I. GİRİŞ
Başkası adına düzenlenmiş olan veya diğer bir anlatımla mükellef adına kayıtlı olmayan elektrik-su-doğalgaz-telefon aboneliklerine ait faturaların gider yazılıp yazılamayacağı, bu belgelerde gösterilen KDV’nin indirilip indirilemeyeceği öteden beri tartışılmaktadır.
Tartışmalarda göze çarpan bir husus da; bu konuda, Danıştay Kararları’ndan ve Maliye Bakanlığı Özelgeleri’nden faydalanıldığı fakat, kararları bağlayıcılık anlamında, en üst düzeydeki, Anayasamızca düzenlenmiş olan (Anayasamızın “II. YÜKSEK MAHKEMELER BAŞLIKLI” 146. maddesiyle) yüksek yargı mercii Anayasa Mahkemesi’nin konu hakkındaki kararlarının ihmal edilmiş olmasıdır.
Konu, Başta Anayasa Mahkemesi Kararları olmak üzere, Danıştay Kararları ve Maliye Bakanlığı Özelgeleri ışığında; tamamen farklı renkte ve bugüne kadar yapılmayan çok farklı bir boyutta incelenmiş olup, yazının keyifle ve birçok kesim tarafından merakla okunacağını düşünmekteyim.
II. KONUNUN YÜZEYSEL OLARAK VERGİSEL BOYUTU ve KİŞİSEL BAKIŞ
Bilindiği üzere, 213 Sayılı VUK’nun, 175 ve mükerrer 257. maddelerinin Maliye Bakanlığı’na verdiği yetkiye istinaden, 1 sıra nolu muhasebe sistemi uygulama genel tebliği, 26.12.1992 tarihli ve 21447 nolu Resmi Gazete’de yayınlanmış ve uygulanmaya başlanmıştır.
Düzenlemenin amacı ise, “II-DÜZENLEMENİN AMACI:” başlıklı bölümde, “Bu düzenleme; bilanço usulünde defter tutan gerçek ve tüzel kişilere ait teşebbüs ve işletmelerin faaliyet ve sonuçlarının sağlıklı ve güvenilir bir biçimde muhasebeleştirilmesi, mali tablolar aracılığı ile ilgililere sunulan bilgilerin tutarlılık ve mukayese edilebilirlik niteliklerini koruyarak gerçek durumu yansıtmasının sağlanması ve işletmelerde denetimin kolaylaştırılması amacıyla yapılmıştır.” şeklinde ifade edilmiştir.
Türkiye’de muhasebe sisteminin temel kurallarını oluşturan bu tebliğ’in amacının, yukarıda da görüleceği üzere, muhasebenin belirli kurallara oturtulması ve bu kurallar sayesinde işlemlerin ve sonuçların daha sağlıklı olarak yürütülmesini sağlamak olduğu, diğer bir amacının ise söz konusu düzenlemelerin, firmaları veya bireyleri değil, ülkenin tamamı için geçerli olduğudur.
Aynı tebliğde belirtilmiş ve muhasebenin temel kavramlarından olan, tarafsızlık ve belgelendirme, tutarlılık, tam açıklama, önemlilik, sosyal sorumluluk ve kişilik kavramlarını da incelediğimizde; muhasebe ile ilgili anlaşmazlıkların veya tartışmalı konuların çözümünde, olayın sosyal boyutunun ve muhasebenin temel kavramlarının da göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır.
Dolayısıyla, düzenlenecek olan bir belgenin de, muhasebenin tarafsızlık ve belgelendirme, tutarlılık, tam açıklama, önemlilik, sosyal sorumluluk ve kişilik kavramları gereği, mükellef adına düzenlenmesi gerektiği, 213 Sayılı VUK’nun, 175 ve mükerrer 257. maddelerinin ve bu maddelere göre yayımlanan tebliğlerin bir gereğidir.
Nitekim, 213 Sayılı VUK’nun, “Faturanın Tarifi” başlıklı 229. maddesinde de görüleceği üzere, fatura: “satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika” olarak tanımlanmaktadır. Bu tanıma göre; adına fatura düzenlenen bir kimsenin, faturadaki iş veya mal bedeli için, faturayı düzenleyen kişiye (itiraz etmediği sürece) borçlandığı anlamı çıkmaktadır.
III. YARGI KARARLARI ve ÖZELGELER
Maliye Bakanlığı veya defterdarlıkların vermiş oldukları özelgelere genel olarak baktığımızda, Maliye Bakanlığı’nın, başkası adına kayıtlı olan elektrik-su-doğalgaz-telefon faturalarını, önceleri kabul etmediği (1), daha sonraları ise konuyla ilgili aksi yargı kararları (2) neticesinde, söz konusu faturaları kabul ettiği (3) görülmektedir.
Dolayısıyla, söz konusu hizmetlerin mükellef tarafından kullanıldığının ispatı halinde, gerek Maliyece gerekse Danıştay tarafından, başkası adına düzenlenmiş olan elektrik-su-doğalgaz-telefon faturaları gider olarak kabul edilmektedir.
IV. ANAYASA MAHKEMESİ’NİN KONUYA BAKIŞI
Anayasa’nın 148. maddesinde, mahkemenin görevinin; “kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler” olduğu belirtilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesine göre ise, “Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir” Ve “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar”.
Yine, Anayasa’nın 152. maddesinde, “Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddî olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır” hükmü yer almaktadır.
2820 Sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun, “Denetim” başlıklı, 75. maddesinde de görüleceği üzere, “Anayasa Mahkemesi, kesin hesaplara ait bilgilerin belgelendirilmesini siyasi partilerden her zaman isteyebilir. Anayasa Mahkemesi denetimini evrak üzerinde yapar. Bu denetimi, Sayıştay denetçileri veya Maliye Bakanlığının uzman elemanları ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının uzman elemanlarından yararlanarak hazırlatacağı raporlar üzerinden yapabileceği gibi, siyasi partilerin genel merkezlerinde ve mahalli teşkilatlarında doğrudan doğruya veya kendi üyeleri arasından görevlendireceği bir naip üye veya mahallin en kıdemli adli veya idari yargı hakimi niyabetinde yaptıracağı inceleme ve araştırmalar üzerinden de yapabilir. Bu maksatla, yeminli bilirkişi görevlendirebilir.
Anayasa Mahkemesi, ilgili siyasi partinin başkanından veya temsilcisinden yazılı mütalaa isteyebilir; gerekli görürse sorumlu uzman muhasipler de dahil ilgililerin sözlü açıklamalarını dinleyebilir.
Anayasa Mahkemesi denetimi sonunda, o siyasi partinin gelir ve giderlerinin doğruluğuna ve kanuna uygunluğuna veya kanuna uygun olmayan gelirler ile giderler dolayısıyla da bunların Hazineye gelir kaydedilmesine karar verir.” Anayasa Mahkemesi’nin diğer bir görevi de siyasi partilerin mali denetimlerini yapmaktır.
Yukarıdaki yasa hükümlerine bakıldığında, incelemenin, 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun’un 1/2. Maddesindeki, “Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinde yazılı yargılama usulü uygulanır ve inceleme evrak üzerinde yapılır.” hükümle birebir örtüştüğü görülmektedir.
Aşağıdaki örnek kararlarda da görüldüğü gibi, Anayasa Mahkemesi siyasi partilerle ilgili olarak yaptığı mali denetimlerde, tüzel kişilik adına düzenlenmemiş olan, elektrik-su-doğalgaz-telefon faturalarını; “bütün giderlerin tüzel kişilik adına yapılacağı ve genel muhasebe kurallarına göre de, bir gelir ve gider belgesinin muhasebe kayıtlarına esas alınabilmesi için bunların kayıt sahibinin adına düzenlenmiş olması gerekir” gerekçelerinden dolayı, gider olarak kabul etmemektedir.
ÖRNEK KARAR 1:
Esas Sayısı : 1999/17 (Siyasi Parti Mali Denetimi) Karar Sayısı: 2000/11
Karar Günü : 12/9/2000
“4- Aşağıda tarihi, nosu ve tutarı yazılı tediye fişleriyle şahıs adına düzenlenmiş Telekom belgeleri karşılığında parti adına toplam 79,539,733.- lira ödemede bulunulduğu görülmüştür.”,
“2820 sayılı Yasa'nın 70. maddesinin birinci fıkrasında "Bir siyasi partinin bütün giderleri o siyasi parti tüzelkişiliği adına yapılır." 75.maddesinin dördüncü fıkrasında da "Anayasa Mahkemesi denetimi sonunda o siyasi partinin gelir ve giderlerinin doğruluğuna ve Kanuna uygunluğuna veya Kanuna uygun olmayan gelir ve giderler dolayısıyla da bunların Hazine'ye gelir kaydedilmesine karar verilir" denilmektedir. Açıklanan nedenlerle, Parti adına düzenlenmemiş belgeler karşılığında ödenen toplam 79,539,733.- liralık giderin Yasa'nın 70/1. ve 75/4. madde hükümleri gereğince”
ÖRNEK KARAR 2:
Esas Sayısı : 2002/7 (Siyasi Parti Mali Denetimi) Karar Sayısı: 2003/8
Karar Günü : 16.4.2003
“B- Giderlerin İncelenmesi
a) Kişiler Adına Düzenlenmiş Belgeler
2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu'nun 70. maddesinde, bir siyasi partinin bütün giderlerinin o siyasi parti tüzel kişiliği adına yapılacağı belirtilmiştir. Genel muhasebe kurallarına göre de, bir gelir ve gider belgesinin muhasebe kayıtlarına esas alınabilmesi için bunların kayıt sahibinin adına düzenlenmiş olması gerekir.
Aşağıda dökümü gösterilen, parti tüzelkişiliği yerine kişiler adına düzenlenmiş belgelere dayanılarak kaydedilen 65,009,000.- liralık gider karşılığının, 2820 sayılı Yasa'nın 75. maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca Hazine'ye gelir yazılması uygun görülmüştür.”,
ÖRNEK KARAR 3:
Esas Sayısı : 2000/1 (Siyasi Parti Mali Denetimi) Karar Sayısı: 2002/22
Karar Günü: 17.12.2002
“B- Giderlerin İncelenmesi
Parti tüzelkişiliği adına olmayan giderler:”
“ayrıntısı aşağıdaki tabloda görüleceği üzere kişi adına (M. Salim Özalp ve M. Selim Özalp) düzenlenmiş EGO Doğalgaz faturalarına istinaden ödemede bulunulduğu ve bunun parti gideri olarak gösterildiği görülmüştür.”,
“2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu'nun 70. maddesinin ikinci fıkrasında "Bir siyasi partinin bütün giderlerinin, o siyasi parti tüzelkişiliği adına yapılacağı", üçüncü fıkrasında "beşmilyon liraya kadar (12.8.1999 günlü, 4445 sayılı Yasa'dan önce beşbin) harcamaların makbuz veya fatura gibi bir belgeyle tevsik edilmesinin zorunlu olmadığı" belirtilmektedir. Buna göre parti
tüzelkişiliği adına yapılan ve belirtilen miktarı aşan tüm harcamaların makbuz veya fatura gibi bir belgeye dayandırılması gerekmektedir. 2820 sayılı Yasa'nın 76. maddesinin dördüncü fıkrasında ise "Belgelendirilmesi gerektiği halde belgelendirilmeyen parti giderleri
miktarınca parti mal varlığı Anayasa Mahkemesi kararıyla Hazine'ye irad kaydedilir." denilmektedir. Bu durumda belgelendirilmeyen 695,000,000.- lira tutarındaki mal varlığının Hazine'ye irad kaydedilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.”
ÖRNEK KARAR 4:
Esas Sayısı : 2001/14 (Siyasi Parti Mali Denetimi) Karar Sayısı: 2002/23
Karar Günü: 17.12.2002
“B- Giderlerin İncelenmesi
Parti tüzelkişiliği adına olmayan giderler:”,
“(ayrıntısı aşağıdaki tabloda görüleceği üzere) kişi adına (M. Salim Özalp ve M. Selim Özalp) düzenlenmiş EGO Doğalgaz faturalarına istinaden ödemede bulunulduğu ve bunun parti gideri olarak gösterildiği görülmüştür.”,
2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu'nun 70. maddesinin ikinci fıkrasında "Bir siyasi partinin bütün giderlerinin, o siyasi parti tüzelkişiliği adına yapılacağı", üçüncü fıkrasında "beşmilyon liraya kadar (12.8.1999 günlü, 4445 sayılı Yasa'dan önce beşbin) harcamaların makbuz veya fatura gibi bir belge ile tevsik edilmesinin zorunlu olmadığı" belirtilmektedir. Buna göre parti
tüzelkişiliği adına yapılan ve belirtilen miktarı aşan tüm harcamaların makbuz veya fatura gibi bir belgeye dayandırılması gerekmektedir. 2820 sayılı Yasa'nın 76. maddesinin dördüncü fıkrasında ise "Belgelendirilmesi gerektiği halde belgelendirilmeyen parti giderleri
miktarınca parti mal varlığı Anayasa Mahkemesi kararı ile Hazine'ye irad kaydedilir." denilmektedir. Bu durumda belgelendirilmeyen 1,647,250,000.- lira tutarındaki mal varlığının Hazine'ye irad kaydedilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.”
V. SONUÇ
Yukarıdaki Anayasa Mahkemesi kararlarını incelediğimizde, yazımın II. Bölümünde belirtilen hususların ne denli önemli olduğu ortaya çıkmaktadır.
Basit bir mantıkla; bir vatandaşın veya bir mükellefin yaptığı harcamalar karşılığında aldığı bütün evrakların kendisi adına düzenlenmesi gerektiği, Medeni Kanun’daki iyi niyetle ilgili hükümleri de dikkate aldığımızda, kendisi adına düzenlenmeyen bir hediyeyi, eşyayı, değerli şeyleri, evrakı veya tebligatı düzelttirmesinin bir vatandaşlık görevi olduğu, bir kimsenin kendisi adına düzenlenmeyen bir evraktaki veya faturadaki borcu ödemesinin makul bir davranış olmadığı, kendisine tebliğ edilen bir evraktaki yanlışlıkların veya hataların düzeltilmesi için harekete geçmesinin de makul bir davranış olduğunu düşündüğümüzde;
Ayrıca, ülkemizde, vergi kanunlarına ve muhasebenin temel kavram ve kurallarına uygun, sağlıklı bir şekilde işleyen, standart ve normları olan bir muhasebe sistemi kurmak istiyorsak –ki vergi kanunlarının bir amacı da budur- Anayasa Mahkemesi Kararları’na katıldığımı belirterek, su-elektrik-doğalgaz-telefon faturalarının ve diğer tüm evrakların mükellef adına düzenlenmesi gerektiğini düşünmekteyim. Aksi halde, Maliyenin uygulamalarıyla, yargı organlarının uygulamaları arasında uyumsuzluklar meydana gelmekte ve mükelleflerin kafasını karıştıran çeşitli durumlar ortaya çıkmaktadır. Bu durum aynı zamanda, ülkemiz için de iyi bir görüntü vermemekte, bazı uygulamaların, yasaların hala tam olarak oturtulamadığı izlenimini vermektedir.
Bütün işleri ve işlemleri herhangi bir şüpheye mahal vermeyecek şekilde yapmakta ve usul neyse o usule göre hareket etmekte fayda vardır. Yukarıdaki nedenlerden dolayı, söz konusu evrakların veya faturaların mükellef adına düzenlenmesinde fayda vardır.
KAYNAKLAR:
(1) Bkz. Maliye Bakanlığı, 26.05.1997 Tarih, B.07.0.GEL.0.55-5501/21499 Sayılı Özelgesi, “.Ş. adına düzenlenmeyen ve kayıtlarda gösterilmesi mümkün olmayan fatura üzerindeki katma değer vergisinin Katma Değer Vergisi Kanununun 29/1-a maddesine göre, hesaplanan katma değer vergisinden indirimi Kanunen mümkün değildir.”
(2) Dn. 9. D.’nin, 12.05.1994 tarih ve E. 1993/2595, K. 1994/2333 sayılı Kararı, Hayrettin ERDEM-İlhan Ketem. “Satın alınan emtiaya ait KDV’nin indirim konusu yapılabilmesi için emtiaya ait alış faturasının mükellef adına düzenlenmiş olması gerekmekte ise de, KDV vergiye tabi bir malın teslimi veya hizmetin ifası sırasında yüklenilen KDV’nin malı veya hizmeti alana yansıtılması esasına dayandığından, 213 sayılı VUK’un 3. maddesinde açıklanan hükümde göz önünde bulundurulduğunda, fatura başka bir şahıs adına düzenlense dahi bu fatura veya benzeri vesikada gösterilen KDV’nin, malın veya hizmetin gerçek alıcısı tarafından indirim konusu yapılabileceği sonucuna varıldığı, aksi bir düşüncenin indirilemeyen KDV’nin mükellefin üzerinde kalma sonucunu doğuracağı, bunun ise KDV’nin yansıtılabilirliği ilkesine ters düşeceği”, Yaklaşım, Haziran 2006
(3) Bkz. İstanbul Defterdarlığı, B.07.4.DEF.0.34.11 sayılı özelgesi, “elektrik bedellerine ait faturaların başka şahıslar adına kayıtlı olmakla beraber bunları vergilendirme döneminde kullandığını ilgili kurumlardan alınacak belgelerle tevsiki (kesin delillerle ispatı) halinde, Gelir Vergisi Kanunu’nun 68/1 maddesi çerçevesinde serbest meslek kazancının tespitinde ödemenin gerçekleştiği yılda hasılatından gider olarak indirilmesi mümkün bulunmaktadır.”
10.08.2006
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.