GİRİŞ
Bilindiği üzere, bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin her ay düzenli olarak vermekle mükellef oldukları BA/BS formlarını kanuni süresi içinde göndermemeleri halinde kendilerine özel usulsüzlük cezası kesilmektedir.
Fakat bu ceza uygulanırken BA/BS formu mükellefinin, ilgili dönemde bu formlarla beyanı gereken alış veya satışının olmadığı durumu ve bu durumun hazine zararına yol açıp açmadığı hususları dikkate alınmamaktadır.
BA/BS formlarıyla beyanı gereken herhangi bir alış veya satışı bulunmayan mükellefe haksız olarak kesilen özel usulsüzlük cezaları bu makalenin konusunu oluşturmaktadır.
I. KONU HAKKINDAKİ MEVZUAT
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun Mük. 355/1-1 maddesinde “Bu Kanunun 86, 148, 149, 150, 256 ve 257 nci maddelerinde yer alan zorunluluklar ile mükerrer 257 nci madde uyarınca getirilen zorunluluklara uymayan (Kamu idare ve müesseselerinde bilgi verme görevini yerine getirmeyen yöneticiler dâhil);
1. Birinci sınıf tüccarlar ile serbest meslek erbabı hakkında (5904 sayılı Kanunun 22 inci maddesiyle değişen ibare. Yürürlük; 01.08.2009)(411 Sıra No.lu V.U.K Genel Tebliği ile 1.1.2012'den itibaren 1.170 -TL)1.000 Türk Lirası,” özel usulsüzlük cezası kesileceği,
“Bu hükmün uygulanması için, bilgi ve ibraz ödevinin yerine getirilmesiyle ilgili olarak yapılacak tebliğlerde bilginin verilmesi için tayin olunan sürede cevap verilmemesi, eksik veya yanıltıcı bilgi verilmesi veya defter ve belge ibrazı için tayin olunan süre ile defter ve belgelerin süresinde ibraz edilmemesi durumunda haklarında Kanunun ceza hükümlerinin uygulanması cihetine gidileceğinin ilgililere yazılı olarak” bildirilmesinin şart olduğu,
“(5904 sayılı Kanunun 22 inci maddesiyle eklenen fıkra. Yürürlük; 01.08.2009) Ancak, bu ödevlerin yerine getirilmesine ilişkin usul ve esasların Maliye Bakanlığınca yapılan düzenleyici idari işlemlerle duyurulması halinde, ilgililere ayrıca yazılı olarak bildirilme” şartının aranmayacağı belirtilmiştir.
21.07.2005 tarih 25882 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 350 Sıra Nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nin;
“Bilindiği üzere, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun(1) 148 ve 149 uncu maddelerinin Maliye Bakanlığı'na verdiği yetkiye dayanılarak, 256 Sıra No'lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği(2) ile bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin bir kişiden satın alınan mal ve/veya hizmetlerin tutarları toplamı katma değer vergisi hariç 1 milyar lirayı aşan alımlarına ilişkin olarak Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formunu (Form B) vermesi zorunluluğu getirilmiş olup 265, 276, 285, 305 ve en son 318 Sıra No'lu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğ(3) leri ile de mal ve hizmet alımlarına ilişkin had 25 milyar liraya artırılarak uygulamaya devam edilmiştir.”,
“Dolayısıyla, belirtilen mükellefler bu yıl verecekleri Ba ve Bs formlarında 2004 yılında her bir kişiye veya her bir kişiden yapılan ve 30.000 YTL'nı aşan alım ve satımlarına ilişkin bilgileri bildireceklerdir.”,
“Form Ba'nın Tablo II alanlarına, ilgili vergilendirme döneminde kendisinden mal ve/veya hizmet satın alınan kişilere ilişkin bilgiler yazılacaktır.”,
“Form Bs'nin Tablo II alanlarına, ilgili vergilendirme döneminde kendisinin mal ve/veya hizmet sattığı kişilere ilişkin bilgiler yazılacaktır.”,
17.08.2006 tarih 26262 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 362 Sıra Nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nin;
“Bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin mal ve hizmet alımları ile mal ve hizmet satışlarının 2005 yılı ve müteakip yıllarda bildirilmesinde uygulanacak usul ve esaslar ile bildirim hadleri bu Tebliğin konusunu oluşturmaktadır.”
06.02.2008 tarih 26779 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 381 Sıra Nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nin;
“Bilanço esasına göre defter tutan mükelleflerin mal ve hizmet alımları ile mal ve hizmet satışlarının 2008 yılı ve müteakip yıllarda bildirilmesinde uygulanacak usul ve esaslar ile bildirim hadleri bu Tebliğin konusunu oluşturmaktadır.”,
“Söz konusu yükümlülüğün 2010 yılı ve müteakip yılların aylık dönemlerinde yerine getirilmesinde uygulanacak usul ve esaslar ile bildirim hadleri bu Tebliğin konusunu oluşturmaktadır.”
04.02.2010 tarih 27483 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 396 Sıra Nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği’nin;
“Bilindiği üzere, belirli bir haddi aşan mal ve hizmet alımlarını "Mal ve Hizmet Alımlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Ba)" ile; mal ve hizmet satışlarını ise "Mal ve Hizmet Satışlarına İlişkin Bildirim Formu (Form Bs)" ile bildirme yükümlülüğü, bilanço esasına göre defter tutan mükellefleri kapsamaktadır.”
HÜKÜMLERİ İNCELENDİĞİNDE, BA-BS BİLDİRİMLERİNDE ESAS OLAN, VARSA SATILAN MAL VEYA HİZMET İLE ALINAN MAL VE HİZMETLERİN BELİRLİ BİR TUTARI GEÇENLERİNİN BİLDİRİLMESİDİR. YANİ, SÖZ KONUSU DÖNEMDE BEYANI GEREKEN HERHANGİ BİR ALIŞ VEYA SATIŞ İŞLEMİ BULUNMAYAN MÜKELLEFE, OLMAYAN MAL VEYA HİZMET ALIŞI İLE OLMAYAN MAL VEYA HİZMET SATIŞININ BA-BS FORMLARIYLA BİLDİRİLMEDİĞİNDEN BAHİSLE ÖZEL USULSÜZLÜK CEZASI KESİLMESİ DURUMU; ORTADA HERHANGİ BİR HAZİNE ZARARI OLMADIĞI VE BU UYGULAMANIN AMACI DİKKATE ALINDIĞINDA AÇIKÇA HUKUKA AYKIRIDIR.
ÖTE YANDAN, İLGİLİ DÖNEMDE BA/BS FORMLARIYLA BİLDİRMESİ GEREKEN HERHANGİ BİR İŞLEMİ OLMAYAN MÜKELLEFE UYGULANAN ÖZEL USULSÜZLÜK CEZASINDA İSNAT EDİLEN SUÇLA, KESİLEN CEZA KARŞILAŞTIRILDIĞINDA; CEZANIN ÖLÇÜLÜLÜĞÜ İLKESİNE DE AYKIRI BİR DURUM MEYDANA GELMEKTEDİR.
II. DANIŞTAY İÇTİHATLERİNE AYKIRILIK
Yukarıda vermiş olduğumuz mevzuata paralel bir şekilde düzenlenmiş olan; Gelir Vergisi Kanunu'nun 98 inci maddesinde; 94 üncü madde gereğince vergi tevkifatı yapmaya mecbur olanların bir ay içinde yaptıkları ödemeler veya tahakkuk ettirdikleri karlar ve iratlar ile bunlardan tevkif ettikleri vergileri ertesi ayın 20 ncı günü akşamına kadar ödeme veya tahakkukun yapıldığı yerin bağlı olduğu vergi dairesine bildirmeye mecbur olduktan belirtilmiştir.
Danıştay konuyla tıpatıp benzeyen ve muhtasar beyannamenin verilmesi konulu bir kararında;
“Ödeme yoksa muhtasar beyanname verilmeyeceğini” belirtmiştir.[1]
Yine Danıştay benzer kararlarında;
“ …., muhtasar beyanname verilmesi için vergi tevkif edilmiş olması şarttır. Herhangi bir nedenle tevkifatı yapmayan yükümlülerin muhtasar beyanname verme zorunlulukları yoktur”[2]
“Tevkifata tabi bir ödemesi bulunmayanların muhtasar beyanname verme yükümlülüğünden ve beyanname verilmemesi halinde ise re’sen takdir nedeninin bulunduğundan söz edilemeyeceği” görüşlerine[3] yer vermiştir.
Diğer taraftan; Antalya Defterdarlığı’nın 2003 yılına ait B.07.4.DEF.0.07.11/GVK.Öz.03./sayılı muktezasında; "...... muhtasar beyanname verilmesi vergi tevkifatının yapılmasına bağlıdır. Bu nedenle, gelir vergisi kanununun 94 üncü maddesinde sayılan ödemelerin nakden veya hesaben yapıldığı dönemlerde yapılan vergi tevkifatı için muhtasar beyanname verilmesi gerekir. Ödeme ve vergi tevkifatı yapılmayan dönemler için muhtasar beyannamesi verilmesine gerek bulunmamaktadır.” ve
İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığının B.07.1.GİB.4.34.l6.01/GVK-98 sayılı muktezasında; "...tevkifata tabi herhangi bir ödemenin veya tahakkukun bulunmadığı aylar için muhtasar beyanname verme zorunluluğu bulunmamaktadır.” görüşüne yer verilmiştir.
BÜTÜN BU KARARLARA BAKTIĞIMIZDA BU KONUNUN DA MAKALE KONUSU OLAYLA AYNI OLDUĞU DOLAYISIYLA GENEL TEBLİĞLE BELİRLENEN HADLERİ GEÇMEYEN DOLAYISIYLA DA BEYANI VEYA BİLDİRİLMESİ GEREKEN HERHANGİ BİR ALIŞ YA DA SATIŞI OLMAYAN MÜKELLEFLERE, BA-BS FORMLARINI VERMEDİĞİ İÇİN ÖZEL USULSÜZLÜK CEZASI VERİLMESİ HUSUSU HUKUKA AYKIRIDIR.
BU DURUMDA VERGİ DAİRESİNCE CEZA UYGULANMADAN ÖNCE MÜKELLEFTEN BİLGİ İSTENİLMESİ, EĞER MÜKELLEFİN BA BS İLE BEYANI GEREKECEK BOYUTTA ALIŞ VEYASATIŞI YOKSA ÖZEL USULSÜZLÜK CEZASININ UYGULANMAMASI GEREKİR.
III. ÖZEL USULSÜZLÜK CEZASI “CEZANIN KANUNİLİĞİ” İLKESİNE DE AYKIRIDIR
Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fıkrasında “Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz, ….” üçüncü fıkrasında da “Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur” demek suretiyle Anayasa, suç ve cezada kanunilik esasını kabul etmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun Mk.355.Maddesinde uygulanacak cezalar belirlenmiş, bu cezaların uygulanmasını gerektiren ve suç sayılan fiiller (suçlar) ise mükerrer 257. madde uyarınca getirilen zorunluluklara uymama olarak gösterilmiştir. Fıkranın yollama yaptığı mükerrer 257. maddede uyulması gereken zorunluluklar ise gösterilmemiş, bu konuları düzenleme yetkisi Maliye Bakanlığı’na verilmiştir. BÖYLECE MALİYE BAKANLIĞI’NCA
BELİRLENECEK OLAN ZORUNLU HALLERE UYUMAMA SUÇ TEŞKİL EDECEK VE ANAYASA UYARINCA KANUNLA KONULMASI GEREKEN VE SUÇ SAYILAN FİİLLER İLE AYNI SONUÇLARI DOĞURACAKTIR. BU
DURUM İSE ANAYASA’NIN ÖNGÖRDÜĞÜ SUÇTA KANUNİLİK İLKESİ İLE BAĞDAŞMAZ.
TBMM’NİN YETKİSİNDE BULUNAN SUÇ VE CEZA KANUNU YAPMA YETKİSİNİ MALİYE BAKANLIĞI’NIN GENEL TEBLİĞLERLE KULLANMASI DOĞRU DEĞİLDİR. BU DURUM AYNI ZAMANDA KUVVETLER AYRILIĞI İLKESİNE DE AYKIRIDIR.
Diğer taraftan, ceza yargılamasının amacı maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır. Yani ortada bir suç varlığının olup olmadığını araştırmak, suç var ise cezalandırmak, masum ise beraat ettirmektir. Bu araştırmada, gerçeğe ulaşmada mantık yolunun izlenmesi gerekir. Gerçek, akla uygun ve realist, olayın bütün veya bir parçasını temsil eden kanıtlardan veya kanıtların bütün olarak değerlendirilmesinden ortaya çıkarılmalıdır. Yoksa BİR TAKIM VARSAYIMLARA
DAYANILARAK SONUCA ULAŞILMASI, CEZA YARGILAMASININ AMACINA KESİNLİKLE AYKIRIDIR, CEZA YARGILAMASINDA KUŞKUNUN BULUNDUĞU YERDE, MAHKÛMİYET KARARINDAN SÖZ EDİLEMEZ. BU İLKE EVRENSELDİR.[4] Mükellef nezdinde inceleme ve araştırma yapılmadan, BA ve BS formları ile bildirilmesi gereken herhangi bir satışının veya alışının olup olmadığı konusu sorulmadan usulsüzlük cezası kesilmesi hukuka aykırıdır.
Bununla birlikte; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 3. maddesine göre; "Vergilendirmede, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyeti esastır.”, aynı kanunun 134 üncü maddesinde ise, vergi incelemesinden maksadın ödenmesi gereken verginin doğruluğunu araştırmak tespit etmek ve sağlamak olduğu belirtilmiştir. Buna göre; vergi idaresi herhangi bir konuda vergi veya ceza salarken, cezanın unsurlarının oluşup oluşmadığını, ceza kesmeye yeterli verilerin olup olmadığını araştırmak, incelemek ve tespit etmek zorundadır. TÜRK VERGİ HUKUKU, MADDİ VE SOMUT DELİLLERE DAYALI, BÖYLECE VERGİ ADALETİNİ SAĞLAMAYI AMAÇLAYAN KURALLARI İÇERMEKTEDİR. BU NEDENLE VERGİLEMEYE İLİŞKİN KURALLAR, VARSAYIM VE KANAATE DAYALI, VERGİ ADALETİNİ TESİS YÖNÜNDEN GEREÇEĞE AYKIRI TESPİTLERE DAYANAN VERGİLEME YAPILMASINI ÖNLEMEYE YÖNELİK OLARAK DÜZENLENMİŞTİR.[5]
IV. SONUÇ
Ortada herhangi bir hazine zararı olmadığı halde tamamen varsayıma dayalı hareket edilerek, BA ve BS formuyla beyanı gereken herhangi bir alış veya satışı olmayan mükellefe, BA/BS formlarını vermediği için kesilen özel usulsüzlük cezalarının uygulanmaması/iptal edilmesi gerekir.
[1]Danıştay 4. Dairesi, 03.12.1998 tarih 1997/4444 E. 1998/4757 K. Sayılı kararı.
[2] Danıştay 4. Dairesinin 28.01.1999 tarih 1997/4133 E. 1999/122 K. sayılı kararı
[3] Danıştay 4. Dairesi, 15.02.2005 tarih 2004/1424 E. 2005/217 sayılı kararı.
[4] Yargıtay Ceza Genel Kurulu Kararı 19.04.1993, 6-79/108 (Yargıtay Kararları Dergisi, Ekim 1993, s. 1564)
[5]Dn. 4. D.’nin, 08.06.1998 tarih ve E. 1997/3967 K. 1998/2446 sayılı kararı.
03.05.2012
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.