Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından yayımlanan vergi uygulamalarında dijitalleşmeyi yaygınlaştırıcı düzenlemeleri içeren tebliğler kamuoyunda oldukça ilgi çekmiş durumda ve bir süre daha konuşulmaya devam edecektir. Her ne kadar e-belge düzenleme yükümlülüğü ile e-defter kapsamı ve bildirim sürelerine ilişkin düzenlemeler öncelikli olarak dikkat çekmiş ve tebliğler, dijitalleşmenin kapsamının genişlediği tespitiyle sınırlı veriliyor olsa da, satır aralarında yer verilen kanaatimizce çok önemli üç hususa burada değinmek isterim. Bunlar e-belge uygulamalarında GİB’in aracılık rolünden öte işlemlere müdahale yetkisinin (monitoring) altını çizen düzenleme, e-düzenlemeler dolayısıyla yetkilendirilen özel entegratörlerin sistemlerinin denetimine ilişkin yetkilendirme ile e-defter saklama yetkisi alan özel entegratörlerin 10 yıl süreyle e-defterleri muhafaza yükümlülüğüne ilişkin düzenlemedir.
Gelir İdaresi, en güçlü hamlesinin zamanını bekleyen bir satranç oyuncusu gibi dijitalleşme sürecini yaygınlaştırırken önemli bir altyapı kurdu ve esas yoğunluğu dijitalleşme sürecinin ilk aşaması olan verinin toplanması ile ilgiliydi. Dijitalleşmenin vergi boyutuna ilişkin en önemli sonucu, kayıtdışılıkla ilgili ortaya çıkaracağı alan daraltmadır. Gelir İdaresinin dijitalleşmeye yönelik uzun yıllardır devam eden çalışmalarının kayıtdışılık ve sahte belge kullanma ve düzenleme gibi temel vergisel problemlerde oluşturduğu etkiye ilişkin bir istatistik mevcut değil. Bu konuda kamuoyuyla paylaşılmış bir çalışmanın olmaması uygulamaların etkinsizliğinden ziyade, değinildiği üzere idarenin esas odağının uygulamaları yaygınlaştırmak olmasından kaynaklandığı değerlendirilmektedir. Bu görüşümüzün esas dayanağı ise sistem altyapısının varlığına rağmen yukarıda yer verilen en güçlü hamleye ilişkin emarelere yeni tebliğlerde yer verilmiş olmasıdır.
Vergi literatüründe yaygın olan e-uygulamalarda sistem olgunluğu ve başarısı ile iyi uygulama örneği olarak modellenmesi gereken ülkeler arasında Şili, Arjantin, Brezilya ve Meksika başta olmak üzere Latin Amerika ülkeleri ile Güney Kore yer almaktadır. Latin Amerika Ülkeleri, elektronik fatura uygulamalarında dünyaya öncülük etmektedir. E-belgelerin kullanımının mali kontrolü etkinleştirmek ve bunun neticesi olarak vergi kaçakçılığı oranlarını azaltmak için paha biçilmez bir araç olduğu tartışmasızdır. Gelir idarelerinin dijitalleşmesi gidişatının gündemde olmasının nedeni budur. Latin Amerika’da e-uygulamaların ilk görüldüğü ülke Şili’dir ve diğer ülkeler de, bu konuda erken yol alan Şili’yi yakın takibe alıp uzmanlığından yararlanarak (peer learning) e-uygulama süreçlerinde parmak ısırtan bir başarı sağlamışlardır. Bu ülkelerde e-fatura (Electronic invoice, Nota Fiscal Electronica) ile e-irsaliye (Electronic way bill, Conocimiento de Transporte Electronico) aynı zamanda uygulamaya geçmiş ve ek olarak ilk andan itibaren vergi otoritesinin, düzenleyici (satıcı) ve alıcı arasında aktif bir aracı ve regüle edici olarak onayı zorunlu tutulmuştur.
Örnek bir işlemde Brezilya’da uygulanan e-fatura sisteminin işleyişine bakarsak, öncelikle bir ticari işleme ilişkin olarak e-fatura düzenleme sürecine, düzenleyici, alıcı, mal veyahut hizmet detayları (Birim fiyat, miktar vs), vergiler, taşıma şekli, nasıl ödeneceği ve benzeri bilgileri içeren bir XML dosyası doldurularak başlanır ve bu xml doküman dijital olarak imzalanır. Müteakip aşama ise SOAP teknolojisini kullanarak (Simple Object Access Protocol, Basit Nesne Erişim Protokolu, internet üzerinden küçük miktarda bilgileri ya da mesajları aktarma protokolüdür, XML formatındadır) vergi otoritesi sunucularıyla iletişim kurmaktır. Vergi idaresi sunucularına iletilen işlem otomatize edilmiş bir kontrol adımıyla analiz edilerek onay veya ret bilgisi dönülür ki bu işlemin beş saniyeyi nadiren aştığı belirtilmektedir.
Ülkemizdeki duruma benzer şekilde Güney Kore de özellikle sahte fatura problemini yoğun tecrübe etmiş bir ülkedir. 1970’li yılların sonlarına doğru KDV’yi devreye alan Güney Kore bununla birlikte yoğun bir sahte belge yoluyla vergi kaçakçılığı sorunuyla karşı karşıya kaldı. Bu problemle başa çıkması ise 1997 yılında başlamış olsa da 2000’li yılların ilk çeyreğinde tam anlamıyla uygulamaya geçen e-fatura ve e-irsaliye düzenlemeleridir. Güney Kore’nin e-fatura ile birlikte uyguladığı diğer sistem EWS (Early warning system) olarak kısaltılan erken uyarı sistemidir. Latin Amerika deneyimine benzer şekilde Güney Kore’de de e-faturanın düzenlendikten sonra alıcısına ulaşması için ilgili vergi idaresinin (NTS) onayı zorunludur.
Bizdeki duruma bakacak olursak bugüne kadar e-uygulamalarda GİB aracı rolü dışına çıkmamıştı ancak 509 no’lu tebliğin Diğer Hususlar bölümünde geleceğe yönelik çok önemli uygulamaların mesajları verilmektedir. Yukarıda bahsedildiği üzere örnek ülke uygulamalarına benzer şekilde artık elektronik belgeler doğrudan kayıtdışılık ve sahte belgeyle mücadele amacıyla kullanılabilecektir. Tebliğin ilgili bölümünde “Başkanlık, e-Belge uygulamaları kapsamında e-belgelerin düzenlenip muhataplarına iletimi sırasında, belge içeriğinin kontrolüne yönelik analizleri; mükellefin faaliyet alanı, kapasitesi, alım-satıma konu mal ve hizmetlerin türü, niteilği veya Başkanlık sistemlerinde var olan her türlü bigileri kullanarak yapmaya, bu analizler sonucunda riskli olduğu değerlendirilen belgeleri (Belge içeriğinin sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge olduğu hususunda tereddüt edilen durumların varlığı halinde ilgili belgeler riskli olarak değerlendirilir.) muhataplarına iletilmesini durdurmaya yetkilidir.” paragrafına yer verilmiştir. E-belgelerin dijital mimarisi esasında bu işleme uygun şekilde dizayn edilmişti ancak GİB, sistemin olgunlaşmasıyla işlemleri gözetleme ve regüle etme fonksiyonunu devreye almaya karar vermiş gözüküyor. Bu anlamda bir e-fatura düzenlendiğinde GİB sunucularına iletilmesini müteakip belirli risk analiz senaryolarının devreye alınması ile riskli işlemler rahatlıkla belirlenebilecek ve sürece müdahale edilecektir. Bu uygulama sahte belge ile mücadelenin en temel unsurudur. Diğer türlü; idarenin sürece müdahil olmayıp sadece aracılık fonksiyonu gördüğü durumda dijitalleşme, kağıt tasarrufundan öteye ülke ekonomisine katkı sağlayamaz.
Yine 509 no’lu tebliğin mezkur bölümünde “Başkanlık, bu Tebliğde belirtilen e-Belge uygulamaları kapsamında hizmet vermek üzere yetkilendirilen özel entegratör kuruluşlar ile doğrudan entegrasyon izni verilen mükelleflerin bilgi işlem sistemlerini, usul ve esasları ebelge.gib.gov.tr adresinde yayılanan denetim usul ve esaslarına ilişkin teknik kılavuzlara uygun olarak denetlemeye, bilgi sistemleri konusunda yetkilendirilen kişi veya kuruluşlara denetlettirmeye, bu denetim sonucuna (veya düzenlenen Bağımsız Denetim Raporu sonucuna) göre izinleri vermeye, verilmiş izinleri geçici olarak durdurmaya veya tamamen sona erdirmeye yetkilidir.” düzenlemesi ile Başkanlığın işlem denetimi yanında sistem denetimine de başlayacağı anlaşılmaktadır. Bu yetkilendirme mükelelleflerin ve özel entegratör firmaların ERP sistemlerinin bilgi işlem denetçileri (IT auditor) tarafından denetlenebilmesinin yolunu açmaktadır. Dolayısıyla teknolojinin bir aramağanı olarak yeni bir meslek grubunun oluşacağı değerlendirmesini de öngörebiliriz.
3 sıra no'lu elektronik defter genel tebliği (sıra no: 1)'nde değişiklik yapılmasına dair tebliğin 4.4. bölümünde “e) e-Defter dosyaları ile bunlara ilişkin berat dosyalarının ikincil kopyalarının, gizliliği ve güvenliği sağlanacak şekilde e-Defter saklama hizmeti yönünden teknik yeterliliğe sahip ve Başkanlıktan bu hususta izin alan özel entegratörlerin bilgi işlem sistemlerinde ya da Başkanlığın bilgi işlem sistemlerinde 1/1/2020 tarihinden itibaren asgari 10 yıl süre ile muhafaza edilmesi zorunludur. …...” düzenlemesi ile e-defterlerin mükellef dışında özel entegratörler ve GİB tarafından da muhafazasına ilişkin bir düzenleme yapılmıştır. İlgili bölümün müteakip paragrafında e-Defter saklama hizmeti konusunda izin alan özel entegratörlerin saklama hizmeti verdikleri mükelleflere ait e-Defter dosyaları ve beratları ile bunlara ilişkin bilgileri, mükellefin yazılı izni olmaksızın Başkanlık ve Genel Müdürlük dışında üçüncü kişilerle paylaşamayacaklarına ilişkin bir düzenlemede bulunmaktadır. Bu ifadenin mefhumu muhalifinden Genel Müdürlük ve GİB’in mükellefin iznine ve hatta bilgisine girmeksizin e-Defterlere erişim yetkisinin bulunduğu sonucuna varılabilir. Bu düzenlemenin anlamı mükellefler açısından çok önemli bir sürecin başladığına işaret etmektedir. GİB dilediği mükellefin defterine erişerek defterler üzerinde denetim ve kontrol gibi işlemler yapabileceği gibi geliştirilecek otomatize edilmiş vergi denetim senaryoları ile de kontroller yapabilecektir. Dolayısıyla vergi denetiminde yeni bir sürece girildiğini ifade edebiliriz.
Yukarıda yer verilen hususlar dikkate alındığında hem meslek mensupları hem de mükelleflerin atması gereken önemli adımlar bulunmaktadır. Bunların bir kısmına aşağıda yer verilmiştir.
Öncelikle vergi aflarının oluşturduğu rehavetten hızla çıkılması elzemdir. Son düzenlemeler ve Mecliste tartışılan torba yasada ki önemli vergi artışları ve 2019 yılında ortaya çıkan vergi tahsilatındaki azalmayı telafi edici bir yaklaşımın idarede hakim olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla bir denetim durumunda hangi risklerin söz konusu olabileceği kendi verileri üzerinde teknolojik araçlardan yararlanılarak yapılacak bir analiz ile ortaya konulmalı, defterler kapatılmadan ve mali tabloların oluşturulması sürecinde bu işlemler rutin olarak yapılmalıdır.
Dünyanın dört bir yanındaki vergi idareleri, teknolojik uygulamalar (örneğin, e-defter, e-arşiv, e-fatura ve e-ödeme vs) ve toplanan verileri analiz etmek ve vergi denetimi için riskli vakaları tespite yönelik veri analitiklerini kullanmak konusunda oldukça aktiftir. Gelir İdaresinin de dijitalleşme sürecinde geldiği nokta asla göz ardı edilmemelidir. Bilgi teknolojilerine yatırım yapılmak suretiyle ERP sistemlerinin GİB’in yöneldiği hedeflere uygun biçimde revize edilmesi vergi uyum maliyetini azaltmaya yardımcı olacaktır. Gelinen bu teknolojik seviyede artık trend geleneksel yöntemlerle vergi maliyetlerini azaltmak değil vergiye uyumu sağlayarak riskleri bertaraf etmektir.
Meslek mensuplarının teknolojik uygulamalar konusunda atacağı her adım geleceğe yatırım olarak değerlendirilmelidir. Elektronik uygulamalara nüfuz edilmemesi mükellefler açısından tercih edilmeme sonucunu doğurabileceği hatırda tutulmalıdır. Mükelleflere bu hususlarda yapılacak doğru rehberlik iki tarafında riskini azaltacaktır.
Globalleşmenin en iyi tarafı gelecekte mesleğinize ilişkin neler olabileceği konusunda üç aşağı beş yukarı bazı öngörülerde bulunabiliyor olmaktır. Bunun yolu da tabi ki dünyayı takip etmekten geçiyor. Meslek mensuplarının teknolojinin etkisiyle hızla dönüşen dünyada gelecek varyasyonlarını gelişmiş ülke trendlerine bakarak belirlemesi geleceğe doğru bir şekilde hazırlanmak ve doğru yatırımlarda bulunmalarının altın anahtarıdır.
NOT: Makalemiz www.vergisorunlari.com.tr adresinde yayınlanmıştır.
24.10.2019
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.