Kıdem tazminatı; bir işçinin işverene bağlılığı, sadakati ve emeği karşılığı geçen sürelerin toplamına denk gelen tazminat hakkıdır. 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14.maddesinde gösterilen kıdem esasına bağlı özel bir tazminat türüdür. Tek işverene bağlı olmak üzere; değişik işyerlerinde en az bir yıllık çalışması olan işçi, iş sözleşmesini kanunda öngörülen koşullarda sona erdirmesi halinde kıdem tazminatını almaya hak eder.
Kıdem tazminatı: Madde 14 – (Değişik birinci fıkra: 29/7/1983- 2869/3 md.) Bu Kanuna tabi işçilerin hizmet akitlerinin:
1. İşveren tarafından bu Kanunun 17’nci maddesinin II numaralı bendinde gösterilen sebepler dışında, 2. İşçi tarafından bu Kanunun 16’ncı maddesi uyarınca,
3. Muvazzaf askerlik hizmeti dolayısıyla,
4. Bağlı bulundukları kanunla veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kurulu kurum veya sandıklardan yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı yahut toptan ödeme almak amacıyla; (2)
5. (Ek: 25/8/1999- 4447/45 Md.) 506 Sayılı Kanun’un 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (a) ve (b) alt bentlerinde öngörülen yaşlar dışında kalan diğer şartları veya aynı Kanunun Geçici 81 inci maddesine göre yaşlılık aylığı bağlanması için öngörülen sigortalılık süresini ve prim ödeme gün sayısını tamamlayarak kendi istekleri ile işten ayrılmaları nedeniyle,
(1) 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı Kanunun 120’nci maddesiyle, bu Kanunun 14’üncü maddesi hariç diğer maddeleri yürürlükten kaldırılmış ve metinden çıkartılmıştır.
(2) 2/7/2018 tarihli ve 700 sayılı KHK’nin 60 ıncı maddesiyle, bu bentte yer alan “kanunla” ibaresinden sonra gelmek üzere “veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle” ibaresi eklenmiştir.
Feshedilmesi veya kadının evlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde kendi arzusu ile sona erdirmesi veya işçinin ölümü sebebiyle son bulması hallerinde işçinin işe başladığı tarihten itibaren hizmet aktinin devamı süresince her geçen tam yıl için işverence işçiye 30 günlük ücreti tutarında kıdem tazminatı ödenir. Bir yıldan artan süreler için de aynı oran üzerinden ödeme yapılır.
(Değişik fıkralar: 17/10/1980- 2320/1 Md.):
İşçilerin kıdemleri, hizmet akdinin devam etmiş veya fasılalarla yeniden akdedilmiş olmasına bakılmaksızın aynı işverenin bir veya değişik işyerlerinde çalıştıkları süreler gözönüne alınarak hesaplanır. İşyerlerinin devir veya intikali yahut herhangi bir suretle bir işverenden başka bir işverene geçmesi veya başka bir yere nakli halinde işçinin kıdemi, işyeri veya işyerlerindeki hizmet akitleri sürelerinin toplamı üzerinden hesaplanır. 12/7/1975 tarihinden, itibaren (1) işyerinin devri veya herhangi bir suretle el değiştirmesi halinde işlemiş kıdem tazminatlarından her iki işveren sorumludur. Ancak, işyerini devreden işverenlerin bu sorumlulukları işçiyi çalıştırdıkları sürelerle ve devir esnasındaki işçinin aldığı ücret seviyesiyle sınırlıdır. 12/7/1975 tarihinden evvel (2) işyeri devrolmuş veya herhangi bir suretle el değiştirmişse devir mukavelesinde aksine bir hüküm yoksa işlemiş kıdem tazminatlarından yeni işveren sorumludur.
İşçinin birinci bendin 4’üncü fıkrası hükmünden faydalanabilmesi için aylık veya toptan ödemeye hak kazanmış bulunduğunu ve kendisine aylık bağlanması veya toptan ödeme yapılması için yaşlılık sigortası bakımından bağlı bulunduğu kuruma veya sandığa müracaat etmiş olduğunu belgelemesi şarttır. İşçinin ölümü halinde bu şart aranmaz
Kıdem tazminatı, işçinin İş Kanunu’nda öngörülen asgari çalışma süresinin doldurulması ve İş Kanunu’nda öngörülen nedenlerden biriyle iş akdinin sona ermesi halinde işçinin çalıştığı hizmet süresiyle (kıdemiyle) ve ücretiyle orantılı olarak işverenin ödemekle yükümlü olduğu bir tazminat çeşididir. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2007/3906 E. 2009/12118 K. ve 28.04.2009 tarihli kararında kıdem tazminatı şu şekilde tanımlanmıştır. “İşverene ait bir ya da birkaç işyerinde belli bir süre çalışmış bir işçinin, işini kaybetmesi halinde işinde yıpranması, yeni bir iş edinmede karşılaşacağı güçlükler ve işyerine sağladığı katkı göz önüne alınarak, geçmiş hizmetlerine karşılık işveren tarafından işçiye kanuni esaslar dahilinde verilen toplu paraya kıdem tazminatı denilmektedir.”
Kıdem tazminatı günümüzde her ne kadar işçinin lehine olan bir tazminat çeşidi olarak görülse de işçinin buna hak kazanabilmesi adına İş Kanunu’nda öngörülen koşulları sağlaması gerekmektedir. Bu koşulları aşağıda sıralanmıştır.
İşçinin kıdem tazminatına hak kazanabilmesi için her şeyden önce iş akdinin sona erdiği tarihte işyerinde en az bir yıllık kıdeminin bulunması zorunludur. Bu koşul İş Kanunu’nun 14. maddesinde açıkça belirtilmiştir. Ancak anılan maddenin 1. Fıkrasında “İşçinin işe başladığı tarihten itibaren hizmet akdinin devamı süresince her geçen tam yıl için işverence işçiye 30 günlük ücreti tutarında kıdem tazminatı ödenir. Bir yıldan artan süreler için de aynı oran üzerinden ödeme yapılır” denilmektedir. Bu hükümde her geçen “tam yıl” için kıdem tazminatı ödeneceğine ve “bir yıldan artan süreler için aynı oranda ödeme yapılacağı yolundaki anlatımlarından kıdem tazminatına hak kazanabilmek için işçinin en az bir yıl çalışmış olması gerektiği sonucuna varılabilir.
İşçinin işyerinde fiilen çalışmaya başladığı tarih en az bir yıllık sürenin başlangıcıdır. Tarafların iş ilişkisi kurulması yönünde varmış oldukları ön anlaşma bu süreyi başlatmaz. Yine iş sözleşmesinin imza tarihi yerine, fiilen iş ilişkisinin kurulduğu tarihte, tazminatına hak kazanma ve hesap yönünden dikkate alınması gereken süreyi başlatacaktır. İşçinin çıraklık ilişkisinde geçen süreler de kıdem tazminatına esas alınacak süre yönünden değerlendirilmeyecektir. Buna karşın deneme süresi, kıdem süresine eklenir.
İşçinin kıdem hakkı bakımından aranan en az bir yıllık süre, derhal fesihlerde feshin bildirildiği anda sona erer. Kural olarak fesih bildirimi muhataba ulaştığı anda sonuçlarını doğurur. Bildirimli fesihler yönünden ise ihbar öneli süreye dahil edilir. İşçinin işyerinde çalıştığı sırada almış olduğu istirahat raporlarının kıdem süresinde değerlendirilmesi yerinde olur. İşçinin iş sözleşmesinin askıda olduğu sürelerde ve ücretsiz izinde geçen sürelerde kıdem tazminatına esas süre bakımından dikkate alınmaz. 2822 sayılı yasanın 42.maddesinin 5.fıkrası uyarınca grev ve lokavtta geçen süreler kıdem süresine eklenemez, tutukluluk ve hükümlülükte geçen süreler de kıdem tazminatına esas sürede dikkate alınmaz.
Kıdem tazminatına hak kazanabilmek için hizmet akdine dayalı çalışmanın en az belli bir süre devam etmesi gerekmektedir.
İşçinin 1475 sayılı mülga İş Kanunu’nun 14. maddesi öngörülen kıdem tazminatına hak kazanabilmesi için aynı işverenin işyeri veya işyerlerinde en az 1 yıllık zaman dilimi zarfında sürekli olarak çalışması zorunluluk arz etmektedir. Bu kapsamda işçi şayet işverenin işyerinde 1 yıldan daha az süre ile çalışmış ise kıdem tazminatına hak kazanamayacağı ortadadır. Öğretide; aynı işverenin farklı işyerlerinde, hatta farklı şirketlerinde çalışsa bile 1 yıllık sürenin hesaplanmasında tüm bu çalışmalar göz önünde bulundurulacağı belirtilmiştir. Çalışma süresinin aynı holding bünyesinde gerçekleştirmesi durumunda da kıdem tazminatı açısından herhangi bir değişiklik olmayacaktır. Yargıtay’ın yaklaşımı da bu yöndedir. Nitekim, bu yaklaşım; “şirketler arasında organik bağdan söz edilerek kıdem tazminatı miktarını hesaplanacağı” yönündedir.
Kıdem tazminatına ancak bazı şartların varlığı halinde hak kazanılabilmektedir. Bu şartların birlikte gerçekleşmesi aranır. Kıdem tazminatına aşağıdaki şartların varlığı halinde hak kazanılır:
İş Kanunu’na tabi bir iş sözleşmesiyle çalışma bulunmalıdır. Bahsedilen kanun 4857 sayılı İş Kanunu’ dur. Hizmet akdiyle çalışma yoksa kıdem tazminatı da gündeme gelmeyecektir. Ancak, Yargıtay memuriyette geçen süreleri de kıdem tazminatında dikkate almaktadır. Hizmet akdiyle çalışma yetmemekte, bu akdin 4857 sayılı İş Kanunu’na tabi olması gerekmektedir. Hizmet akdinin belirli/belirsiz, olması arasında fark yoktur. Belirli süreli sözleşmenin sürenin bitimi ile kendiliğinden sona ermesi halinde kıdem tazminatı gündeme gelmeyecektir.
Sözleşme kıdem tazminatına imkân verir biçimde sona ermelidir. Kanunda sayılanlar dışındaki hallerde taraflar kıdem tazminatının ödeneceğini geçerli biçimde kararlaştırabilirler. Yasada öngörülen haller şunlardır:
Normal şartlar altında kendi isteğiyle işten ayrılan bir işçi, haklı bir gerekçesi yoksa kıdem tazminatı alamazken; 15 yıl ve 3600 gün şartını taşıyan işçi kıdem tazminatını alabilmektedir. Bu durum mülga 1475 sayılı eski İş Kanunun yürürlükte kalan ve halen geçerliliğini sürdüren son tek maddesi Madde 14/5 dayanmaktadır.
Kıdem tazminatı: Madde 14 – (Değişik birinci fıkra: 29/7/1983- 2869/3 md.) Bu Kanuna tabi işçilerin hizmet akitlerinin:
5. (Ek: 25/8/1999- 4447/45 md.) 506 Sayılı Kanun’un 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (a) ve (b) alt bentlerinde öngörülen yaşlar dışında kalan diğer şartları veya aynı Kanunun Geçici 81 inci maddesine göre yaşlılık aylığı bağlanması için öngörülen sigortalılık süresini ve prim ödeme gün sayısını tamamlayarak kendi istekleri ile işten ayrılmaları nedeniyle,
Mülga 1475 Sayılı İş Kanunun yürürlükte bulunan 14. Maddesine istinaden, SGK’dan yazı alarak istifa edilmesi halinde hangi şartlarda Kıdem tazminatı alınacağı konusunda en önemli ayrıntı İlk işe giriş tarihidir. 15 yıl 3600 gün şartını yerine getiren ve kıdem tazminatı almaya hak eden çalışanların, 08.09.1999 tarihinden önce sigortalılık süresinin başlamış olması gerekmektedir. Yani Kıdem Tazminatı ödenmesine ilişkin şartlardan birisi 15 yıl ve 3600 gün sigortalılığın yerine getirilmesidir. Buna göre, 08.09.1999 tarihinden önce işe başlayan sigortalılar, adına emeklilik için sigortalılık süresini ve prim gün sayısını doldurup emekli yaşını beklemeleri halinde kıdem tazminatı ödenmektedir.
15 yıl ve 3600 gün sayısının aynı işyerinde tamamlanması gerekmiyor. Bu süreler tüm çalışma hayatı boyunca çalıştığı işyerleri ve sigortalılık süreleri dikkate alınır. Fakat kıdem tazminatı hesaplanırken sadece son çalıştığı işyerindeki çalışma süresine karşılık gelen değer baz alınır.
Ayrıca vurgulamak gerekir ki, çalışanın kıdem tazminatına 15 yıl 3600 prim gününden hak kazanabilmesi, en az 1 yıl aynı işverene bağlı işyerinde çalışmış olma şartının da aynı zamanda sağlanması ile mümkündür.
İlk sigortalılık tarihi, yaş dışındaki diğer şartların sağlanması sayesinde elde edilebilecek kıdem tazminatının alınması önem arz etmektedir. Dolayısıyla her çalışanın hizmet dökümlerinde yer alan ilk sigortalılık tarihine bakıp buna göre prim ödeme ile sigortalılık süresi şartlarını sağlayıp sağlamadıklarını kontrol etmesinde yarar var. Aksi takdirde kıdem tazminatına hak kazanamama durumuyla karşılaşılabilmektedir.
Koşulları sağlandığında kıdem tazminatı alınarak işten ayrılmak mümkün hale gelmektedir. Buna ilave olarak çalışanların son iş yerinde en az 1 yıllık kıdeminin bulunması da gerekmektedir.
Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer husus, söz konusu tarihlerden evvel çalışanın 18 yaşını tamamlamış olmasıdır. 18 yaşın doldurulmasından önceki çalışmalarda ya da hizmetlerde emeklilik açısından prim ödeme gün sayısı dikkate alınmakta ancak bu yaştan önceki çalışmalarda emeklilik için gerekli sigortalılık süresinin dolması bakımından 18 yaşın doldurulduğu tarihin önemi vardır.
İş yerinden kendi isteğiyle ayrılan işçi kural olarak kıdem tazminatı hak etmez. Fakat bu kuralın istisnaları mevcuttur. İşçi tarafından iş akdinin haklı sebebe dayanarak feshi halinde işveren kıdem tazminatı ödemek durumundadır.
4857 sayılı İş kanununun 24. maddesinde işçinin hangi hallerde iş sözleşmesini feshedebileceği ile ilgili hükümler, aynı Kanunun 25. maddesinde ise işverenin iş sözleşmesini hangi hallerde feshedebileceği ile ilgili hükümler, 32. maddede de iş sözleşmelerinin sona ermesinde işçinin ücreti ile sözleşme ve kanunda doğan para ile ölçülmesi mümkün menfaatlerinin ödenmesi ile ilgili hükümler yer almıştır.
1475 sayılı İş Kanunu’nun 14.maddesinde gösterilen kıdem esasına bağlı özel bir tazminat türüdür. Bazı durumlarda ise İşverenler istifa eden bir çalışanına, şimdiye kadar çalışmasından gördüğü memnuniyeti “atıfet kabilinden” kıdem tazminatı ödeyerek göstermeyi tercih edebiliyor. Kanunen hak doğmamış olan kıdem tazminatının İstifa eden işçiye işveren tarafından çalışmalarının memnuniyeti uyarınca “atıfet kabilinden” verilmesi durumunda kıdem tazminat ödemesini ücret olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Kıdem tazminatı ödemelerinde sadece damga vergisi kesintisi içeren bir ödenek olup, bu durumda İstifa eden işçiye işveren tarafından Kanunen hak doğmamış olan kıdem tazminatı ödenmemesi durumunda ücret olarak değerlendirilmesi gerektiğinde bu ücret ödemesinin hem gelir vergisi hem damga vergisi hem sgk primleri kesilip kesilmeyeceği durumunun değerlendirilmesi gerekmektedir.
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü Özelge: Sayı: B.07.1.GİB.4.34.16.01/GVK-25/7
Konu: İstifa eden çalışana işverence kıdem tazminatı ödenmesi halinde söz konusu ödemelerin vergiden istisna edilip edilmeyeceği hk.
Aynı kanunun 25/7. maddesinde de 1475 ve 854 sayılı Kanunlara göre ödenmesi gereken kıdem tazminatlarının tamamı ile 5953 sayılı Kanuna göre ödenen kıdem tazminatlarının hizmet erbabına 24 aylığını aşmayan miktarları (hizmet ifa etmeksizin ödenen ücretler tazminat sayılmaz) nın vergiden istisna edileceği belirtilmiştir.
Diğer taraftan, 1475 sayılı İş Kanunu’nun 14. maddesinde bu kanuna tabi işçilerin hizmet akitlerinin:
1-İşveren tarafından bu kanunun 24. maddesinin II numaralı bendinde gösterilen sebepler dışında,
2-İşçi tarafından bu kanunun 25. maddesi uyarınca,
3-Muvazzaf askerlik hizmeti dolayısıyla,
4-Bağlı bulundukları kanunla kurulu kurum ve sandıklarından yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı yahut toptan ödeme almak amacıyla;
Feshedilmesi veya kadının evlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde kendi arzusu ile sona erdirmesi veya işçinin ölümü sebebiyle son bulması hallerinde işçinin işe başladığı tarihten itibaren hizmet akdinin devamı süresince her geçen tam yıl için işverence işçiye 30 günlük ücreti tutarında kıdem tazminatı ödenir. Bir yıldan artan süreler için de aynı oran üzerinden ödeme yapılır hükmü yer almıştır.
İş kanununun 24. maddesinde işçinin hangi hallerde iş sözleşmesini feshedebileceği ile ilgili hükümler, aynı Kanunun 25. maddesinde ise işverenin iş sözleşmesini hangi hallerde feshedebileceği ile ilgili hükümler, 32. maddede de iş sözleşmelerinin sona ermesinde işçinin ücreti ile sözleşme ve kanunda doğan para ile ölçülmesi mümkün menfaatlerinin ödenmesi ile ilgili hükümler yer almıştır.
Bu hükümlere göre işyerinden kendi isteğiyle ayrılan (istifa eden) bir çalışana işverence tazminat ödemesi yapılması İş Kanunu’nun 14.maddesinde tanımı yapılan kıdem tazminatı kapsamına girmediğinden Gelir Vergisi Kanunu’nun 25/7.maddesine göre vergiden istisna edilmesi mümkün değildir. Bu nedenle, işverence kendi isteğiyle işten ayrılanlara yapılacak tazminat ödemelerinin ücret olarak değerlendirilmesi ve Gelir Vergisi Kanunu’nun 61, 94, 103 ve 104.maddeleri gereğince tevkif suretiyle vergilendirilmesi gerekmektedir. Denilmiştir.
Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü Sayı: B.07.1.GİB.4.34.16.01/GVK-25/7- İlgili özelgesine göre: İstifa eden işçiye işveren tarafından şimdiye kadar çalışmalarının memnuniyeti uyarınca “atıfet kabilinden” verilmek istenen ödeme İş Kanunu’nun 14.maddesinde tanımı yapılan kıdem tazminatı kapsamına girmediğinden Gelir Vergisi Kanunu’nun 25/7.maddesine göre;
Tazminat ve yardımlarda:(1) (2) Madde 25 – Aşağıda yazılı tazminat ve yardımlar Gelir Vergisinden müstesnadır:
1. (Değişik:18/1/2019-7162/2 md.) Ölüm, engellilik ve hastalık sebebiyle verilen tazminat ve yardımlar ile 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu uyarınca ödenen işsizlik ödeneği ve 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu’na göre ödenen işe başlatmama tazminatı;
2. Muhtaç olanlara belli bir süre için veya hayat kaydiyle yapılan yardımlar (Asker ailelerine yapılan yardımlarla hayır derneklerinin ve yardım sandıklarının yardımları mutlak olarak bu istisnaya girerler.);
3. (Değişik: 26/8/2001-4697/3 md.) Kanunla kurulan emekli sandıkları ile 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesinde belirtilen sandıklar tarafından, kendilerine zat aylığı bağlananlara aylıkları dışında, kanunları veya statüleri gereğince verilen emekli, dul, yetim ve evlilik ikramiyeleri veya iade olunan mevduatı ve sürelerini doldurmamış bulunanlarla dul ve yetimlerine toptan ödenen tazminatlar (506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 20 nci maddesinde belirtilen sandıklar tarafından ödenen tazminat, yardım ve toptan ödemeler en yüksek Devlet memuruna çalışılan süreye bağlı olarak ödenen tutardan fazla ise aradaki fark ücret olarak vergiye tabi tutulur. Bu mukayesede gerek muhtelif sandıklardan gerek aynı sandıktan muhtelif zamanlarda yapılan ikramiye, tazminat ve toptan ödemeler topluca dikkate alınır.);
(1) (1) 15/7/2016 tarihli ve 6728 sayılı Kanunun 12 nci maddesiyle, bu bentte yer alan “ödenen en yüksek ödeme tutarından” ibaresi “çalışılan süreye bağlı olarak ödenen tutardan” şeklinde değiştirilmiştir
4. Hizmet erbabına ödenen çocuk zamları (Bu zamlar Devletçe verilen miktarları aştığı takdirde, fazlası vergiye tabi tutulur.);
5. Evlenme ve doğum münasebetiyle hizmet erbabına yapılan yardımlar (Bu istisna hizmet erbabının iki aylığına veya buna tekabül eden gündeliklerinin tutarına kadar olan yardım kısmına uygulanır.);
6. Sosyal sigorta kurumları tarafından sigortalılara yapılan ödemeler;
7. (Değişik: 21/3/2018-7103/5 md.) a) 25/8/1971 tarihli ve 1475 sayılı İş Kanunu ve 20/4/1967 tarihli ve 854 sayılı Deniz İş Kanunu’na göre ödenmesi gereken kıdem tazminatlarının tamamı ile 13/6/1952 tarihli ve 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanuna göre ödenen kıdem tazminatlarının hizmet erbabının 24 aylığını aşmayan miktarları (Hizmet ifa etmeksizin ödenen ücretler tazminat sayılmaz.);
b) Hizmet erbabının tabi olduğu mevzuata göre bu bendin (a) alt bendinde belirtilen istisna tutarının hesabında dikkate alınmak şartıyla, hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra; karşılıklı sonlandırma sözleşmesi veya ikale sözleşmesi kapsamında ödenen tazminatlar, iş kaybı tazminatları, iş sonu tazminatları, iş güvencesi tazminatları gibi çeşitli adlar altında yapılan ödemeler ve yardımlar (Bu bendin uygulamasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.);
8. Genel olarak nafakalar (Alanlar için);
9. Yardım sandıkları tarafından statüleri gereğince kendi üyelerine ölüm, engellilik, hastalık, doğum, evlenme gibi sebeplerle yapılan yardımlar. (...) (1)(2)
10. (Ek: 4/12/1985-3239/44 md.) Yabancı ülkelerde bulunan sosyal güvenlik kurumları tarafından ödenen emekli, dul, yetim ve evlenme ikramiyeleri veya iade olunan mevduat, sürelerini doldurmamış bulunanlarla, dul ve yetimlerine toptan ödenen tazminat ve yardımlar.
(1) 25/4/2013 tarihli ve 6462 sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle, bu maddenin birinci fıkrasının (1) ve (9) numaralı bentlerinde yer alan “sakatlık” ibareleri “engellilik” şeklinde değiştirilmiştir.
(2) Bu bentte yeralan "... ile üyelerinin geri verilen mevduatı" ibaresi, 22/7/1998 tarih ve 4369 sayılı Kanunun 29 uncu maddesiyle metinden çıkarılmıştır
Vergiden istisna edilmesi mümkün olmadığından ve Gelir Vergisi Kanunu’nun 61. maddesi ile ücretin tanımı:
Ücretin tarifi: Madde 61 – (Değişik: 24/12/1980-2361/43 md.) Ücret, işverene tabi belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir.
Ücretin ödenek, tazminat, kasa tazminatı (Mali sorumluluk tazminatı), tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı veya başka adlar altında ödenmiş olması veya bir ortaklık münasebeti niteliğinde olmamak şartı ile kazancın belli bir yüzdesi şeklinde tayin edilmiş bulunması onun mahiyetini değiştirmez
Şeklinde yapılmıştır. Bu tanımdan istifa eden işçiye “atıfet kabilinden” ödenen menfaatin ücret olarak tanımlandığını ve kıdem tazminatı statüsünde değerlendirmeyeceğini anlaşılmaktadır. Dolayısı ise sadece damga vergisi içeren kıdem tazminatı şeklinde ödeme yapmak yerine gelir vergisini de içeren ücret şeklinde ödeneğin hesaplanması gerekir ücret olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu ücret ödemesinin hem gelir vergisi hem damga vergisi hem de 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 80. Madde kapsamında istifa eden işçiye yapılacak ödemenin SGK primine de tabi olduğu net olarak görülmekte olup bu nedenle istifa eden işçiye yapılacak ödemenin SGK primleri kesilerek o ayki ücret bordrosuna dahil edilmek suretiyle hesaplanması gerekmektedir.
Sonuç olarak istifa eden işçiye yapılacak “atıfet kabilinden” ödemenin, kıdem tazminatı olarak sadece damga vergisi kesilmesi suretiyle yapılması mümkün olmayıp, ücret olarak değerlendirilip gelir vergisi, damga vergisi ve SGK primlerinin de kesilerek hesaplanıp ödenmesi zorunludur.
06.12.2021
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> YIL SONU KAMPANYASI: Muhasebecilere Özel Web Sitesi 1.249 TL yerine 999 TL + KDV
Ayrıntılar için tıklayın.
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.