YAZARLARIMIZ
Nesimi Yaşar
Yeminli Mali Müşavir
E. Maliye Başmüfettişi
nesimiyasara@gmail.com



TÜRMOB’un Kararı Neden Yanlış?

TÜRMOB’UN ELEŞTİRİLEN YAZISI (VEYA KARARI)

Geçtiğimiz günlerde TÜRMOB, YMM ve SMMM Odalarına bir Yazı gönderdi.

Yazı’nın tarihi 02.07.2024, sayısı da 7052.

Bu Yazı hakkında daha önce (04.07.2024 tarihinde) bir eleştirel Yazı yazıp, bu platformda yayınlamıştım.

Ancak, bazı meslek mensuplarının Yazımı anlamadıklarını görmem üzerine, konu hakkında bu ikinci Yazı’yı kaleme almış bulunmaktayım.

TÜRMOB’un Yazısı (Kararı)’nın bir örneği aşağıya eklenmiştir.

TÜRMOB’un YMM ve SMMM Odalarına gönderdiği Yazı’da aşağıdaki ifadeler yer almaktadır:  

“Bir meslek mensubunun birden fazla ofisinin olamayacağına,

Bir meslek mensubunun çalışmalarını sürdürdüğü bireysel büro faaliyeti var ise bu meslek mensubunun aynı zamanda bir SMMM ya da YMM şirketi kurarak bu şirkette de yetki kullanmasının mümkün olmadığına,

Aynı şekilde, bir mesleki şirkette yetki kullanan meslek mensuplarının da başka bir şirkette ya da açacakları yeni büroda yetki kullanmalarının mümkün olmadığına,

Birlik Yönetim Kurulunun 22/01/2019 tarihli ve 67 sayılı kararı uyarınca yukarıdaki ilkelere aykırı olarak açılmış şirket/ofislerin işbu kararın ihdasını müteakip 1 yıllık süre içerisinde faaliyetlerini sonlandırmalarının gerektiğine,

Bağımsız denetim mevzuatının zorunlu kılması nedeniyle, meslek mensuplarının kendi bireysel faaliyetlerinin ya da şirket yetkililerinin yanı sıra sadece bağımsız denetim amacıyla kurulmuş bir şirkette de yetki kullanabileceklerine,

Birlik Yönetim Kurulu’nun 04/04/2024 tarihli ve 59 sayılı karı ile karar verilmiştir.

Bilgilerinizi ve konu hakkında meslek mensuplarının bilgilendirilmesi ile yukarıda belirtilen karar gereklerinin yerine getirilmesi hususunda gereğini rica ederim.”

TÜRMOB’UN KARARI NEDEN YANLIŞ

TÜRMOB’UN bu Yazısı’nın (veya Kararı)’nın neden yanlış olduğuna dair görüşlerimizi gerçek hayattan birkaç örnek ile aktaracağım.

Hemen belirtmeliyim ki; TÜRMOB’un Odalara gönderdiği bu Yazı (Karar) 24 Temmuz 2024 itibariyle henüz meslek mensuplarına tebliğ edilmemiştir.

Bu da, Odaların bu Karar’ın yerinde bulmadıkları kanaatinde oldukları izlenimi yaratıyor.

YMM VEYA SMMM ŞİRKETİ ORTAĞI İKEN, AYNI ZAMANDA BİREYSEL OFİSİ (MÜKELLEFİYETİ) OLMA DURUMU

Öncelikle; büyük YMM (veya SMMM) Şirketlerinin bünyesinde birçok meslek mensubu mesleğini icra etmektedir.

Bu meslek mensupları fiilen bu şirketlerde ortak olarak çalışmakla birlikte, aynı zamanda kendi bireysel serbest meslek faaliyetleri (mükellefiyetleri) de bulunmakta ve bu mükellefiyetleri vasıtasıyla, ortak oldukları şirketlere serbest meslek makbuzu kesebilmektedirler.

Bu şekilde, ortağı oldukları şirketlerden, kendilerine düşen şahsi gelirlerini çekebilmektedirler.

Birçok meslek mensubunun bir araya gelerek şirketleşmesinin sayısız avantajı bulunmaktadır.

Malum; birlikten kuvvet doğar, uzmanlaşma olur, bir arada olmak gider-maliyet avantajı oluşturur ve bireysel olarak finanse edilemeyecek bazı maliyetler de (uzman eleman çalıştırılması, teknolojik yazılım-aletler alınabilmesi vs.) rahatlıkla karşılanabilir.

Öte taraftan meslek mensubunun bir şirket bünyesinde ortak olarak çalışmasını devam ettirirken, aynı zamanda ortağı olduğu şirkete getirmek istemeyeceği, kendisine ait bazı özel müşterilerine de bireysel mükellefiyeti altında hizmet vermesi de mümkündür.

Bu uygulamanın ikinci bir versiyonu da; meslek mensubu müşterilerin tamamı ile kendi bireysel mükellefiyeti üzerinden sözleşme yapılmakta, öte taraftan ortağı olduğu YMM veya SMMM şirketi meslek mensubunun kendisine fatura düzenlemekte ve bu suretle meslek mensubunun gelirinin bir kısmı YMM veya SMMM şirketine aktarılabilmekte.

Bu nitelikte çalışan yüzlerce meslek mensubu bulunmaktadır.

Meslek mensuplarının bu şekilde bireysel + şirket ortağı olma imkânının elinden alınması; kurumsal birçok şirketin veya bireysel ofisin kapanmasına yol açacaktır ki, bu da uzun yıllardır devam eden, oturmuş ve gayet güzel, sorunsuz yürüyen sistemin bozulmasına neden olacaktır. Bu da meslek mensubunun işini ve hayatını kolaylaştırmayacak, zorlaştıracaktır.

Kurumsallaşma ve uzmanlaşma ortadan kalkacak, meslek mensubunun ortağı olduğu YMM veya SMMM şirketinden pay alması zorlaşacak veya imkânsız hale gelecek, bu sefer de kanunu dolanma yolları arayışı aşamasına geçilecektir.

Konunun vergilendirilme boyutu işbu Yazımızın konusunun dışındadır. Mevcut sistemde zaten vergi kayıp kaçağı zaten söz konusu olmamaktadır.

BİRDEN FAZLA ŞİRKETE ORTAK OLMA DURUMU

Bazı durumlarda meslek mensupları farklı ortaklıklar yaparak birden fazla YMM veya SMMM şirketi kurmaktadırlar.

Böyle yapılmasının nedeni; bu şirketlerdeki ortaklık yapısı, hisse oranları, müşteri portföyü, hizmet alanları, personel kompozisyonu, ofis maliyetleri vs. tamamen farklı olabilmektedir.

Örneğin; İstanbul Anadolu Yakasındaki bir YMM Şirketindeki hissesi % 30 olan bir meslek mensubunun oradaki müşterilerinin sayısı/niteliği ve katlandığı maliyetleri vs. diğer tüm unsurlar farklı olabilmekte, aynı zamanda İstanbul Avrupa Yakasındaki bir başka YMM Şirketindeki hissesi % 60 ve müşteri portföyü ve çalışma alanları farklı olabilmekte.

Birinci Şirketinde sadece denetim danışmanlık yaparken, ikinci şirketinde KDV iadesi işleri yapabilmektedir. Diğer taraftan hisse oranları, gelirleri ve maliyetleri farklı olduğu için, kâr payı da farklı olabilmektedir.

Bizim düşünce yapımıza göre tek bir müşteri için bile bir YMM veya SMMM Şirketi kurulabilir.

Bunun da kanunen, hukuken bir sakıncası yoktur.

Bir büyük müşteri (diyelim ki, Türkiye’nin ilk 100 firmasından biri) “sadece benim için bir YMM (veya SMMM) Şirketi kuracaksın, faturaların sadece bana gelecek, bu şirketinden başkalarına fatura düzenlemeyeceksin, tek müşterin ben olacağım ve girdilerini de kontrol edeceğim” derse buna meslek mensubunun “hayır, yapamam” demesi mümkün mü?

Herkesin malumu olduğu üzere, “müteselsil sorumluluk” mevzusu hepimizin (bu arada müşterilerimizin de) sorunu olduğu için bu tür talepleri makul ve mantıklı kabul etmemiz gerekir.

Öte taraftan; bir meslek mensubunun birden fazla Şirketinin olması (her birinde hisse oranı farklı da olabilir, aynı da olabilir, yüzde 100 de olabilir) halinde bu Şirketlerden elde ettiği kazancı bireysel olarak çekebilmesi için bireysel mükellefiyet (ofis) de tesis edebilir.

Bireysel mükellefiyetten, ortağı olduğu şirkete serbest meslek makbuzu kesebilir.

Açtığı bireysel mükellefiyetten (ofisten) de ayrıca (ilave) başka müşterilerine de hizmet verebilir.

Bütün bunlar, “çalışma hürriyeti” kapsamında düşünülmelidir.

Unutulmamalı ki; her hangi bir konuda, o konu ile ilgili en küçük bir yasak getirildiğinde bile,              
- bu yasağın gerekli olup olmadığı,                                                                                                        
- kapsamı, şartları, yasağın istisnaları,                                                                                       
- hak kaybı yaratıp yaratmadığı,                                                                                                 
- oluşan mağduriyetler,                                                                                                                   
- yasağın denetlenmesi vs. vs. birçok açıdan hukuki ve mesleki tartışmaları, ihtilafları ve emek, zaman kaybını da beraberinde getirmektedir.

Prensip olarak gerçekten zorunlu olmadıkça, her türlü yasağa (ve istisnaya) karşı olmalıyız.

Konuyu dağıtmak istemem ama, vergi istisnaları da aynı bu şekildedir. İstisna demek zaman ve emek maliyeti ve sorun demektir.

Hiçbir zaman unutmayalım ki; getirilecek en basit ve en iyi niyetli bir yasak (veya istisna) dahi, gerçek hayatta ortaya çıkan binlerce olayın hiçbir zaman tamamına kapsayamayacağı (karşılayamayacağı) için, sürekli bir tartışma, izah ve ihtilaf konusu olarak ilgilileri meşgul edecektir.

O yüzden yasaklamadan ziyade serbestlik esas alınmalıdır.

Ancak, her serbestlik de tabi ki (her olay için münferit olmak üzere) uygulamada istismar, suistimal vs. olup olmadığı yönünden genel hukuk ilkeleri yönünden irdelenebilmeli, denetlenmeli.

MEVZUAT

Hemen belirtelim ki; TÜRMOB’un yürürlüğe koymak istediği uygulama, Anayasa’ya aykırıdır.

Anayasamızın 48’nci maddesine göre; Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir.

Devlet, özel teşebbüslerin milli ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alır.”

49’ncu maddesine göre de; “Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir.

Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır.”

Yaptığımız incelemede, TÜRMOB Yazı ve Karar’ının kaynağını, SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİR VE YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLERİN ÇALIŞMA USUL VE ESASLAR HAKKINDA YÖNETMELİK (R.G.: 03.01.1990 – 20391) oluşturmaktadır.

Devam etmeden önce küçük bir not eklemek istiyorum. Söz konusu Yönetmelik ve maddesi 34 yıl önceki bir düzenlemedir. Herkesin bildiği üzere ne meslek, ne ekonomi, ne Maliye, ne de Türkiye 34 yıl önceki gibidir. Köprülerin altından çok sular akmıştır. Buna rağmen 34 yıl önceki zihniyet halen yerinde durmakta ve TÜRMOB da bu zihniyetin devamını arzulamaktadır.

Bu Yönetmelik’in 14’ncü maddesinde aşağıdaki ifadeler yer almaktadır. “Bir meslek mensubunun birden fazla bürosu olamaz. Birlikte çalışan meslek mensupları da ayrı büro edinemezler.”

“Meslek mensuplarının Türk Ticaret Kanununa göre bir meslek şirketi kurmaları hâlinde, şirket, kayıtlı olduğu odanın bulunduğu ilin sınırları içinde şube ve irtibat bürosu açamaz. Bir şirketin bir başka ilde şube açabilmesi, o ildeki ilgili meslek odasının çalışanlar listesine kayıtlı, şirketi temsil ve ilzama yetkili bir ortak görevlendirmesi hâlinde mümkündür.”

Hemen belirtelim ki; söz konusu Yönetmelik’in konulması ve değiştirilme yetkisi (Maliye Bakanlığı’nın görüşü alınmak şartıyla) TÜRMOB’dadır (3568 s. Kanun m. 50).

Tabii uygulamada bu yetkiyi TÜRMOB mu kullanıyor, yoksa Maliye Bakanlığı mı kullanıyor bilmiyoruz. Ama sonuç ne olursa olsun, Yönetmelik’in değiştirilmesi de zor bir şey değildir herhalde. Yeter ki, istensin. TÜRMOB da mesleğin önünü açmak ve gerçekten kurumsallaşmayı desteklemek istiyorsa onbinlerce üyesi olan bir kurum olarak bu Yönetmeliği çok rahatlıkla değiştirebilir (veya değiştirtebilir).

Şunu belirtmek istiyoruz ki; mevcut haliyle Yönetmelik ve TÜRMOB’un uygulanmasını istediği ÇALIŞMA USUL VE ESASLARI, mesleğin ileri değil geri gitmesine ve körelmesine yol açacaktır.

Birden fazla ofis açamama, birden fazla mesleki şirket kuramama, yukarıda belirttiğimiz gibi kurumsallaşmaya ket vuracaktır, mesleki uzmanlaşmayı, profesyonelleşmeyi engelleyecektir.

KANUN, YÖNETMELİK’TEN DAHA ÖZGÜRLÜKÇÜ

3568 sayılı Kanun’da, Yönetmelik’teki veya TÜRMOB Kararı’ndaki gibi bir yasaklama bulunmamaktadır.

Tam tersine; 3568 sayılı Kanun, daha özgürlükçü bir anlayışa sahip olup, meslek mensubunun gelişimi ve ilerlemesini hedeflemektedir.

Nitekim Kanun’un “Odalar, Nitelikleri ve Faaliyet Sınırı” başlıklı 14’ncü maddesinde;  “Serbest muhasebeci malî müşavirler ve yeminli malî müşavirler odaları, bu Kanunda yazılı esaslar uyarınca meslek mensuplarının ihtiyaçlarını karşılamak, meslekî faaliyetlerini kolaylaştırmak, bu mesleklerin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleriyle ve iş sahipleri ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlakını korumak maksadıyla kurulan, tüzelkişiliğe sahip, kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarıdır.” denilmektedir.

Yani Odaların görevi; meslekî faaliyetleri kolaylaştırmak ve meslek mensuplarının ihtiyaçlarını karşılamak olmalıdır, zorlaştırmak veya zora sokmak değil!

3568 sayılı Kanun’un “Yasaklar” başlıklı 45’nci maddesinde de, Yönetmelik veya TÜRMOB Kararı’na imkân veren bir hüküm bulunmamaktadır. Kanunun genelinde ve bu maddesinde çok sınırlı sayıda YASAK mevcuttur.

“Birden çok meslek mensubu çalışmalarını; serbest muhasebeci malî müşavirlik veya yeminli malî müşavirlik ortaklık bürosu veya şirket şeklinde birleştirebilirler. Bu bürolarda yapılan faaliyetler ticarî faaliyet sayılmaz. Şirket şeklinde çalışılması halinde, yapılan işlerden doğacak cezaî sorumluluk işi yapan meslek mensubuna aittir.

Meslek mensupları, iş elde etmek için reklâm sayılabilecek faaliyetlerde bulunamazlar. Tabela veya basılı kâğıtlarında ruhsatname ile belirlenen mesleki unvanları dışında başka sıfat kullanamazlar.”

Özetle; TÜRMOB’un yürürlüğe koymak istediği uygulama;

- Anayasanın çalışma hürriyetine aykırılığı yönünden,

- Yönetmeliğin, 3568 sayılı Kanun’un mantığına, lafzına, ruhuna ve gayesine aykırılığı yönünden,

- Ayrıca; 1990’dan (Yönetmeliğin yürürlüğe giriş tarihi) bu yana, yani 34 yıldır artık kanıksanmış ve izin verilmiş bir uygulamayı (tam da insanlar bir düzen kurmuş iken) yok etmeye çalışma yönlerinden,

adli merciler nezdinde hukuki ihtilaflara yol açacaktır.  

Hukuki ihtilaf demek de davanın tarafları yönünden, zaman kaybı, maddi ve manevi yıpranma demektir.

TÜRMOB’UN MANTIĞI

Ben, TÜRMOB’un kaygısını ve mantığını anlıyorum.

Şöyle ki; küçük olsun bizim olsun, küçük bir ofiste,  tek bir ofiste, bir bilgisayarla (veya daktiloyla!) arkadaşlar bişeyler yapsınlar, rızklarını çıkarsınlar, uzmanlaşma vs. çok da önemli değil.

Aslında 34 yıl önce bu mantık yanlış değildi, toplumun da meslek mensubunun kendisi de, işverenler de böyle düşünüyordu.

Büyük, ciddi, uzmanlaşmış insanlar yerine, binlerce mini mini ofisler olsun vs. vs.

Meslek mensubunu “esnaf” görme, kendi yağında kavrulan, kalender meşrepli, mülayim, kaderine razı, gelişme ve büyüme hedefi olmayan bir meslek grubu gibi görülürdü meslek (34 yıl önce).

Ama bu mantık bugün doğru değildir, bu mantık (uzmanlaşmanın, mevzuatın ve uygulamaların artık kılı kırk yardığı bir dönemde) meslek mensubunu köreltir, bilgisizleştirir, yalnızlaştırır, güçsüzleştirir ve sürekli birilerine emeğini satan, işi başından aşkın birine dönüştürür.

Gerçek, güçlü, kudretli, bilgili, birleşmiş, uzmanlaşmış, sözü dinlenen, Avrupa’da olduğu gibi kendisiyle görüşmek için randevu talep edilen bir meslek mensubu TÜRMOB’un istediği yoldan çıkmaz.

Hangisini istiyoruz?

Gelecek yüzyılın bilgili, güçlü, kudretli meslek mensubunu mu, geçmiş yüzyılın zayıf, sinmiş, ezilen, asgarinin de asgarisi fiyatlara çalışan, sömürülen meslek mensubunu mu?

34 YIL BOYUNCA GÖZ YUMULAN, YOL VERİLEN UYGULAMA

Şunu da özellikle belirtmek isterim ki; TÜRMOB’un kaldırılmasını istediği husus, 34 yıldır uygulanmaktadır. Birlik tarafından 34 yıl boyunca hiçbir meslek mensubuna sorun çıkartılmamıştır. Uygulamada da Birlik ve Odalar (ve Maliye tarafından) artık zımnen kabul edilmiştir. 34 yıl sonra birden bire böyle bir Karar alınması da doğrusu anlaşılamamıştır.

Ayrıca TÜRMOB’un Kararı’ndan ne gibi bir fayda beklenilmektedir? Veya bir başka deyişle, mevcut uygulama ne gibi telafisi güç zararlar doğurmuştur, hangi meslek grupları bundan zarar görmüştür, bu da bilinmemektedir. Hazır, yürüyen bir sistemi (insanların kendi kendilerine oluşturdukları bir mesleki birliktelik, kollektivizm ve tekniği) ortadan kaldırmanın mantıklı bir gerekçesini göremiyoruz.

MESLEK MENSUBU YALNIZ VE SAHİPSİZ!

Soruyorum!

Kaç meslek mensubu Enflasyon Düzeltmesi için ilave ücret alabildi?

Cevap: Sıfıra yakın!

Neden?

Çünkü yalnız, sahipsiz, tek başına, binlerce alternatifi bulunduğu ve kurumsallaşamadığı için olabilir mi?

Haklarını arayacak sendika veya meslek örgütü olmadığı için olabilir mi?

Meslek mensubunu ücret ve hakları konusunda teşvik edecek, motive edecek hatta biraz da zorlayacak, arkasında duracak meslek örgütü var mı?

HAKSIZ REKABET VE İSTİSMAR

Bir not da haksız rekabet ve mesleki istismar meselesi için söyleyim: bizim meslek kadar kendisini haksız rekabet yapıyor izlenimi veren başka bir meslek görmedim.

Bazı noterlerin yıllık yevmiye sayısı 5 bin, bazılarının 50 bin!

Bazı doktorlar yılda 50 ameliyat yapıyor, bazıları yılda 500!

Ama ben hiçbir noterin veya doktorun “haksız rekabet” ithamıyla karşı karşıya kaldığını görmedim.

Ben; hiçbir noter, doktor, avukat veya mühendisten haksız rekabet ile ilgili seminerler veya sempozyumlar yaptıklarını duymadım.

Kamuoyuna, sanki bizim meslekte inanılmaz derecede haksız rekabet yapılan bir meslek olduğu izlenimi veren, özel bir gayret içerisindeymişiz gibi geliyor.

Birisi birisinin işini kanun – hukuk dışı yollardan hile veya desise ile almış ise zaten bunların ceza ve müeyyideleri illa ki bir kanunun bir maddesinde vardır (bizde ararsan her konu ile ilgili bir kanun bulunabilir!).

İşini gereği gibi yerine getirmeyen meslek mensubu da zaten bir süre sonra işini ve müşterisini kaybeder.

Bunun dışında bu konuları gereksiz yere gündemde tutmak ve bu haksız rekabet mevzusunu köpürtmek gerçekten, samimiyetle söylüyorum mesleği ve mensuplarını yıpratıyor. Yani çalışanlar bir süre sonra kendinden şüphe etmeye başlıyorlar.

Ha, gerçekten bu etkinliklerden (seminer, sempozyum) bir sonuç da çıkıyor mu veya ne kadar efektif bir sonuç çıkıyor, atılan taş (organizasyonlar vs.) değiyor mu onu da bilmiyorum!

TÜRMOB, bugünkü Yazımızın konusu olan bu uygulamayı, haksız rekabeti önlemek veya kötü niyetlileri engellemek için çıkartıyor (veya istiyor) desek, niyeti bozuk insan ne yapar yapar, yine her şeyi yapar. Sonuçta samimiyetle ve resmiyetle iş yapanlar, işlerini kaybetmekle kalakalır sadece!

Kesin olarak söyleyim ki; bilebildiğim ve yukarıda aktardığım örneklerin hiçbiri, mesleki istismar, haksız rekabet veya kötü niyetli amaçlara yönelik değildir.

TÜRMOB uygulaması yürürlüğe girerse, her şeyi açık ve aleni, bildirim ve beyanları belli meslek mensuplarını hazır gözetim ve denetim altında tutma imkânı varken yasaklamak suretiyle onları da avucumuzdan kaçırabiliriz.

Şahsi kanaatime göre; haksız rekabetin ve mesleki istismarın esas kaynağı, meslek mensubu değil (tek tük çürük elmaları saymıyorum tabi ki), ülkenin ve ekonominin ihtiyacının çok çok üstünde kişiye ruhsat verilmesidir. Bu suretle inanılmaz ve kıyasıya bir yıkıcı bir rekabet ortamı yaratıldığını sanırım herkes kabul eder. Örneğin, bizim mesleğe benzeyen Noterlerde böyle inanılmaz ve kıyasıya yıkıcı bir rekabet var mı? Yok, çünkü sayıları mahdut!

Netice itibariyle; faydadan çok zarar getirecek ve tarafların başını ağrıtacak olan, Yazımızın başında belirttiğimiz TÜRMOB Yazısı’nın (Kararı’nın) tekrar gözden geçirilmesini ve uygulamaya konulmadan iptal edilmesini, meslek mensuplarına tebliğ edilmemesini öneriyorum.

En doğru ve mantıklı yol bu olur.

25.07.2024

Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM