Ülkemizde ve dünyada giderek daha yaygın ve önemli bir yatırım finansman yöntemi haline gelen finansal kiralama (leasing), bir malın öz kaynak ya da kredi kullanılarak satın alınması yerine, katılım bankaları, kalkınma ve yatırım bankaları veya finansal kiralama şirketleri tarafından satın alınarak kiralanması, kira süresinin sonunda ise sembolik bir bedel karşılığı yatırımcıya satılmasına imkan sağlar. Orta ve uzun vadeli bir finansman yöntemi olan leasing ile yatırım araç, gereç, makine ve ekipmanları, menkul ve gayrimenkulleri satın almak yerine kiralayabilir, bu sayede kaynaklarınızı daha verimli ve karlı kullanabilirsiniz. Royalty, linans, telif hakkı, patent gibi fikrî ve sınai haklar (gayri maddi haklar) hariç, bilgisayar yazılımlarının çoğaltılmış nüshaları dahil her türlü taşınır ve taşınmaz mallar (örneğin: kalıp ve fikstürler, yatırım araçları ve çeşitli makineler, gemi, uçak gibi ulaşım araçları, arsa ve arazi, bina ve eklentileri vb.) finansal kiralama sözleşmesine konu olabilir. Finansal kiralamayı kabul eden tüm özel ve/veya tüzel kişiler sistemden faydalanabilir.
Anahtar kelimeler: Finansal kiralama (leasing), finansal kiralama sözleşmesi, kiralanan, kiralayan, kiracı, faktöring sözleşmesi, kiralayanın yükümlülükleri, kiracının yükümlülükleri.
Finansal kiralama (leasing) vergi avantajı (belirli şartlarda KDV, Damga Vergisi, Kurumlar Vergisi, Tapu Harcı vb. harç istisnası) ile orta ve uzun vadeli banka kredilerine iyi bir alternatif oluşturur, küçük ve orta ölçekli işletmelerce ihtiyaç duyulan çeşitli varlıkların (menkul, gayrimenkul, çeşitli yatırım-üretim araç ve gereçleri, makine ve teçhizat, vb. ihtiyaçların) temini için farklı ve uygun bir yöntemdir. Bir çok sıfır makine ve ekipmanın temininde KDV avantajı sağlar (yani bu eşyaların tedarik edilmesinde, iç piyasadan satın alınması veya ithalinde KDV oranı % 1 olarak uygulanır), söz konusu eşyaların satın alma aşamasında doğabilecek masraflar da dahil olmak üzere % 100 finansman imkânı sağlar, yatırımlar leasing ile gerçekleştiğinde öz kaynaklar işletmenin diğer ihtiyaçlarına yönlendirilir. Finansal kiralama yoluyla yapılacak olan yatırımlar, teşvik tedbirlerinden yararlandırılmakta, yatırımın bir kısmının finansal kiralama yoluyla gerçekleştirilmesi halinde ihtiyaç duyulan öz kaynak miktarı azalmakta, taraflar arasındaki anlaşma şartlarına göre kiralanan mal konusunda meydana gelen teknolojik yeniliklerin doğurduğu riskler, kiraya verende kalmakta, kiracı, sözleşme süresince teknolojik yönden eskiyen malı değiştirebilmekte veya geri verebilmekte, ihracat yapan işletmeler, ihtiyaç duydukları modern makine ve teçhizatı bu yolla daha kolay temin edebilmektedirler. En sık kullanılan finansal kiralama (leasing) türleri; Sat ve geri kirala, doğrudan kiralama - dolaylı kiralama, brüt kiralama - net kiralama, kaldıraçlı kiralama, kapalı uçlu kiralama - açık uçlu kiralama, yatırım malı kiralaması - tüketim malı kiralaması, yurt içi kiralama - yurt dışı kiralamadır.
Bu makalemizde; Finansal kiralama (leasing), avantaj ve dezavantajları, başlıca türleri, ilgili mevzuat hükümleri ile konuya ilişkin kişisel görüşlerimize yer verilecektir.
Finansal kiralama: Bir finansal kiralama sözleşmesine dayalı olmak koşuluyla, Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu veya ilgili mevzuatı uyarınca yetkilendirilen kiralayan tarafından finansman sağlamaya yönelik olarak bir malın mülkiyetinin kira süresi sonunda kiracıya devredilmesi, kiracıya kira süresi sonunda malın rayiç bedelinden düşük bir bedelle satın alma hakkı tanınması, kiralama süresinin malın ekonomik ömrünün yüzde sekseninden daha büyük bir bölümünü kapsaması veya finansal kiralama sözleşmesine göre yapılacak kira ödemelerinin bugünkü değerlerinin toplamının malın rayiç bedelinin yüzde doksanından daha büyük bir değeri oluşturması, hâllerinden herhangi birini sağlayan kiralama işlemini,
Kiralayan: Katılım bankaları, kalkınma ve yatırım bankaları ile finansal kiralama şirketlerini,
Kiracı: Finansal kiralamayı kabul eden özel veya tüzel kişiyi,
Faaliyet kiralaması: Finansal kiralama dışında kalan kiralamayı,
Kurul: Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunu,
Birlik: Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Birliğini,
İfade eder (6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu’nun 3.maddesi).
Finansal kiralama sözleşmesi: Kiralayanın, kiracının talebi ve seçimi üzerine üçüncü bir kişiden veya bizzat kiracıdan satın aldığı veya başka suretle temin ettiği veya daha önce mülkiyetine geçirmiş bulunduğu bir malın zilyetliğini, her türlü faydayı sağlamak üzere kira bedeli karşılığında, kiracıya bırakmasını öngören sözleşmedir. Sözleşmeye taşınır ve taşınmaz mallar (örneğin: kalıp ve fikstürler, yatırım araçları ve çeşitli makineler, gemi, uçak gibi ulaşım araçları, arsa ve arazi, bina ve eklentileri vb.) konu edilebilir. Bilgisayar yazılımlarının çoğaltılmış nüshaları hariç olmak üzere royalty, lisans, patent, vb. gayri maddi haklar ile fikrî ve sınai haklar sözleşmeye konu yapılamaz. Bütünleyici parça veya eklenti niteliklerine bakılmaksızın asli niteliğini koruyan her mal tek başına finansal kiralama sözleşmesinin konusu olabilir (6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu’nun 18 ve 19.maddeleri).
Leasing: İngilizce kökenli lease sözcüğünden türetilmiş olup kiralama, kiralamak anlamına gelmekte ve günümüzde finansal kiralama anlamında, finansal kiralama yerine, finansal kiralama olarak kullanılmaktadır. Uygulamada farklı şekillerde karşımıza çıkan leasing, hukuki bir terimdir.
Leasing (Finansal Kiralama) Sistemi: Ülkemizde ve dünyada giderek daha yaygın ve önemli bir yatırım finansman yöntemi haline gelen leasing, bir malın öz kaynak ya da kredi kullanılarak satın alınması yerine, bir leasing şirketi tarafından satın alınarak kiralanması, kira süresinin sonunda ise sembolik bir bedel karşılığı yatırımcıya satılması anlamına gelir. Orta ve uzun vadeli bir finansman yöntemi olan leasing ile yatırım araç, gereç, makine ve ekipmanları, menkul ve gayrimenkulleri satın almak yerine kiralayabilir, bu sayede kaynaklarınızı daha verimli ve karlı kullanabilirsiniz.
- Finansal kiralama işlemlerinde geçirilen aşamalar temel olarak; Finansal kiralama konusunun yatırımcı (kiracı) tarafından belirlenmesi, malın tedariki konusunda üretici/satıcı ile bağlantı kurulması, finansal kiralama şirketi ile ön görüşme yapılması, şirkete başvuru ve başvurunun değerlendirilmesi süreci, finansal kiralama şirketi tarafından da uygun görüldüğü takdirde sözleşmenin kurulması, sözleşmenin kiralananın niteliğine göre ilgili sicile tescil veya şerh edilmesi, malın tedariki ve zilyetliğin kiracıya devri, malın sigorta ettirilmesi, sözleşme sona erdiğinde aradaki anlaşmaya göre malın iade edilmesi ya da kiracı tarafından satın alınması şeklinde özetlenebilir.
6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu’nun 22.maddesine göre; 1) Finansal kiralama sözleşmesi yazılı şekilde yapılır. Taşınmaz mallara ilişkin sözleşmeler taşınmazın bulunduğu tapu kütüğünün şerhler hanesine, kendilerine mahsus özel sicili bulunan taşınır mallara dair sözleşmeler bu malların kayıtlı oldukları sicile tescil ve şerh olunur ve kiralayan tarafından ayrıca Birliğe bildirilir. 2) Özel bir sicile kayıtlı olmayan taşınır mallara ilişkin sözleşmeler Birlik tarafından tutulacak özel sicile tescil edilir. 3) Birlik tarafından tutulacak özel sicil herkese açıktır. Hiç kimse sicildeki bir kaydı bilmediğini ileri süremez. 4) Sözleşmelerin Birlik tarafından tutulacak özel sicile tesciline ilişkin usul ve esaslar Kurulun uygun görüşü alınmak suretiyle Birlik tarafından belirlenir. 5) Tescil veya şerhten sonra, üçüncü kişilerin finansal kiralama konusu mal üzerindeki ayni hak iktisapları kiralayana karşı ileri sürülemez. 6) Kiracı, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 940.maddesi uygulamasında geminin maliki, 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanununun 49.maddesi uygulamasında ise hava aracının maliki gibi değerlendirilir.
Finansal Kiralama Sözleşmenin Konusu: Bilgisayar yazılımlarının çoğaltılmış nüshaları hariç olmak üzere patent, royalty, lisans, fikrî ve sınai haklar, vb. (gayri maddi haklar) dışındaki her türlü taşınır ve taşınmaz mallar sözleşmeye konu olabilir. Bütünleyici parça veya eklenti niteliklerine bakılmaksızın asli niteliğini koruyan her mal tek başına finansal kiralama sözleşmesinin konusu olabilir (6361 sayılı Kanun’un 19.maddesi).
Finansal Kiralama Sözleşmesinin Tarafları: Olayın tarafları kiracı ve kiralayan olup; Kiracı: Finansal kiralamayı kabul eden gerçek ve özel kişidir. Belirli şartları taşıyan/yerine getiren her gerçek ve tüzel kişi finansal kiralama yapabilir, nimetlerinden faydalanabilir. Kiralayan ise: Katılım bankaları, kalkınma ve yatırım bankaları ile finansal kiralama şirketleri olup, bunların dışındaki kişi ve kuruluşlar finansal kiralama anlamında sözleşme yapma ve kiralama/kiraya verme yetkisine sahip değillerdir (6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu’nun 3, 18, 19.maddeleri).
Faktoring Sözleşmesi: Mal veya hizmet satışından doğmuş fatura ile tevsik edilen alacaklar ile Kurulca (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu), belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde tevsik edilebilen mal veya hizmet satışına bağlı doğacak alacakları devir almak suretiyle, faktoring şirketinin müşterisine sağladığı tahsilat, borçlu ve müşteri hesaplarının tutulmasının yanı sıra finansman veya faktoring garantisi fonksiyonlarından herhangi birini ya da tümünü içeren sözleşmedir. Faktoring sözleşmesinin yazılı şekilde düzenlenmesi zorunludur (6361 sayılı Kanun’un 38.maddesi).
Finansman Sözleşmesi: Finansman sözleşmesi, her türlü mal veya hizmet alımının, malı veya hizmeti satın alan gerçek veya tüzel kişinin nam ve hesabına mal veya hizmetin teslim veya temini ile birlikte doğrudan satıcıya ödeme yapılması suretiyle kredilendirilmesini öngören sözleşmedir. Kredi geri ödemeleri, adına kredi açılanlar tarafından finansman şirketlerine yapılır. Finansman şirketlerinin, kredilendirecekleri mal veya hizmetleri temin eden satıcılarla önceden yazılı şekilde genel bir sözleşme yapmaları zorunludur. Finansman sözleşmesinin yazılı şekilde düzenlenmesi zorunludur (6361 sayılı Kanun’un 39.maddesi).
Faaliyet Kiralaması (İşletme Kirası Ya Da Operasyonel Kiralama): Faaliyet kiralaması en basit tanımı ile bir malın ekonomik ömründen daha kısa süreliğine kiralanmasıdır. Bu tip kiralamada kira bedelleri toplamı kiralanan malın değerini karşılamamakta, sözleşmede genellikle kiralanan malın vergisi, bakımı, onarımı kiralayana bırakılmakta, kiracı önceden belirlenen bildirim sürelerine uyarak sözleşmeyi süresinden önce sonlandırabilmektedir. Faaliyet kiralaması kiracı lehinedir. Malla ilgili riskler kiralayan üzerindedir. Faaliyet kiralamasının tipik örneği, uygulaması giderek artan filo araç kiralamasıdır. Faaliyet kiralamasına sıkça konu edilen diğer varlıklar ise uçak, çeşitli haberleşme ve iletişim cihazları, bilgisayar, yazılımlar ve çeşitli bilgisayar programlarıdır. 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu hükümlerine göre faaliyet kiralaması “finansal kiralama dışındaki kiralama” olarak ifade edilmiş, finansal kiralama şirketlerine faaliyet kiralaması yapma imkânı sağlanmış ancak, bu işlemlere Kanun’un finansal kiralamaya ilişkin hükümlerinin uygulanmayacağı belirtilmiştir.
Bir kiralamanın, finansal kiralama mı yoksa faaliyet kiralaması mı olduğunu o işlemin özü belirler. Aşağıda yer alan kriterlerin biri, birkaçı veya tamamının birlikte ya da tek başlarına bulundukları kiralama işlemleri finansal kiralama olarak kabul edilir. Bunlar: a) Kiralama sözleşmesinde, kiralanan varlığın mülkiyetinin kiralama süresi sonunda veya daha önce kiracıya geçeceğinin öngörülmesi, b) Kiracıya, kiralanan varlığı buna ilişkin opsiyonun kullanım tarihinde oluşması beklenen gerçeğe uygun değerinden çok daha düşük bir bedelle satın alma opsiyonu verilmesi nedeniyle, kiralama sözleşmesinin başlangıcı itibariyle kiracı tarafından bu opsiyonun kullanılacağının beklenmesi, c) Mülkiyet kiracıya geçmeyecek dahi olsa, kira süresinin kiralanan varlığın ekonomik ömrünün büyük bir bölümünü kapsaması, d) Kiralama sözleşmesinin başlangıcı itibariyle, asgari kira ödemelerinin bugünkü değerlerinin, en az, kiralanan varlığın gerçeğe uygun değerine eşit olması ve e) Kiralanan varlığın, üzerinde büyük değişiklikler yapılmadığı sürece, sadece kiracı tarafından kullanılabilecek özel bir yapıda olması kriteridir.
Finansal kiralama bedeli: Finansal kiralama bedeli ve ödeme dönemleri taraflarca belirlenir. Sözleşmede açıkça belirtilmek kaydıyla sözleşme konusu mal henüz imal edilmemiş veya kiracıya teslim edilmemiş olsa dahi, sözleşme tarihinden başlamak üzere kira bedelleri tahsil edilebilir. Sözleşmede aksi belirtilmediği takdirde, sözleşme konusu malın sözleşme tarihinden itibaren iki yıl içinde kiracıya teslim edilmesi zorunludur (6361 sayılı Kanun’un 20.maddesi).
A- Finansal Kiralamanın (Leasing) Başlıca Avantajları
Vergi avantajı (belirli şartlarda KDV, Damga Vergisi, Kurumlar Vergisi, Tapu Harcı vb. harç istisnası) ile orta ve uzun vadeli banka kredilerine iyi bir alternatif oluşturur, küçük ve orta ölçekli işletmelerce ihtiyaç duyulan çeşitli varlıkların (menkul, gayrimenkul, çeşitli yatırım-üretim araç ve gereçleri, makine ve teçhizat, vb. ihtiyaçların) temini için farklı ve uygun bir yöntemdir. İstisna kapsamına giren bir çok sıfır makine ve ekipman temininde KDV avantajı sağlar (yani bu eşyaların temininde KDV oranı % 1 olarak uygulanır), söz konusu eşyaların satın alma aşamasında doğabilecek masraflar da dahil olmak üzere % 100 finansman imkânı sağlar, yatırımlar leasing ile gerçekleştiğinde öz kaynaklar işletmenin diğer ihtiyaçlarına yönlendirilir, uygulanan projenin kendini geri ödemesine ve/veya şirketin genel nakit akışına uygun esnek geri ödeme planı seçenekleri sunar, sözleşme süresince ekipman mülkiyetinin finansal kiralama şirketi üzerinde kalması sayesinde asgari teminatlarla uzun vadeli finansman imkânı sağlar, leasing işlemlerinde sözleşme süresi boyunca kiralar sabit kalır, leasing işlemlerinde ödeme planı ve vade müşterinin nakit akışına ve isteğine göre belirlenip kiralar aylık, yıllık ve mevsimsel olarak ayarlanabilir, leasing yolu ile yatırım projelerinin tamamı finanse edilebilir, malın bedelinin yanında, nakliyesi, sigortası, ithalat masrafları ve benzeri giderlerde kredilendirilebilir, leasing işlemleri ve leasing firmalarının kredi süreci, kredi işlemleri ve alternatif finansman yöntemlerine göre daha kolay ve daha kısa sürede tamamlanır. Leasing yöntemi ile yüksek maliyetli mallar için başlangıçta öz kaynaklarınıza, sermayenize dokunmamış olur, ihtiyaç duyduğunuz araç, gereç makine ve ekipmanınızı leasing ile satın alarak, banka kredi limitlerinizi kullanmamış, acil nakit ihtiyacınız olduğunda rahatça kullanabileceğiniz banka kredi limitleriniz olur, leasing, bir ülkenin dış borçlanmaya gerek kalmadan, yurt dışından finansman sağlamasına yardımcı olur, aynı şekilde, yurt içinden leasing yoluyla fon sağlanması, kaynak sağlayıcı ilave bir etki meydana getirebilir, leasingde ödenen kira taksitleri, gider olarak gösterilmekte, finansal kiralama yoluyla yapılacak olan yatırımlar, teşvik tedbirlerinden yararlandırılmakta, yatırımın bir kısmının finansal kiralama yoluyla gerçekleştirilmesi halinde ihtiyaç duyulan öz kaynak miktarı azalmakta, taraflar arasında özellikle faaliyet kiralaması türünde bir kira anlaşması yapılmışsa, kiralanan mal konusunda meydana gelen teknolojik yeniliklerin doğurduğu riskler, kiraya verende kalmakta, kiracı, sözleşme süresince teknolojik yönden eskiyen malı değiştirebilmekte veya geri verebilmekte, ihracat yapan işletmeler, ihtiyaç duydukları modern makine ve teçhizatı bu yolla daha kolay temin edebilmektedirler.
B- Finansal Kiralamanın (Leasing) Başlıca Dezavantajları
Kiracının, kira süresi sonunda malın hurda değerinden yoksun kalması, önemli bir sakınca olup (Sözleşmeye konu menkul ve/veya gayrimenkulün hurda değeri önemli tutarlara ulaşıyorsa, sözleşmeye konacak bir maddeyle kiracı, kira süresi sonunda malı belirli bir fiyattan satın alabilir). Bir menkul veya gayrimenkulün satın alınması halinde, hızlandırılmış amortisman yöntemleri uygulanarak vergi tasarrufu sağlanabildiği halde, leasing yoluyla finansmanda, kira ödemeleri gider olarak kabul edilmektedir. İşletmeler, leasing ile kullandıkları varlıkların mülkiyetine sahip olamadıklarından, varlıkları borçlarına karşılık ipotek ettirememekte ve rehin verememekte (söz konusu araçlar ipotek ve rehin verme gibi durumlara konu edilemezler.), bu nedenle borçlanırken teminat sorunları yaşayabilmektedirler. Leasing, bütçe sınırlamalarını aşmaya ve az bir öz kaynakla yatırımı gerçekleştirmeye imkân verdiğinden, bu yola sık sık başvuran işletmeler geri ödeme güçlükleriyle karşılaşmakta, firmaları tembelliğe itmekte ve firmaların yeterince tasarruf ve öz sermaye birikimine sahip olmalarını engellemektedir. Dövizle yurt dışından yapılan leasinglerde döviz kurlarındaki dalgalanmalar (kur riski) uzun vadede önemli maliyet artışına ve belirsizliğe yol açar. Büyük işletmeler, leasing’i alternatif finansman imkânlarıyla birlikte değerlendirip, maliyeti en düşük olanı seçmektedirler. Leasing, genellikle KOBİ'’er gibi, kredi limitleri dolmuş işletmeler tarafından tercih edilmekte, bunun sonucu olarak riski artan kiralama şirketleri de leasing maliyetlerini arttırmaktadırlar. Kiralanan menkul veya gayrimenkulün kullanım serbestliği, satın alınan mala göre daha sınırlı olmaktadır. Kiracı, kiraladığı mal üzerinde yapabileceği her türlü değişiklik için önceden kiralayandan ön izin almak zorunda olup, bu duruma nükleer enerji santrali, uçak, gemi gibi yüksek risk taşıyan ekipmanın leasingi örnek verilebiliriz. Kredi veya satın alma yoluyla temin edilecek sabit varlıklar, menkul ve/veya gayrimenkuller için, satın alma öncesinde işletmeler ayrıntılı bir şekilde değerlendirmeler yapmakta ve bu harcamaları bütçe içine almakta iken, finansal kiralama (leasing) ise bütçe sınırlamalarından kurtulma imkânı sağladığı için savurganlığa ve kaynakların israfına yol açmaktadır. Yine, kiralama konusunu oluşturan eşyanın/teçhizatın kiralayan şirketin aktifinde görünmemesi nedeniyle, özellikle kredi başvurusu halinde, bilanço rakamının küçüklüğünden dolayı krediyi verecek olan kuruluşun olumsuz, aleyhte bir düşünce ve sonuca varmasına sebep olmaktadır.
Leasing, çok kapsamlı hukukî bir terim olmakla beraber, çok çeşitli şekillerde karşımıza çıkmaktadır. Leasing; sözleşmenin süresine göre, kiralananın niteliğine göre, kiralananın temin edildiği ülkeye göre, taraflara yüklediği yükümlülüklere göre, tarafların konumuna göre, ödemenin türüne göre ve diğer değişkenlere göre çeşitli sınıflandırmalara tabi tutulmakta olup, aşağıda en sık karşılaşılan leasing türlerinden bazılarına çok kısa olarak değinilecektir.
a- Sat Ve Geri Kirala (Sale And Lease Back)
Sat ve geri kirala yöntemi; Kiracının, maliki olduğu bir malı finansal kiralama şirketine sattıktan sonra yeniden kiralamak suretiyle maldan ekonomik olarak yararlanmasıdır. Kiracı bu yol ile mala sahip olmanın dezavantajlarından kurtulmakta, kiracı olmanın avantajlarına sahip olmaktadır. Sat ve geri kirala yöntemi, finansal kiralamanın bir türüdür. Nakit sıkıntısı içinde bulunan bir işletmenin birtakım finansal kolaylıklar sağlamak için maliki olduğu malı müstakbel kiralayana satması ve bu malı kurulacak kira sözleşmesi çerçevesinde kullanmaya devam etmesidir. Burada kiracı, hem acil nakit ihtiyacını gidermekte hem de malı ekonomik olarak kullanmaya devam etmektedir. Sat ve geri kiralama modelinde amaç işletmenin mevcut yatırımlarını nakde çevirerek kendisine işletme sermayesi ve yatırım imkânı sağlamaktır. Sat ve geri kirala modelinde kiracı için malı satın almak bir yükümlülüktür. Sat ve geri kirala modelinde kiracı tarafından kiralayana yapılan ilk devir sebebiyle taşınmazlar bakımından bu işleme ilişkin tapu harcı ödenmektedir. Satıp geri kiralama yöntemi ile yapılan kiralama sözleşmeleri kapsamında kiralanan taşınmazların sözleşme süresi sonunda kiracı adına tapuya tescili tapu harcından müstesnadır (6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu’nun 18 ve 37/2.maddeleri).
b- Doğrudan Kiralama - Dolaylı Kiralama
Doğrudan Kiralama (Direct Leasing) İle Dolaylı Kiralama (İndirect Leasing) Arasındaki Fark; Kiralama şirketinin leasing ilişkisinde yer alıp almamasından ileri gelmektedir. Bu ayırım, üretici veya satıcının, kiracı ile leasing ilişkisine doğrudan kendisi mi girmiş, yoksa kiralama şirketi aracılığıyla üçlü bir ilişki mi meydana gelmiş sorusunun cevabına göre yapılan bir ayrımdır. Bu sebeple bu ayrım için üç taraflı leasing - iki taraflı leasing ifadesi de kullanılmaktadır. Doğrudan kiralama, üretici veya satıcının kiracı ile doğrudan doğruya ilişkiye girerek kiralama sözleşmesi yapmasıdır. Burada kiralayan üretici veya satıcı olup, bu kiralama türüne “üretici veya satıcı kiralaması” da denilmektedir. Doğrudan kiralamada ikili bir ilişki söz konusu iken dolaylı kiralamada üretici veya satıcı, kiracı ile doğrudan bir ilişkiye girmemekte, dolaylı kiralamada üçlü bir ilişki söz konusudur. Bu üçlü ilişkinin bir ayağı üretici veya satıcı, diğeri kiralayan, sonuncusu da kiracıdır. Dolaylı kiralamada kiralama şirketi kiralanan malı kiracının talebi ve seçimi üzerine üretici veya satıcıdan temin ettikten sonra onun kullanımını belli bir bedel karşılığında kiracıya bırakmaktadır. Bu sözleşme türünde kiralama şirketi üretici veya satıcı ile malın temin edilmesine ilişkin sözleşme, kiracı ile de malın kullanımının devrine ilişkin sözleşme yapmaktadır (6361 sayılı Kanun’un 18/1.maddesi).
c- Brüt Kiralama - Net Kiralama
Bu ayırım, kiralanana ait yükümlülüklere hangi tarafın katlanacağı ile ilgilidir. Kiralanan nihayetinde bir eşya olduğu için onun kullanımı ile ilgili birtakım giderlerin olması doğaldır. Bunlar bakım gideri, tamir gideri, sigorta primi ile vergi, resim, harç şeklinde olabilmektedir. Taraflarca bu giderlerden, maddi külfetlerden ve yan edim yükümlerinden kiralayanın sorumlu olacağı kararlaştırılmışsa brüt kiralamadan, kiracının sorumlu olacağı kararlaştırılmışsa net kiralamadan bahsedilmektedir. Brüt kiralamada bahsi geçen yükümlülükler kira bedeline dâhil olup bunlardan kiralayan sorumlu olacaktır. Net kiralamada kiracı tarafından söz konusu giderlerin yanında kiralananın hurda değeri de taahhüt edilmişse, bu ilişki “arındırılmış kiralama” olarak nitelendirilmektedir. Buna göre, sözleşme sonunda kiralananın satış değeri,
sözleşme ile garanti edilen değerden düşük olursa aradaki fark kiracı tarafından kiralayana ödenecektir. Böylece kiralayanın sözleşme sonunda, başından beri maliki olduğu malın hurdasından yararlanma beklentisi kiracı tarafından garanti altına alınmaktadır. Taraflar arasında masrafların paylaşılarak dağıtılması kararlaştırmış ise bu durum “karma kiralama” olarak isimlendirilmiştir (6361 sayılı Kanun’un 24.madde).
d- Kaldıraçlı Kiralama
Normalde, finansal kiralama sözleşmesinde kiralayan önce kiralanan malı temin etmekte, sonra da malın zilyetliğini her türlü faydayı sağlamak üzere kiracıya devretmektedir. Çok büyük sermaye gerektiren yatırımlarda malı temin edecek olan kiralama şirketi malı satın almak için gerekli sermayeye sahip olmayabilir. Malın temini için gereken paranın büyük bir kısmının kiralayan tarafından bankalardan ya da finansal kuruluşlardan “kredi kullanılması suretiyle” sağlanması durumunda, kaldıraçlı kiralama (leveraged leasing) gündeme gelecektir. Burada kredinin güvencesi olarak, kiralanacak olan mal üzerinde birinci dereceden rehin tesis edilmektedir. Ayrıca kira bedelleri de ilgili kredi kuruluşunun güvencesi olmaktadır. Örneğin: 500.000.000-USD tutarında bir malın/makine parkının temini için kiralayanın sadece 100.000.000-USD katkıda bulunması ve kalan ödemeler için kredi kuruluşundan borç alması bu türe misal olarak verilebilir. Bu tür kiralamada, kiralanan eşyanın (menkul veya gayrimenkulün) en az % 20’si kiralayan tarafından karşılanmakta, kalan tutar ise kredi kuruluşuna borçlanılarak elde edilmektedir. Görüldüğü üzere kaldıraçlı kiralama büyük sermaye gerektiren (Örneğin: Rafineri, petrokimya, demir-çelik, vb.) yatırımlarda gündeme gelmektedir. Kiralayanın kullandığı kredinin anapara ve faiz ödemeleri kiracının ödediği taksitler ile karşılanmaktadır. Bu sebeple kredinin vadesi ile kira süresi arasında paralellik bulunmaktadır.
e- Kapalı Uçlu Kiralama - Açık Uçlu Kiralama
Kapalı Uçlu Kiralama – Açık Uçlu Kiralama türleri; Bu ayırım, sözleşme sona erdiğinde kiralananın mülkiyetinin kime ait olacağı sorusunun cevabına göre şekillenmekte olup, kapalı uçlu kiralama, sözleşme sonunda mülkiyetin kiralayanda kaldığı kiralama türüdür. Bu türde sözleşme sona erdiğinde kiralanan malın mülkiyeti kiralayanda kalmakta, kiracıya geçmemektedir. Açık uçlu kiralamada ise taraflarca önceden belirlenen şartlar çerçevesinde kiralanan malın mülkiyetinin sözleşme sonunda kiracıya geçme imkânı bulunmaktadır.
f- Yatırım Malı Kiralaması - Tüketim Malı Kiralaması
Bu ayrım, sözleşme konusu malın niteliğine, malın yatırım malı ya da tüketim malı olmasına göre yapılmaktadır. Tüketim malı kiralamasının konusunu tüketim malları, yatırım malı kiralamasının konusunu ise yatırım malları oluşturmaktadır. Tüketim mallarından kasıt, dayanıklı tüketim mallarıdır. Dayanıklı tüketim mallarına örnek olarak otomobil, otobüs, uçak, televizyon, buzdolabı vb. verilebilir. Kozmetik ürünleri, gıda, kâğıt ve plastik malzemeler gibi ürünler ise dayanıklı tüketim mallarından sayılmamaktadır. Görüldüğü üzere tüketim malları kiralamasında kiracı tüketici sıfatına sahipken, kiralayan ise üretici veya satıcıdır. Yatırım malları kiralamasının konusu yatırıma yönelik mallardır. Yatırıma yönelik mallar ise mal ve hizmet üretiminde kullanılan üretime ilişkin mallardır. Bunlara örnek olarak makine (iş makineleri, tekstil makineleri, baskı makineleri vb.), tesisat (bilgisayar sistemi, montaj hattı vb.), alet (laboratuvar aletleri vb.), taşınmazlar (fabrika binası, depo, vb.) verilebilir (6361 sayılı Kanun’un 18 ve 19.maddesi).
g- Yurt İçi Kiralama - Yurt Dışı Kiralama
Yurt içi kiralama (domestic leasing) ile yurt dışı kiralama (cross-border leasing ya da international leasing) arasındaki ayırım: Bu ayırın, kiralayan ve kiracının aynı ya da farklı ülke sınırları içerisinde bulunmasına göre yapılmaktadır. Yurt içi kiralamada kiralayan ile kiracı, kiralama işleminin yapıldığı ülkeye ait olmaktadır. Aynı ülkeye ait olmaktan kasıt, o ülkede her ikisinin de yabancı konumunda bulunmamasıdır. Kiralamanın yurt içi ya da yurt dışı olması, kiralanan malın ithal edilip edilmediğine değil; kiracı ve kiralayanın yurt içi ya da yurt dışında olmasına bağlıdır. Yurt içi kiralama, kiralanacak malların kiralayan tarafından yurt içinden veya yurt dışından temin edilerek yurt içindeki kiracıya kiralanması yöntemidir. Bu yöntem kiralananın ithal olup olmamasına göre kendi içerisinde ithalatsız ve ithalatlı yurt içi kiralama olarak ikiye ayrılmaktadır. Bu iki alt türün aşamaları aynı olmakla beraber ithalatlı yurt içi kiralamada ithalatsız yurt içi kiralamadan farklı olarak, kiralama sözleşmesi ile birlikte Hazine ve Maliye Bakanlığı’na başvurulması, Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından kiralayana “kiracıya ait gümrük muafiyeti ve yatırım indirimli teşvik belgesi” verilmesi ve kiralayanın bu belgeyi ibraz ederek malı vergi ödemeden gümrükten çekmesi aşamaları yer almaktadır. İthalatlı yurt içi kiralamanın asıl farkı, malın temin edildiği üretici veya satıcının yurt dışında bulunmasıdır. Burada kiralanan mal yurt içindeki kiralama şirketi tarafından ithal edilerek yine yurt içindeki kiracıya kiralanmaktadır. İthalatsız yurt içi kiralamada ise tüm taraflar ve ilgililer yerlidir. Yurt dışı kiralama, bir ülkede yerleşik kiralayanın bir başka ülkede yerleşik kiracıya yaptığı kiralamadır. Yurt dışı kiralama bir tür taksitli ithalat olmasından ötürü özellikle gelişmekte olan ülkelerde, büyük yatırım projelerinin finansmanında sıklıkla başvurulan bir türdür. Uçak ve gemi kiralamaları bunlara örnek gösterilebilir. Yurt dışı kiralama, gümrük muafiyetli yatırım teşvik belgesine sahip olup olmamasına göre kendi içinde gümrük muafiyetli yurt dışı kiralama ve gümrük muafiyetsiz yurt dışı kiralama olarak ikiye ayrılmaktadır. Yurt dışı kiralamada sözleşmeye uygulanacak hukuk, yabancılık unsuru sebebiyle milletlerarası özel hukuk kurallarına göre belirlenecektir. Finansal kiralama ilişkisinde taraflar dışında üretici veya satıcı gibi tarafların da aktif rol oynaması ve her birinin ayrı ülkelerde bulunması, bazen malın teminine ilişkin satım sözleşmesi ile finansal kiralama sözleşmesinin tabi oldukları hukuki kurallar/kanunlar açısından sorun teşkil edebilmektedir.
h- Diğerleri
Diğer Önemli Leasing Türleri İse Kısaca Şöyle Sıralanabilir.
Taşınır Kiralaması ve Taşınmaz Kiralaması: Taşınma sırasında bütünlüğü bozulmayan her tür mal, taşınır kiralamasına konu olabilmektedir. Taşınır kiralamasına kara, hava, deniz ulaşım aracı; bilgisayar, iş makinesi kirası örnek olarak verilebilir. Uygulamada daha sık rastlanan tür taşınır kiralamasıdır. Buna karşılık, taşınmaz kiralamasının ise fazla bir gelişim gösteremediği görülmektedir. Bunun sebepleri ise; Taşınmazların amortisman sürelerinin uzun olması, finansal kiralama şirketinin bina inşası için kullanılan girdiler nedeniyle % 18 KDV ödemesine rağmen inşa edilen taşınmazı kiracıya devrederken % 1 KDV tahsil etmesi sebebiyle dezavantajlı konumda olması ve yine devir sırasındaki yüksek tapu harçları ile vergiler sebebiyle taşınmaz kiralamasına pek sıcak bakılmamasıdır (6361 sayılı Kanun’un 18 ve 19.maddesi).
Birinci El Kiralama (First Hand Lease) ve İkinci El Kiralama (Second Hand Lease): Kiralanan nesnenin daha önce kullanılmış olup olmamasına göre yapılmaktadır. Kiralanan daha önce kullanılmamış ve ilk kez kiracı tarafından kullanılacaksa birinci el kiralamadan, önceden kullanılmışsa ikinci el kiralamadan bahsedilmektedir. Finansal kiralamada malın ekonomik ömrüne karşılık gelen bir kiralama söz konusu olduğundan birinci el kiralamaya daha sık rastlanmaktadır. Buna karşılık faaliyet kiralamasında ise malın ekonomik ömrü uzun ve mal birden fazla kiralamaya elverişli olduğundan ikinci el kiralamaya daha sık rastlanmaktadır.
Süreli Kiralama (Term Leasing) ve Değiştirilebilir Kiralama (Revolving Leasing) Ayrımı: Kiralananın sözleşme boyunca değiştirilme imkânı bulunup bulunmamasına göre yapılmaktadır. Süreli kiralamada, kiralanan sözleşme boyunca değiştirilememekte, aynı kalmaktadır. Değiştirilebilir kiralamada ise teknik ve teknolojik gelişmeler sonucu demode olan kiralananın, sözleşme süresi içerisinde, kiracının isteği üzerine değiştirilmesi ya da yenilenmesi imkânı vardır. Değiştirilebilir kiralamanın alt türleri de mevcuttur. Eğer kiralanan mal, bakım ve tamir masrafları sebebiyle değiştiriliyorsa Trampa Kiralaması (Swap Leasing), teknolojik gelişmeler sebebiyle değiştiriliyorsa İyileşen Kiralama (Upgrade Leasing) adını almaktadır.
Bireyselleştirilmiş Kiralama (İndividual Leasing) ve Açık Kiralama (Blanket Leasing) Ayrımı: Taşınır kiralaması bakımından ve kiralananın somut bir şekilde, ferden tayin edilip edilmemesine göre yapılmaktadır. Kiralanan taşınır taraflarca önceden ferden tayin edilip somut olarak belirlenmişse bireyselleştirilmiş kiralamadan; somut olarak belirlenmeyip bir üst değer belirtilerek bunu aşmayan herhangi bir şeyin kiralanması kararlaştırılmışsa açık kiralamadan bahsedilecektir.
Tam Ödemeli Kiralama (Full Pay-Out Leasing) İle Tam Ödemesiz Kiralama (Non Full Pay-Out Leasing) Arasındaki Ayırım; Sözleşme sonuna kadar yapılan toplam kira bedeli ödemesinin, kiralayanın malı temin ve kiralama sürecindeki masraflarını, enflasyon riskini ve hatta kârını karşılayıp karşılamamasına göre yapılmaktadır. Tam Ödemesiz Kiralamada, ödenen kira bedelleri toplamı kiralayanın malı temin etmek için yaptığı masrafı dahi karşılamamaktadır. Tam Ödemeli Kiralamada ise kiralayanın malı edinme bedeli ve kiralama sözleşmesinin kurulması için gereken organizasyon masrafları karşılanmakta ve kiralayan kâr dahi etmektedir.
Özel Kiralama (Special Lease); Kiracının ihtiyaç duyduğu, sadece onun isteği doğrultusunda sipariş üzerine, ona özel olarak üretilen bir malın kiralanmasıdır. Kiralanan mal kiralayan açısından özel bir değere sahip değildir. Çünkü kiralanan mal sadece kiracının özel ihtiyacı için üretilmiş olup, ya malın piyasası bulunmamaktadır ya da kiralayanın içinde bulunduğu koşullar itibariyle maldan ekonomik olarak faydalanması mümkün değildir. Bu yüzden sözleşme sona erdiğinden kiralanan mal kiracıya geçmektedir.
Alt Kiralama (Sublease); Kiracıya, kiraladığı malı aynı şartlarla bir başkasına kiralama imkânı vermektedir. Bu imkânın finansal kiralama sözleşmesinde kiracıya açıkça tanınmış olması gerekmektedir (6361 sayılı Kanun’un 24.maddesi).
Önemli Not: Bu makalemizin “III- BAŞLICA LEASING TÜRLERİ” başlığı altında yer alan bilgilerin tamamı, İzmir Ekonomi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Öğrencisi Barışcan KÖKTÜRT tarafından hazırlanan ve Mayıs 2018’de yayınlanan “Finansal Kiralama Sözleşmesinde Tarafların Borçları” isimli Tez Çalışmasından (kısaltılarak) aynen alıntı yapılmıştır.
Finansal kiralama sözleşmesinde tarafların borçları, 6361 sayılı Kanun’un 24 ilâ 27’inci maddelerinde belirtilmiş olup; Kiralayan, kiracının talebi ve seçimi üzerine üçüncü bir kişiden veya bizzat kiracıdan satın aldığı veya başka suretle temin ettiği veya daha önce mülkiyetine geçirmiş bulunduğu bir malın zilyetliğini, her türlü faydayı sağlamak üzere kiracıya devretmek, Kiracı da buna karşılık olarak kararlaştırılan kira bedellerini kiralayana ödemek zorundadır. Tarafların, bu temel zorunluluklar dışında finansal kiralama sözleşmesinden kaynaklanan başka borçları da bulunmaktadır. Örneğin: Kiralayan, kiralananı temin etme borcu, ayıba karşı tekeffül (ayıbı üstlenme) borcu, zapta karşı tekeffül (zaptı önleme veya kiracının zararını karşılama) borcu, kiracının kiralanandan faydalanmasına engel olacak davranışlardan kaçınma borcu, vb. bunların başında gelmektedir. Kiracı, Kiralananı özenle ve tahsis amacına uygun olarak kullanma borcu, kiralananın bakımını yapma ve onu koruma borcu, sözleşme boyunca kiralananın hasar ve zıyaına katlanma borcu, kiralananın sigorta primlerini ödeme borcu, kiralananın zilyetliğini üçüncü kişiye devretmeme borcu, prensip olarak sözleşme sonunda kiralananı kiracıya iade etme borcu, vb. borçlar kiracının diğer borçlarından sayılmaktadır.
- Finansal Kiralama (Leasing) işlemlerinde, 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu’nda hüküm bulunmayan hallerde, Kanun’un 2/6.maddesinden hareketle, sorunun çözümü için genel hükümlere (Borçlar Kanunu’nun kira sözleşmesine ilişkin genel hükümlerine) göre işlem yapılır. Örneğin: 6361 sayılı Kanun’un 25.maddesinde de; Finansal kiralama konusu malın, kiralayanın malın imalatçısı veya satıcısı ile zamanında sözleşme yapmaması veya gerekli ödemeyi zamanında yerine getirmemesi veya kiralayanın kusur ve ihmalinden kaynaklanan diğer sebepler ile kiracıya teslim edilmemesi hâlinde 11/01/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 123, 125 ve 126’ncı madde hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.
A- Kiralayanın Borçları/Yükümlülükleri
1- Kiralayanın İlk Olarak, Kiracının Talebi Doğrultusunda Onun İhtiyacı Olan Malı Sözleşmeye Uygun Şekilde Temin Etme Ve Onun Dolaysız Zilyetliğini Kiracıya Devretme Borcu: Kiralayan, kiracının talebi ve seçimi üzerine üçüncü bir kişiden veya bizzat kiracıdan satın aldığı veya başka suretle temin ettiği veya daha önce mülkiyetine geçirmiş bulunduğu bir malın zilyetliğini, her türlü faydayı sağlamak üzere kiracıya devretmek zorundadır. Kiralayan, malı temin ettikten sonra onun zilyetliğini her türlü faydayı sağlamak üzere kiracıya devretmelidir. Kiralayan malı temine ilişkin sözleşme yapma borcunu kusuru ile yerine getirmezse borca aykırılık sebebiyle kiracının zararını tazmin etmekle yükümlüdür. Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 112.maddesine göre, "Borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür." Aynı Kanun’un113.maddesine göre ise “Yapma borcu, borçlu tarafından ifa edilmediği takdirde alacaklı, masrafı borçluya ait olmak üzere edimin kendisi veya başkası tarafından ifasına izin verilmesini isteyebilir, her türlü giderim isteme hakkı saklıdır. … Alacaklı, ayrıca borca aykırı durumun ortadan kaldırılmasını veya bu konuda masrafı borçluya ait olmak üzere kendisinin yetkili kılınmasını isteyebilir”. 6361 sayılı Kanun’un 25.maddesine göre de; Finansal kiralama konusu malın, kiralayanın malın imalatçısı veya satıcısı ile zamanında sözleşme yapmaması veya gerekli ödemeyi zamanında yerine getirmemesi veya kiralayanın kusur ve ihmalinden kaynaklanan diğer sebepler ile kiracıya teslim edilmemesi hâlinde 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK)’nun 123, 125 ve 126’ncı madde hükümleri uygulanır.
- Kiralananın hasara uğramasından doğan sorumluluk; Hasar, sözleşme konusunun tarafların sorumlu olmadığı bir sebepten ötürü telef olması veya değerinin azalmasıdır. TBK, yarar ve hasarın alıcıya geçmesi için sözleşmenin kurulmasını yeterli görmemekte, taşınırlarda zilyetliğin devrini, taşınmazlarda ise tapu siciline tescili aramakta ve bu andan itibaren yarar ve hasarın alıcıya geçtiğini belirtmektedir (Türk Borçlar Kanunu “TBK” 208/1.madde). 6361 sayılı Kanun’un 24/5.maddesi’nde, malın sözleşme süresindeki hasar ve zıyaına kiracının katlanacağı belirtilmekte ise de sözleşmeye konu mal veya eşyanın kiracıya teslim edilmeden, henüz ortada temin edilmiş bir mal yokken sırf finansal kiralama sözleşmesinin kurulmuş olması nedeniyle, kiracının hasardan doğan sorumluluğunu başlatmak doğru değildir. 6361 sayılı Kanun’un 24/5.maddesi dikkate alındığında, satıcının usulüne uygun ifası ile sorumluluğun kiracıya geçtiğinin kabulü gerekmektedir. Bunun sebebi, malın temin edilmesinden önce de finansal kiralama sözleşmesinin yürürlükte olması ve sözleşme boyunca hasardan doğan sorumluluğun kiracıya ait olmasıdır. Hükmün emredici olmaması sebebiyle taraflarca Kanun’nu 24/5maddesinin aksinin kararlaştırılması da mümkündür. Finansal kiralama sözleşmesinden önce malın kiralayan tarafından temin edilmesi halinde, hasardan sorumluluk konusunda 6361 sayılı Kanun’un 2/6.maddesinden hareketle TBK’un 136 ve 208.maddeleri kapsamında işlem yapılması gerekir.
2- Kiralananın Zilyetliğini Her Türlü Faydayı Sağlamak Üzere Kiracıya Devretme Borcu: Finansal kiralamada kiralayanın, kiralanan mal veya eşyanın zilyetliğini her türlü faydayı sağlamak üzere kiracıya devretmesi asli bir borçtur. Bu devrin her türlü faydayı sağlama yetkisini de içermesi gerekmektedir. Dolayısıyla zilyetliğin her türlü faydalı sağlamak üzere kiracıya devri kiracı açısından olmazsa olmaz niteliktedir. Kiralayan, zilyetliği devir borcu kapsamında öncelikle malı temin etmeli ve sonrasında onun dolaysız zilyetliğini kiracıya devretmelidir (6361 sayılı Kanun’un 18, 24, 25.maddeleri). Tarafların finansal kiralama sözleşmesinden doğan borçlarında zamanaşımı konusunda 6361 sayılı Kanun’da hüküm bulunmadığı için TBK’nun 146.maddesindeki genel zamanaşımı süresi olan 10 yıllık zamanaşımı süresi geçerlidir. Yargıtay da aynı görüştedir.
3- Ayıba Karşı Tekeffül (Ayıbı Üstlenme) Borcu: Finansal kiralama sözleşmesinde malın ayıplı olmasından hem kiracı hem de kiralayan zarar görmektedir. Satıcının kiracıya ayıplı mal teslim etmesi halinde, kiracı maldan beklediği menfaati tam olarak elde edemeyecek ve kiracının kira bedellerini ödemesi zorlaşacaktır. Bu durumdan kiracının yanında kiralayan da zarar görecektir. Kiralayan, kiracının kira bedelini ödememesi ihtimaline karşı malın ayıplı olması yüzünden eksik bir teminata sahip olacaktır. Bunun yanında prensip olarak sözleşme sonunda mal kiralayana teslim edileceğinden, malın ayıplı olmasından doğan değer eksikliği de yine kiralayanın aleyhine olacaktır. Ayıba karşı tekeffül borcunun kapsamını belirlerken 6361 sayılı Kanun’un 24/6.maddesinden hareketle aynı Kanun’un 2/6.maddesi gereğince genel hükümlere gidilmesi gerekir. Örneğin, TBK’nın satım sözleşmesine ilişkin 219.maddesinden [“Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen, niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur.”] ve 304 ve 305.maddelerinden faydalanılmalıdır. Doktrinde yer alan bir çözüm önerisine göre; kiralayan, satılan üzerindeki ayıba karşı tekeffül borcundan doğan haklarını kiracıya devrederse kiracının mağduriyeti önlenebilir. 6361 sayılı Kanun’un 24/6.maddesine göre; Kiracının seçimi ve talebi üzerine üçüncü kişiden sağlanan malın ayıplı olmasından kiralayan sorumlu tutulamaz. Aynı hüküm, malın bizzat kiracıdan sağlanması hâlinde de uygulanır. Ancak, Kanun’un 24/6maddesi emredici nitelikte olmayıp tarafların aksine bir düzenleme kararlaştırması mümkündür. Ayrıca, malın finansal kiralama sözleşmesinden önce temin edildiği, yani kiralayanın hâlihazırda maliki olduğu malı kiraladığı türde ayıba karşı tekeffül borcu kiralayana aittir.
- Bilindiği üzere borç; sözleşmeden, haksız fiilden ya da sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanmaktadır. Ayıba karşı tekeffül borcunun ileri sürülebilmesi için geçerli bir finansal kiralama sözleşmesi olması, söz konusu sözleşmenin geçersiz ya da yokluk ile sakat olması ihtimalinde sözleşmeden doğan bir borçtan da bahsedilemez. Kiralanan, ayıplı olmalı ve ayıp sözleşmenin geçerli olduğu dönemde mevcut olmalı ve bu yüzden sözleşmede amaçlanan kullanıma elverişsiz olmalı, kiracı kiralananı gözden geçirmeli ve ayıp bildiriminde bulunmuş olmalı, ayıp kiracıdan kaynaklanan bir sebeple ortaya çıkmış olmamalı (Kiracının TBK’nun 318.maddesine “Kiralananı özenle kullanma borcu”na aykırı davranmışsa, kiralayanın sorumluluğu ortadan kalkar.), borçtan sorumluluk finansal kiralama sözleşmesi ile sınırlandırılmış veya kaldırılmış olmamalıdır.
4- Zapta Karşı Tekeffül (Zaptı Önleme, Zaptan Kaynaklanan Zararı Karşılama) Borcu: Zapta karşı tekeffül borcu; Kiralayanın, kiralanan malı her türlü faydayı elde etmek üzere kiracının kullanımına sunma ve sözleşme boyunca o halde bulundurma borcu ile bağlantılı olup, kiracının maldan başkaları tarafından rahatsız edilmeden yararlanma hakkı da bu borcun kapsamına dâhildir. Finansal kiralama sözleşmesinde kiracı için ideal olan, maldan en yüksek verimi alabilmektir. Üçüncü kişinin kiralanan üzerinde üstün bir hak iddiası mevcut iken kiralayanın borcunu yerine getirmesi mümkün değildir. Zapta karşı tekeffül borcu 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu’nda düzenlenmemiş olup, kiracının korunması için kira sözleşmesine ilişkin genel hükümlerin kıyasen uygulanması yoluyla Türk Borçlar Kanunu (TBK)’nun 309 ilâ 312.maddeleri hükümlerine göre işlem yapılması gerekir. Borçlar Kanunu’nun 309.maddesine göre: Üçüncü kişinin kiralananda kiracının hakkıyla bağdaşmayan bir hak ileri sürmesi durumunda kiraya veren, kiracının bildirimi üzerine davayı üstlenmek ve kiracının uğradığı her türlü zararı gidermekle/ödemekle yükümlüdür.
Kiralayanın, zapta karşı tekeffül borcundan sorumlu tutulabilmesi için; Üçüncü kişinin kiracıya karşı finansal kiralama sözleşmesinden önce kiralanan üzerinde sahip olduğu üstün bir hakkını ileri sürmesi, ileri sürülen üstün hakkın kiralanana ilişkin olması, ileri sürülen bu hak ile kiracının finansal kiralama sözleşmesinden doğan alacak hakkının bağdaşmaması (Üçüncü kişinin ileri sürdüğü üstün hak ile kiracının hakkı bağdaşır nitelikte ise zapt gündeme gelmeyecektir.), kiracının finansal kiralama sözleşmesi kurulduğu sırada bu üstün haktan haberdar olmaması, üçüncü kişinin üstün hakkını dava yoluyla ileri sürmesi ve kiracının açılan davayı kiralayana bildirmesi şartlarının sağlanması gerekir. Kiralayanın zapta karşı tekeffül borcundan sorumlu olduğu durumlarda, davayı üstlenmesi ve varsa kiracının zararını karşılaması gerekmektedir.
5- Kiracının Kiralanandan Faydalanmasına Engel Olacak Davranışlardan Kaçınma Borcu: 6361 sayılı Kanun’un 24/1.maddesine göre; Finansal kiralama sözleşmesinde kiracı, sözleşme boyunca malın zilyedi olup maldan sözleşmenin amacına uygun olarak her türlü faydayı elde etme hakkına sahip olup, kiracıya bu hakkı sağlamak ise kiralayanın borcudur. Kiralayan, bizzat kendisinin sebep olduğu engellerin yanında başkasının sebep olduğu fakat, kendisinin engelleme imkânı bulunmasına rağmen engellemediği durumlarda da sorumlu sayılmalıdır. Finansal kiralama sözleşmesinde kiralananın gerçek maliki kiralayan, ekonomik maliki ise kiracıdır. Kiralayanın, mal üzerinde tasarrufta bulunma yetkisi, malın teminat işlevinin gerektirdiği ölçü ile sınırlıdır. Kiralananın sözleşme kurulduktan sonra üçüncü kişiye devri bir hukuki sebebe dayanmaktadır. Bu hukuki sebep; satım, bağışlama, mal değişim (trampa), kat karşılığı inşaat, ölünceye kadar bakma sözleşmesi, vasiyetname gibi iradi yollarla olabileceği gibi cebri icra yoluyla irade dışı da olabilmektedir. 6361 sayılı Kanun’un 27.maddesine göre; “Sözleşmede aksi öngörülmemişse kiralayan, malın mülkiyetini üçüncü bir kişiye devredemez. Sözleşmede bu yetkinin tanınması hâlinde devir, ancak başka bir kiralayana yapılabilir. Devralan, sözleşme hükümlerine uymak zorundadır. Devrin kiracıya karşı geçerli olması onun haberdar edilmesine bağlıdır.” Maddeye bakıldığında hükmün emredici olmadığı, taraflarca kanuni düzenlemenin aksinin kararlaştırılması halinde kiralayanın, malın mülkiyetini üçüncü kişiye devredebileceği görülmektedir. Kiralananın devri aynı zamanda finansal kiralama sözleşmesinin devri anlamına gelmektedir. Maddede kiralananın yeni malikinin finansal kiralama sözleşmesi hükümlerine uymak zorunda olduğu belirtilmiştir. 6361 sayılı Kanun’un 3/1-d.maddesine göre; Malın devredilebileceği üçüncü kişi sadece kiralayan sıfatına sahip kişiler olan katılım bankaları, kalkınma ve yatırım bankaları ile finansal kiralama şirketleridir. Bunların dışındaki kişilere yapılan devirler geçersizdir.
- Kiralananın mülkiyetinin devrine ilişkin olarak öncelikle 6361 sayılı Kanun’un 27.maddesinin uygulanması, bu madde dışında gereken hallerde de genel hüküm olan Türk Borçlar Kanunu’nun 310.maddesinin “Sözleşmenin kurulmasından sonra kiralanan herhangi bir sebeple el değiştirirse, yeni malik kira sözleşmesinin tarafı olur. Kamulaştırmaya ilişkin hükümler saklıdır.” Uygulanması gerekir. Bahse konu madde/hüküm ile kiracı, yeni malikin kira ilişkisi devam ederken sahip olduğu üstün hakkına (mülkiyet hakkına) karşı korunmaktadır. Devir sebebiyle kiracıdan kiralananı iade etmesi istenemez. 310.madde de bahsedilen “El değiştirme” ifadesi cebri icra veya iflas yoluyla takibe ilişkin mülkiyet değişikliklerini de kapsamaktadır. 6361 sayılı Kanun’un “Kiralayanın İflası veya İcra Takibine Uğraması” başlıklı 29.maddesinde de aynen “(1) Kiralayanın iflası hâlinde sözleşme, kararlaştırılan sürenin sonuna kadar iflas masasına karşı geçerliliğini sürdürür. (2) Kiralayan aleyhine icra yoluyla takip yapılması hâlinde finansal kiralama konusu mallar sözleşme süresi içinde haczedilemez.” şeklinde, finansal kiralama konusu malın kiralayanın borcundan dolayı haczedilemeyeceği düzenlenmiştir. Malın gerçek maliki kiralayan olmasına rağmen kanun koyucu burada kiracının ekonomik maliki olduğu malın haczedilemeyeceğini belirterek kiralayanın alacaklıları karşısında kiracıyı koruma yoluna gitmiştir. Kiralananın el değiştirmesine ilişkin yukarıda yapılan açıklamalar kiralanan üzerinde üçüncü kişi lehine sınırlı ayni hak kurulması hali için de büyük oranda geçerlidir. Çünkü TBK 311.maddesi, “Sözleşmenin kurulmasından sonra üçüncü bir kişi, kiralanan üzerinde kiracının hakkını etkileyen bir ayni hak sahibi olursa, kiralananın el değiştirmesiyle ilgili hükümler kıyas yoluyla uygulanır.” hükmünü içermektedir.
- Kiralananın kamulaştırılması veya kiralanan üzerinde kamulaştırma yoluyla irtifak hakkı kurulması halinde (Finansal kiralama sözleşmesinin durumdan nasıl etkileneceği konusunda 6361 sayılı Kanun’da hüküm bulunmadığı için); Aynı Kanun’un 2/6.maddesi gereği TBK’nun başta 310/2.maddesi olmak üzere ilgili hükümlerin uygulanması gerekir. Finansal kiralamaya konu edilen malın kamulaştırılması mümkündür. Bu durumda sözleşmenin kusursuz olarak imkânsız hale geldiği kabul edilmektedir. Böyle bir durumda borçlunun sorumlu olmadığı bir imkânsızlık söz konusudur. Bu şartlarda kiralayanın borcu sona erecektir (TBK 136.maddesi). Fakat kiralayan malın kamulaştırılacağını bilmesine rağmen bunu gizlediyse tazminatla sorumlu tutulmalıdır. Kamulaştırma, idarenin malı mülkiyetine geçirmesi dışında mal üzerinde irtifak kurması şeklinde de olabilmektedir.
Kamulaştırma: Devlet ve kamu tüzel kişilerinin, kamu yararının gerektirdiği hallerde, karşılığını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz bir malın tamamına veya bir kısmına, kanunda gösterilen esas ve usullere göre zorla el atılmasıdır/el konulmasıdır. Burada belli bir taşınmaz üzerindeki özel mülkiyet kaldırılarak, taşınmaz sonradan kamu yararına tahsis edilmek üzere idarenin malları arasına dâhil edilmektedir (T.C. 1982 Anayasası 46.madde).
İrtifak hakkı: Bir eşya veya nesne üzerinde hak sahibine o eşyadan faydalanma yetkisi veren ayni bir haktır.
6- Kiralayanın Diğer Yükümlülükleri: Finansal kiralama sözleşmesinde sözleşme boyunca malın ekonomik maliki kiracı, gerçek maliki ise kiralayandır. Mal sahibi olan kiralayanın, sırf mala sahip olması sebebiyle bazı yükümlülüklere katlanması gerekmektedir. Bunlar malın kullanılmasından değil, mala sahip olmaktan kaynaklanan yükümlülüklerdir. Bu yükümlülükler konusunda 6361 sayılı Kanun’da bir hüküm bulunmadığından, durumun Türk Borçlar Kanunu (TBK)’nun kira hükümlerine ilişkin hükümleriyle açıklığa kavuşturulması gerekir. TBK’nın 302.maddesine göre, “Kiralananla ilgili zorunlu sigorta, vergi ve benzeri yükümlülüklere, aksi kararlaştırılmamış veya kanunda öngörülmemiş ise, kiraya veren katlanır.” Konuya ilişkin olarak emlak vergisi, motorlu taşıtlar vergisi ve zorunlu deprem sigortası örnek olarak verilebilir. Bu giderler büyük oranda kiralayan sıfatıyla değil, malik sıfatıyla bağlantılıdır. Su parası, temizlik parası gibi kiralananın kullanımı ile ilgili olan giderler madde kapsamına girmemekte olup bunlar kural olarak kiracıya aittir. Hüküm emredici olmayıp, tarafların hükmün aksini kararlaştırması mümkündür. Bunun dışında kamunun kiracıyı vergi mükellefi olarak belirlediği kimi haller de mevcuttur. Çevre temizlik vergisi ve zorunlu trafik sigortası buna örnektir.
Kiralayanın yan giderlere katlanma borcu ise TBK’nun 303.maddesinde düzenlenmiş olup, “Kiraya veren, kiralananın kullanımıyla ilgili olmak üzere, kendisi veya üçüncü kişi tarafından yapılan yan giderlere katlanmakla yükümlüdür”. 6361 sayılı Kanun’un 24/3.maddesine göre; Kiracı, kural olarak malın her türlü bakımından ve korunmasından sorumlu olup, bakım ve onarım masrafları kiracıya aittir. Yine aynı Kanun’un 24/4.maddesine göre, kiralama konusu malın sigorta primleri kiracı tarafından ödenir. TBK’nun 317.maddesine göre; “Kiracı, kiralananın olağan kullanımı için gerekli temizlik ve bakım giderlerini ödemekle yükümlüdür. Bu konuda yerel âdete de bakılır”. 6361 sayılı Kanun 24/3.maddesinende düzenlenen bakım ve onarım masrafları, TBK 341.maddesinde düzenlenen kiracının kiralananı kullanmasından doğan genel masraflar ve TBK’nın 317.maddesinde düzenlenen olağan temizlik ve bakım giderleri TBK’nun 303.maddesi kapsamına dâhil değildir. TBK’nun 303.maddesi, olağan kullanım giderlerini aşan harcamalar olarak anlaşılması gerekmektedir. Çatı onarımı, kalorifer kazanının yenilenmesi, siteye artezyen kuyusu açılması, dış sıva, bahçe düzenlemesi gibi kalemler yan gider olarak ilgili madde kapsamında değerlendirilmelidir. Ayrıca yan giderlere kiracı yol açmış olmamalıdır.
…
Devam Edecek
22.07.2020
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.