Binek araçların vergi kanunları karşısındaki durumu, bu araçların özel maksatlarla da kullanımının müsait olması nedeniyle oldukça karışıktır ve ticari faaliyet ile ilişkili olmayan hem maliyet hem de vergisel indirimlerin daha temkinli bir şekilde düzenlenmesini beraberinde getirmiştir. Ancak temkinli davranalım derken ekonomi ve muhasebe anlamında en temel teamüllere aykırı uygulamaların ortaya çıkmış olduğu da yadsınamaz. Son dönemde yapılan eski yanlış uygulamaları değiştiren düzenlemeler bir takım kolaylıklar sağladı. Ancak bu defa da mükelleflerimizin kendi durumlarını anlayabilmeleri biraz daha karmaşıklaştı. Ne diyelim zahmete katlanmadan fayda elde edilmiyor.
Bilindiği üzere son değişiklik 7193 sayılı kanun ile geldi. İlgili kanunun 13 ve 14. maddeleri ile Gelir Vergisi Kanununun 40 ve 68’inci maddelerinde düzenlemeler yapılarak işletmede kullanılan binek araçların amortisman yoluyla itfası ile kira ve idamesine ilişkin masraflara 01.01.2020 tarihinden itibaren bir takım sınırlamalar getirildi. Dolayısıyla Aralık ayında binek araç satışlarında ekstra bir hareketlenme bekleyebiliriz. Yazımızda Türk Gümrük Tarife Cetvelinin 87.03 tarife pozisyonundaki binek araçların vergi uygulamaları karşısındaki durumu aktarılmaya çalışılmıştır.
Binek araçların vergi uygulamaları karşısında durumu binek araçların kullanım yeri ve amacına göre değişiklik gösteriyor. Buna göre binek araçlar bütün bu tedbirlerin ortaya çıkışının kaynağı olan kullanım şekli olarak işletmede makam aracı, taşıma vs maksatlı kullanılıyor olabilir. İşletmenin faaliyet konusu binek araçların işletilmesi ise taksi, kiralama (rent a car), taşımacılık, sürücü kursu faaliyeti şeklinde bir kullanım olabilir. Yahut işletmenin faaliyet konusu doğrudan doğruya binek araçların sıfır veya ikinci el ticareti olabilmektedir. Şimdi bahsedilen hususlardan yola çıkarak binek aracın mükellef için anlamına göre vergi uygulamalarını belirtelim.
7193 sayılı kanun ile gelen değişiklikler artık binek araçlara bütünüyle olağan şüpheli muamelesi yapıyor ve bütünüyle işletmede kullanılmış olsa bile bir kısım maliyet, gider ve KDV leri doğrudan reddediyor. Yani işletme aktifine kayıtlı binek aracın bir kısmı işletmede kullanılan araç muamelesi görüyor bir kısmı özel bir şahsa ait araç muamelesine tabi tutuluyor. Yukarıda belirtilen hadler serbest meslek erbabımız içinde aynen geçerli.
Bu uygulama alışkanlıklar dolayısıyla her ne kadar tepki çekiyor olsa da birçok ülkede bulunmaktadır. Ancak arada ki yöntem farkı vergiye uyumu yüksek ülkelerle vergiye uyumsuz mükelleflerin ülkesi yaklaşımından kaynaklanıyor. Yani aslında haklısınız işletmede kullandığınız, sadece ticari faaliyetlerinize tahsisli bir aracın yakıt giderinin tamamını indirmeniz vergi, muhasebe, hak, hukuk ve teamüller gibi birçok prensip kaynağı disiplinin aksini savunamayacağı bir durumdur. Bundan dolayı yabancı ülkelerde mesela Avusturalya, Kanada, ABD ve diğer gelişmiş ülkelerde bizdeki gibi beyana dayalı bir sistem olduğu için binek araçların giderleri ve kullanımları açısından da öncelikle beyana itimat edilir ki bu ülkelerdeki mükelleflerin geneli devlete yalan söylemeyi büyük ahlaksızlık olarak görmektedir. Öte yandan binek araçların giderlerinin indirilmesi konusunda kural çok net, aracın kullanımı faaliyetle ilgiliyse ve ispatlanabiliyorsa bir kısıt yok. Bu noktada iki temel usulden biri tercih edilebiliyor. Bunlar götürü gider (Standart deduction) ve gerçek gider (Actual Expenses) usulleridir. Mesela binek araçla evden işe-işten eve gitmek (commuting rule) maksadıyla ortaya çıkan maliyetleriniz kesinlikle kabul edilmez. Bu hizmet personele sağlanıyorsa bu da ücretin bir unsuru (Fringe benefit) olarak dikkate alınır. Temel kabul faaliyete yönelik seyahat işyerinden müşteriye veya ikinci işyerine yapılan seyahatlerdir. Gerçek gider metodunda bu ülkelerde kayıt defteri tutularak (logbook) bu süre içerisinde aracın kullanım maksadı, kilometre tespiti yapılarak kayıt altına alınır. Sürenin sonunda şahsi kullanım ve iş maksatlı kullanım mesafeleri kayıtlı kilometre üzerinden oranlanır ve iş maksatlı kullanım oranı, araç için yapılan yekûn giderlere oranlanarak indirilebilir giderler ve KDV tespit edilir. Bunları detaylandırmamın nedeni binek araçlar için getirilen gider kısıtlamasının meşru bir zemini olduğunun fark edilmesini sağlamak. Zira düzenlemeye karşı itirazların yoğunluğu dikkat çekiyor.
Ülkemizde gerçek gider esası da bir alternatif olarak sunulabilirdi. Ancak sahte belge kullanımının bu kadar yaygın olduğu bir ekonomide maalesef beyana itimatta zorluk çekiliyor ve idare açısından kolay olan tercih ediliyor. Bu durumdan ötürü tabiki sadece mükellefleri suçlayamayız. Zira sahte belge kullanmak bir suçtur ve suç oranlarında otuz yıldır bir azalma yoksa bu da ilgili devlet birimlerinin vebalidir.
Bir diğer tartışılan konu itfası kabul edilmeyen maliyet kısmının aracın satışı halinde nasıl dikkate alınacağıdır. Diğer bir ifadeyle indirimi kabul edilmeyen amortismanların satışta dikkate alınıp alınmayacağıdır. Bilindiği üzere VUK’un Amortismana Tabi Malların Satılması başlıklı 328. Maddesinde “…. amortisman ayrılmış olanların değeri ayrılmış amortismanlar düşüldükten sonra kalan meblağdır…” ifadesi yer bulmaktadır. İdarenin ve yargının bugüne kadarki yaklaşımı ihtiyari olan amortismanların ayrılmamış olması halinde satışta da dikkate alınmaması gerektiği yönündedir. Yani idare bir kıymetin net maliyetinden ziyade işletme için maliyetini esas alıyor. Amortisman yoluyla itfa edilmemişse maliyet ilk iktisaptaki tutar olarak kalmıştır.
Binek araçlar için getirilen amortisman kısıtlaması, amortisman uygulamasının genel kuralları sabitken amortisman oranının tatbik edileceği maliyet bedeline ilişkin bir üst sınır getiriyor. Esasında buradaki kabul, binek aracın bir kısmının işletme için değer yaratmadığı, dolayısıyla kazancın tespitinde bu kısma ilişkin giderlerin de dikkate alınmaması gerektiği şeklindedir. Bu durumda binek aracın satışında işletme için değer yaratmadığı düşünülen kısma ilişkin varsa karın da vergiye konu edilmemesi gerekir. Diğer bir ifadeyle ayrılan amortismanın kanunen kabul edilmeyen kısmının satışta da aynı mantıkla dikkate alınmaması hakkaniyet gereğidir.
İşletmenin ana faaliyet konusu binek araçların işletilmesi yoluyla faaliyette bulunmak ve kazanç elde etmek ise vergi kanunları konuya oldukça sakin yaklaşıyor ve rutin kazancın belirlenmesine ilişkin genel teamüller uygulanıyor. Bir yönüyle bu durum binek araçlara ilişkin yüklenilen KDV nin indirimi ve amortisman ve genel giderlerin kanunen kabul edilen bir gider olarak dikkate alındığı istisnai bir örnek oluyor. Dolayısıyla da 7193 sayılı kanun öncesi ve sonrasında bu faaliyet kolunda bulunan mükellefler açısından bir farklılık olmayacaktır.
Binek araçların ilk tescilinden önce satışını gerçekleştirme faaliyeti sıfır araç ticareti olarak sınıflandırılabilir. Bu faaliyet kolu için binek araçlar emtia niteliğindedir ve muhasebe anlamında da ticari malların tabi olduğu kayıt ve takip muamele süreçlerine tabidir. Dolayısıyla emtia olarak muamele gören binek araçlar açısından herhangi bir kısıt söz konusu değildir.
İkinci El Araç Ticareti
Kullanılmış araçların ticareti de oldukça yaygın olarak karşılaşılan bir faaliyet koludur. Yaygın kullanımıyla “galeriler” yoluyla yapılan bu faaliyet türü uzun süredir esasında emtia niteliğinde olan binek araçlara binek araç muamelesi nedeniyle çeşitli kısıtlamalar ve mağduriyetlerin mevcut olduğu bir durumdu. Bu durumun temel nedeni ilk tescili gerçekleşmiş aracın galeri aracılığıyla satışı sürecinde ilgili işletme veya çalışanları adına kayıt altına alınması gerekmesi durumunda bu araçların kullanım amacıyla mı yoksa satışa konu mu olabileceği ayrımının güçlüğünden ileri gelmekteydi. Neticede ikinci el araç ticaretinde bulunanlar açısından bu araçların alımında yüklenilen KDV indirilememekte, gider yahut maliyet olarak kayıtlara alınmaktaydı. Yani işletmede kullanılan araç muamelesi reva görülmekteydi. Keza alımında yüklenilen KDV ne olursa olsun, %1 veya %18, bu araçların satışında uygulanan oran %1’di, ki bu da yüksek orandan alınmış araçlar dolayısıyla yüklenilen KDV nin %17 lik kısmının, KDV nin genel mantığına aykırı olarak nihai tüketiciye/kullanıcıya yansıtılamaması, satış sürecinin ara birimi olan satıcı üzerinde bırakılması sonucunu doğurmaktaydı.
Son dönemde nihayet ikinci el araç ticaretine konu binek araçların vergi uygulamaları karşısındaki durumuna ilişkin çok önemli değişiklikler ard arda geldi. Böylece, genel kural olarak ikinci el araçların satışında KDV oranı %1 olsa da, Kararnameyle yapılan düzenlemeyle ikinci el motorlu kara taşıtı ticaretiyle iştigal eden mükelleflerce %18 KDV oranı uygulanarak satın alınan binek otomobillerin tesliminde KDV oranının %18 olarak uygulanması imkanı sağlandı. Müteakiben yayınlanan tebliğ düzenlemesiyle alım-satıma konu edilen binek otomobillerin alış belgelerinde gösterilen KDV’nin indirim konusu yapılması 22/3/2019 tarihi itibarıyla uygun görüldü. Şunu da ifade edelim bu düzenlemeler İkinci El Motorlu Kara Taşıtlarının Ticareti Hakkında Yönetmelik kapsamında yetki belgesi alan “ikinci el motorlu kara taşıtı ticareti ile iştigal eden” mükelleflere tanınmaktadır.
Kullanılmış binek araçların ticaretinde yüklenilen verginin indirimi haliyle KDV mükelleflerinden yapılan alımlarda tanınmaktadır. KDV mükellefi olmayanlardan yahut mükellef olmakla birlikte KDV istisnası nedeniyle KDV ödemeden alınan binek araçların vasfında esaslı bir değişiklik yapılmaksızın satışında özel matrah uygulaması ile yine vergilemesi zor olan bu sektörde (Hard to tax) yeni bir düzenlemeye gidilmiştir. En yalın ifadeyle, KDV mükellefi olmayanlardan veya mükellef olanlardan istisna kapsamında yapılan alımlarda, verginin matrahı alış bedeli düşüldükten sonra kalan tutar ve oranı da %1’dir. Altını koyu çizelim KDV hesaplanarak alınan ikinci el binek araçların satışında özel matrah uygulanmayacaktır.
Yazıda değinilen hususlar kolay takip edilebilmesi için aşağıdaki tabloda özetlenmiştir.
Binek Araç Kullan. Alanı Vergi Konusu |
İşletmede Kullanım |
Sıfır Araç Ticareti |
İkinci El Ticareti |
İşletilmesi |
Yüklenilen KDV |
İndirilemez, Gider/Maliyete intikal |
İndirilebilir |
İndirilebilir |
İndirilebilir |
Satışı Halinde KDV Oranı |
1% |
18% |
Alındığında uygulanan oran (KDV mükellefi olmayanlardan alınanların satışında matrah satış bedeli ile alış bedeli arasındaki fark kadardır, oran %1) |
%18 (31.12.2007 itibariyle aktifte ise %1) |
Kira Sınırı |
5.500 TL/Ay |
- |
- |
Tamamı |
İlk iktisapta ÖTV/KDV nin Gider Kabulü |
115.000 |
- |
- |
Tamamı |
İşletim Giderleri |
70% |
- |
- |
Tamamı |
Amortismana Konu Üst Sınır |
||||
ÖTV ve KDV doğrudan giderleşmişse |
135.000 |
- |
- |
Tamamı |
ÖTV ve KDV maliyete dahil veya ikinci el iktisap |
250.000 |
- |
- |
Tamamı |
03.12.2019
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.