Bilindiği gibi, yapılmakta olan bir vergi incelemesi sırasında mükellefin 6183 sayılı kanunun 9., 13/1. ve 17/1. maddelerine göre temas eden bir durumun varlığı halinde vergi müfettişi tarafından incelemenin tamamlanmasından önce mükelleften teminat istenebilir.[1]
Uygulamada, vergi incelemesi süreci tamamlandıktan sonra genellikle vergi inceleme raporu ve ihbarnameler tebliğ olunduktan sonra vergi daireleri mükellefe bir yazı tebliğ ederek, mükellef hakkında ihtiyati haciz kararı alındığını ve bu nedenle de mal beyanında bulunmalarının gerektiğini bildirmektedirler. Bazı durumlarda ise, vergi incelemesi bitirilip, tamamlanmış vergi ve ceza ihbarnameleri tebliğ edilmiş olduktan sonra ihtiyati haciz kararı alınarak şirketin eski veya yeni ortaklarının kişisel banka hesaplarına haciz uygulamaktadırlar. [2] Oysaki bu uygulama iki açıdan son derece hatalı olup, hukuka uygun bir uygulama niteliği arz etmemektedir. Çünkü, öncelikle şirketin ortaklarının (eski veya yeni ortaklar) kişisel banka hesaplarına ihtiyati haciz uygulanması hukuka uygun düşmez. Zira, ihtiyati haciz kararı şirket bakımından alınmış ise, eski ortakların kişisel hesaplarına blokaj konulamaz.
Diğer taraftan, somut bir olayda 2007 yılında bir limited şirketten pay devir yaparak ayrılan ortağın 2007 yılı şirket vergi incelemesinden dolayı 2012 yılı Aralık ayında şirket hakkındaki ihtiyati haciz kararı nedeniyle kişisel hesabına haciz uygulaması hukuka uygun düşmez.
İhtiyati haciz konusu 6183 sayılı kanunun 9, 13 ve 17. madde hükümlerinde ayrıntılı olarak düzenlenmiş bir konudur. İhtiyati hacizde idare vergi incelemesi yaptırması sırasında görevli vergi müfettişinin yapmış olduğu ilk hesaplamalara göre belirlenen miktar üzerinden tahsil dairesince teminat istenmesini talep edebilir. Bu işlemler vergi incelemesi bitirilmeden yapılmış olmalıdır. Aksi takdirde vergi incelemesi sonuçlandıktan sonra veya ihbarnameler mükellefe tebliğ edildikten sonra ihtiyati haciz kararı uygulanamaz.
6183 sayılı kanunun 9. maddesinin bölüm başlığı “amme alacaklarının korunması-1” teminat hükümleri: teminat isteme hükümlerine ayrılmıştır. Söz konusu maddenin 9, 13 ve 17. maddelerinde özellikle 213 sayılı VUK’nun 344. maddesi uyarınca vergi ziyaı cezası kesilmesini gerektiren haller ile 359. maddesinde sayılan hallere temas eden bir kamu alacağının salınması için gerekli işlemlere başlanılmış olduğu takdirde vergi incelemesine yetkili memurlarca yapılan ilk hesaplamalara göre saptanan miktar üzerinden tahsil dairesi tarafından teminat talep edilmektedir.
Türkiye’de ikametgahı bulunmayan amme borçlusunun durumu, kamu alacağının tahsilinde risk oluşturuyorsa bu gibi durumlarda tahsili dairesi resen teminat talep edebilir. Görüldüğü üzere, teminat istenmesi kamu alacağını tahsilini rizikoya sokacak durumda ise teminat istenir.[3]
Uygulamada ihtiyati haciz konusunda sık sık yapılan hatalardan biri de şudur: vergi müfettişi ihtiyati haciz talep etmeden vergi dairesi başkanlıkları üzerinden ihtiyati haciz talep etmektedirler. Sonuçta, vergi dairesi başkanlığı tarafından veya ilgili tahsilat grup müdürleri tarafından verilen olur üzerinden mükelleflerin banka hesaplarına ihtiyati haciz uygulanmaktadır. Burada, dikkat edilecek en önemli konu: mükellefin Türkiye’de ikametgahının varlığı halinde ihtiyati haciz önerilemez. Bununla beraber vergi incelemesi sonuçlandıktan sonra yine aynı şekilde ihtiyati haciz talep olunamaz. Sonuçları itibariyle ihtiyati haciz kararı mükellef yönünden oldukça sıkıntılı bir durumdur. Mükellefin bütün mameleki ihtiyati haciz kararı dolayısıyla bloke edilmektedir. İhtiyati haciz kararı verilmeden önce mükelleflerin durumunun çok iyi analiz edilmesi, şirketin ortaklık yapısı, pay devir durumu vs. konular çok iyi irdelenmelidir. Vergi incelemesi sonuçlanıp, ihbarnameler mükellefe tebliğ edilmiş olduktan sonra alınan ihtiyati haciz kararının hukuksal hiçbir etkisi yoktur. [4]
Hele hele, şirketten usulüne uygun olarak pay devri yapıp ayrılan eski ortağın kişisel banka hesaplarına şirketten odaklanan ihtiyati haciz dolayısıyla blokaj konulamaz. İhtiyati haciz kararı, esasen müstakbel borçlu şirket yönünden hüküm ifade etmesi gerekir.
Konumuzla ilgili yüksek mahkeme Danıştay’a yansıyan bir olay dolayısıyla yüce mahkemeleri tarafından verilen kararda alınan ihtiyati haciz kararı iptal edilmiştir.[5] Kararın dayandığı gerekçe kısaca şöyledir: “… yukarıda anılan yasa hükmü uyarınca, ancak vergi incelemesinin devam ettiği durumlarda yapılan ilk hesaplara göre teminat istenebilecek, inceleme sonuçlanıp tarhiyatlar yapıldıktan sonra teminat istenemeyecektir. Bir başka deyimle, bu madde uyarınca ilgililer hakkında teminat istenebilmesi için incelemenin sonuçlandırılmamış ve tarhiyatların yapılmamış olması gerekmektedir. Ayrıca, vergi inceleme elemanın herhangi bir talebi bulunmaması durumunda Türkiye’de ikametgahı bulunmayan amme borçlusunun durumu amme alacağının tahsilinin tehlikede olduğunu gösteriyorsa tahsil dairesine kendiliğinden teminat istenmesine de olanak bulunmaktadır.” Şeklinde karara bağlanmıştır.[6]
Sonuç olarak, vergi incelemesi tamamlandıktan sonra vergi dairesinin vergi incelemesi raporu ve vergi ceza ihbarnamelerini mükellefe tebliği üzerine artık ihtiyati haciz veya ihtiyati tahakkuk işlemleri gerçekleştirilmez. 6183 sayılı kanunun 9, 13 ve 17. madde hükümlerine göre vergi incelemesinin bitirilmeden müfettiş tarafından ilk belirlemelere göre yapılacak hesaplamalar üzerinden ihtiyati haciz ve ihtiyati tahakkuk önerilebilir. Mükellefin ikametgahının Türkiye’de bulunması halinde, vergi incelemesi tamamlanmış olduktan sonra ihtiyati haciz – ihtiyati tahakkuk önerilemez.[7] 6183 sayılı kanunun 16. maddesi hükmüne göre de menkul mallar hariç olmak üzere, gösterilebilecek gayrimenkul teminatı karşılığında ihtiyati haciz kaldırılabilir.
[1] CANDAN Turgut, Açıklamalı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun, 2. Baskı, Maliye ve Hukuk Yayınları, Ankara, Ocak 2011, s.81-103.
[2] Ayrıntılı açıklamalar için bkz. ALPASLAN Mustafa – SAKAL Mustafa, Vergi Hukuku Uygulaması –I, Makale, İnceleme ve Yorumlar, Ocak 2008, s.299.
[3] İzmir 1. Vergi Mahkemesinin, 25.01.2011 gün ve E:2010/1500-K:2011/105 sayılı kararları.
[4] Bkz. YERLİKAYA Gökhan Kürşat, 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun Şerhi, XII Levha Yayınları, İstanbul Ocak 2012, s. 121.
[5] Danıştay 9. Dairesi tarafından verilen 28.01.2009 gün ve E:2008/2299-K:2009/237 sayılı karar.
[6] İzmir 3. Vergi Mahkemesinin, 13.04.2010 gün ve E:2009/2052-K:2010/409 sayılı kararları. Yine Danıştay 9. Dairesi tarafından verilen 23.06.2009 gün ve E:2008/12-K:2009/2782 sayılı karar ve yine 23.06.2009 gün ve E:2008/669-K:2009/2781 sayılı kararları da aynı mahiyettedir.
[7] Bkz. 6183 sayılı yasa ilgili genel tebliğ, Seri A, Sıra No:1.
31.12.2012
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.