, tasdik kararının kesinleşmesiyle bağlayıcı hâle geleceği de kararlaştırılabilir; bu takdirde mühletin etkileri, kanunda öngörülen istisnalar saklı kalmak kaydıyla konkordatonun bağlayıcı hâle geldiği tarihe kadar devam eder.
Bağlayıcı hâle gelen konkordato, konkordato talebinden önce veya komiserin izni olmaksızın mühlet içinde doğan bütün alacaklar için mecburidir.
…”
hükümleri yer almaktadır.
Tüm bu düzenlemelere bakıldığında konkordato ilan eden işletmenin geleceği konusunda bir belirsizlik olduğu görülmektedir. Yani konkordato ön projesinin başarıya ulaşması halinde işletme hayatına devam edecek, başarısızlıkta ticaret hayatından silinecektir. Başka bir deyişle konkordato sürecindeki işletme için süreklilik ilkesi askıda kalmış, hatta ortadan kalkmış gibidir. Zira 3 ayda bir komiserler kurulunun mahkemeye verdiği ve işletmenin projeye göre ilerlemesinin durumunu, iflasa gidip gitmediğini, anlatan bir rapor mevcuttur. Bu raporlarda olumsuz bir duruma işaret edilmesi durumunda mahkeme konkordato kararını kaldırıp, işletmenin iflasına karar verebilmektedir. Bu uygulama göz önüne alındığında işletmenin ömrü her bir rapor sonrası 3 aydır. Hatta komiserler kurulu sürecin herhangi bir anında ön projenin gerçekleşmeyeceğini düşünür veya projeye aykırı uygulamalar görürse bunu bir raporla mahkemeye bildirerek konkordatonun kaldırılmasını isteyebilir.
Bağımsız denetim Finansal tablo ve diğer finansal bilgilerin, finansal raporlama standartlarına uygunluğu ve doğruluğu hususunda, makul güvence sağlayacak yeterli ve uygun bağımsız denetim kanıtlarının elde edilmesi amacıyla, denetim standartlarında öngörülen gerekli bağımsız denetim tekniklerinin uygulanarak defter, kayıt ve belgeler üzerinden denetlenmesi ve değerlendirilerek rapora bağlanması sürecini ifade eder. Değerlendirmenin yapılması ve rapor görüşünün oluşturulmasında süreklilik önemli bir ağırlığa sahiptir.
Finansal tablolar genellikle işletmenin sürekliliği esas alınarak hazırlanır. İşletme bu ilkeyi dikkate alarak finansal tablolarını faaliyetlerin öngörülebilir şekilde devam ettirileceği varsayımı ile hazırlanır. Ancak varsayım tek başına, buna ilişkin kanıtlarla desteklenmeden işletmenin hayatını devam ettirebileceğini göstermez.
1 no.lu “Mali Tabloların Sunuluşu” konulu Türkiye Muhasebe Standardında İşletmenin Sürekliliği konusu paragraf 25 ve 26 da şöyle ifade edilmektedir;
“Yönetim, mali tabloları düzenlerken, işletmenin faaliyetlerini süreklilik içerisinde devam etme yetisini değerlendirir. Yönetimin şirketi tasfiye etme veya ticari faaliyetini sona erdirme niyeti veya mecburiyeti yoksa mali tablolar süreklilik kavramına göre düzenlenir. Yönetim, değerlendirmelerini yaparken işletme faaliyetlerinin sürekliliğine kuşku düşürecek önemli belirsizlikler taşıyan olaylar veya koşulların farkındaysa bu belirsizlikleri açıklar. İşletme, mali tablolarını süreklilik esasına göre hazırlanmaması halinde bu hususu mali tablolarının düzenlenmesi sırasında dayandırdığı temel ve işletmenin süreklilik arz etmeyecek şekilde değerlendirilmesinin nedeni ile birlikte açıklar. İşletmenin sürekliliği kavramının uygunluğu değerlendirilirken yönetim, bununla sınırlı olmamakla birlikte en azından raporlama dönemi sonundan (bilanço tarihinden) sonraki on iki aya ilişkin mevcut bilgileri dikkate alır. Dikkate alınacak hususların derecesi her durumun şartlarına bağlıdır. Eğer işletme faaliyet karlılığı ve mali kaynaklara kolay ulaşma gibi bir geçmişe sahipse, işletmenin sürekliliği kavramının uygunluğu sonucuna ayrıntılı analizlere girilmeden ulaşılır. Aksi takdirde yönetim, işletmenin sürekliliği kavramının uygunluğuna karar verirken, cari dönem ve beklenen karlılık, borç ödeme planları ve yerine koymanın finansmanıyla ilgili potansiyel kaynaklar gibi birçok unsuru dikkate almak zorundadır. Şeklinde ifade edilmektedir.
Yukarıda ifade edildiği gibi hayatı komiserler kurulunun periyodik raporlarına bağlı olan bir işletmede söz konusu standardın gereğini yerine getirmek çok zordur. Standart işletmenin devam etmesi için en azından on iki aylık periyodu (bir nevi) gerekli görürken konkordato sürecindeki işletmenin bunu garanti edebilmesi fiili ve hukuki olarak imkansızdır.
Süreklilik ilkesinin gereğini sağlayamayacak bir işletmenin bağımsız denetimden olumlu görüş alması ise çok zor ve belki de anlamsızdır.
İşletmenin sürekliliği temel bir kriter olarak değerlendirildiğinden finansal tabloların hazırlanmasında dikkate alınması şarttır. Öte yandan bağımsız denetim sürecinde finansal tabloların süreklilik ilkesine göre hazırlanıp hazırlanmadığını değerlendirmek denetçinin görevidir. Bu kritere göre yapılacak değerlendirme denetim raporundaki görüşün oluşmasında önemli bir ağırlık taşır.
570 no.lu Bağımsız Denetim Standardı denetçinin yönetimin finansal tabloları hazırlarken işletmenin sürekliliği esasını kullanıp kullanmadığını sorgulamasını gerekli kılar. Denetçi bu sorgulamayı yaparken yönetimin bu ilkeyi dikkate aldığına dair yeterli ve uygun denetim kanıtı elde etmek zorundadır.
Denetçi işletmenin var olan ticari hayatını tehdit eden ve yaşam ömrünü sınırlayan önemli bir durumun var olup olmamasını değerlendirmelidir. Örneğin işletme kaybederse ödeyemeyeceği veya çok zor durumda kalacağı davaların muhatabı ise veya hammadde temininde yasaklama başladıysa veya endüstriyel olarak üretim zorluğu baş gösterdiyse sürekliliği tehdit eden bir durum var demektir. Denetçi yönetimin finansal tabloları hazırlarken bu konulara dikkat edip etmediğini değerlendirmek zorundadır. Bu gibi durumlar mevcutken yine de işletme süreklilik ilkesine uygun olarak finansal tablo düzenleyebilir. Örneğin mali kaynaklara ulaşma konusunda bir zorluk yaşamıyor, ortaklar ortaya çıkabilecek finansal ihtiyaçları (en azından 12 aylık periyodla) karşılamayı kabul ediyor, hammadde temin yasaklaması geçici ise veya işletme ürettiği mal için piyasada tekel konumunda ise süreklilik ilkesi bir nebze olsun uygulanabilir vaziyette kalır.
Yönetim tüm bu hususları dikkate alarak finansal tablo hazırlamalıdır. Eğer denetçi yönetimin bu konuları yeteri kadar dikkate almadığı kanısına varırsa ilave denetim prosedürleri uygulamak zorundadır. Aynı standart ilave denetim prosedürlerini şöyle sıralamaktadır;
a) Yönetimce işletmenin sürekliliğini devam ettirme kabiliyetine ilişkin bir değerlendirme yapılmamış olması durumunda, yönetimden bu değerlendirmenin yapılmasının talep edilmesi.
(b) -Yönetimin, işletmenin sürekliliği hakkındaki değerlendirmesiyle ilgili gelecekte atacağı adımlara ilişkin planlarının,
-Bu planların uygulanması sonucunda mevcut durumun iyileşme ihtimalinin olup olmadığının ve
-Söz konusu planların, içinde bulunulan şartlar altında uygulanabilir olup olmadığının,
Değerlendirmesini yapmak zorundadır.
Bu hususları da dikkate alan denetçi işletmenin sürekliliğini devam ettirme kabiliyetine ilişkin önemli bir belirsizliğin mevcut olup olmadığı konusunda bir sonuca varmak zorundadır.
Elde edilen denetim kanıtlarına dayanarak denetçi, muhakemesine göre, işletmenin sürekliliğini devam ettirme kabiliyetine ilişkin-tek başına veya toplu olarak-ciddi şüphe oluşturabilecek olay veya şartlarla ilgili önemli bir belirsizliğin mevcut olup olmadığı hakkında bir sonuca varır. Bir belirsizliğin muhtemel etkisinin büyüklüğü ve gerçekleşme ihtimali, denetçinin muhakemesine göre -bu belirsizliğin niteliği ve etkilerine ilişkin-aşağıdaki durumlara yönelik uygun açıklamaları gerektirmesi hâlinde önemli bir belirsizlik söz konusudur.
Finansal tabloların işletmenin sürekliliği esasına göre hazırlanmış olması ancak yönetimin işletmenin sürekliliği esasını kullanmasının denetçinin yargısına göre uygun olmaması durumunda denetçi olumsuz görüş verir.
Finansal tablolardaki önemli belirsizliğe ilişkin yeterli açıklamanın yapılması durumunda denetçi, olumlu görüş verir ve aşağıdaki amaçlarla denetçi raporunda “İşletmenin Sürekliliğiyle İlgili Önemli Belirsizlik” başlığı altında ayrı bir bölüme yer verir.
Finansal tablolarda önemli belirsizliğe ilişkin yeterli açıklamanın yapılmaması hâlinde denetçi :
(a) BDS 705 uyarınca sınırlı olumlu görüş (şartlı görüş) veya olumsuz görüşten uygun olanı verir,
(b) Denetçi raporunun Sınırlı Olumlu (veya Olumsuz) Görüşün Dayanağı bölümünde, işletmenin sürekliliğini devam ettirme kabiliyetine ilişkin ciddi şüphe oluşturabilecek önemli bir belirsizliğin mevcut olduğunu finansal tablolarda bu hususun yeterince açıklanmadığını belirtir.
İşletmenin sürekliliği ilkesine göre hazırlanmayan finansal tablolar için denetçinin olumsuz görüş vereceği tabiidir.
Yukarıda bahsedilen mevzuat düzenlemeleri yapılan değerlendirmeler ışığında konkordato sürecindeki bir işletmenin yöneticilerinin finansal raporları hazırlarken süreklilik ilkesinin uygulanması bakımından konkordato ön projesi ve makul güvence raporunu esas almaktan başka bir çaresi yoktur. Ancak finansal tablo bu temellerle hazırlanmasına karşın işletmenin devamına karar vermek komiserler kurulu ve mahkemenin yetkisindedir. Konkordato sürecindeki işletmenin bağımsız denetimine başlanması sonrası denetçi 570 no.lu BDS gereğince finansal tabloların süreklilik ilkesine uygun hazırlanıp hazırlanmadığını sorgulayacaktır. İşletmenin süreklilik ilkesini uygularken ön proje ve makul güvence raporuna bağlı olarak hareket etmesi denetçiyi aynı standart kapsamında ilave denetim prosedürleri uygulamaya itecektir. Projedeki planların uygulanması durumunda mevcut durumun ne derecede iyileşeceğine dair değerlendirmesi ve mevcut durumda bu planların uygulanması imkanının olup olmadığı denetçi yargısını etkileyecektir. Bu durumların ikisi de meselenin özünde önemli belirsizlik halini içermektedir.
Denetçi önemli belirsizliğe ilişkin açıklamanın (başka bir deyişle projenin) yeterli olduğunu düşünürse olumlu görüş vererek “İşletmenin Sürekliliğiyle İlgili Önemli Belirsizlik” başlığı altında ayrı bir bölüme yer verir şeklindeki standart hükmü bize göre konkordato sürecindeki işletmelerde özellikle ilk yıldan sonra geçersizdir. Zira hem finansal tabloların hazırlanması sırasındaki yönetimin tutumu hem de denetçinin ilave denetim prosedürleri uygularken dikkate alacağı veriler değişmiştir. Denetçinin elinde artık projenin gerçekleşme seviyeleri de mevcuttur. Eğer denetçi (yönetimin açıklamaları, komiserler ve mahkemenin değerlendirmesinden bağımsız olarak) projenin gerçekleşme seviyelerini yeterli bulmuyorsa projeye dayalı açıklamaları bir kenara bırakarak işletmenin gelecekle ilgili önemli belirsizliğini dayanak göstererek sınırlı olumlu görüş veya olumsuz görüşten uygun olanı vermelidir. Ancak bu şekilde ilgi grupları doğru bilgilendirilmiş olacaktır. Büyük bir sorun bu aşamada karşımıza çıkmaktadır. Esasen komiserler kurulu da denetçinin yaptığının bir benzeri denetim yapmakta, hem projeye göre gerçekleşme seviyelerini dikkate almakta hem de işletmenin sürekliliğine ilişkin değerlendirmeler yapmaktadır. Peki komiserler kurulu raporlarında işletmenin görünen gelecekte iflas etmeyeceğini ifade edip sürecin devamını istediği dönemde bağımsız denetçi işletme hakkında olumsuz görüş içeren rapor verirse ne yapılacaktır? Elbette bunun tersi de mümkündür. Yani denetçi olumlu rapor vermişken komiserler kurulu konkordato sürecinin sona ermesini isteyebilecektir. İflasın başladığı bu durumda denetçi yargısının eksik inceleme ile oluşturulduğunu söyleyebilir miyiz? Ya da iflası istenen işletme bağımsız denetim raporuna dayanarak bu karara itiraz edebilir mi?
Ülkemizde bağımsız denetim çok az denetçi veya denetim işletmesi tarafından dört başı mamur yapıldığından, denetimlerde yapılan yanlışların veya eksiklerin ortaya çıkması şimdilik pek mümkün değildir. Bu yanlışlara ilişkin yaptırım da pek az uygulanmaktadır. Böyle bir durumda komiser raporuna dayanarak iflası başlatılmış işletmeye olumlu görüş veren denetçinin sorumlu tutulması pek olası değildir. Olumlu görüş içeren bağımsız denetim raporuyla mahkemeye başvurup konkordatonun devamını isteyen işletmeye mahkeme red cevabı verecektir. Çünkü konkordato sürecinin devamında bağımsız denetimin hiçbir önemi yoktur. Tam bu noktada geçici mühlet kararının verildiği ilk anda bağımsız denetçinin makul güvence raporunu dikkate alıp, sürecin sonlandırılmasında bağımsız denetçinin hiçbir önemi olmamasının da sorgulanması gerekir.
Öte yandan hakkında olumsuz görüş verilmiş işletmenin komiser raporuna göre konkordato sürecine devam etmesinde de bağımsız denetçinin sorgulanması çok zordur. Burada daha zor olan bağımsız denetim raporunda olumsuz görüş bulunan işletmenin yönetim kurulu düştüğüne göre konkordato sürecinde yeni bir başlangıç mı yapılmalıdır? Komiserler bunu nasıl değerlendirip raporlarına konu edecekler?
Borçlarını, vadesi geldiği hâlde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlu, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflâstan kurtulmak için talep edilen konkordato sürecinde, hazırlanan finansal tabloların muhasebe standartlarına uygunluğunun denetlendiği bağımsız denetime tabi olan işletmelerde işletmenin sürekliliği ilkesinin uygulanıp uygulanmadığının değerlendirilmesinde bir çok açıdan zorlukla karşılaşılmaktadır.
Bunun en net görünümlerinden biri komiserler kurulu ve bağımsız denetçinin süreklilik ilkesinin uygulanması açısından birbirinden farklı sonuçlara ulaşmasında ortaya çıkmaktadır.
Çalışmanın ilgili bölümlerinde değerlendirildiği üzere bu durum pek çok soruyu da beraberinde getirmektedir. Ancak sürecin bir bütün olarak değerlendirilmesinde konkordato sürecinde askıda olan süreklilik ilkesinin değerlendirilmesinde ve sonuç oluşturmasında komiserler kurulu raporunun bağımsız denetim raporundan çok daha büyük bir ağırlığa sahip olduğu görülmektedir.
Böyle bir durumda konkordato sürecindeki işletmelerde bağımsız denetim yapmanın/yaptırmanın anlamı olup olmadığı da tartışmalıdır.
21.04.2020
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> YIL SONU KAMPANYASI: Muhasebecilere Özel Web Sitesi 1.249 TL yerine 999 TL + KDV
Ayrıntılar için tıklayın.
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.