Bilindiği gibi, amme borcu dolayısıyla evli eşlerden birinin borcu üzerine yürütülen takipler neticesinde diğer eşin mal varlığına haciz uygulanıp uygulanmayacağı konusu değişik zamanlarda tartışılmaktadır. Bilindiği gibi, 6183 sayılı kanunun hükümlerine göre amme borcunu vadesinde ödemeyen gerçek ve tüzel kişiler için ödeme emri tebliği suretiyle haciz işlemi başlatılabilmektedir.[1]
213 sayılı VUK’nun hükümlerine göre amme borçlusu asıl mükelleften tahsil edilmesi lazım gelen vergiler yönünden borçlu mükellefin bizzat kendisidir. Zaten, mükellef vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüp edilmiş gerçek veya tüzel kişiler amme borçlusu sayılmaktadırlar. Aile reisi beyanı nedeniyle önceki hükümlere göre aile mensupları eski uygulamada birbiri ile sorumluluk içerisinde amme alacağına karşı eş, çocuk ve aile reisi muhatap sayılmakta idi. Ne var ki, aile reisi beyanı kaldırılması dolayısıyla her vergi borçlusu kendi borcunun ödenmesinden bizzat sorumludur. Genel kuralı olarak mükelleflerin vergi borcundan dolayı kendilerine bizzat sorumluluğu esas olup, ilgili vergi yasalarına göre belirtilen sorumluluk hali bulunmayan eşlerin diğer eşin borcundan dolayı sorumlu olmaları mümkün değildir.
Bu nedenle, genel kural, mükellefin vergi borcundan dolayı vergi borcu ile ilgili vergi kanunlarında belirtilen sorumluluk hali bulunmayan eşine haczin tatbiki kabil değildir. Ancak, eşe ait malın mülkiyeti konusunda bir ihtilaf varsa, başka bir ifadeyle, AATUHK'nın 27-30. maddelerinde düzenlenen ve iptal davasına konu olabilecek işlemler yapılmışsa, söz konusu ise bu işlemler hakkında tahsil dairesince adli yargıda iptal davası açılabilir.
Diğer taraftan, eşler arasında mülkiyeti çekişmeli olan mallar ile borçlu elinde bulunan menkul mallara haciz memuru, malın mülkiyetinin borçluya ait olduğunu varsayarak haciz koyabilir. Bu durumda söz konusu işleme maruz kalan eş istihkak iddiasında bulunabilir. Bu iddia vergi dairesi tarafından kabul görmezse adli yargıda istihkak davası açabilir. İstihkaka davasında eşin malın mülkiyetinin kendisine ait olduğunu güçlü delillerle kanıtlaması gerekir. Aksi takdirde haciz işlemi olağan seyri içinde devam edecektir. Borçlunun elindeyken haczedilen mallar hakkında açılan istihkak davalarında yargı organları iki konu üzerinde hassasiyetle durmaktadırlar. Birincisi, davacı malı ne suretle iktisap ettiğini ve malın borçlunun elinde bulunmasını gerektiren hukukî ve fiili sebep ve olayları göstermek ve bunları ispat etmekle yükümlüdür. İkincisi ise, davacı, haczedilmiş olan malın borçlunun elinde bulunmasını gerektiren hukuki ve fiili sebep ve olayları kanıtlaması gerekir.[2]
Öte yandan, evli eşlerin evlilikle ilgili mal rejimi sistemi kamu alacağının takibinde ve haciz uygulamasında önem taşımaktadır. Buna göre, eşlerin evlenmeden önce ve evlendikten sonra edindikleri malların mülkiyeti durumunun nasıl olacağı, bu malların nasıl yönetileceği, malların gelirinden kimin hangi oranda yararlanacağı, mallar dolayısıyla doğan borçlardan kimin, ne ölçüde sorumlu olacağı, evlilik sona erdiğinde veya yasada gösterilen diğer durumlarda, malların nasıl paylaşılacağı ve bunun gibi sorunlar, eşler arasındaki mal rejimine ilişkin kurallarla düzenlenir. Mal rejimi, malları dolayısıyla, eşler arasında ve dolayısıyla eşler ile üçüncü kişiler arasında ortaya çıkan ilişkileri düzenler.[3] Mal rejimlerinden bazısı yasal, yani doğrudan doğruya kanundan doğan, bazıları ise seçimlik, yani, yapılan bir sözleşmeyle kurulan mal rejimi mahiyetindedir.
Eşler arasındaki “yasal mal rejimi” ilkesi olsun veyahutta “edinilmiş mallara katılma rejimi” olsun her iki rejime göre de amme alacağı yönünden ortada herhangi bir muvazaa söz konusu değilse eşlerden birinin vergi borcu dolayısıyla diğerinin mal varlığına haciz konulması mümkün bulunmamaktadır.[4]
Bilindiği gibi, 6183 sayılı kanunun hükümsüz sayılan tasarruflarla ilgili madde hükmüne göre eşe ait malın mülkiyeti hakkında bir çekişme var ise kamu borcunun ödenmesini engellemek amacıyla herhangi bir eşler arasında tasarruf yapılmışsa böyle bir işlem hakkında iptal davası açılması mümkündür. Böyle bir iptal davasının açılması halinde muvazaanın varlığı konusu idare tarafından kanıtlanmalıdır. Aksi halde açılan iptal davası reddolunabilmektedir.
Paylaşmalı mal ayrılığı rejimi ilkesine göre eşlerden herhangi biri kendi borcundan ötürü tüm malvarlığı ile sorumlu olduğundan vergi borçlarından dolayı sadece kendi mal ve haklarına haciz tatbik edilebilir.[5] Öte yandan. Mal ortaklığı rejiminin benimsenmesi halinde ise, vergi borçları dolayısıyla yalnızca borçlu bulunan eşin kişisel mal varlığı ve ortak mallarının değerinin yarısı üzerine haciz uygulanabilmektedir.[6] Böylelikle, diğer eşin şahsi mal varlığı ve ortak mallarının değerinin ½’sine kadar haciz işlemi yapılabilmektedir.
KAYNAKLAR:
[1] 6183 sayılı kanun md. 55.
[2] YÜCE Mehmet, “Mükellefin Vergi Borcundan Dolayı Eşinin Mal Varlığına Haciz Gelebilir mi?”, Vergi Dünyası Dergisi, Nisan 2010, Yıl:29, Sayı:344, s. 149-158
[3] ZEVKİLİLER Aydın, HAVUTÇU Ayşe, GÜRPINAR Damla, Medeni Hukuk (Temel Bilgiler), Turhan Kitabevi, Ankara 2008, s.308-309.
[4] 6183 sayılı kanun md. 27-30
[5] Medeni Kanun md.244-250.
[6] Medeni Kanun md. 256-281
08.04.2010
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.