Kıymetli okurlar, işçi ile işveren arasındaki ilişkilerin temel kurallarını ortaya koyan ve uygulama esaslarını belirleyen 4857 sayılı İş Kanunu’nun 32’nci maddesinde ücretin tanımı yapılmıştır. Bu tanıma göre “ genel anlamda ücret bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutardır” denilmektedir. Yine aynı maddenin devamında “ Emre muharrer senetle (bono ile), kuponla veya yurtta geçerli parayı temsil ettiği iddia olunan bir senetle veya diğer herhangi bir şekilde ücret ödemesi yapılamaz. Ücret en geç ayda bir ödenir. İş sözleşmeleri veya toplu iş sözleşmeleri ile ödeme süresi bir haftaya kadar indirilebilir. İş sözleşmelerinin sona ermesinde, işçinin ücreti ile sözleşme ve Kanundan doğan para ile ölçülmesi mümkün menfaatlerinin tam olarak ödenmesi zorunludur. Meyhane ve benzeri eğlence yerleri ve perakende mal satan dükkân ve mağazalarda, buralarda çalışanlar hariç, ücret ödemesi yapılamaz. Ücret alacaklarında zamanaşımı süresi beş yıldır. ” denilerek madde sona ermektedir. Ayrıca Türk Borçlar Kanununda işçinin ve işverenin birbirine karşı borçları ve sorumlulukları açık bir şekilde belirtilmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununa göre;
1. Bizzat çalışma borcu
2. Özen ve sadakat borcu
3. Teslim ve hesap verme borcu
4. Fazla çalışma borcu
5. Düzenlemelere ve talimata uyma borcu
6. İşçinin sorumluluğu
1. Ücret ödeme borcu
2. İş araç ve malzemeleri sağlama borcu
3. İşin görülmesi için giderlerin karşılanması borcu
4. İşçinin kişiliğinin korunması borcu
5. Ceza koşulu ve ibra borcu
6. Tatil ve izinleri kullandırma borcu
7. Hizmet belgesi verme borcu
gibi karşılıklı borç ve sorumlulukları vardır.
İşverenin işçiye ücretini yanılarak fazla ödemesinin farklı nedenleri olabilmektedir. Bunlar; hatalı yorum, bilgi eksikliği, işçinin işverene eksik veya yanlış bilgi vermesi, bölümler arası iletişimsizlik, bilgi-işlem hatası, kullanılan program hatası v.b. olarak çoğaltılabilir. Burada önemli olan husus oluşan hatanın tekrarlanmaması ve bunun için gerekli önlemin alınmasıdır. İşveren tarafından yanılma ile işçiye fazla ödenen ücretin daha sonra ki bir zaman diliminde fark edilmesi durumunda 4857 sayılı İş Kanununa göre işverenin geri iade isteme hakkı var mıdır? sorusu akla gelmektedir. Bugünkü durumda 4857 sayılı İş Kanunumuzda bu konuya cevap verecek bir açıklama ve düzenleme mevcutta yer almamaktadır. Peki, işçiye yanılarak fazla ödenen ücretin akıbeti ne olacaktır? Bir çözüm var mıdır? Elbette bu sorulara verilecek cevap ve çözüm yolları vardır. Burada 4857 sayılı İş Kanunu’nun bu duruma cevap vermemesi çözümsüzlük değildir. Örneğin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun ilgili hükümlerine ve diğer kanunlara göre hukuk yolu açıktır.
Gelin bu durumu konumuzla ilgili aşağıda yer alan örnek soru ve cevaba göre birlikte titizlikle ve etraflıca inceleyelim.
SORU:
…… Plastik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin üretim hattında çalışan işçi Bay Y 3.500.- Türk Lirası aylık net ücret almaktadır. İşçi Bay Y Eylül 2019 döneminde 30 gün çalışma şartlarını yerine getirmiş ve fazla çalışma, prim, ikramiye vb. ilave hak edişleri de olmamıştır. İşçi Bay Y’nin Eylül 2019 döneminde tam çalışma karşılığı aylık ücret hesabına 3.500.-Türk Lirası bankadan ödenmesi gerekirken “ İnsan Kaynakları Eğitim ve İdari İşler Müdürlüğü” tarafından aylık ücret hesabına banka yoluyla 4.500.- Türk Lirası ödeme yapılması yönünde Finansman Müdürlüğüne yazılı bilgi verilmiştir. Finansman Müdürlüğü ’de gelen bilgiye göre ödemeyi gerçekleştirmiştir. Yapılan bu fazla ödemenin Üretim Müdürlüğünden gelen yanlış bilgiden kaynaklı olduğu ve buna bağlı olarak isim benzerliği ve ücret hatasından kaynaklandığı daha sonra anlaşılmıştır. Bu durumda işveren yanılma ile 1.000.- Türk Lirası fazla ödediği bu tutarı işçiden geri iade isteme hakkına sahip midir? İş hayatı ve insana özgü bir durum olarak tutum ve davranış yönünden yapılması gereken nedir?
CEVAP:
a) 5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemi adamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,
b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,
c) Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara,
İlişkin dava ve işlere bakar. ” denilerek a bendinde işverenin dava konusu etme hakkı açıktır.
İşverenin yanlışlıkla fazla ödenen ücret ve benzeri nakdi ödemeler nedeniyle işçiyle dava konusu olduğu ve Yargıtay’ın da bu konuda verdiği örnek bir kararı gelin birlikte inceleyelim.
MAHKEMESİ: İŞ MAHKEMESİ
DAVA: Davacı, sehven fazla ödenen işe başlatmama tazminatı alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hâkimi... Tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı işveren vekili, davalı işçiye kesinleşen feshin geçersizliği ve işe iade davası üzerine işe başlatılmaması nedeni ile giydirilmiş ücret üzerinden işe başlatmama tazminatının ödendiğini, davalının ayrıca fark alacakları için dava açtığını ve açılan dava davada işe başlatmama tazminatının fazla ödendiğinin bilirkişi raporu ile saptandığını, sehven ödenen fazla işe başlatmama tazminatının davalı işçiden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı işçi vekili, görev, yetki ve zamanaşımı itirazı yanında işe başlatmanın çıplak brüt ücret üzerinden hesaplanacağına dair hüküm bulunmadığını, işe başlatmama tazminatının kıdem tazminatı gibi yasal hükümlere göre gelir vergisi kesintisine tabi olmadığını, işe başlatmama tazminatının davacı işverenin muhasebe departmanı tarafından hesaplanıp ödendiğini, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece yapılan yargılama sonunda emsal karar gerekçe gösterilerek, işe başlatmama tazminatının çıplak ücretten hesaplanması gerektiği, davacı işveren tarafından işe başlatmama tazminatının ise giydirilmiş ücretten hesaplanıp ödendiği, sehven ödenen fazla miktarın davacıya ödenmesi gerektiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
E) Gerekçe:
Dava tarihinde mülga, ancak işe başlatmama tazminatının ödendiği tarihte yürürlükte olan 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 61 ve 01.07.2012 tarihinde yürürlükte olan 6098 Sayılı T.B.K.'nun 77. maddesindeki düzenlemelere göre, sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan veya tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir. Sebepsiz zenginleşmenin borç doğurmasının nedeni, kişinin iradesi dışında mal varlığında bir eksilmenin meydana gelmesidir.
Hukuki muamelenin (akdin) kurulmaması, eksik kurulması veya geçersiz kurulması gibi hukuki sebebin geçersiz olması, gerçekleşmemiş olması, sonradan ortadan kalkması, borç olmayan şeyin yanlışlıkla ödenmesi, zenginleşmenin zenginleşenin müdahalesinden doğması, yine zenginleşmenin umulmayan bir olaydan doğması sebepsiz zenginleşme yollarından sayılır. Bir borcu ifa etmek düşüncesiyle veya karşı taraftan bir edimin ifası beklentisiyle yapılan ifalar sonucu vuku bulan kazandırmalar, ifa sonucu zenginleşme oluşturur ve bu sebepsiz zenginleşme konusu olur.
Dava konusu talebi oluşturan sebepsiz zenginleşme davalarında B.K.nun 66. maddesine göre; iade alacaklısının geri alma hakkının varlığını öğrenmesinden itibaren 1 yıl (6098 sayılı TBK.’da bu süre 2 yıl olarak belirlenmiştir) ve her halde bu hakkın doğduğu tarihten itibaren 10 yıl sonra nedensiz zenginleşmeden doğan iade istemi zamanaşımına uğrar. Bir yıllık süre zarar görenin malvarlığındaki eksilmeye yol açan eylem ve işlemin haksız olduğuna kesin olarak kanı bulunduğu ve mal varlığındaki eksilmenin miktarıyla haksız edinenin şahsını tam olarak öğrendiği tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır. 10 yıllık süre ise iade borcunun doğduğu andan itibaren işlemeye başlayacaktır.
Diğer taraftan geri verme borcunun kapsamı, sebepsiz zenginleşen kimsenin iyiniyetli olup olmamasına göre değişir. Zenginleşen kimse iyiniyetli ise, yani malvarlığında gerçekleşen zenginleşmeyi geri vereceğini bilmiyor veya bilmesi gerekmiyorsa, geri verme anında elinde kalmış olan miktarı vermekle borcundan kurtulur. Daha önce elinden çıkmış olan kısmı geri vermekle yükümlü değildir. Geri vermede iyiniyetli kabulde, fakirleşen ve zenginleşenin konumlarına, özellikle sosyal ve ekonomik durumlarına göre mülga BK.’nun 43 ve 44, 6098 sayılı TBK.’nun 51 ve 52. Maddeleri uyarınca güvenin korunması ilkesinin yargıcın takdir yetkisi ile dengelenerek tamamlanması, bu yolla hakkaniyete ulaşılarak iadesi istenen miktarın azaltılması veya tamamen kaldırılması söz konusu olmalıdır(Yargıtay İçtihatı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 27.01.1973 gün 6/2 sayılı kararı. Dairemizin 23.10.2009 gün ve 2009/33526 Esas, 2009/28432 Kararı)
Ayrıca belirtmek gerekir ki taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümünde, bir tarafta oluşturulan güvenin korunması ilkesi de önem taşır. Kanunun getirdiği güvenin korunmasına ilişkin hükümler yanında, tarafların sözlü veya yazılı davranışları bu güven ortamını sağlayabilir. Sağlanan güvenin, güven sorumluluğu kapsamında, hukuken korunması gerekir. Güven sorumluluğunda taraflar birbirlerinden bekledikleri güveni boşa çıkarmamalıdır.
Dosya içeriğine göre davalı işçiye açtığı ve kesinleşen feshin geçersizliği ve işe iade kararı sonrası davacı işveren tarafından 10.12.2010 tarihinde banka yolu ile giydirilmiş ücret üzerinden işe başlatmama tazminatı ödenmiştir. Davalı işçinin fark alacaklar için dava açması üzerine açılan davada 05.05.2011 tarihli bilirkişi raporu ile davalı işçiye işe başlatmama tazminatının çıplak ücret üzerinden ödenmesi gerekirken, giydirilmiş ücret üzerinden ödeme yapılarak fazla ödeme yapıldığı saptanmıştır. Bunun üzerine davacı işveren bu saptamanın tespitinden ve öğrenmeden itibaren bir yıl geçtikten sonra 29.11.2012 tarihinde giydirilmiş-çıplak ücret farkından kaynaklanan fazla ödemenin davalı işçiden tahsiline karar verilmesi için bu davayı açmıştır.
Somut uyuşmazlıkta bir borcu ifa etmek düşüncesiyle davacı işveren tarafından işe başlatmama tazminatının çıplak brüt ücret üzerinden ödenmesi yerine giydirilmiş ücret üzerinden ödenmesi nedeni ile davalı işçide bir zenginleşme olduğu sabittir. Ancak bu hukuki işlemi gerçekleştiren fakirleşen işverenin kendisi olup mal varlığında eksilme iradesine dayandığı gibi giydirilmiş ücret üzerinden hatalı ödemeyi bilirkişi raporundan sonra öğrenildikten sonra 818 sayılı BK. Hükümlerinin yürürlükte olduğu zamana göre bir yıl geçtikten sonra dava açılmıştır.
Davanın zamanaşımı süresi içinde açıldığı kabul edilse dahi davalı işçi giydirilmiş ücret üzerinden hesaplanan tazminatın bu ücret üzerinden ödenmesi gerektiğini sanarak kabul ettiğinden iyiniyetli olduğunun kabulü gerekir. Davacı işveren tazminatı hatalı hesaplasa da kendi hesaplaması ile karşı tarafa güven vermiştir. Dava açıldığında hatalı olarak ödenen miktarın iyiniyetli kabul eden davalı işçinin geri verme anında yedinde kaldığı da belirlenmemiştir. Diğer taraftan hatalı ödemeyi yapan davacı işveren ekonomik ve sosyal açıdan üstün, iyiniyetle zenginleşen işçi ise zayıf konumdadır. Güvenin korunması, hakkaniyet ilkeleri gereği bir borcu ifa etmek düşüncesiyle davacı işveren tarafından giydirilmiş ücret üzerinden ödenen işe başlatmama tazminatından fazla ödemenin istenmesi doğru değildir. Davanın reddi yerine yazılı gerekçe ile kabulü hatalıdır.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın yukarda belirtilen nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 09.02.2015 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
İşverenler ve işçiler istemeden çeşitli hatalar yapabilirler. Burada önemli olan karşılaşılan sorunlarla ilgili insana özgü ne yapılmasını bulmak ve sorunu çözmektir. Yasalar her zaman olduğu gibi işlerliğini sürdürmeye devam edecektir. Niyet yasalarda ve vicdanlarda bizlere her zaman gerekecek anahtardır. Genel manada hem İşverenler hem de işçiler hakkaniyet çizgisinden ayrılmamalıdır.
Kaynakça:
05.12.2019
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> YIL SONU KAMPANYASI: Muhasebecilere Özel Web Sitesi 1.249 TL yerine 999 TL + KDV
Ayrıntılar için tıklayın.
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.