Vergi fevkalade karmaşık bir konudur. Uzmanlarını bile her defasında olayın türüne göre ilgili kanun, tebliğ, bakanlar kurulu kararları, özelgeler… tüm mevzuatı yeniden gözden geçirerek yorum yapmasını zorunlu kılar. Öyle ki bir uzmanın madde numaraları ile açıkladığı bir konu hakkında başka bir uzman başka bir görüşü savunabilir.
Hal böyle iken bir insan çıktı, tüm karmaşık madde numaralarından arındırılmış bir şekilde ve sokaktaki vatandaşın anlayacağı dilde vergiyi anlatmaya başladı. Hem de öyle bir anlatıyordu ki; herkesin dilinde Hoca böyle diyor, yoo Hoca öyle demiyor denilerek halk arasında öyle bir otorite oluşturdu ki ağzınızla kuş tutsanız Hoca'nın okuyucularını aksi bir görüşe ikna edemezdiniz. Kimdi bu hoca?
Şükrü Kızılot Hoca.
Peki bunun nedeni ne idi?
- Hoca yazacağı konuyu enine boyuna inceler, bir harf bile hata yapmadan yazardı,
- Hoca'nın yaşam şekli olmuştu, yatar kalkar araştırır, düşünür, sorardı,
- Hoca bilgilerini sürekli taze tutardı,
- Hoca bu bilgilerini karşılıksız sürekli paylaşır ve sürekli konferanslarda anlatırdı,
- Hoca bununla da yetinmez çözüm önerileri geliştirir, bunları sunardı,
- Hoca yazardı, bir oda dolusu kitap yazdı,
- Hoca okurdu, hiç durmadan, bıkmadan okur, araştırırdı,
- Gelir idaresi güne Hoca'nın köşesini okuyarak başlardı,
- Hoca milliyetçi idi, yaşadığı toprakların büyümesi, gelişmesi için engel teşkil eden mevzuatı eleştirir, değiştirtene kadar bıkmadan usanmadan yazardı,
- Hoca'nın kalemi hiç bükülmezdi, inandığını inandığı şekilde yazardı,
- Hoca'nın dili çok yalındı, okuyup anlamamak imkansızdır,
- Hoca vergi gibi zor ve bir o kadar sevimli olmayan bir konuyu vatandaşa sevdirdi,
- Hoca naifdi, yaşam doluydu,
- Hoca ailesini çok severdi,
- Yoruldum demezdi,
Birlikte çok konferans düzenledik;
500 kişilik salonda 3 saat boyunca dışarı bir kişi bile çıkmadan dinlerlerdi.
Tam gerekli noktalarda meşhur fıkralarından birini anlatır, vergi gibi bir konuda herkesi pürdikkat tutardı.
Konferans aralarında dahi başından kimse eksilmez tabiri caiz ise verilen aralarda dinlenebilmesi için ben set yapar, arada bari dinlenebilmesi için katılımcılardan ricacı olurdum.
Hoca sevecendi, bir o kadar da çok sevilirdi. Mütevazi idi, hiç bir zaman bilgiçlik taslamadı. Ha bilmediği hiç mi bir konu yoktu? Onu da kendi fıkrası ile anlatayım: Bir gün bir hoca şoförü ile bir konferanstan diğerine gidiyormuş. Yolda iken şoförü; ohhh ne iyi hep aynı şeyleri anlatıp duruyorsun ben bile yaparım bunu demiş. Hoca'da biraz muzip imiş tamam demiş değişelim kıyafetleri sen anlat bu sefer de. Şoför giymiş takım elbiseyi takmış gravatı başlamış anlatmaya. Hakkaten de eksiksiz anlatmış. Sıra sorulara gelmiş bir kaç soru bile cevaplamış. Her şey tam yolunda iken çok çetrefilli bir soru gelmiş katılımcının birinden. Kem küm bakmış olacak gibi değil, salonun sonundaki kendi yerine geçen kişiye seslenmiş ve katılımcıya ooo o ne kadar da basit bir soru, onu şoförüm bile cevaplar diyerekten soruyu gerçek hocaya yönlendirivermiş.
Esasen o kadar problemli hususlarla ilgilenirdi ki hakikaten her konuda bırakın bilgiyi, örnek olayları bile vardı.
Bir gün Kayseri SMMM odasının konferansındayız, yerel bir TV akşam yarım saatlik bir program yapalım diye rica etti. Hoca kırmadı, beraber çıktık programa, reji sürekli haber yolluyordu, lütfen devam edin diye. Galiba program 3 saati geçti. Hocayı dinlemek gerçekten keyifli idi.
Hoca yardımseverdi, benim yıllardır karınca kararınca yardımcı olmaya çalıştığım, engellilerle ilgili onların yararına konferanslar düzenlerdik. Hoca; 'Hayrullah Bey bu kurum için o gün konferansım bile olsa iptal eder gelirim' diyerek her zaman hazır olduğunun açık çekini vermişti.
Hoca çok usul bilirdi, bir ilde konferansta ticaret odası başkanı açılış konuşmasını yapmış ve özür dileyerek salondan ayrılmıştı. O başkanın akşam yemeği teklifini, ev sahibi misafiri evde bırakıp gitmez, kendisine lütfen iletin, diyerek reddetti.
Güler yüzlüydü, yakınındaki dostlarına hep cesaret verir onları yüreklendirirdi.
Son olarak unutamayacağım beni onurlandıran ama biraz da üzen bir anımı anlatayım; bir gün bir telefonla bana eşinizi alıp Antalya'da bir balayı daha yapmak ister misin diye bir sempozyuma davet etti. Eşimle davete icabet ettik, uçak indiğinde telefonum çaldı. Çıkışta bekliyorum dedi. Ben şok içinde nasıl ya hocam derken, hoca bir profesör ile bizi almaya gelmiş araba ile. Çok ezildim. Otele vardık, otel 500-600 kişilik misafirle dolu. Kapıdan girer girmez hocayı yakaladılar soru ve sorunlarını sormak için tabi.
Fanatik Fenerbahçe'li idi.
Bandırma ticaret odasında konferansta buluşacağımız günün bir evvelsi günü o üzücü haberi aldık. Hoca Ankara'da hastaneye kaldırılmıştı.
İyi, bilgili, sevecen, dürüst, çalışkan, mütevazi böyle bir insanın yeri dolmadı, dolmayacak da. Hoca'yı ölümünün ikinci yılında tekrar anıyoruz.
Nurlar içinde yatsın.
22.08.2019
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.