Daha önce çeşitli platformlarda yayımlanan bu makalem, güncellenerek siz değerli okuyucularımın istifadesine sunulmaktadır. Üç parça halinde yayımlanacak olan yazı dizimizin ilk parçası olan bu makalede amacımız, vergi kanunları ve buna dayanarak yayımlanan çeşitli yönetmeliklerde vergi incelemesine başlamadan önce mükelleflerin haklarının ne olduğu hakkında detaylı bilgiyi okurlarımıza arz etmektir.
Vergi İncelemenin kapsamı ve süresi Vergi usul Kanunun 140. Maddesinde, incelemeye başlandığı tarihten itibaren, tam inceleme yapılması halinde en fazla bir yıl, sınırlı inceleme yapılması halinde en fazla altı ay, katma değer vergisi iade incelemelerinde ise en fazla üç ay olduğu hüküm altına alınmıştır. Bu sürelere Tam ve Sınırlı incelemelerde en fazla altı ay katma değer vergisi iade incelemelerinde ise en fazla iki ay süre ilave edilebileceği belirtilmiştir.
Kimlerin vergi incelemesine tabi tutulacağı ise aynı kanunun 137. Maddesinde belirtilmiş olup buna göre bu kanuna ve diğer kanunlara göre defter ve hesap tutmak, evrak ve vesikaları muhafaza ve ibraz etmek mecburiyetinde olan gerçek ve tüzelkişilerin neticesi alınmamış hesap dönemi de dahil olmak üzere, tarh zamanaşımı süresi sonuna kadar her zaman vergi mevzuatı yönünden incelenebileceği belirtilmiştir.
Vergi Denetim Kurulu Başkanlığınca yayımlanan Vergi İncelemelerinde Uyulacak Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 9. Maddesinde, vergi incelemesine incelemeye tabi olan (Mükellef) nezdinde düzenlenecek “İncelemeye Başlama Tutanağı” ile başlanacağı, incelemeye başlama tarihi olarak ta “mükellefin (veya vekilinin) tutanağı imzaladığı tarih” olduğu ancak tutanakta mükellefin imzasının bulunmaması halinde tutanağın vergi dairesi kayıtlarına intikal ettiği tarihin incelemeye başlama tarihi olacağı belirtilmiştir.
İncelemeye başlama tarihinin mükellef hakları konusunda önem arz etmesinin nedeni vergi kanunlarında çeşitli idari işlem tesisleri için incelemeye başlama tarihinin esas alınmasıdır.
213 Sayılı Vergi Usul Kanununun 371. Maddesine göre, mükellefler beyana dayanan vergilerinde vergi ziyaı cezasını gerektiren fiilleri işlemeleri halinde, bunların işlenişine iştirak eden diğer kişilerin kanuna aykırı hareketlerini ilgili makamlara kendiliğinden dilekçe ile haber vermesi hâlinde, haklarında maddenin devamında belirtilen kayıt ve şartlarla vergi ziyaı cezası kesilmeyeceği belirtilmiştir.
Aynı maddenin devamında belirtilen şartlardan birisi, haber verme dilekçesinin yetkili memurlar tarafından mükellef nezdinde her hangi bir vergi incelemesine başlandığı tarihten evvel verilmesi gerektiğidir. Yani bu tarihten evvel verecekleri Pişmanlık talepli beyanname ile mükellefler vergi ziyaı cezasının kesilmemesini isteme hakkına sahiptirler.
Ancak defter ve belge isteme yazısı elinize ulaşması halinde, Müfettişin dolayısıyla idarenin haberinin olduğu, bu nedenle bu haktan yararlanılamayacağı gibi bir görüş hakim. Bizce bu görüş referansını doğrudan ilgili kanun maddesinden almamaktadır. Çünkü madde metninde “bir muhbir tarafından her hangi resmi bir makama dilekçe ile veya şifahi beyanı tutanakla tevsik edilmek suretiyle haber verilen husus hakkında ihbarda bulunulmamış olması (Dilekçe veya tutanağın resmi kayıtlara geçirilmiş olması şarttır.)” hükmü yer almaktadır. Eğer inceleme gerekçesi madde metninde geçtiği üzere bir muhbirin CİMER, GİB veya VDK bünyesinde yapacağı ihbar dilekçesi değilse mükellefler her zaman bu haktan yararlanabileceklerdir.
Bu hakla beraber mükellefler hem vergi ziyaı cezası hem de VUK 359. Maddede belirtilen Kaçakcılık fiilinin sonuçlarını da bertaraf etmiş olacaktır. Bununla birlikte Vergi Daireleri sahte belge kullanma incelemelerine başlanmadan önce verilen pişmanlık beyanlarını kabul etmemektedir. Ancak bu uygulama, 371. Maddenin ruhuna aykırıdır. Çünkü yukarda bahsedildiği üzere muhbir tarafından verilen bir ihbar dilekçesi olmadıkça, sahte belge düzenleme raporlarına istinaden sahte belge kullanım yönünden incelemeye alınan mükelleflerin, sahte belge kullanım fiilinin tespiti için yasal defter ve belgeleri ile beyanlarının tetkiki gereklidir. Bu tetkik içinde incelemeye ibraz edilmesi ve dolayısıyla incelemeye başlanması gereklidir.
Ayrıca 371/1-2’de mükelleflerin kendilerini ihbar ettikleri dilekçeleri incelemeye başlamadan ve Kaçakçılık suçu teşkil eden fiillerin işlendiğinin tespitinden önce verilmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır. Bu tespit için dediğimiz gibi defterlerin ve beyanların incelemeye başlanılarak tetkiki gerekir. Bu nedenle sahte belge kullanım incelemelerinde mükellefler kaçakçılık suçunu ihbar ederek pişmanlıktan yararlanacak, neticede bilmeden veya bilerek kullanmanın müeyyideleri olan 3 kat vergi ziyaı cezası ile hapis cezalarından korunabileceklerdir.
213 Sayılı Vergi Usul Kanununun 344. Maddesine göre mükelleflerce vergi ziyaına sebebiyet verildiği takdirde, mükellef veya sorumlu hakkında ziyaa uğratılan verginin bir katı tutarında vergi ziyaı cezası kesileceği, maddenin devamında ise vergi incelemesine başlanılmasından evvel kanuni süresi geçtikten sonra verilecek beyanname ile mükellefler hakkında tatbik olunacak vergi ziyaı cezasının %50 oranında uygulanacağı belirtilmiştir.
Yani mükelleflerin vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi sonucu oluşabilecek vergi ziyaı cezasını, vergi incelemesine başlanılmasından evvel bağlı oldukları vergi dairesi müdürlüğüne verecekleri beyanname ile (Kanuni süresinden sonra-KSS) % 50 oranında uygulanmasını talep edebilirler. Vergi beyannamesini kanunî süresi geçtikten sonra vermiş olan mükelleflere, bu beyannamede gösterdikleri matrah üzerinden re'sen gerekli tarhiyat yapılır. Ancak vergi incelemesine başlanıldığı tarihten sonra verilecek beyannamede bu haklarını kullanamayacakları tabiidir.
213 Sayılı Vergi Usul Kanununun 139. Maddesi ve Vergi İncelemelerinde Uyulacak Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 13. maddesine göre mükellefler hakkında ilgili tarh zamanaşımı süresi (5 yıl) dolmuş olan yıllara ve dönemlere ilişkin vergi incelemesi yapılamayacaktır.
Ancak inceleme elemanlarının talebi üzerine vergi dairesince matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulması halinde işleyen ve zamanaşımına uğrayacak olan döneme ilişkin zamanaşımını durdurulmaktadır. Durdurulan dönemlere ilişkin raporlar taktir komisyonuna veri teşkil edecek şekilde inceleme elemanlarınca düzenlenmektedir.
Bu hususun ihtilaflı olması nedeniyle mükelleflerce zamanaşımının durdurulması hakkında dava açma haklarının mahfuz bulunduğunu belirtmek isterim.
Ancak son dönemde alınan yargı kararları idare lehine olduğu görülmektedir. Danıştay 4.Dairesinin 2.4.2019 tarih ve E. 2015/2868 K. 2019/2500 kararında “ takdir komisyonu kararına istinaden yapılan tarhiyatlarla ilgili uyuşmazlıklarda zamanaşımı ile ilgili hususların çözümünde, genel ilke olarak takdir komisyonuna sevkle tarh zamanaşımının durduğunun kabulü gereklidir. Dolayısıyla, yalnızca takdire sevk tarihine bakılarak takdir komisyonuna sevkin, zamanaşımını durdurmak amacıyla yapıldığının bu çerçevede kabulüne imkan bulunmamaktadır. Mevcut vergi incelemeleri tamamlanmadan da takdire sevk işleminin bu kapsamda yapılabileceği ve tamamlanan inceleme sonucunda elde edilen bilgi ve verilerin takdir komisyonunca da değerlendirilebileceği tabiidir.” Denilmektedir.
Yine Danıştay 4. Dairesinin 23.10.2017 tarih ve E:2013/2485 K:2017/7045 sayılı kararında “takdire sevk tarihine bakılarak sadece zamanaşımını kesmek amacıyla takdire sevk edildiği sonucuna varılarak ya da takdir sebeplerinin bulunmaması halinde takdire sevk işlemlerinin zamanaşımını durdurmayacağının kabulünde hukuka uyarlık bulunmamaktadır. Zira, takdir sebeplerinin varlığı halinde, zamanaşımı süresi dolmadan her zaman takdire sevk işlemi yapılabilir. Mevcut vergi incelemeleri tamamlanmadan da takdire sevk işleminin bu çerçevede yapılabileceği ve tamamlanan inceleme sonucunda elde edilen bilgi ve donelerin takdir komisyonunca da değerlendirilebileceği açıktır.” Denilmektedir.
Bununla birlikte yargı mercilerinin mükellef lehine kararları da mevcuttur. Örneğin Danıştay 9. Dairesi, 22.05.2013 tarih ve E:2012/9726, K:2013/5028 sayılı kararında "… Sırf zamanaşımını kesmek amacıyla takdire sevk işlemi 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 114. maddesinde belirtilen zamanaşımı süresini durdurmayacağından ve olayda; davacı hakkında uyuşmazlık konusu husus ile ilgili olarak inceleme yapılmadan zamanaşımı gerekçe gösterilerek takdir komisyonuna sevki üzerine, takdir işlemlerine esas teşkil etmek üzere zamanaşımı süresinin dolmasından sonra düzenlenen basit rapor dikkate alınarak takdir komisyonunca belirlenen matrah üzerinden cezalı katma değer vergisi tarhiyatı yapılmasında hukuka uyarlık bulunmadığından yazılı gerekçeyle davayı reddeden Vergi Mahkemesi kararında isabet bulunmamaktadır" denilmek suretiyle, yapılan tarhiyat kaldırılmıştır.
Ayrıca yakın zamanda 6111, 6736 ve 7143 sayılı kanunlarla mükelleflere Kurumlar Vergisi Katma Değer Vergisi ve Stopaj Vergisi yönünden matrah ve vergi artırım imkanı tanınmıştır. Bu kanun hükümlerinden yararlanan ve matrah/vergi artıran mükelleflerin, matrah/vergi artırımında bulunduğu vergi ve dönem hakkında idarece vergi inceleme yapılamayacaktır.
213 Sayılı Vergi Usul Kanununun 136. Maddesine göre vergi incelemesi yapanlar, yanlarında memuriyet sıfatlarını ve inceleme yetkisini gösteren fotoğraflı resmi bir vesika bulundururlar ve gittikleri yerde işe başlamadan evvel bu vesikayı mükelleflere ve yönetmeliğe göre diğer ilgililere gösterirler. Bu madde hükmüne istinaden mükelleflerin İncelemeye/İşe başlamadan evvel inceleme elemanından, inceleme yetkisini gösterir kurum kimliklerini görme hakkına sahiptirler.
213 Sayılı Vergi Usul Kanununun 136. Maddesine göre mükellefler vergi incelemesi yapmaya yetkili olanların isteyecekleri bilgileri vermeye mecburdur oldukları ve söz konusu bilgilerin mükelleflerden yazı ve sözle isteneceği belirtilmiştir. Ayrıca aynı kanunun 14. Maddesinde vergi muamelelerinde süreler vergi kanunları ile belli edileceği, kanunda açıkça yazılı olmayan hallerde ise 15 günden aşağı olmamak şartıyla bu süreyi, tebliği yapacak olan idarenin (İnceleme Elemanı) belirleyeceği ve ilgiliye tebliğ edeceği hüküm altına alınmıştır. Yine aynı kanunun 139. Maddesinde mükellefin incelemenin, aynı maddede belirtilen nedenlerle dairede yapılmasını istemesi halinde, incelemeye tabi olanın lüzumlu defter ve vesikalarını daireye getirmesi kendisinden inceleme elemanınca yazılı olarak isteneceği belirtilmiştir.
Ayrıca Vergi İncelemelerinde Uyulacak Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 12. Maddesinde, mükelleflerin defter ve belgelerinin yazılı (Defter Belge İsteme Yazısı) olarak isteneceği ve söz konusu yazıda 15 günden az olmamak üzere ibraz süresinin belirtilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Yukarda açıklandığı üzere mükellefler, inceleme elemanınca kendisinden yasal defter ve belgelerin istenmesi halinde, bu yükümlülüğünü 15 günden az olmayacak şekilde belirlenen sürede yerine getirmek için yazı ile talep edilmesini isteme hakkına sahiptirler. İnceleme elemanları bu süreden evvel mükellefin yasal defter ve belgelerini sözlü olarak getirmesini isteyemezler.
213 Sayılı Vergi Usul Kanununun 139. Maddesi ve Vergi İncelemelerinde Uyulacak Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 13. maddesine göre, iş yerinin müsait olmaması, ölüm, işin terk edilmesi gibi zaruri sebeplerle incelemenin yerinde yapılması imkansız olması halleri hariç olmak üzere vergi incelemesinin, esas itibariyle incelemeye tabi olanın yani mükellefin iş yerinde yapılacağı belirtilmiştir.
213 Sayılı Vergi Usul Kanununun 139. Maddesi ve Vergi İncelemelerinde Uyulacak Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 13. maddesine göre mükellefler, iş yerinin müsait olmaması, ölüm, işin terk edilmesi gibi zaruri sebeplerle incelemenin yerinde yapılması imkansız olması ve kendisinin istemesi halinde vergi incelemesinin, mükellefin iş yerinde yapılması yerine dairede yapılmasını isteme hakkına sahiptirler.
213 Sayılı Vergi Usul Kanununun 140. Maddesine göre inceleme elemanının mükellefle ilk temasın kurulması esnasında, mükellefe incelemenin mevzuunu yani niçin incelendikleri, inceleme sürecinin nasıl gerçekleşeceği hakkında incelemeye başlamadan evvel açık olarak izah etmeleri gerekmektedir. Mükelleflerin kendisine bu bilgilerin verilmesi ve izahatın yapılmasını isteme hakkında sahiptirler.
14.09.2020
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.