Vergi afları bir taraftan uzun vadede vergi uyumunu güçlendireceği düşünülen ve artan bütçe açıklarını kapatacak gelir artırıcı bir araç olarak görülmekteyken, diğer taraftan; vergi uyumunu azaltıcı etkisi, vergilemede eşitlik ve vergi yükünün adaletli dağılımı üzerindeki olumsuz etkilerinden dolayı kamu gelirlerinin sürdürülebilirliği açısından yararlı görülmemektedir.
Af kanunlarının bir kısmı; genel af kanunları içerisine maddeler eklenerek çıkarılmaktayken, diğer bir kısmı ise vergi kanunlarında bazı değişiklikler yaparak, kanunlara geçici maddeler eklemek yolu ile çıkarılmaktadırlar. Özellikle son yıllarda çıkarılan bazı mali af Kanunları ise başlı başına tüm kamu alacaklarını ilgilendiren geniş kapsamlı torba yasalar olarak düzenlenmiştir. Yakın zamanda yürürlüğe giren ve bazı maddeleri dışında yürürlükten kalkan
7143 sayılı Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’da bunlardan biridir. Söz konusu Kanun 2016 yılında çıkarılan 6736 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun ile çok fazla benzerlikler taşıdığı gibi bu Kanun’un, kapsadığı dönem açısından, devamı veya bir başka deyişle güncellenmesi niteliğinde denilebilir.
Türk Dil Kurumu tarafından; “bir suçu, bir kusuru veya bir hatayı bağışlama” olarak tanımlanan af kavramı özel hukuk bakımından ise; “maddi olayların işleyiş tarzından çıkarılan ve haktan vazgeçmeyi içeren bir açıklama veya kişinin şahsına bağlı haklardan vazgeçmesini içeren bir irade beyanı” şeklinde tanımlanmaktadır. Ceza hukuku bakımından ise af; “suç işleyen kişinin takibi ve cezalandırılması suretiyle toplumsal erke ilişkin hakkın kullanılmasından adalet veya genel menfaat düşünceleriyle tamamen veya kısmen vazgeçilmesi” olarak tanımlanmaktadır. Net bir tanım yapılmamış olmakla birlikte “Vergi affını” en geniş anlamda; “vergi kanunlarına aykırı hareket eden gerçek ve tüzel kişilere uygulanan idari ve hukuki yaptırımların ortadan kaldırılması” olarak tanımlamak mümkündür.
Af, kaynağını Anayasadan alan ve daha çok ceza hukukunda yer bulan bir hukuki düzenlemedir. Pek çok yönüyle sıkça tartışma konusu yapılan kurumlardan biri olan Af müessesesi, yalnızca ceza hukuku veya anayasa hukukunda yer bulmuş bir düzenleme olmayıp, bunun yanında, özel hukuk bakımından da uygulama alanı bulmuş bir kurum niteliği taşımaktadır. Vergi affı ise, ceza hukukunda olduğu, gibi bir kurum olarak düzenlenmemiştir ve vergi borcunu sona erdiren nedenler arasında da af yer almamaktadır. Anayasanın 73. Maddesi ile korunan “Verginin Kanuniliği” ilkesi gereği vergi cezalarının da affı ancak bir kanunla mümkün olmaktadır ve vergi Kanun’larında “af” ile ilgili usul düzenlemesi olmadığı için çoğu kez af kanunlarında ayrıntılı düzenlemelere gidilmektedir. Vergi afları, doğası gereği kısa sürelidir ve affa katılım ihtiyari olup vergi aslı dışında, vergi kaçırma ve benzeri konular af kanunları kapsamına alınamaz.
Cumhuriyetin ilanından günümüze kadar 36 (otuz altı) vergi affı düzenleyen Kanun çıkarılmış olup 1960 öncesi dönem ile 1960 sonrası dönem içinde uygulanan af kanunları gerek amaç gerekse nitelik bakımından farklılıklar göstermektedir. 1980’li yıllardan sonra getirilen vergi aflarıyla ilgili düzenlemelerde ise, kullanılan yöntemlerin farklılaştığı görülmektedir. (EDİZDOĞAN & GÜMÜŞ, 2013) Bu dönemde yapılan düzenlemelerin sadece vergi borç ve cezalarının affedilmesinden oluşmayan ve mali af olarak nitelendirilebilecek çapta geniş bir alanı kapsadığı görülebilmektedir.
Son yıllarda çıkarılan af yasalarına bakıldığında; mükelleflerin gecikmiş tüm kamu borçlarını uygun şartlarda yapılandırmasına, yurt içinde ve yurt dışında bulunan ancak kayıtlarda yer almayan varlıkların milli ekonomiye kazandırılmasına, matrah artırımı yoluyla artırıma ilişkin vergi türlerinin ve dönemlerinin idarenin vergi incelemesi dışında bırakılmasına olanak tanıyan düzenlemeler içerdiği görülmektedir.
11.5.2018 tarihli 7143 sayılı “Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun” 18.5.2018 tarihli ve 30425 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Kanun’ un yayımlanmasını takiben uygulamaya ilişkin usul ve esasları belirlemek üzere Maliye Bakanlığı’ nca sırasıyla;
- “Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yapılandırılmasına İlişkin 7143 Sayılı Kanun Genel Tebliği ( Seri No: 1)” 26.05.2018 tarihli ve 30432 sayılı,
- “Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yapılandırılmasına İlişkin 7143 Sayılı Kanun Genel Tebliği ( Seri No: 2)” 11.06.2018 tarihli ve 30448 sayılı,
- “Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yapılandırılmasına İlişkin 7143 Sayılı Kanun Genel Tebliği ( Seri No: 3)” 04.07.2018 tarihli ve 30468 sayılı,
- “Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yapılandırılmasına İlişkin 7143 Sayılı Kanun Genel Tebliği ( Seri No: 4)” 18.08.2018 tarihli ve 30432 sayılı,
Resmi Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 7143 sayılı Kanun, kamunun tüm alacaklarını kapsayan mali af niteliğinde bir düzenleme olup genel olarak;
yapılandırılmasına ilişkin hükümler ile bazı kanunlarda değişiklik yapılması ve yeni hükümler ihdasına ilişkin hükümleri kapsamakla birlikte bunlara ek olarak,
Konularını düzenlemektedir. Affın genel özelliği itibariyle 7143 Sayılı Kanun’da; vergi kaçakçılığı, terörün finansmanı veya aklanması gibi konusu suç teşkil eden haller af kapsamına alınmamıştır.
Kanun’un İşletme kayıtlarının düzeltilmesi başlıklı 6. Maddesinin 1. Fıkrasının (a) bendinde; “Gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri (adi, kollektif ve adi komandit şirketler dâhil), işletmelerinde mevcut olduğu hâlde kayıtlarında yer almayan emtia, makine, teçhizat ve demirbaşları kendilerince veya bağlı oldukları meslek kuruluşunca tespit edilecek rayiç bedel ile bu Kanunun yayımı tarihini izleyen üçüncü ayın sonuna kadar bir envanter listesi ile vergi dairelerine bildirmek suretiyle defterlerine kaydedebilirler. Bildirime dâhil edilen kıymetler için amortisman ayrılmaz.” İfadesine yer verilmiştir. Bu madde ile mükelleflerin; işletmelerinde fiziken mevcut olduğu halde muhasebe kayıtlarında bulunmayan ve dolayısıyla “muhasebe içi” ve “muhasebe dışı” envanter farkına sebep olan varlıklarını yasal defterlerine kayıt etmelerine imkan tanınmıştır. Söz konusu uygulama için Kanun’un yayım tarihini izleyen 3. Ayın sonuna kadar süre şartı konularak affın süresi sınırlandırılmış olduğundan bugün için 7143 sayılı Kanun kapsamında işletme kayıtlarının düzeltilmesi imkânı kalmamıştır.
Bununla birlikte düzeltme işleminin kayıtlara ne şekilde intikal edeceği önemli bir husustur. 7143 Sayılı Kanun’un 6. Maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde; “Bilanço esasına göre defter tutan mükellefler, bu fıkranın (a) bendi hükümleri uyarınca aktiflerine kaydettikleri emtia için ayrı, makine, teçhizat ve demirbaşlar için ayrı olmak üzere özel karşılık hesabı açarlar. Emtia için ayrılan karşılık, ortaklara dağıtılması veya işletmenin tasfiye edilmesi hâlinde sermayenin unsuru sayılır ve vergilendirilmez. Makine, teçhizat ve demirbaşlar envantere kaydedilir ve ayrılan karşılık birikmiş amortisman addolunur. İşletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler ise söz konusu emtiayı defterlerinin gider kısmına satın alınan mal olarak kaydederler.” hükmü yer almaktadır.
Söz konusu madde hükmü ayrıntılı olarak incelendiğinde; işletme kayıtlarını düzeltecek olan mükelleflerin, emtialar için ayrı, makine, teçhizat ve demirbaşlar için ayrı olmak üzere, karşılık hesabı açması gerektiği anlaşılmaktadır. Ayrıca, 7143 Sayılı Kanun Genel Tebliği ( Seri No: 1)’nde konuya ilişkin kullanılması gereken hesabın; emtialar için “525 hesap”, demirbaş, makine ve teçhizatlar için ise “526 hesap” olduğu açıklanmıştır. Dolayısıyla, işletme kayıtlarına alınan emtia ve sabit kıymetler için, sermayenin bir unsuru olması nedeniyle, öz kaynak hesaplarının kullanılması uygun görülmüştür.
Emtia kavramı, son derece geniş bir kavram olup Kanun’da yeterince açıklanmammış ve bu konuda Tebliğ’de düzenlemeye gidilmiştir. Vergi ve Diğer Bazı Alacakların Yapılandırılmasına İlişkin 7143 Sayılı Kanun Genel Tebliği ( Seri No: 1)’nin “İşletme Kayıtlarının Düzeltilmesi” başlıklı 6. Bölümünde “emtia”; alım satım işletmelerinde satışa hazır malları ve İmalatçı işletmelerde ise hammadde, malzeme, yarı mamul ve mamul mallar olarak ifade edilmiştir. Aynı zamanda, inşaat işletmelerinin (yıllara sari inşaat ve onarım işi, kat karşılığı veya kendi adlarına inşaat yapıp satanlar) varsa inşa edilen ve emtia niteliğindeki taşınmazları (daire, dükkan vb.) ile üretimde kullandıkları demir, çimento, tuğla gibi ilk madde ve malzemelerini veya yarı mamulleri de emtia kapsamı içinde kabul edilmiştir.
7143 sayılı Kanun’un İşletme kayıtlarının düzeltilmesi başlıklı 6. Maddesinin 1. Fıkrasının (b) bendi ile yukarıda açıklanmış olduğu üzere öz kaynak hesaplarında karşılık ayrılarak aktife alınan emtianın vergisiz olarak ortaklara dağıtılması mümkün hale getirilmiştir.
Şirket ortakları, ortağı olduğu şirketten yalnızca; kar payı (dipnot), borç ( Dipnot) ve huzur hakkı ( dipnot) adı altında para alabilmekte olup yapılan düzenleme, ortakların alabileceği varlıklar açısından, ayrıca bir istisna içermektedir. Bu durumda;
Kar payı, ortağın temel mali hakkıdır. Kar payı isteme hakkı, ortağın ortak olmasına bağlı olarak ortaya çıkan fer’i bir haktır. Her pay sahibi, Kanun ve esas sözleşme hükümlerine göre, pay sahiplerine dağıtılmaya tahsis olunan kazanca, payı oranında katılma hakkına sahiptir.Kar payı talep hakkı ortağın vazgeçilmez hakkıdır. (DEMİRKAPI & BİLGİLİ, 2013) Anonim şirketler için, karın dağıtılıp dağıtılamayacağı ve miktarı konusunda karar yetkisi genel kurulda olup kar dağıtma teklif yetkisi ise yönetim kuruluna aittir.
Genel kurul ve yönetim kurulu, kanun ve esas sözleşmenin öngördüğü bazı şartlara uymak zorundadır. Buna göre, kar dağıtılabilmesinin temel şartı; şirketin kazanç sağlaması veya şirketin önceki yıllar karlarından bu amaçla yedek akçe ayrılmış bulunmasıdır. Şirketin kazaç sağlayıp sağlamadığı yıllık bilanoya göre tespit edilecek olup şirketin finansal tabloları yönetim kurulunca hazırlanır.
Yukarıda yer verildiği üzere şirketin kar payı dağıtabilmesinin üç şartı bulunmaktadır. Bunun ilki genel kurulun kar dağıtım kararı vermiş olması diğeri ise şirketin kazanç sağlaması veya şirketin önceki yıllar karlarından bu amaçla yedek akçe ayrılmış bulunmasıdır. Kanun’un ilgili maddesinde; “….Emtia için ayrılan karşılık, ortaklara dağıtılması veya işletmenin tasfiye edilmesi hâlinde sermayenin unsuru sayılır ve vergilendirilmez… ” ifadesi yer almaktadır. Altı çizili ifadelerden anlaşılacağı üzere Kanun kapsamında söz konusu tutar sermayenin bir unsuru olarak görülmüştür. Ortaklara dağıtılacak bu tutar genel teori ve kurallara göre istisnai bir durum içermekte olup dağıtılacak karşılık tutarına ayrı bir hukuki statü kazandırılmıştır.
Bu bağlamda söz konusu tutarın ortaklara dağıtılmasında öncelikle; genel kurul kararı alınmasına ve sonrasında ise diğer dağıtılabilir geçmiş yıllar karları arasında değerlendirilmesine gerek bulunmamaktadır. Maddenin lafzında ayrıca; “….ortaklara dağıtılması ….” İfadesi yer almakta olup söz konusu ifadenin içeriği ve kapsamından, dağıtılacak karşılığın kendine özgü bir yapısı olduğu anlaşılmaktadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanun ‘unun “iç kaynaklar ile sermaye artırımı” başlıklı 642. Maddesinin 1. fıkrasında; “Esas sözleşme veya genel kurul kararıyla ayrılmış ve belirli bir amaca özgülenmemiş yedek akçeler ile kanuni yedek akçelerin serbestçe kullanılabilen kısımları ve mevzuatın bilançoya konulmasına ve sermayeye eklenmesine izin verdiği fonlar sermayeye dönüştürülerek sermaye iç kaynaklardan artırılabilir” hükmü yer almaktadır. Bununla birlikte; sermayenin artırılan kısmını, iç kaynaklardan karşılayan tutarın şirket bünyesinde gerçekten var olduğu, onaylanmış yıllık bilanço ve yönetim kurulunun vereceği açık ve yazılı bir beyanla doğrulanması gerekmektedir.
Ayrılan karşılık tutarının sermayeye ilavesi ile ilgili 7143 sayılı Kanun’un 6. Maddesi ve müteakip maddelerinde herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Ayrıca, söz konusu karşılık tutarı 6102 sayılı Türk Ticaret Kanun ‘unun “iç kaynaklar ile sermaye artırımı” başlıklı 642. Maddesinin 1. Fıkrasında belirtilmiş olan mevzuatın bilançoya konulmasına ve sermayeye eklenmesine izin verdiği diğer fonlar arasında da sayılmamıştır. Ancak, söz konusu tutar işletme ortakları tarafından nakden dağıtılabilir bir tutar olduğundan ve sermayenin bir unsuru olarak nitelendirildiğinden dolayı iç kaynak lar ile sermaye artırımına konu olabileceği kanaatindeyiz. Bununla birlikte, söz konusu tutarın sermayeye ilave edilmek istenmesi durumunda, nakden sermaye artırımı yapılarak, dağıtılacak tutar nakden işletmeden çekildikten sonra sermaye taahhüdünün yerine getirilmesinde kullanılabilecektir.
7143 sayılı Kanun’un 6. Maddesi kapsamında Tüzel kişi şirket ortağına dağıtılan karşılık tutarının tüzel kişi ortak tarafından kurum kazancına dahil edilip edilmeyeceği hususu, Kanun’da ve Tebliğ ‘de bu konu hakkında bir açıklama bulunmadığından dolayı, belirsiz kalmıştır. 7143 sayılı Kanun’un ilgili maddesinde; “….. Emtia için ayrılan karşılık, ortaklara dağıtılması veya işletmenin tasfiye edilmesi hâlinde sermayenin unsuru sayılır ve vergilendirilmez… ” ifadesine yer verilmiştir. Söz konusu madde 19.08.2016 tarihli ve 29806 sayılı Resmi Gazete’ de yayınlanan 6736 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun’un 6. Maddesi ile lafzı ve gerekçesi açısından aynıdır. 6736 sayılı Kanun’un ilgili maddesinde de ; “….. Emtia için ayrılan karşılık, ortaklara dağıtılması veya işletmenin tasfiye edilmesi hâlinde sermayenin unsuru sayılır ve vergilendirilmez… ” denilerek 7143 sayılı Kanun ile aynı ifadeler kullanılmıştır.
Bununla birlikte, konu ile ilgili olarak, İstanbul Vergi dairesi Başkanlığı tarafından verilen 62030549-120[94-2018/124]-E.427752 sayılı ve 02.05.2018 tarihli özelge ile 6736 sayılı Kanun kapsamında kayda alınan emtialar için ayrılan karşılığın ortaklara dağıtılması ve ortak şirketin de kendi gerçek kişi ortaklarına dağıtması durumunda vergisel yükümlülüklere ilişkin açıklamalar yapılmıştır. Söz konusu özelgenin sonuç bölümünde; “Buna göre, işletmesinde mevcut olduğu halde kayıtlarında yer almayan emtiayı 6736 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi hükümleri kapsamında beyan eden …. …. ….. İnşaat San. ve Tic. A.Ş.'nin söz konusu emtia için özel karşılık hesabında izlediği tutarlar sermayenin unsuru sayılacağından, özel karşılık hesabına kaydedilen bu tutarların ortağı olan Şirketinize dağıtılması halinde vergi kesintisi yapılmayacak ve söz konusu ödeme Şirketiniz tarafından da kurum kazancına dahil edilmeyecektir. Öte yandan, Şirketinize aktarılan bu tutarların gerçek kişi ortaklarınıza dağıtılması durumunda da gelir vergisi kesintisi yapılmayacaktır.” denilerek konuya açıklık getirilmiştir. Madde lafzı ve gerekçelerindeki paralellik dikkate alındığında söz konusu izahatın 7143 sayılı Kanun açısından da kıyasen uygulanmasında bir sakınca bulunmamaktadır.
7143 sayılı Kanun’un kapsamında işletmelerin aktiflerine kayıt ettikleri emtialar için bilançolarında ayırdıkları karşılıkların kendine özgü ve istisnai bir yapısı bulunmakta olup bu istisnai statü ile karşılık tutarının, herhangi bir kar dağıtım usulüne tabi tutulmadan dağıtılmasına müsade edilmiştir. Bu nedenle, söz konusu emtia karşılığı tutarının, ortaklara dağıtılması için genel kurul kararı alınmasına ve bu tutarın diğer dağıtılabilir kar ve yedekler arasında değerlendirilmesine gerek bulunmamaktadır. Bununla birlikte, subjektif bir bakış açısı olarak, söz konusu tutar, işletme ortaklarına nakden dağıtılabilir bir tutar olduğundan ve sermayenin bir unsuru olarak nitelendirildiğinden dolayı iç kaynaklar ile sermaye artırımına konu olabilmesinde ve söz konusu tutarın sermayeye ilave edilmek istenmesi durumunda, nakden sermaye artırımı yapılarak, dağıtılacak tutar nakden işletmeden çekildikten sonra sermaye taahhüdünün yerine getirilmesi için kullanılmasında bir sakınca bulunmayacaktır.
Ayrıca karşılık tutarının, tüzel kişi ortağa dağıtılması halinde vergi kesintisi yapılmasına ve söz konusu ödemenin tüzel kişi ortak tarafından kurum kazancına dahil edilmesine gerek bulunmamakta olup Tüzel kişi ortağa aktarılan karşılıkların, mevcut karşılığın nitelliği dolayısıyla, tüzel kişi ortağın gerçek kişi ortaklarına dağıtılması durumunda da gelir vergisi kesintisi yapılmasına gerek bulunmamaktadır.
12.02.2019
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.