Bilindiği gibi, vergi mevzuatımıza göre, özel inşaat işlerinin yapıldığı mahal bir işyeri olarak kabul edilemez.[1] Bir başka ifade ile kişinin kendi özel mülkü üzerine konut ihtiyacı için bina yapması halinde bu faaliyet ticari bir faaliyet olarak değerlendirilemez. [2] Bunun sonucu olarak da kişinin kendi özel arsası üzerine oturmak gayesi ile konut yapmış olması halinde bu kişi vergi dairesine mükellefiyet kaydı yaptırmak zorunda değildir. [3]
Diğer taraftan, özel inşaat sahipleri yapacakları bu inşaatlarla ilgili işçi çalıştırabilirler. Kuşkusuz özel inşaatta çalışan işçilerin sigorta ettirilmesi zorunludur. Nitekim GVK’nun 64. maddesinde özel inşaat sahiplerinin yanlarında çalışan işçilerin ücretlerinin diğer ücret olarak vergilendirilmesi gerekmektedir. GVK 64/3 md. Hükmüne göre özel inşaat sahiplerinin ücretle çalıştırdığı inşaat işçileri bu yasa hükmüne göre “diğer ücret” olarak gelir vergisi kapsamında bulunmaktadır.
Diğer ücretler için yıllık gelir vergisi beyannamesi verilmez, diğer gelirler dolayısıyla beyanname verilmesi halinde de bunlar beyannameye ithal edilmez.[4]
Uygulamada özel inşaat sahipleri ile ilgili olarak gelir vergisi yönünden aktif mükellefiyet kaydı açılarak bunlar hakkında vergi daireleri mükellefiyet tesisi yoluna giderek, beyanname verilmemesi halinde bunlar hakkında beyana çağrı mektupları tebliğ edilmektedir. Gerekçe olarak ise, özel inşaat sahibinin bu faaliyetini ticaret siciline tescil ettirmesi ve Yapı Denetim Komisyonu Başkanlığı Genelgesinin 9 nolu paragrafında mükellef olacakları gösterilmektedir.
Bilindiği gibi, yapı sahipleri işbu özel yapılarını kendileri usta temin ederek yapabilecekleri gibi veya bir başka müteahhide veya kalfaya vererek de yaptırabilirler. Bina inşaatının bizzat arsa sahibi tarafından yapılması halinde veya yaptırılması halinde arsa sahibinin gerçek usulde gelir vergisi mükellefi olması gerekecek midir? Tartışma konusu olay esasen burada düğümlenmektedir. Kanımızca bu sorunun yanıtı hayır olarak verilmelidir. Çünkü kişi kendisinin ikamet etmesi maksadı ile konut yapması veya yaptırması halinde gerçek usulde aktif gelir vergisi mükellefi olmaması gerekmektedir. Çünkü, konutun yapılması başka, konutun satılması halinde bu faaliyetin GVK karşısındaki durumu başka şeydir.
Kendi arsası üzerine bir defaya mahsus olmak üzere apartman inşa ederek kat, daire ve dükkan olarak satanların 01.01.1999 tarihinden itibaren vergisel durumları, satışın ticari kazanç hükümlerine göre değerlendirilmesi halinde herhangi bir değişikliğe uğramamıştır.
Başka bir anlatımla, kişinin arsası üzerine inşa etmiş olduğu kat, daire veya dükkanları birden fazla kişiye satması halinde GVK’nun 37. maddesinin 4. bendine göre devamlılık unsuru bulunduğu gerekçesiyle ticari kazanç olarak vergilendirilmesi söz konusu olacaktır.
Gayrimenkullerin, gerçek kişiler tarafından elden çıkarılmasında, vergileme açısından üç durum söz konusu olmaktadır. Bu işlem sonucunda elde edilen kazanç; ya ticari kazanç olacak, ya belli durumlarda diğer kazanç ve irat (değer artış kazancı) olacak veya belli şartlar dahilinde gelir vergisinin konusuna girmeyecektir.[5]
Gayrimenkullerin elden çıkarılmasından doğan kazançlar devamlılık arz etmemek ve ticari bir organizasyon dahilinde yapılmamak koşuluyla, değer artış kazancı olarak vergilendirilmektedir.
Gayrimenkul satışının devamlılık arz etmesi ve bu faaliyetin ticari bir organizasyon içinde sürdürülmesi halinde elde edilen kazanç ise ticari kazanç olarak vergilendirilmektedir.
Sonuç olarak, uygulamada özel inşaat yapmaya çalışan kişilerin mükellefiyet kapsamına alınması bir bakıma yapı denetim mevzuatından da kaynaklanmaktadır. Yapı denetim kuruluşları özel inşaat yapmaya çalışan kişileri ticaret siciline kayıt ettirmeye zorlamakta ve sonuçta da vergi dairesine mükellef olunmasını şart koşmaktadırlar. Geldiğimiz noktada vergi daireleri özel inşaat yapmak isteyen kişilere gerçek usulde gelir vergisi mükellefiyeti tesis etmesi işlemleri hukuka uygun görülmemektedir. Yasal düzenleme gereği de özel inşaat yapılması halinde gerçek usulde veya basit usulde de olsa vergi dairesi ile mükellefiyet açısından bir yükümlülük olmamalıdır. Gereksiz yere mükellefiyet kaydı açılan özel inşaat sahiplerinin mükellefiyet kayıtlarının da açılma tarihine göre baştan silinmesi gerekmektedir. Yanı sıra özel inşaat sahiplerinin SGK’dan işyeri tescili yaptırarak çalıştırdıkları işçileri sigortalı olarak göstermeleri gerektiği bilinmelidir. Çalışan işçilerin bordro, kayıt bildirge, SGK hükümlerine göre belgelerinin tanzim edilmesi ve saklanması zorunluluğu bilinmelidir.
NOT: Bu makale Avukat Akın Gencer ŞENTÜRK ile birlikte yazılmıştır.
DİPNOTLAR:
[1] 213 sayılı VUK md.156
[2] 193 sayılı GVK md. 37 hükmünde özel inşaat işleri ticari faaliyet kapsamında yer almamaktadır.
[3] 213 sayılı VUK md.153
[4] Bkz. GVK md. 64 ve ilgili GVK GT: 94, 172, 183, 215
[5] ERKAN Fikret, “Gayrimenkullerin ve Benzerlerinin Elden Çıkarılmasından Doğan Değer Artış Kazancının Vergilendirilmesi” Yaklaşım, Sayı:118, Ekim 2002, s.148; YILMAZ Kazım, “Diğer Kazanç ve İratların Vergilendirilmesi”, Yaklaşım, Sayı:99, Mart 2001, s.12
04.02.2009
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.