Bilindiği üzere vergi mükellefleri belirli sürelerde beyanname vermek zorundadır. Bu beyannamelerin çeşitli nedenlerle süresi içinde verilmemesi halinde 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre her bir beyanname için özel usulsüzlük cezası kesilmektedir. Verilemeyen beyannameler bazen 25, 30, 30, 60 gibi sayılara dolayısıyla ortalama 20.000 TL, 40.000 TL, 100.000 TL tutarında özel usulsüzlük cezalarına yol açmaktadır. Vergi daireleri yıllarca bekledikten sonra mükellefe toplu hale beyanname vermeme cezaları tebliğ etmektedir.
İLGİLİ YASAL DÜZENLEMERİN ÖZETİ
Konuyla ilgili yasal düzenlemelere baktığımızda, vergi dairesi verilmeyen beyannamelerle ilgili mükellefin durumuna göre şu işlemleri yapmaktadır:
Verilmeyen beyannamelerle ilgili vergi daireleri tarafından çoğunlukla 1 inci madde dikkate alınarak vergi mükellefine toplu şekilde yüzbinlerce lirayı bulan özel usulsüzlük cezaları kesilmektedir. Uygulanan bu toplu cezalar önemli bir hukuksuzluk doğurmaktadır. Şöyle ki; Gayri faal olan, mali durumu iyi olmadığı için meslek mensuplarıyla anlaşamayan, iflas etmiş veya benzer nedenlerle işini terk etmiş mükellefler belki yıllarca vergi beyannamelerini boş olarak verecekler ve bu kadar cezaya muhatap olmayacaklardı. Düşünün ki, kurumlar veya gelir vergisi beyannamesini matrahsız olarak verecek olan bu mükelleflerin vergi ödemesi yokken bile vergi dairesi tarafından faaliyet ve satış gibi bilgileri araştırılmadan fahiş rakamlarda özel usulsüzlük cezasına muhatap olması vergi müessesesinin mantığına aykırıdır.
KONUYA YARGININ BAKIŞI
Öncelikle şunu belirteyim, Yargının konuya bakış açısı İdareden tamamen farklıdır. Emsal kararlarda Yargı, mükellef lehine kararlar vermiş ve kesilen özel usulsüzlük cezalarını iptal etmiştir.
34 beyannameyi vergi dairesine hiç vermeyen, sonrasında toplu özel usulsüzlük cezasına muhatap olan vergi mükellefiyle ilgili İzmir 3. Vergi Mahkemesi bir kararında[1] şu şekilde gerekçe yazmıştır:
“… ama ceza, kamu hukukunun temel kavramlarından biri olup, esas itibarıyla kamu düzeninin korunması ve kamu yararının sağlanması amacı ceza müessesesinin birincil önceliğidir. Ceza kuralı işe bir yandan nelerin suç olduğu belirtilerek suçun öngörülebilirliği sağlanırken diğer yandan cezanın caydırıcılık niteliği işe suçun önlenmesinin önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. Ceza uygulamasının iki yönlü işlevi vardır. Kamu açısından kamu yararının ve düzeninin sağlanması ikincisi cezanın uygulanmasıyla yasalara saygılı olunmasını sağlamaktır.
Bu bağlamda; teknolojik imkanlarla donatılan maliye idaresinin hangi mükelleflerin beyannamelerini elektronik ortamda verip vermediği hususunu kolaylıkla ve derhal tespit edebilmelerinin mümkün olduğu tartışmasızdır. ... yıllarına ait 34 beyannamesini elektronik ortamda vermediğinden bu cezaların kesildiği açıktır.
Bu durumda davalı idarece ilk beyannamelerin elektronik ortamda verilmediği sırada söz konusu cezanın kesilerek cezalandırmadan beklenen fayda sağlanabilecekken başka bir ifadeyle fiilin vuku bulduğu anda tespit edilebilme ve ceza kesme imkanı varken bu yolun kullanılmayarak ... 34 beyannamenin elektronik ortamda verilmediğinden ... toptan özel usulsüzlük cezası kesilmesinin söz konusu cezanın getiriliş amacına uygun düşmediği gibi bu şekilde biriktirilerek toptan ceza kesilmesinin ülkemizde üst hukuk normu olarak kabul edilmiş olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “Mülkiyet Hakkı” ihlali sonucunu doğurduğu sonucuna ulaşıldığından dava konusu özel usulsüzlük cezalarının kaldırılması gerekmektedir.”
Diğer bir kararında ise şu şekilde açıklama yapmıştır:
“Vergi Usul Kanunu ve bu Kanun’un verdiği yetkiye istinaden Maliye Bakanlığı tarafından düzenlenen İç Genelgeye uygun hareket etmeyen davalı idarenin, resen terk işlemini zamanında yapmaması nedeniyle ... dönem beyannamelerini dönemlerinde faal olmadığı halde mükellefiyet kaydı ve terkin işlemleri yapılmaması sonucu davacı adına elektronik ortamda bildirim ve beyanname vermemesinden dolayı 213 sayılı yasanın mükerrer 355. Maddesi uyarınca kesilen özel usulsüzlük cezalarında hukuka uygunluk bulunmamaktadır.”[2]
İzmir Vergi Mahkemelerine ait bu kararlar bir üst mahkeme olan İzmir Bölge İdare Mahkemesi tarafından aynen onanmıştır.
Danıştay 4. Dairesi benzer bir olayda şu şekilde hüküm kurmuştur[3]:
“…Davalı İdarece, 28.11.2005, 13.6.2008 ve 9.12.2009 tarihinde yapılan yoklamalarda davacı bilinen adresinde bulunamadığı tespit edilmiştir. Başka bir adreste faaliyetine devam ettiğine dair bir bilginin edinilmediği de dikkate alındığında davacının 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 160'ıncı maddesi gereğince işi bırakmış sayılması ve buna bağlı olarak vergi dairesince yapılan bu tespitler sonucunda mükellefiyetin re'sen terkin edilmesi gerekmektedir. Bu bakımdan, işi bıraktığı sonucuna ulaşılan ve mükellefiyeti idarece re'sen sonlandırılması gereken davacı adına beyannamelerini elektronik ortamda vermemesi nedeniyle kesilen özel usulsüzlük cezalarında ve bu cezalara karşı açılan davayı reddeden Vergi Mahkemesi kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.”
Yine Danıştay 3. Dairesi benzer bir kararında aşağıdaki şekilde karar vermiştir[4]:
“Trabzon Vergi Mahkemesi 29.09.2010 gün ve E:2010/490, K:2010/635 sayılı kararıyla; davacı şirketle ilgili 10.09.2009 tarihli yoklamada, belirtilen adresten Mart 2009 tarihinde ayrıldığı, iş yerinin kapalı olduğu, bilinen bir adresinin olmadığı; 17.11.2009 tarihli yoklamada ise, 2005 yılı sonu itibarıyla gayrı faal durumda olduğu, belirtilen adreslerde başka bir şirketin faaliyet gösterdiği tespit edildiğinden, dava konusu vergisel ödevler doğmadan önceki bir tarihte gayri faal olduğu yoklamalarla açıkça ortaya konulan davacı adına, beyannamelerini süresinde vermediğinden bahisle kesilen usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarında hukuka uygunluk görülmediği gerekçesiyle dava konusu cezaların kaldırılmasına karar vermiştir. … dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle gerekçesi yukarıda açıklanan Vergi Mahkemesi kararı, aynı gerekçe ve nedenlerle Dairemizce de uygun görülmüş olup temyiz istemine ilişkin dilekçede ileri sürülen iddialar sözü geçen kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddine ve kararın onanmasına”
SONUÇ VE ÖNERİ
Burada sunmuş olduğumuz bilgiler ve emsal yargı kararları gerekçelerinden anlaşılacağı üzere beyannamelerini vermeyen vergi mükelleflerine biriktirerek toplu olarak özel usulsüzlük cezası kesilmesi doğru bir idari işlem olmadığı için mahkemelerce iptal edilmektedir.
İdare, beyanname vermeyen vergi mükellefleri için öncelikle ilk beyannameyi vermediği anda bir tane özel usulsüzlük cezası kesmeli ve bundan sonra verilmeyen her bir vergi beyannamesi için ayrıca cezalar kesileceğini bir uyarı/bilgilendirme yazısı ile mükellefe tebliğ etmeli, mükellef beyanname vermemeye devam ediyorsa yoklama yaptırarak faaliyette olup olmadığını tespit ettirmeli, eğer mükellef faaliyetine devam etmiyor ise re’sen kaydını silmelidir.
Bu bağlamda, 449 Sayılı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’ne bu şekilde bir açıklama eklenmek suretiyle sorunu kökten çözmek hem idare hem de Yargı için daha iyi olacaktır.
[1] İzmir 3. Vergi Mahkemesi Esas 2015/1062 Karar No: /2015/2091
[2] İzmir 3.Vergi Mahkemesi’nin vermiş olduğu 02.12.2014 gün ve E: 2014/37 – K: 2014/1927 sayılı karar, Kaynak:
www.muhasebetr.com; https://www.muhasebetr.com/yazarlarimiz/nazligayealpaslan/042/
[3] Danıştay 4.Dairesi Esas No: 2012/6717 Karar No: 2015/86 Karar Tarihi: 02.02.2015
[4] Danıştay 3. Dairesi Esas No:213/2829 Karar No: 2015/786 Karar Tarihi: 24.02.2015
11.10.2018
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.