Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 73. Maddesi gereğince “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kurulu’na verilebilir.” hükmü geçerlidir.
Vergi adaletini sağlamaksa hem devletin hem de vatandaşın sorumluluğundadır.
Türk Vergi Sistemi’nin %99’u beyana dayalı bir vergi sistemidir. Mükellefler gelirlerini ve giderlerini doğru bir şekilde beyan etmekle yükümlüdür.
Ancak bu yükümlülüğün doğru ve adaletli bir şekilde sağlanabilmesi için hem devletin hem de vergi mükellefi vatandaşların birbirine karşı güveni olmak zorundadır.
Türk Vergi Sistemi’nin beyana dayalı olduğundan bahsetmiştik. Ancak bu sorumluluk karşılıklı güvene dayalıdır İş bu durumu teoriye dayandırmamız gerekirse 2008 yılında ortaya konan “Kaygan Zemin Teorisi (slippery slope framework)” gereğince maliye idaresinin mükellefler üzerindeki gücünü ve etkinliği, idareye olan güven algısı çerçevesinde mükelleflerin vergisel yükümlülüklerine karşı tutum ve davranışlarına bağlıdır.
Yani vergi gönüllüğü devletin mükelleflerine karşı verdiği güvene bağlıdır. Bunun sonucunda vatandaşlar devlete vergi ödeme yükümlülüklerini daha güvenilir ve daha doğru bir şekilde yerine getirebilmektedir.
Adaletli bir vergi sistemi sağlanabilmesi için gelirlerin , servetlerin doğru beyan edilmesi şarttır. Doğru beyan edilmiş bir servet ve doğru beyana göre oluşan bir vergi daha sağlıklı bir vergi gelirini, daha sağlıklı bir vergi geliri daha sağlıklı bir vergi sistemini, daha sağlıklı bir vergi sistemi daha sağlıklı bir gelir dağılımını sağlayacaktır.
Adaletli vergi dağılımını ve bunun sonucunda oluşacak olan adaletli gelir dağılımını oluşturan en temel unsurlardan biri Servet Vergileri dir.
Servet Vergileri unsurlarından kısaca söz edecek olursak; emlak vergisi, motorlu taşıtlar vergisi ve veraset ve intikal vergisi gibi vergiler servet vergilerini kapsamaktadır.
Servet Vergileri ‘nin doğru bir şekilde alınabilmesinin en temel yollarından biri de Servet Beyanı’dır.
31 Aralık 1960 tarihinde kabul edilen ve 6 Ocak 1961 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 114,115 ve 116. Maddeleri “Servet Beyanı”’nı konu almıştır.
İş bu maddelerde servet beyanını kimlerin vereceği ve de beyanda hangi servet unsurlarının nasıl beyan edileceği net bir şekilde açıklanmıştır. Özellikle bu maddelerde tam ve dar mükellefiyet ayrımı ve de aile fertlerinin her birinin servet unsurlarını ayrı ayrı beyan edeceği hususu göze çarpmaktadır.
Adaletli bir vergi sistemi için getirilen en güzel uygulamalardan biri olan Servet Beyanı 18 Nisan 1984 tarih ve 2995 sayılı kanunla yürüklükten kaldırılmıştır.
1998 yıllında dönemin maliye bakanı Zekeriya Temizel’in önerisiyle 4775 sayılı “Nereden Buldun” adlı vergi düzenlemesi 1 Ocak 2003 tarihi itibariyle yürürlüğe girecek şekilde ortaya konmuştur.
Kısaca kanunun içeriğinden bahsetmek gerekirse; mükelleflerin servetleriyle kazançları arasındaki yani hangi kazançtan nasıl bir servet edinildiği ilişkisinin kaynağının sorgulanması amaçlanmaktaydı. Eğer servetle kazanç arasında nispi bir fark varsa bu fark için vergi ödenip ödenmediği de araştırılıp sorgulanmaktaydı. Bu sistem, servet beyanı benzeri bir servet kontrolünü amaçlamaktadır.
İş bu konu edilen yasa 19 Aralık 2002’de 1 Ocak 2003 tarihinde yürürlüğe konacak şekilde kabul edilse de 9 Ocak 2003 tarihinde 4783 sayılı kanun ile yürürlükten kaldırılmıştır.
Adaletli bir gelir sistemi her şeyden önce adaletli bir vergi sistemine bağlıdır.
Adaletli vergi sistemi de mükellef ve vergi koyucu olan devletin birbirlerine karşılıklı olan güven ilişkisiyle mümkün olacaktır.
İş bu durumu en güzel şekilde ifade eden teorilerden biri olan “Kaygan Zemin Teorisi (slippery slope framework)” ne göre vergi adaleti yani vergi ödeme sorumluluğu her şeyden önce devletle mükellef arasındaki güven ilişkisine bağlıdır. Bu güvenin sonucunda vergi gönüllüğünün yani vergi ödeme sorumluluğunun daha belirli bir biçimde sağlanması mümkün olmaktadır.
Türk Vergi Sistemi özelinde bu duruma bakacak olursak vergi sistemimizin %99’u beyan sistemine yani mükellefin devlete güvenine bağlıdır.
Eksik beyan edilen veya beyan edilmeyen gelir ya da servetler vergi kaybına, vergi kaybı da gelir adaletsizliğine ve çarpıklaşan bir vergi düzenine neden olmaktadır.
Verginin adaletli bir biçimde dağılmasının en temel özelliklerinden biri gelir veya serveti az olandan az ; gelir veya serveti fazla olandan fazla şekilde vergi alınması şeklindedir.
Bunu sağlayan en güzel uygulamalardan biri de “Servet Beyanı” idi.
31 Aralık 1960 tarihinde kabul edilen 193 Sayılı GVK ‘nun 114, 115 ve 116. Maddeleri Servet Beyanı nı kapsamaktaydı Özellikle bu maddelerde tam ve dar mükellefiyet ayrımı ve de aile fertlerinin her birinin servet unsurlarının ayrı ayrı beyan edileceği hususundan tutun da hangi servetlerin beyana tabi olacağına kadar net açıklamaların olduğu bir uygulamaydı. 18 Nisan 1984 tarihinde 2995 sayılı kanunla kaldırılan Servet Beyanı; benzer bir uygulamayla 1998 yılında 4775 sayılı “Nereden Buldun” Yasası ile gündeme gelse de iş bu uygulama da 9 Ocak 2003 tarihinde 4783 sayılı kanunla yürürlükten kaldırılmıştır.
İşin aslına gelirsek ; eğer adaletli bir vergi sistemi istiyorsak, kayıt dışı ekonomiyi önlemek istiyorsak , gelir adaletini sağlamak istiyorsak ve her şeyden önce vergi mükellefi ve vergi koyucu devlet arasındaki güven ilişkisini yeniden temin etmek istiyorsak “Servet Beyanı” benzeri uygulamanın geri getirilmesinde fayda vardır.
Gelişmekte olan ülkelerde kayıt dışı ekonominin olumsuz etkilerini göz önüne alırsak bizim ülkemizin de gelişmekte olan ülkeler arasında olduğumuzu hatırlatırsak ve de yüksek enflasyonlu bir ekonomiye sahip bir ülke olduğumuzu hatırlatırsak iş bu uygulamanın yeniden getirmenin zor olduğunu bilmemiz gerekse de doğru dezenflasyon politikası için , adaletli bir vergi sistemi için ve bunun sonucunda oluşacak en büyük unsurlardan biri olan gelir adaletinin sağlanabilmesi için bu uygulamanın veya benzer bir uygulamanın geri getirilmesi gereklidir.
KAYNAKÇA
https://www.verginet.net/dtt/11/VergiKanunlarindaDegisiklikYapan4775SayiliKanun_4685.aspx
18.09.2024
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.