Bir iş ilişkisinin temel unsurları işçi açısından; iş görme edimini yerine getirmek, bağımlılık ve sadakat iken, işveren açısından ise ücret ödeme yükümlülüğünün yerine getirilmesidir. Bu temel yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin en doğal sonucu ise işçi ve işveren açısından haklı nedenle derhal fesih hakkının kullanılmasıdır. Bu doğal sonucun dışında iş ilişkisinin güçsüz tarafı olan işçi, 4857 sayılı İş Kanunu, 6331 sayılı İş Sağlığı Ve Güvenliği Kanunu ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ile korunmuştur. Yasalara dayanarak, -işverenin edimlerini yerine getirmemesi gerekçesiyle- iş görme borcundan kaçınan işçinin ücretinin ödenip ödenmeyeceği hususu ilgili Kanunlarda, literatürde ve Yargıtay içtihatlarında farklı düzenlemelerle kendisine yer bulmuştur. Buna göre yasal çerçevede iş görme ediminden kaçınan işçinin, iş görme ediminden kaçındığı döneme ilişkin işverenin ücret ödeme yükümlülüğünün olup olmadığı hususu etraflıca açıklanmaya çalışılacaktır.
6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 13’üncü maddesinde, çalışanların ciddi ve yakın bir tehlike ile karşı karşıya kalmaları durumunda iş sağlığı ve güvenliği kuruluna, kurulun bulunmadığı işyerlerinde ise işverene başvurarak durumun tespit edilmesini isteme ve belirtilen mercilerin çalışanların lehine karar vermesi durumunda, çalışanların çalışmaktan kaçınabilecekleri ve çalışanların çalışmaktan kaçındıkları dönemdeki ücret ve diğer haklarının saklı kaldığı belirtilmiştir. Mezkûr maddenin üçüncü fıkrasında ciddi ve yakın tehlikenin önlenemez olması durumunda, çalışanların maddenin birinci fıkrasındaki mercilere başvurmak zorunda olmaksızın işyerini veya tehlikeli bölgeyi terk ederek belirlenen güvenli yere gidecekleri; çalışanların bu hareketlerinden dolayı haklarının kısıtlanamayacağı ifade edilmiştir.
Öte yandan 4857 sayılı İş Kanunu’nun 34’üncü maddesinde; mücbir sebep olmaksızın ücreti, ücret ödeme gününden itibaren 20 gün içerisinde ödenmeyen işçinin iş görme edimini yerine getirmeyebileceği; işçilerin bireysel olarak aldıkları bu kararın sayısal bir çoğunluğa ulaşması durumunda bu durumun grev olarak nitelendirilemeyeceği; işçilerin bu nedenle iş akitlerinin çalışmadıkları için feshedilemeyeceği, iş görme borcunu yerine getirmeyen işçilerin yerine yeni işçi alınamayacağı ve bu işlerin başkalarına yaptırılamayacağı düzenlemelerine yer verilmiş, işçinin iş görme ediminden kaçındığı dönemde işverenin ücret ödeme yükümlülüğünün devam edip etmediği hususuna ilişkin olarak ise bir düzenlemeye gidilmemiştir.
Yine 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun ‘İş Görme Ediminin İfasının Engellenmesi Hâlinde Ücret’ başlığı altında yer verilen 408’inci maddesinde; işverenin iş görme ediminin yerine getirilmesini kusuruyla engellemesi durumunda işçiye ücretini ödemekle yükümlü olduğu ve işçiden bu edimini yerine getirmesini daha sonra isteyemeyeceği belirtilmiştir.
Konuyla ilgili olarak Yargıtay 9’uncu Hukuk Dairesi, 10.02.2005, E. 2004/13259, K. 2005/3782 tarih ve sayılı kararında; 4857 sayılı Kanun yasa tasarısının Türkiye Büyük Millet Meclisine gelen şeklinde, işçinin iş görme ediminden kaçındığı dönem ücretinin ödenmesi gerektiği hükmü yer alırken, TBMM’deki görüşmeler sırasında işçinin ücretinin ödeneceği yönündeki hükmün Kanun maddesinden çıkarıldığı; dolayısıyla Kanun koyucunun işçinin iş görme edimini yerine getirmediği dönem ücretinin ödenmemesi yönünde irade ortaya koyduğu; ayrıca işçinin iş görme edimini kendi rızası ile yerine getirmediği; bu nedenle iş görme ediminden kaçınan işçinin çalışmadığı dönem ücretini işverenden talep edemeyeceğine hükmetmiştir.
Ciddi ve yakın tehlike durumunda İş Sağlığı Ve Güvenliği Kanun’unun sağladığı hakka dayanarak çalışmayan işçiye, işverenin ücret ödeme yükümlülüğü devam ederken; İş Kanunu’nun işçiye sağladığı iş görme ediminden kaçınan işçiye işverenin ücret ödeme yükümlülüğünün bulunmadığının kabulü pek de tutarlı olmayacak ve bu durum ‘kanunun evleviyetle uygulanması’ kuralına da aykırı olacaktır. Ayrıca 4857/34’te kanun koyucunun bilerek sustuğu değerlendirilirse bu durumda genel kanun olan Borçlar Kanunu/m. 408’in uygulanması gerekecek, yani ücreti ödenmediği için çalışmaktan kaçınan işçiye çalışmadığı dönem için de ücretinin ödenmesi gerekecektir. Böyle bir durum muaccel hale gelen işçi ücretini ödeme yönünde işveren üzerinde baskı kuracaktır. Her ne kadar ödenmeyen işçilik alacaklarına mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı uygulanacaksa da, mücbir sebep olmadan işçinin ücretini ücret ödeme günüden itibaren 20 gün geçtiği halde ödemeyen işverenin, işçiyi dolaylı yoldan ücretsiz izne zorladığı yorumu yapılabilecektir.
Mücbir sebep olmaksızın işçi ücretini ödeme gününden itibaren 20 gün geçtiği halde ödemeyen işverenin bu tutumu karşısında, çalışmaktan kaçınan işçiye çalışmaktan kaçındığı tarihten itibaren ücretinin ödeme zorunluluğu bulunmadığının kabulü; iş ilişkisinin güçsüz tarafı olan ve ücret geliri ile hayatını idame ettiren işçiyi daha da güçsüz hale getirmektedir. Ayrıca bu durum iş hukukunun en temel ilkelerinden olan ‘işçi lehine yorum ilkesi’ ile de bağdaşmamaktadır.
Her ne kadar 4857/m.32’de ücretin çalışmanın karşılığı olduğu belirtilmişse de; yine İş Kanunu’nda çalışma olmaksızın ücrete hak kazanılan durumlara da yer verilmiştir (örn. hafta tatili, ulusal bayram genel tatil günleri veya m.66’daki haller). Ücretin ödenmemesi durumunda da işveren kusuruyla işçiyi iş görme ediminden kaçınmaya itmektedir.
İşçi için 20 günlük sürenin başlangıcı, iş sözleşmesinde veya toplu iş sözleşmesinde ücret ödeme tarihi olarak net bir tarih belirtilmişse o tarihten itibaren başlar. Ancak net bir tarih belirtilmemişse mutat ödeme tarihinden itibaren 20 günlük süre işlemeye başlar.
Ekonomik krizin derinleştiği günümüzde işverenler işçi ücretlerini zaman zaman geç ödeyebilmekte, bu durumda işçilerin ne tür hakları olduğu konusu gündeme gelmektedir. 4857/ m.34’te mücbir sebep olmaksızın ücreti, ücret ödeme gününden itibaren 20 gün içinde ödenmeyen işçinin, iş görme borcunu yerine getiremeyebileceği, işçilerin bireysel olarak iş görme edimlerini yerine getirmemeleri belli bir sayısal çoğunluğa ulaşmasının grev olarak nitelendirilemeyeceği, iş görme edimini yerine getirmeyen işçilerin iş akdinin feshedilemeyeceği ve bu işçiler adına yeni işçi alınamayacağı belirtilmiştir. İşçi, işverenin iş sözleşmesindeki yükümlülüğünü yerine getirmediği gerekçesiyle ve İş Kanunu’nun kendisine tanıdığı hak çerçevesinde iş görme ediminden kaçındığı dönemde; işverenin ücret ödeme yükümlülüğü bulunmadığını söylemek İş Kanunu m./34’ü uygulanamaz hale getirecek ve işçiyi haklı nedenle derhal fesih hakkını kullanmaya veya dolaylı olarak ücretsiz izindeymiş gibi ücretinin ödenmesini beklemeye itecektir. Buna göre, mücbir sebep olmaksızın işçi ücreti ücret ödeme gününden itibaren 20 gün içinde ödenmez ve işçi bu durumdan dolayı çalışmaktan kaçınma hakkını kullanırsa işçinin çalışmadığı dönem ücreti işçiye ödenmelidir.
Kaynakça;
-4857 sayılı İş Kanunu
- 6331 sayılı İş Sağlığı Ve Güvenliği Kanunu
- 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu
- Yarg. 9. HD., 10.02.2005 , E. 2004/13259, K. 2005/3782 (Çalışma ve Toplum Dergisi, 2005/2)
-Sarper Süzek, İş Hukuku, Genişletilmiş 16. Baskı
17.05.2022
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.