YAZARLARIMIZ
Dr. Mustafa Alpaslan
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
Bağımsız Denetçi
m.alpaslan@windowslive.com



Evli Eşlerden Birinin Vergi Borcu Nedeniyle Diğer Eşin Mal Varlığına Haciz Konulamaz

Bilindiği gibi, amme borcu dolayısıyla  evli eşlerden birinin borcu üzerine  yürütülen takipler neticesinde  diğer eşin mal varlığına  haciz  uygulanıp uygulanmayacağı konusu değişik zamanlarda tartışılmaktadır.   Bilindiği gibi,  6183 sayılı kanunun hükümlerine göre amme borcunu vadesinde ödemeyen gerçek ve tüzel kişiler için  ödeme emri tebliği suretiyle  haciz işlemi başlatılabilmektedir.[1]

213 sayılı VUK’nun hükümlerine göre amme borçlusu asıl mükelleften  tahsil edilmesi lazım gelen vergiler  yönünden  borçlu  mükellefin bizzat kendisidir.  Zaten,  mükellef  vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu  terettüp edilmiş gerçek veya tüzel kişiler amme borçlusu sayılmaktadırlar.  Aile reisi beyanı nedeniyle  önceki  hükümlere göre  aile mensupları  eski uygulamada  birbiri ile  sorumluluk içerisinde  amme alacağına karşı  eş, çocuk ve  aile reisi muhatap sayılmakta idi.  Ne var ki, aile reisi  beyanı  kaldırılması dolayısıyla  her vergi borçlusu kendi borcunun ödenmesinden bizzat sorumludur.  Genel kuralı olarak mükelleflerin vergi borcundan dolayı kendilerine bizzat sorumluluğu esas olup,  ilgili vergi yasalarına göre  belirtilen sorumluluk hali bulunmayan  eşlerin  diğer eşin borcundan dolayı sorumlu olmaları mümkün değildir.

Bu nedenle, genel kural, mükellefin vergi borcundan dolayı vergi borcu ile ilgili vergi kanunlarında belirtilen sorumluluk hali bulunmayan eşine haczin tatbiki kabil değildir. Ancak, eşe ait malın mülkiyeti konusunda bir ihtilaf varsa, başka bir ifadeyle, AATUHK'nın 27-30. maddelerinde düzenlenen ve iptal davasına konu olabilecek işlemler yapılmışsa, söz konusu ise bu işlemler hakkında tahsil dairesince adli yargıda iptal davası açılabilir.

Diğer taraftan, eşler arasında mülkiyeti çekişmeli olan mallar ile borçlu elinde bulunan menkul mallara haciz memuru, malın mülkiyetinin borçluya ait olduğunu varsayarak haciz koyabilir. Bu durumda söz konusu işleme maruz kalan eş istihkak iddiasında bulunabilir. Bu iddia vergi dairesi tarafından kabul görmezse adli yargıda istihkak davası açabilir. İstihkaka davasında eşin malın mülkiyetinin kendisine ait olduğunu güçlü delillerle kanıtlaması gerekir. Aksi takdirde haciz işlemi olağan seyri içinde devam edecektir. Borçlunun elindeyken haczedilen mallar hakkında açılan istihkak davalarında yargı organları iki konu üzerinde hassasiyetle durmaktadırlar. Birincisi, davacı malı ne suretle iktisap ettiğini ve malın borçlunun elinde bulunmasını gerektiren hukukî ve fiili sebep ve olayları göstermek ve bunları ispat etmekle yükümlüdür. İkincisi ise, davacı, haczedilmiş olan malın borçlunun elinde bulunmasını gerektiren hukuki ve fiili sebep ve olayları kanıtlaması gerekir.[2]

Öte yandan,  evli eşlerin  evlilikle ilgili  mal rejimi sistemi  kamu alacağının  takibinde ve haciz uygulamasında önem taşımaktadır. Buna göre, eşlerin evlenmeden önce ve evlendikten sonra edindikleri malların mülkiyeti durumunun nasıl olacağı, bu malların nasıl yönetileceği, malların gelirinden kimin hangi oranda yararlanacağı, mallar dolayısıyla doğan borçlardan kimin, ne ölçüde sorumlu olacağı, evlilik sona erdiğinde veya yasada gösterilen diğer durumlarda, malların nasıl paylaşılacağı ve bunun gibi sorunlar, eşler arasındaki mal  rejimine ilişkin kurallarla düzenlenir. Mal rejimi, malları dolayısıyla, eşler arasında ve dolayısıyla eşler ile üçüncü kişiler arasında ortaya çıkan ilişkileri düzenler.[3] Mal rejimlerinden bazısı yasal, yani doğrudan doğruya kanundan doğan, bazıları ise seçimlik, yani, yapılan bir sözleşmeyle kurulan mal rejimi mahiyetindedir.

Eşler arasındaki  “yasal mal rejimi” ilkesi olsun veyahutta “edinilmiş mallara katılma rejimi” olsun   her iki rejime göre de  amme alacağı yönünden ortada herhangi bir  muvazaa  söz konusu değilse eşlerden birinin vergi borcu dolayısıyla  diğerinin mal varlığına haciz konulması mümkün bulunmamaktadır.[4]

Bilindiği gibi, 6183 sayılı kanunun  hükümsüz sayılan tasarruflarla ilgili madde hükmüne göre eşe ait malın  mülkiyeti hakkında  bir çekişme var ise kamu borcunun ödenmesini engellemek amacıyla herhangi bir  eşler arasında tasarruf yapılmışsa böyle bir işlem hakkında  iptal davası açılması mümkündür.  Böyle bir iptal davasının açılması halinde  muvazaanın varlığı konusu idare tarafından kanıtlanmalıdır.  Aksi halde açılan iptal davası  reddolunabilmektedir.

Paylaşmalı mal ayrılığı rejimi  ilkesine göre eşlerden herhangi biri kendi borcundan ötürü  tüm malvarlığı ile sorumlu  olduğundan vergi borçlarından dolayı sadece kendi mal ve haklarına haciz tatbik edilebilir.[5]  Öte yandan. Mal ortaklığı rejiminin  benimsenmesi halinde   ise,  vergi borçları dolayısıyla yalnızca  borçlu bulunan eşin  kişisel mal varlığı ve  ortak mallarının değerinin yarısı  üzerine haciz  uygulanabilmektedir.[6] Böylelikle, diğer eşin şahsi mal varlığı  ve ortak mallarının değerinin  ½’sine kadar haciz işlemi yapılabilmektedir.


KAYNAKLAR:
[1] 6183 sayılı kanun md. 55.
[2] YÜCE Mehmet, “Mükellefin Vergi Borcundan Dolayı Eşinin Mal Varlığına Haciz Gelebilir mi?”, Vergi Dünyası Dergisi, Nisan 2010, Yıl:29, Sayı:344,  s. 149-158
[3] ZEVKİLİLER Aydın, HAVUTÇU Ayşe, GÜRPINAR Damla, Medeni Hukuk (Temel Bilgiler), Turhan Kitabevi, Ankara 2008, s.308-309. 
[4] 6183 sayılı kanun md. 27-30
[5] Medeni Kanun md.244-250.
[6] Medeni Kanun md. 256-281

08.04.2010

Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.


GÜNDEM