YAZARLARIMIZ
Mustafa Pehlivan
Yeminli Mali Müşavir
E. Vergi Müfettişi
ymmmustafapehlivan@gmail.com



Şirket Ortaklarının ve Kanuni Temsilcilerin Mevcut Yetki ve Sorumlulukları İle Bunların Ortaklık Hakkının Devri ve Yöneticilik Sıfatının Ortadan Kalkması Halinde Önceki Dönemlere İlişkin Yetki ve Sorumlulukları

Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre faaliyet gösteren şirketler şahıs şirketleri ve sermaye şirketleri olarak iki ana bölümde düzenlenmiştir. Her iki grup şirketin ve ortaklarının vergi kanunlarımız karşısındaki durumları farklı­dır. Ancak ülkemizde faaliyette bulunan şirketlerin çok büyük kısmı limited ve anonim şirketlerden oluşmaktadır. Bu nedenle yazımızda limited ve anonim şirketler konu edilecektir.

Anonim ve limited şirketler bakımından kanuni temsilcilerin kimler olduğu konusunda Vergi Usul Kanunu'nda herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Anonim ve limited şirketlerin ve dolayısıyla sermeye şirketlerinin idare ve temsil organı yönetim organıdır. Yönetim organı, anonim şirketlerde yönetim kurulu, limited şirketlerde ise müdürlerdir. Anonim ve Limited şirketlerde yönetim organı üyeliğine gerçek kişiler yanında tüzel kişiler de seçilebilir. Bu bakımdan şirketlerin temsil yetkisi ticaret kanunu hükümlerine göre şirket bazında ortaya konulacaktır.

Limited şirket, bir veya daha çok gerçek veya tüzel kişi tarafından bir ticaret unvanı altında kurulur. Şirketin yönetimi ve temsili şirket sözleşmesi ile düzenlenir. Şirket sözleşmesinde yapılan her değişiklik tescil ve ilan edilmelidir. Limited şirketlerde “yönetim organı” şirket müdürünü ifade eder. Yani limited şirketlerin yönetim ve temsil organı müdür, birden fazla müdür varsa müdürler kuruludur. Tek ortaklı limited şirketlerde, bu ortak genel kurulun tüm yetkilerine sahiptir. Şirket sözleşmesi ile yönetimi ve temsili, müdür sıfatını taşıyan bir veya birden fazla ortağa veya tüm ortaklara ya da üçüncü kişilere verilebilir. En azından bir ortağın, şirketi yönetim hakkının ve temsil yetkisinin bulunması gerekir. Bu bağlamda şirket sözleşmesinde müdürlerin adları, soyadları, unvanları, vatandaşlıklarının açıkça yer alması gereklidir. Müdürler, kanunla veya şirket sözleşmesi ile genel kurula bırakılmamış bulunan yönetime ilişkin tüm konularda karar almaya ve bu kararları yürütmeye yetkilidirler. Ortaklar, şirket borçlarından sorumlu olmayıp, esas itibariyle sadece taahhüt ettikleri esas sermaye paylarını ödemekle yükümlüdürler.

Anonim şirket, sermayesi belirli ve paylara bölünmüş olan, borçlarından dolayı yalnız malvarlığıyla sorumlu bulunan şirkettir. Pay sahipleri, sadece taahhüt etmiş oldukları sermaye payları ile ve şirkete karşı sorumludur. Pay senetlerinin türleri, hamiline veya nama yazılı oldukları, şirketin nasıl temsil olunacağı ve Yönetim kurulu üyeleriyle şirketi temsile yetkili kimselerin ad ve soyadları, unvanları, yerleşme yerleri ve vatandaşlıkları şirketin kuruluşunu izleyen otuz gün içinde şirketin merkezinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan olunur. Şirket ticaret siciline tescil ile tüzel kişilik kazanır. Anonim şirket, yönetim kurulu tarafından yönetilir ve temsil olunur. Temsil yetkisi yönetim kuruluna aittir. En az bir yönetim kurulu üyesinin temsil yetkisini haiz olması şarttır. Yönetim kurulu üyeleri, kuruluşta esas sözleşmeyle atanır, daha sonraki süreçte ise kural olarak genel kurul tarafından seçilir.

Buraya kadar Ticaret Kanunu anonim ve limited şirketlerin genel temsil ve yönetim ilkelerinden bahsedilmiştir. Bundan sonra ise konu vergi kanunları açısından değerlendirilecektir. Bununla birlikte, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu'nda (VUK) sadece kanuni temsilciden bahsedilmektedir ancak kanuni temsilcilerin kimler olduğu konusunda herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Nitekim 213 Sayılı VUK’nun 10. Maddesinde “Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, Vakıflar ve cemaatlar gibi tüzel kişiliği olmıyan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirilir.” denilmiş ve tüzel kişilerde vergisel ödevlerin yükümlülüğü kanuni temsilcilere yüklenmiştir. Madde hükmünün devamında ise bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların kanunî ödevleri yerine getirmeyen kanuni temsilcilerin varlıklarından alınacağı hüküm altına alınmıştır.

Tüzel kişilerin vergi Kanununa aykırı hareketlerinden doğacak vergi cezaları tüzel kişiler adına kesilir. Bu bakımdan şirket ortağı/müdürü/temsilcisi sıfatıyla vergi kanunları açısından devam eden ortaklıktaki yükümlülükleri genel olarak bellidir. Şirketin idaresinde kim yetkili ise cari döneme ilişkin vergisel yükümlülüklerin yerine getirilmesinden aynı şekilde aynı kişi (mevcut kanuni temsilcisi) sorumludur. Ancak, sorun, daha çok ortaklık hakkı ve kanuni temsilci sıfatı sona erdikten sonra ortaklığın devrinden veya temsilci sıfatının sona ermesinden önceki dönemlere ilişkin yükümlülüklerde ortaya çıkmaktadır. Bunlar;

  • Temsil yetkisi,
  • Vergi borçlarının ödenmesine ilişkin sorumluluk,
  • Yasal defter ve belgelerin muhafaza ve ibraz yükümlülüğü,
  • 213 Sayılı Vergi Usul Kanununda suç olarak tanımlanan fiillerin işlenmesinden doğan sorumluluk,
  • Tasfiye edilmiş ve tüzel kişiliği sona ermiş olan şirketlerin tasfiye öncesi dönemlerine ilişkin sorumluluk,

1- Temsil Yetkisi

 213 Sayılı VUK’nun 10. Maddesi tüzel kişilerde vergisel ödevlerin yükümlülüğü kanuni temsilcilere yüklenmiştir. Anonim şirketler, yönetim kurulu tarafından yönetilir ve temsil edilir. Yönetim kurulu, şirketi yönetmeye ve temsile yetkili organ olduğuna göre yönetim kurulu üyeleri de 6183 sayılı Kanun’un Mükerrer 35. maddesi anlamında “kanuni temsilci”dir. Limited şirketlerin yönetim ve temsil organı müdür, birden fazla müdür varsa müdürler kuruludur. Bu bakımdan limited şirketlerde her bir müdür kanuni temsilci sıfatını taşımaktadır. Ancak yöneticilik sıfatının sona ermesi ile birlikte bu kişilerin temsilci sıfatı da sona erecektir. Dolayısıyla vergi kanunlarının uygulanması esnasında, yetkili olarak anonim şirketlerde yönetim kurulu veya yönetim kurulu adına mevcut yönetim kurulu veya yetkili kılınan mevcut yönetim kurulu başkanı ve limited şirketlerde ise mevcut şirket müdürü muhatap alınır. Mevcut kanuni temsilci, inceleme yapılacak dönemde yetkili olmasa bile inceleme esnasında mevcut kanuni temsilci muhatap tutulacaktır. Kanuni temsilci sıfatı olmayan şirket ortağının ise hiçbir temsil yetkisi yoktur.   

2- Vergi Borçlarının Ödenmesine İlişkin Sorumluluk

Vergi borçlarından öncelikle şirket tüzel kişiliği sorumlu tutulur. Tüzel kişilerin vergi Kanunlarına aykırı hareketlerinden doğacak vergi cezaları da tüzel kişiler adına kesilir. Bu bakımdan, vergi borçlarının ödenmesinden esas olarak şirket tüzel kişiliği sorumludur. Ancak, 213 Sayılı VUK’nun 10. Maddesi ile kanuni temsilcilerin kanunda yazılı ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların kanunî ödevleri yerine getirmeyen kanuni temsilcilerin varlıklarından alınacağı hüküm altına alınmıştır.

6183 sayılı Kanunun mükerrer 35 inci maddesinde kanuni temsilcilerin sorumlulukları düzenlenmiştir. Bu kapsamda, kanuni temsilci olarak şirket müdürleri 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35 inci maddesi ile amme alacağının ödenmesinden tüm mal varlıkları ile sorumlu tutulmuşlardır. 6102 sayılı Ticaret Kanunu hükümlerine göre tespit edilen kanuni temsilciler hakkındaki takip 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35 inci maddesine göre amme alacağının tamamından, müşterek ve müteselsil sorumluluk esasına göre yürütülecektir. Bu bağlamda, kanuni temsilci olarak limited şirket müdürleri amme alacağının ödenmesinden tüm mal varlığı ile sorumludur. Şirket müdürü sıfatının sona ermesinden sonra da bu sorumluluk devam edecektir. Yani şirket müdürü, müdürlük sıfatının sona ermesinden önce doğan amme alacağının ödenmesinden müdürlük sıfatının sona ermesinden sonra da tüm mal varlığı ile sorumludur.

Diğer yandan, 6183 Sayılı Kanunun 35 inci maddesi uyarınca, limited şirket ortakları, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar. Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulur. Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur. Ancak, Limited şirket ortakları hakkında 6183 sayılı Kanun uyarınca yapılacak takip; 35 inci madde hükümlerine göre sermaye hisseleri oranında yürütülecektir.

Bununla birlikte 6183 sayılı Kanunun 35 inci maddesi uyarınca limited şirket ortakları hakkında takibe geçilebilmesi için, Kanunun 54 ve müteakip maddelerine göre şirket hakkında yapılan takip muameleleri sonucunda amme alacağının şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilememesi veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gerekmektedir. Son olarak her bir ortağın sermaye hissesine göre takip konusu olan amme alacağından sorumlu olduğu tutar belirlenecek ve ortaklar hakkında takip muamelesine 6183 sayılı Kanunun 55 inci maddesine göre tanzim edilecek ödeme emrinin tebliği suretiyle başlanılacaktır.

Ancak ortaklık dönemine ait olmakla birlikte, ortaklık payının devrinden sonra tarh ve tahakkuk ettirilecek vergi ve cezalardan eski ortağın sorumlu tutulması mümkün olmakla birlikte Danıştay kararlarında ortaklıkları döneminde gerçekleşmeyen fiiller sonucunda ortaya çıkan kamu alacağından, salt vergilendirme dönemlerinde payları bulunduğundan bahisle sorumlu tutulmalarının mümkün olamayacağı kabul edilmektedir. Buna göre, ortaklık sıfatının sona ermesinden sonra, ortak olunan dönemlere ilişkin olarak sahte belge kullanma, belgesiz satış, gider reddiyatı, haksız iade vb. nedenlerle şirket ortağının da sorumlu tutulabileceği tespitlere dayanan tarhiyatlarda, ortaklık payının devrinden sonra tarh edilen vergilerden ortaklık payını devreden şirket ortağı da sorumlu tutulabilecektir. Ancak, ortaklık sıfatının ortadan kalktığı tarihten sonra şirkete ait defter ve belgelerin ibraz edilememesine bağlı olarak ortaklık dönemi için tarh edilecek vergi ve cezalardan ortaklık payını devreden şirket ortağının salt vergilendirme dönemlerinde payları bulunduğundan bahisle sorumlu tutulmaları hukuka aykırı olacaktır. Zira, hisselerini devrederek ortaklıktan ayrılan ortağın şirketle hukuki ve fiili bağlantısı kalmadığı gibi, ortaklık döneminde şirket müdürü olsa bile artık yasal defter ve belgeleri ibraz yükümlüğü yoktur. Ancak, uygulamada, idare, tarhiyatın gerekçesini dikkate almadan, tarhiyatın ilgili olduğu dönemde ve cari dönemde limited şirketin bütün ortakları için yasal takip başlatmaktadır. Ancak, daha önce açıklandığı gibi, bu uygulama Danıştay kararlarına ve hukukun genel ilkelerine aykırıdır.

Anonim şirketler, genel kural olarak, ortaklarından ayrı bağımsız bir tüzel kişiliğe sahiptir ve borçlarından dolayı malvarlığı ile birinci derecede sorumludur. Anonim şirket ortaklarının, şirket borçlarından dolayı herhangi bir sorumlulukları söz konusu değildir. Yani, limited şirket ortakları, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu tutulurken anonim şirket ortaklarının böyle bir sorumlulukları yoktur. Amme alacağından dolayı anonim şirket ortaklarının sorumlu tutulmaları ve bu nedenle haklarında 6183 sayılı Kanun kapsamında yasal takip uygulanması mümkün değildir. Bununla birlikte anonim şirketlerin kanuni temsilcilerinin kamu borçlarından sorumluluğu, 6183 sayılı Kanun’un Mükerrer 35. maddesinde düzenlenmiş olup tüzel kişiliğin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir. Buna göre, anonim şirketlerde de kanuni temsilciler amme alacağının ödenmesinden tüm mal varlığı ile sorumludur. Ancak, 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35 inci maddesinin uygulamasında, Ticaret Kanunu 319 uncu madde hükmüne göre temsil yetkisi verilen kişi ya da kişilerin kanuni temsilci kabul edilebilmesi için, şirketin maksat ve mevzuuna dahil olan tüm işlemlerde tam yetkili olmaları zorunludur.

3- Yasal Defter ve Belgelerin Muhafaza ve İbraz Yükümlülüğü

 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu 253 üncü maddeye göre, defter tutmak mecburiyetinde olanlar, tuttukları defterlerle üçüncü kısımda yazılı vesikaları, ilgili bulundukları yılı takip eden takvim yılından başlayarak beş yıl süre ile muhafaza etmeye mecburdurlar. Aynı Kanunun 256 ıncı maddesine göre ise gerçek ve tüzel kişiler ile mükerrer 257 nci madde ile getirilen zorunluluklara tabi olanlar, muhafaza etmek zorunda oldukları her türlü defter, belge ve karneler ile vermek zorunda bulundukları bilgilere ilişkin mikro fiş, mikro film, manyetik teyp, disket ve benzeri ortamlardaki kayıtlarını ve bu kayıtlara erişim veya kayıtları okunabilir hale getirmek için gerekli tüm bilgi ve şifreleri muhafaza süresi içerisinde yetkili makam ve memurların talebi üzerine ibraz ve inceleme için arz etmek zorundadırlar. Bu yasal açıklamalara göre, yasal defter ve belgelerin muhafaza ve ibraz ödevi tüzel kişiliğe verilmiştir. Bu bakımdan, yasal defter ve belgelerin muhafaza ve ibraz ödevi ile tüzel kişilerin idaresi ile görevli olan kanuni temsilciler yerine getirecektir. Anonim ve limited şirket ortaklarının ortaklık dönemlerinde veya ortaklık haklarını devrettikten sonra yasal defter ve belgelerin muhafaza ve ibrazında herhangi bir sorumlulukları yoktur. Bununla birlikte, kanuni temsilcilik sıfatının kazanılmasından önceki dönemlere ait olsa bile yasal defter ve belgelerin ibrazı mevcut kanuni temsilciden istenecektir. Yani yasal defter ve belgelerin ibraz edilmesinden en son kanuni temsilci sorumludur. Yasal defter ve belgelerin ibraz edilmemesi halinde ise incelemenin dönemine bakılmaksızın, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu 359 uncu maddesinde düzenlenmiş olan “Gizleme” fiilinin faili en son kanuni temsilci olacaktır.

4- 213 Sayılı Vergi Usul Kanununda Suç Olarak Tanımlanan Fiillerin İşlenmesinden Doğan Sorumluluk

 213 Sayılı VUK’nun 359 uncu maddesinde konusu suç oluşturan ve hapis cezası yaptırımını gerektiren (sahte belge düzenleme ve kullanma, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleme ve kullanma, gizleme, defter kayıt ve belgeleri tahrif etme ve yok etme, muhasebe hilesi yapma vb.) fiiller açıklanmıştır. Aynı kanunun “Tüzel kişilerin sorumluluğu” başlıklı 333 üncü maddesinde ise “Tüzel kişilerin idare ve tasfiyesinde Vergi Kanununa aykırı hareketlerden tevellüt edecek vergi cezaları tüzel kişiler adına kesilir. Tüzel kişilerin kanuni temsilcilerinin vergi sorumluluğu hakkındaki bu kanunun 10 uncu maddesi hükmü vergi cezaları hakkında da uygulanır. Bu Kanunun 359 uncu maddesinde yazılı fiillerin işlenmesi halinde bu fiiller için 359 ve 360 ıncı maddelerde öngörülen cezalar bu fiilleri işleyenler hakkında hükmolunur.” Denilmiştir. Buna göre, konusu para olan her türlü vergi cezası tüzel kişi adına kesilecektir. Kanuni temsilcilerin vergisel sorumlulukları vergi cezaları bakımından da geçerli olacaktır. Bununla birlikte 213 Sayılı VUK’nun 359 uncu maddesinde konusu suç oluşturan ve hapis cezası yaptırımını gerektiren fiillerin işlenmesi halinde bu fiiller için belirlenmiş olan cezalar bu fiilleri işleyenler hakkında uygulanacaktır. Dolayısıyla fiilin işlendiği tarihte kanuni temsilci kim ise bu fiillerden sorumlu olacaktır. Ancak 213 Sayılı VUK’nun 359 uncu maddesinde sayılan fiilleri işleyen kişi kanuni temsilci değilse ve bu husus açık bir şekilde tespit edilebiliyorsa ancak bu durumda bu fiilleri işleyen üçüncü kişiler sorumlu tutulacaktır.

5- Tasfiye Edilmiş ve Tüzel Kişiliği Sona Ermiş Olan Şirketlerin Tasfiye Öncesi Dönemlerine İlişkin Sorumluluk

 Tüzel kişilerin tasfiyesinde, tasfiye işlemlerini tasfiye memurları yapar. Vergi Usul Kanunu'nun 162. maddesinde tasfiye memurlarının tasfiye kararlarını ve tasfiyenin kapandığını vergi dairesine ayrı ayrı bildirmek zorunda oldukları hükme bağlanmaktadır. Anılan bu hüküm ile aynı zamanda tasfiye memurlarının sorumluluğunun başlangıç ve bitim zamanı düzenlenmiştir. Bu hükme göre, tasfiye memurları, tasfiye kararının alınması ile tasfiyenin bittiğinin vergi dairesine bildirilmesi arasındaki süre içinde sorumludurlar. 

Diğer yandan Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 34 üncü maddesinde tasfiye memurlarının, kurumun tahakkuk etmiş vergileri ile tasfiye beyannamelerine göre hesaplanan vergiler ve diğer itirazlı tarhiyatlar için, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 207 nci maddesine uygun bir karşılık ayırmadan aynı Kanunun 206 ncı maddesinin dördüncü sırasında yazılı alacaklılara ödeme ve ortaklara paylaştırma yapamayacakları ve aksi takdirde bu vergilerin asıl ve zamları ile vergi cezalarından şahsen ve müteselsilen sorumlu olacakları ifade edilmektedir. Ortaklardan vergi asılları tahsil edilmiş ise ayrıca tasfiye memurlarına müracaat edilmez.

6183 Sayılı Kanununun 33 üncü maddesinde, tasfiye memurlarının veya tasfiyeyi yürütenlerin, kamu idarelerinin her türlü alacaklarını ödemeden veya ödemek üzere ayırmadan önce tasfiye sonucunda elde edileni dağıtamayacakları veya bunlar üzerinde herhangi bir şekilde tasarrufta bulunamayacakları hükme bağlanmıştır. Aksi halde, tahakkuk etmiş ve edecek kamu alacaklarından tasfiye memurları veya tasfiyeyi yürütenler şahsen ve müteselsilen sorumlu olurlar.

213 Sayılı VUK’nun 10 uncu Maddesine göre, tüzel kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmaları, kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını da kaldırmaz. Tasfiye edilerek tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmiş olan mükelleflerin, tasfiye öncesi ve tasfiye dönemlerine ilişkin her türlü vergi tarhiyatı ve ceza kesme işlemi, müteselsilen sorumlu olmak üzere, tasfiye öncesi dönemler için kanuni temsilcilerden, tasfiye dönemi için tasfiye memurlarından herhangi biri adına yapılır. Limited şirket ortakları, tasfiye öncesi dönemlerle ilgili bu kapsamda doğacak amme alacaklarından şirkete koydukları sermaye hisseleri oranında sorumlu olurlar. Ancak tasfiye memurlarının sorumluluğu, tasfiye sonucu dağıtılan tutarla sınırlıdır.

Diğer yandan idari uygulama ve kabul bu şekilde olmakla birlikte; Ticaret Kanunu hükümlerine göre, ticaret sicilinden silindiği tarihte tüzel kişiliği sona eren şirketin, bu tarihten sonra haklara sahip olması ve borçlu kılınmasının mümkün olmadığı, bunun sonucu olarak, münfesih şirket adına vergilendirme işlemleri yapılamayacağı, yapılan işlemlerin ise hukuki geçerliliğinin bulunmayacağı, bu nedenle, tüzel kişiliği sona eren şirket adına düzenlenen ödeme emrinin iptali gerektiği yolunda yerleşik hale gelmiş olan Danıştay kararları bulunmaktadır. Buna göre, Danıştay, ticaret sicilinden silinip de tüzel kişiliği sona eren şirketler adına vergilendirme işlemlerinin (tarh, tahakkuk, tebliğ, takip) yapılamayacağını kabul etmektedir.

08.08.2024

Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM