Son yıllarda, gerek akademik çevrelerde ve gerekse vergi hukuku ile meşgul olan çevrelerde bizzat borçlu mükelleflerden başka, 6183 sayılı kanun hükümlerine göre borçlu gibi muamele gören ikincil borçlular veya potansiyel amme borçluları gibi kavramlar kullanılagelmiştir. Özellikle, değerli vergi hukukçusu sayın Akın Gencer ŞENTÜRK dostumuz ile zaman zaman “potansiyel kamu borçluları”, “gizil amme borçluları”, “ikincil amme borçluları”, “asli amme borçluları”, “fer’i amme borçluları” gibi kavramlar üzerinde tartışmalar yapmaktayız. Esasen, sevgili Akın tarafından gizil amme borçluları kavramı tartışmaya açılmıştır.
6183 sayılı kanun uygulamasında özellikle amme borçluları tarafından ödenmeyen kamu borcu ile ilgili olarak mükellef dışında bazı kimseler gerek şahsi mükellefiyetleri nedeniyle borçlu bulunan, gerekse de kanuni temsilcilik yada şirket ortaklığı sıfatları gibi “ikincil sorumlulukları” nedeniyle borcu bulunan kişiler amme borcunun ödenmesinden sorumlu tutulmaktadırlar.[1] İşte asıl amme borçlusu yerine geçerek amme alacağının, alacaklı vergi idaresine karşı ödenmesinden sorumlu olan kişilere potansiyel borçlular diyebiliriz.[2]
Diğer taraftan, alacaklı vergi dairesi vergi alacağını belli bazı hallerde teminat altına almak için daha amme borcu kesinleşmeden ihtiyati haciz veya ihtiyati tahakkuk gibi önlemlere başvurabilir.[3] Bu gibi özel durumlarda da asıl amme borçlusu yerine şirket ortakları veya kanuni temsilcileri üzerine yurtdışı çıkış yasağı uygulanabilmekte, ortakların veya şirket müdürlerinin mal varlıkları üzerine ihtiyati haciz yapılabilmektedir. Hatta, ihtiyati haciz veya tahakkuk uygulamaları sonucunda bizzat şirketin, şirket ortak veya kanuni temsilcilerinin kişisel banka hesaplarına blokajlar konulabilmektedir.[4] Hatta, ikincil amme borçlusunun asıl şirketin vergi borcu dolayısıyla, kişisel otomobil veya özel menkul veya gayrimenkul mallarına kadar haciz uygulanabilmektedir.
Kimi zaman, asıl amme borçlusunun menkul veya gayrimenkul mallarını korumakla güvenilir kişiler de (yed-i eminler) bazı durumlarda amme borçlusu gibi işlem görerek, tıpkı amme borçlusu gibi, alacaklı vergi dairesine borçludurlar.[5] Borçlular, zilyedler, güvenilir şahıslar kendilerine teslim edilen malları, alacaklı kamu idarelerince yapılacak ilk talep üzerine derhal ve kendilerine teslim edildiği zamandaki durumları ile geri vermek zorundadırlar. Aksi halde, bu kişilerin kendilerine teslim edilen mal miktarı kadar ve ayrıca da hukuki ve cezai sorumlulukları da bulunmaktadır.[6]
Gelir idaresinin vergi yükümlülerine çeşitli hallerde icra, haciz, teminat isteme, aciz hali, mükellefin iflasını talep etme, konkordatoyu kabul etmeme, menkul veya gayrimenkul mallarını satışa çıkarmak gibi yetkileri kullanabilir. Örneğin, ihtiyati tahakkuk, ihtiyati haciz veya hazine alacağının ortadan kaldırılmasına yönelik tasarrufların iptali gibi mal kaçırmaya yönelik tasarrufları da iptal ettirebilir. Örneğin, bir mükellefin borçlu olduğu halde bu vergi borcunu ödemek yerine, sahibi olduğu menkul ve gayrimenkul malları vergi dairesinden gizlice satarak, mallarını kaçırması gibi hallerde bu satış işlemleri iptal ettirilmektedir. [7]
Özetlemek gerekirse, ülkemizde olduğu gibi, diğer ülkelerde de mükellefler hakkında yapılabilecek işlemlerin birer birer yasalarda sayılmasının pek açık bir nedeni vardır. Vergi, kuşkusuz idare ile mükellef arasındaki bir alacak-borç ilişkisidir. Ama bu, ikili kişiler arasındaki alacak-borç ilişkisinden mahiyet itibarıyla farklıdır. Kişiler arasındaki alacaklılık- borçlulukta alacaklının amacı, yalnızca alacağını tahsil etmektedir. Alacak tahsil edildikten sonra borçlunun içine düşeceği durum, alacaklıyı hiç mi hiç ilgilendirmez.
Oysa, vergi borcu ilişkisinde alacaklı idarenin amacı, alacağı tahsil ettikten sonra dahi borçlunun zor durumda kalmamasını gözetmektir. Sebebi, kaynağı kurutmamak, onun devamlılığını sağlamaktır. Bu yüzdendir ki, yasalarda haciz sırasında dahi alacaklı-borçlu dengesinin gözetilmesi, zor durumda taksitlendirme, tecil, mühlet verme, belirli hallerde terkin, nihayet teferruğ bu amaçla kabul edilmiştir.[8]
Modern maliye anlayışında da, “vergi kanunlarının mükelleflere mümkün olduğu kadar kolaylık, gereği kadar şiddet getirmesi” ilkesi bu yüzden benimsenmiştir.
İkincil amme borçlularının sorumlulukları esasında, ana borçludan bir farkı bulunmamaktadır. Bu nedenle, vergi borcunda potansiyel borçluluk önümüzdeki günlerde hayli önem taşıyacak gibi gözükmektedir.
[1] 6183 sayılı AATUHK’nun md. 35 ve mük. md.35
[2] ŞENTÜRK A.Gencer, “Hukukçu Gözüyle Vergi Uygulamaları”, Fikirler-Görüşler-Çözümler, Etki Yayınları, 3. Baskı, İzmir 2009.
[3] 6183 sayılı yasa md.9-13 ve bkz. 213 sayılı VUK md. 344-359
[4] Tahsilat Genel Tebliği Seri: A, Sıra No:1,2. Bazı hallerde amme borçlusu yerine kefil veya güvenilir şahıs borçlu olarak kabul edilmektedir. 6183 sayılı yasa md. 79 hükümlerine göre de amme borçlusu ile ilişkili olan ve borçlu mükellefin üçüncü şahıslardaki menkul malların, alacak ve hakları haczedilebilmektedir.
[5] 6183 sayılı yasa md. 57, bkz. 213 sayılı VUK md.11, bkz. 6183 sayılı yasa md. 83
[6] TCK md. 289
[7] 6183 sayılı kanun md.29, Burada borçlu kişinin yapmış olduğu satışlar borcun vadesinden itibaren 2 yıl geriye doğru gidilerek yapılan satış işleminin iptali söz konusudur. Ayrıntılı açıklamalar için bkz. ALPASLAN Mustafa – SAKAL Mustafa, “Vergi Hukuku Uygulaması”, 8. Bölüm, Ocak 2008, İzmir, s.345-352
[8] ARIKAN Vural, “Hayırlı İşler Beyler”, Tekin Yayınevi, 1. Baskı, İstanbul, 1986, s.115-117.
18.05.2017
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> YIL SONU KAMPANYASI: Muhasebecilere Özel Web Sitesi 1.249 TL yerine 999 TL + KDV
Ayrıntılar için tıklayın.
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.