5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 1’inci maddesinde amaç; Kişileri Sosyal Sigortalar ile Genel Sağlık Sigortası bakımından güvence altına almaktır. Maddenin devamında bu sigortadan yararlanacak kişileri ve sağlanacak hakları, bu haklardan yararlanma şartları ile finansman ve karşılanma yöntemlerini belirlemek; sosyal sigortaların ve genel sağlık sigortasının işleyişi ile ilgili usul ve esasları düzenlemek amaçlandığı belirtilmiştir. İş hayatının tarafları olan işçi ve işverenler, asgari ücret üzerinden dahi olsa sigorta yapılmadığı için sıklıkla karşı karşıya gelmektedirler. Sosyal Güvenlik mevzuatımızda çalışanların aldığı ücret üzerinden sigortalılığının sağlanması esastır. İşverenler, çalışanlarının sigortalılıklarını aldıkları ücret üzerinden bildirmemeleri durumunda fiilen, kayden, kamu kurumlarından gelen bilgi/belgelerden veya yargı kararlarından durumun tespit edilmesi halinde bir takım kanuni yaptırımlarla karşılaşabileceklerdir. İş hayatında daha az vergi ya da sigorta primi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanmaktadır.
Soru:
Çalışanların aldıkları ücret üzerinden Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmemesinin tespit edilmesi halinde İşverenliğe Kanuni yaptırımlar nelerdir?
Cevap:
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 102’nci maddesinde; 86’ ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca verilmesi gereken belgenin ( aylık prim ve hizmet belgesi ) mahkeme kararı, Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarınca yapılan tespitler veya diğer kamu idarelerinin denetim elemanlarınca kendi mevzuatları gereğince yapacakları soruşturma, denetim ve incelemeler neticesinde ya da bankalar, döner sermayeli kuruluşlar, kamu idareleri ile kanunla kurulan kurum ve kuruluşlardan alınan bilgi ve belgelerden, hizmetleri veya kazançları Kuruma bildirilmediği veya eksik bildirildiği anlaşılan sigortalılarla ilgili olması halinde, belgenin asıl veya ek nitelikte olup olmadığı, işverence düzenlenip düzenlenmediği dikkate alınmaksızın, aylık asgari ücretin iki katı tutarında, idari para cezası uygulanır. Burada belirtilen idari para cezası tespitin yapıldığı her ay için geçerlidir. Ayrıca işverenler, kanunda belirtilen teşviklerden de faydalanamayacaklarını bilmelidirler. Diğer bir kanuni yaptırım ise durumun içeriğine göre“213 sayılı Vergi Usul Kanunu Madde 359-Kaçakçılık Suçları ve Cezaları” ile ilgili hükümlerden uygulanabilecektir.
Örnek:
2018 yılının Şubat ayında Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından tespit yapılması durumunda (ocak ve şubat ayı tespitleri ) Ocak ayı için ( 2.029,50.- TL x 2 asgari ücret ) ve Şubat ayı için ( 2.029,50.- TL x 2 asgari ücret ) olmak üzere toplam 8.118.-TL idari para cezası uygulanacaktır.
İşverenler tarafından çok fazla bilinmeyen ancak dikkat edilmesi gereken başka bir husus ise devletin ilgili kurumları tarafından sonuçlanmış bir tespit yok ise İşverenlerin kendileri veya onun adına hareket edenler tarafından geçmişe dönük eksik bildirgeleri ve her aya ait kazançları ek bildirge ile kuruma bildirmeleri halinde daha az idari para cezasına ( aylık prim ve hizmet belgesinin asıl olması halinde sigortalı sayısı başına aylık asgari ücretin beşte biri tutarında veya aylık prim ve hizmet belgesinin ek olması halinde sigortalı sayısı başına aylık asgari ücretin sekizde biri tutarında ) maruz kalacaklardır. Bu durumda işverenler teşviklerden de faydalanmaya devam edeceklerdir. Şimdi sigortalılığa esas kazancı eksik bildirilen çalışan ile ilgili örnek Yargıtay kararını inceleyelim.
Örnek Karar: Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 2013/3356 Esas, 2013/8526 Karar, 09.05.2013 Tarih Sayılı kararı özetle şu şekildedir.
Davacı, davalı işyerinde doktor olarak 18 ay kesintisiz olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin işverence şirketin içinde bulunduğu durum gerekçe gösterilerek feshedildiğini, en son 6000.00 TL net ücret almasına rağmen sigorta primlerinin 1200,00 TL üzerinden yatırıldığını, yasal haklarının gerçek ücreti üzerinden ödenmesini talep ettiğini, ancak bu taleplerinin karşılanmadığını ileri sürerek eksik ödenen kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin alacaklarının tahsilini istemiştir.
Davalı, davacının davalı işyerinde 02/02/2009 tarihinde işe başladığını, davacı ile davalı şirket arasında 31/03/2009 tarihinde süreli iş sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme ile davacının aylık ücretinin belirlendiğini ve banka hesabına yatırılmak sureti ile ödendiğini, davacının yasal haklarından kaynaklanan tüm alacaklarının banka vasıtasıyla davacıya ödendiğini bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının davalıya ait işyerinde belirsiz süreli hizmet akdi ile çalıştığı, davacının iş akdinin Yargıtay Kararları – Çalışma ve Toplum, 2013/3 450 davalı işveren tarafından feshedildiği, feshin haksız olduğu, denetime elverişli bilirkişi raporunda hesap edilen yıllık izin alacağına hak kazandığı, alacağının ödendiğinin davalı tarafınca ispatı gerekip davalı tarafından bu ispat yükünün yerine getirilmediği gerekçesiyle yıllık izin alacağı talebinin kabulüne fazla talebin reddine karar verilmiştir. Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Somut olayda; davacı davalı işyerinde doktor olarak çalıştığını ve 6.000,00 TL net ücret aldığını ileri sürmüştür. Davalı, davacının iş sözleşmesinde belirlenen ücreti aldığını ve ücretlerinin banka hesabına yatırıldığını savunmuştur. Dosyaya davacının son net ücretinin 1.200,00 TL olarak ödendiğine dair banka dekontu sunulmuştur. Dosyada bulunan iş sözleşmesinde ücret belirlenmemiştir. Ayrıca dosyada imzalı ücret bordrosu bulunmamaktadır.
Davacıya ait işten ayrılış bildirgesinde davacının son ücretinin brüt 1.653,28 TL olduğu görülmektedir. Davacı tanıkları davacının net 6.000,00 TL ücretle çalıştığını beyan etmişlerdir. Davalı tanıklarından Mehmet Karakaya davacının ücreti konusunda beyanda bulunmazken, davalı tanığı Ersin Koca davacının net 1.200,00 TL ücretle çalıştığını beyan etmiştir. Mahkemece emsal ücret araştırması yapılmamıştır. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının ücreti net 1.200,00 TL ve net 6.000,00 TL kabul edilerek iki seçenekli hesaplama yapılmıştır.
Mahkeme karar gerekçesinde davacının hangi ücreti aldığının kabul edildiği açıklanmaksızın bilirkişi raporunda davacının ücretinin 1.200,00 TL olarak kabul edilerek yapılan hesaplamaya itibarla davacının yıllık izin ücreti kabul edilmiş, fazla talepleri reddedilmiştir.
Mahkemece davacının ücretinin ne olabileceği yaptığı iş, branşı, meslekte ve davalı işyerindeki kıdemi, çalıştığı süreler bildirilmek suretiyle ilgili meslek odalarından sorularak davacının ücreti belirlendikten sonra ödenmeyen alacağı olup olmadığı araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olup bozma nedenidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine,
Yukarıda belirtilen dava konusu özü itibariyle eksik incelemeye maruz kaldığı için temyiz öncesi karar hatalı olup, temyiz olunan bu kararın bozulmasına karar verilmiştir. Burada esas olan yasalarda belirtildiği şekilde işverenlerin çalışanlarına ödediği ücret üzerinden Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirimde bulunmaları gerekmektedir. Aksi takdirde işverenler kanuni yaptırımlarla karşı karşıya kalacaktır.
Kaynakça:
07.01.2019
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.