Kamuoyuna ve medyaya yansıyan haberlerde Hazine ve Maliye Bakanlığının yeni bir vergi paketi üzerine çalıştığı görülmektedir. Bu yeni vergi paketinin Temmuz ayı gibi kamuoyuna açıklanabileceği konuşulmakta olup yeni düzenlemeler üzerine bir takım değerlendirmelerimiz aşağıdaki gibidir:
2024 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’na ekli söz konusu listede çeşitli vergi kanunları ile özel kanunlarda yer alan 600 civarında vergi muafiyeti ve istisnası bulunmaktadır. 2024 yılında vergi muafiyet ve istisnalarından dolayı alınmasından vazgeçilen vergi geliri tutarı 2.2 trilyon TL olarak tahmin edilmekte olup en çok payı gelir vergisi ve kurumlar vergisi istisnaları oluşturmaktadır. Kurumlar vergisi kanununda herkesin malumu üzerine bir çok indirim ve istisnalar bulunmakta olup Bakanlıkça indirim istisnalar yani vergi harcaması yoluyla vazgeçilen vergi tutarının 650 milyar TL civarında olduğu değerlendirilmektedir. Gelir İdaresi Başkanlığınca yayınlanan 2023 Vergi Harcamaları Raporu’nda tahakkuk eden kurumlar vergisinin yüzde 56,8’inden indirim ve istisnalar yoluyla vazgeçildiği belirtilmektedir. Bu kapsamda kurumlar vergisi kanununda yer alan indirim ve istisnaların gözden geçirileceği ve bir kısmının kaldırılabileceği konuşulmaktadır.
Şu anki cari mevzuata göre bir takvim yılı içerisinde elde edilen konut kira gelirleri, izleyen yılın Mart ayı içerisinde verilecek olan yıllık gelir vergisi beyannamesi ile beyan ediliyor. Elde edilen konut kira gelirlerinin belli bir tutarı (2024 yılı için 33 bin TL’si) ise gelir vergisinden istisna bulunuyor. 2024 yılında elde edilen konut kira gelirleri 33 bin TL’yi aşmıyorsa beyan edilme zorunluluğu bulunmuyor.
Bu istisna aslında yıllardır var olan bir düzenleme. Amacı konut sahiplenme oranının artırılması ve konut yatırımcılığının özendirilmesi ve kira gelirlerinin belli bir kısmından vergi alınmamasıdır. Yazılı ve görsel medyada, bu istisnanın kaldırılacağı şeklinde haberler yer almaktadır. Bu istisnanın kaldırılması ile birden fazla evden kira geliri elde edenle tek bir evden aldığı kira geliriyle geçimini sağlayan insanlar aynı tutulması ve her ikisinin de aynı vergilendirilmesi olası. Ayrıca kira gelirinden ödenecek gelir vergisi kiralara yansıtılarak enflasyon üzerinde artırıcı bir baskı oluşturabilir. Diğer yandan mevcut yüksek faiz politikasında zaten 1 yıldır çok durgun olan inşaat piyasasında yatırım ve kira geliri amaçlı konut edinme iştahını da azaltacağı için piyasa üzerinde daha da daraltıcı bir etkisi olabilir.
Mevcut düzenleme de gayrimenkullerin iktisap tarihinden başlayarak 5 yıl içerisinde elden çıkarılmasından doğan kazançlar değer artışı kazancı olarak gelir vergisine tabi bulunuyor. Ancak, gayrimenkullerin 5 yıllık süre geçtikten sonra elden çıkarılması durumunda elde edilen kazanç ise, tutarı ne olursa olsun gelir vergisine yani değer artış kazancına tabi tutulmuyor. Yine, kamuoyuna yansıyan haberlerde bu düzenlemenin yürürlükten kaldırılacağı belirtiliyor.
Bu düzenlemenin yasalaşması halinde, iktisap edilecek taşınmazların satışında 5 yıllık süre yürürlükten kaldırılmış olacak ve bir gayrimenkul alındıktan sonra 10 yıl, 20 yıl geçtikten sonra da satılsa, söz konusu satıştan elde edilecek kazançlar % 15 – %40 (tutara göre artan oranlı tarife) aralığında gelir vergisine tabi olacak.
Burada önemli bir husus var ki eğer bu şekilde bir yasanın çıkması durumunda kanunun yayım tarihinden önce iktisap edilmiş bir gayrimenkulün satılması durumunda vatandaşların çok ciddi bir vergiyle karşı karşıya kalma ihtimali var. Kanunların geriye yürümeme prensibi gereği eğer yasalaşacaksa yayım tarihinden sonra alınan gayrimenkuller için geçerli olmalı kanaatindeyiz. En azından yatırım değil oturma amacıyla tek konuta sahip olan vatandaşların konutu yenileme ve yine tek bir evde oturma amacıyla satması durumunda kapsam dışında bırakılması gerektiği kanaatindeyiz.
Maliye Bakanlığının bu çalışma ile her ne kadar konut satış kazançlarını da etkilese de özellikle arsa ve arazilerde imar değişikliği sonucu oluşan değer artışı üzerinden vergi almayı amaçladığı anlaşılıyor. Bu değer artışı üzerinden vergi alınması hakkaniyetli bir yaklaşım olmakla beraber piyasada gayrimenkul yatırımlarını azaltmayacak, emlak piyasasını daha da zora sokmayacak ölçüde sınırlı bir vergi alınmasının daha doğru olacağı kanaatindeyiz. Artan oranlı gelir vergisinden %40’lara çıkması çok muhtemel olan bir değer artış kazanç vergi diliminin, sabit ve düşük oranlı tutularak uygulanmasının daha doğru olacağını düşünüyoruz.
Gayrimenkullerin tapu devirlerinin emlak vergisi değeri üzerinden yapılması, ciddi vergi ve tapu harcı kayıplarına neden olduğu yıllardır herkesin malumu.
Bu konunun çözümü için yıllardır önerilerde bulunulmakta olup hepsinin de haklı tarafları bulunmaktadır. Özellikle tapu devirlerinin gerçek bedel üzerinden yapılması gerektiği kanunlarımızda da yer almaktadır.
Gündemdeki teklif ile, tapu devirleri için tüm satışlarda ekspertiz raporu aranılması uygulamasına geçilmesi ile ilgili düzenleme yapılması öngörülüyor. Gerek kayıt dışılığı gerekse haksız rekabeti önleme açısından doğru bir uygulama olup bir iki hususa dikkat çekmek gerekir. Birincisi mevcut tapu harcı oranları alıcı ve satıcıya %2 olmak üzeri işlem üzerinden %4 şeklindedir. Bu oranların düşürülmesi kayıt dışılığı önlemeyi ve vergiye uyumu kendiliğinden kolaylaştıracaktır. Daha önce yapılan indirimli KDV oranları uygulamasında da gözüktü ki vergi oranları düşürüldüğünde vergi tahakkuk ve tahsilatı artabilmektedir. Diğer bir husus da bütün tapu işlemlerinde ekspertiz raporu şartı getirildiğinde piyasada mevcut gayrimenkul değerleme uzmanı sayısının yetersiz kalabileceği ve tapu işlemlerinde ciddi aksaklıklar yaşanabileceği kanaatindeyiz. Bu hususunda gözden geçirilmesinde fayda bulunmaktadır.
Ayrıca yine kamuoyuna yansıyan haberlerde birden fazla konut, dükkan, arsası olanlarda birden sonraki taşınmaz alımlarında daha yüksek oranlarda tapu harcı ve emlak vergisi uygulanması (2-3 kat) yönünde haberler bulunmakta olup bunun uygulanmasının ciddi problemler getireceği kanaatindeyiz. Şöyle ki taşınmazlar faklı illerde ise emlak vergileri farklı olmakta ayrıca hangi taşınmazın birinci sayılacağı, hisseli tapuların ne olacağı vs. sorular ciddi karmaşaya neden olabilir.
Medyaya yansıyan haberlerde Vergi Usul Kanununda yer alan usulsüzlük cezalarının artırılacağı konuşulmakta olup düşük meblağlarda kalan bu tutarlarının artırılmasının bütçe disiplini için faydalı olacağı kanaatindeyiz.
Ayrıca bazı serbest meslek erbaplarının (doktor, avukat, mimar vs) ödedikleri gelir vergisi tutarlarının kazançları ile uyumsuz olduğundan bu meslek mensuplarına peşin vergi düzenlemesi geleceği ve ödenen verginin yıl sonunda mahsuplaşacağı, ödediği verginin altında bir verginin yıl sonunda beyan edilmesi durumunda mükelleflerin incelemeye alınacağı konuşulmaktadır. Zaten geçici vergi uygulaması ile yıl içinde 3 er aylık dönemlerde peşin vergi alınmakta olup iki farklı peşin vergi uygulaması mükellefler ve mali müşavirler boyutunda bir uygulama karmaşasına yol açabilir.
Kamuoyunda kurumlar vergisi mükellefi şirketler içinde asgari bir kurumlar vergisi getirilmesi (%15 gibi) konuşulmaktadır. Bu konuda bazı kaynaklar çok uluslu şirketler için getirileceğini bazı kaynaklarda bütün kurumlar vergisi mükellefleri için getirileceğini söylemektedir. Şayet tüm kurumlar vergisi mükellefleri için gelmesi durumunda aşağıda bahsettiğimiz sıkıntılar oluşacaktır.
Mevcut mevzuatta kurumlar vergisi mükellefleri %25, ihracat kazançları ise %20 üzerinden vergilendirilmektedir. Şirketler özellikle GES yatırımlarında, makine teçhizat alımlarında veya bina yatırımlarında yatırım teşvik belgesi almakta olup bu yatırımlarının bir kısmı devletin kurumlar vergisinin bir kısmından vazgeçmesi yoluyla yatırıma katkı tutarı ölçeğinde finanse edilmektedir. Bu düzenlemeye indirimli kurumlar vergisi uygulaması diyoruz. Örneğin bina, makine vs yatırım yapan bir şirket devletin tanıdığı hak oranında örneğin %70 vergi indirimi oranınında indirimli kurumlar vergisi ödeyebiliyor. %25 olan kurumlar vergisi oranı yatırımdan dolayı %7,5 olarak (%25-17,50) uygulanabiliyor. Mevcut durumda yatırımlarının cazibesini artıran bu uygulama yerine ne kadar yatırım teşvik belgen olursa olsun asgari %15 kurumlar vergisi getirilmesi hem yatırımların cazibesini kaybettirecek hem de firmaların bina, makina, Ges vs. yatırımlarını azaltacaktır. Zaten yüksek faiz politikasında yatırım iştahı azalıp mevduat faizlerine yönelme eğilimi olan mükelleflerin bu eğilimleri daha da artacaktır.
Bu düzenlemenin gözden geçirilmesi gerektiği kanaatindeyiz.
11.06.2024
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.