Vergilendirmede tahakkuk esasının kabul edilmesinin mükellefler açısından bazı sakıncaları bulunmaktadır. Öncelikle, gelir daha önce tahakkuka bağlı olarak vergilendikten sonra tahsilatın yapılamaması halinde gerçek gelirin vergilendirilmesi sağlanamayacaktır.
Gerçek gelirin vergilendirilmesi amacıyla getirilen düzenlemelerden birisi de Vergi Usul kanunu’nun 322. Maddesinde düzenlenen “ Değersiz Alacak Uygulaması” ve 323. Maddesinde düzenlenen "Şüpheli Alacak" uygulamasıdır.
Yazımızda iflas eden şirketlerden olan alacakların durumunun Vergi Usul Kanununda düzenlenmiş bulunan Şüpheli ve Değersiz Alacaklar açısından değerlendirilmesine yer verilmiştir.
İflas halinde, alacaklının borçluyu dava etmesi veya icra yoluyla takip edebilmesi mümkün bulunmamaktadır. Böyle bir durumda alacaklılar, alacaklarını iflas masasına kayıt ettirebilirler. Bu yolla hem bütün alacaklılar eşit şekilde işlem görmekte hem de iflas masasına kaydı yaptırılan alacaklar icra safhasına intikal edilmiş olmaktadır.
İflasın kapanması kararı ile iflas hali sona ermiş olur, iflas idaresinin görevi son bulur, müflise karşı yeni takip yapılabilir.
İflas kapandıktan sonra yeni bir mal bulunması halinde iflas dairesi, iflas tasfiyesinde olduğu gibi masaya ait olan bu mal veya hakka el koyar, onu satar ve bedelini, alacağını eksik almış olan masada kaydı olan alacaklılara sırasına göre dağıtır.
Masadaki paraların kesin dağıtılması ve alacağını tamamen alamamış olan alacaklılara aciz belgesi verilmesi ile iflas tasfiyesi biter. Fakat iflas tasfiyesinin bitmesi ile iflas kendiliğinden kapanmaz. Bunun için, iflasın açılmasına karar vermiş olan ticaret mahkemesinin, iflasın kapanmasına karar vermesi gerekir. İflasın kapanması talebini inceleyen ticaret mahkemesinin, masaya ait tüm mal ve hakların satılması, satış sonucunda elde edilen paraların alacaklılara kesin dağıtılması ve alacağını alamamış alacaklılara aciz belgelerinin verilmiş olması durumunda iflasın kapanmasına karar vermesi gerekecektir[1].
İflas eden kişi veya şirketlerden alacağı olanların durumlarına bakarsak; tahsilinde şüpheye düşülmesi veya tahsilinin imkansız hale gelmesi gibi durumlar sözkonusudur. Yazımızda alacaklının durumunun iflasın kapanmasından öncesi ve sonrası olmak üzere şüpheli ve değersiz alacaklar açısından değerlendirilmesine yer verilmiştir.
2.1 Alacaklı Kişi Veya Şirket Tarafından İflas Tasfiyesi Sırasında İflas Masasına Alacağının Kaydettirilmiş Olması Ve İflasın Kapanması Sonucunda Kendisine Aciz Vesikası vb Belge Verilmesi Durumu
Vergi Usul Kanunu’nun 323. Maddesi hükmü gereği, şüpheli alacaklara karşılık ayırmak için mahkemeye dava, icra müdürlüğüne takip için dilekçe verilmiş olması gerekmektedir. Dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklara karşılık ayrılabilmesi için borçlunun noter vasıtasıyla protesto edilmesi veya borcun bir yazı ile istenmesi ve protestonun ya da yazının muhatabına ulaşmış olması gerekmektedir.
Borçlunun iflası durumunda ise; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümleri uyarınca alacaklı borçluyu dava yahut icra yolu ile takip edememektedir. Burada karşılaşılan sorun, bir dava ya da icra safhası olmaksızın bir alacağın şüpheli alacak sayılıp sayılamamasıdır.
İflas halinde, alacaklının borçluyu dava etmesi veya icra yoluyla takip edebilmesi yasal olarak mümkün bulunmamaktadır. İcra ve İflas Kanunu bu takip yollarını kapatarak sadece iflas masasına kayıt olma hakkını vermekte, cebri icra ve külli tasfiye yolu olan iflas halinde bütün alacaklıların eşit şekilde işlem görmesi sağlanmakta ve bu nedenle ferdi icra takiplerine izin verilmemektedir. İflas bir icra yolu olup alacaklı yönünden normal icradaki gibi amaç alacağa kavuşmak olduğundan iflas masasına kaydı yaptırılan alacaklar icra safhasına intikal ettirilmiş sayılmaktadır[2].
İflas masasına bildirilen ancak iflas masası tarafından kabul ya da red kararı verilmeyen alacaklar için iflas masasına kayıttan bahsedilemeyecek olup söz konusu alacaklar için iflas masasına kaydedilinceye kadar şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün bulunmamaktadır. Bununla birlikte, alacağın iflas masasına kaydı kabul edilen kısmı için, iflas masasına kaydedildiği tarih itibariyle diğer bir ifadeyle icra safhasına intikal ettiği hesap döneminde şüpheli ticari alacaklar karşılığı ayrılması mümkündür.
İflas masasına kayıtlı alacak için masa tarafından kendisine Aciz Vesikası, Rehin açığı belgesi , semeresizlik belgesi verilen alacaklıların durumuna bakılacak olunursa;
Aciz vesikası, alacağını tamamen tahsil edememiş olan alacaklıya, tahsil edilemeyen alacak tutarı için verilen bir belgedir. Bu belge ile alacaklının alacağı kuvvetlendirilmiş olur. Aciz vesikasına sahip alacaklı içim alacağının zamanaşımı süresi belgenin düzenlenmesinden itibaren yirmi yıl olur ve artık borçlu borcunun olmadığı defiinde bulunamaz.
Başka bir deyişle aciz belgesi İcra İflas Kanununun 68 inci maddesi anlamında borç ikrarını içeren bir belge olup, alacağın değersiz olduğuna ilişkin bir vesika değildir. Bu nedenle bir alacağın aciz belgesine bağlanmış olması, alacağın gelecekte tahsil edilme imkânını ortadan kaldırmamaktadır.
İİK m. 105/I uyarınca -borçlunun haczi kabil mallarına rastlanılmaması halinde- düzenlenen “haciz tutanağı”nın “İİK m. 143’e göre aciz vesikası (belgesi) hükmünde sayıldığı durumlarda”ayrıca “aciz vesikası” (belgesi) düzenlenmesine gerek yoktur.
Bu belge, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanun’a göre yapılan takip sırasında (sonucunda) -ve borçlunun haczi kabil malı olmadığı veya bulunan malların satış bedelinin kamu alacağını karşılayamaması halinde, borçlunun aciz halini belirlemek için, alacaklı kamu idaresi tarafından- adı geçen yasanın 75. maddesi uyarınca düzenlenen “aciz fişi”nin İcra ve İflas Kanunu’ndaki karşılığıdır[3]
Vergi Usul Kanununun 322 nci maddesi uygulamasında, yukarıda mahiyetleri açıklanan aciz vesikası, rehin açığı belgesi ve semeresizlik belgesi değersiz alacağın ispatı bakımından kanaat verici vesikalar kapsamında değerlendirilmediğinden,VUK madde 323’e göre şüpheli alacak karşılığı kaydı yapılabilecekken 322. madde kapsamında değersiz alacak olarak kabulü mümkün değildir.
Ancak, ilgili yılda hâsılat kaydedilerek beyannamede gösterilmiş ve iflas masasınca reddedilmiş alacağın mahkeme tarafından da kabul edilmemesi durumunda ise söz konusu alacağın Vergi Usul Kanunu’nun 322’nci maddesine göre kazai bir hüküm gereği tahsil imkânının kalmaması nedeniyle değersiz alacak olarak kayıtlara intikal ettirilmesi mümkündür.
Eğer bir alacağın az da olsa kısmen veya tamamen tahsil edilme olasılığı varsa bu alacak şüpheli alacaktır. Bu durumda değersiz alacaktan söz etmek mümkün değildir. İflas halinde bir alacağın tahsil edilip edilmeyeceği veya ne kadarının tahsil edileceği belli değildir. Bu nedenle alacak iflas masasına yazdırıldığı anda sadece şüpheli alacak olarak dikkate alınmalıdır. Çünkü iflas sonuçlandığı zaman, alacaklı alacağının belli bir kısmını tahsil edebilir. Bu durumda sadece daha önce karşılık ayrılmak suretiyle şüpheli alacaklar hesabında izlenen alacaklar, değersiz alacak niteliğine sahip olacak ve bilanço kalemleri arasından çıkarılacaktır[4].
2.2 Alacaklı Kişi Veya Şirket Tarafından İflas Kapanana Kadar Alacağın Tahsili İçin Bir Şey Yapılmamış olması
Müflisin tüzel kişi olması durumunda; İcra ve İflas Kanunu’nun 166. Maddesine göre; iflasın kapanması kararının kesinleşmesinden sonra iflas dairesinin, iflasın açıldığını bildirmiş olduğu yerlere, iflasın kapandığını da bildirmesi gerekir. İflasın kapandığına ilişkin bildirimin yapılacağı önemli yerlerden birisi de ticaret sicil müdürlükleridir. İlgili ticaret sicil müdürü, iflasın kapandığını re’sen tescil edecektir. İflasın kapanmasının tescili ve müflisin sicildeki kaydının silinmesi ile birlikte tüzel kişi tacirlerin hak ehliyetleri ve dolayısıyla taraf ehliyetleri sona erecektir[5].
Her ne kadar tüzel kişi borçlunun taraf ehliyeti sicilden terkin edildikten sonra sona erse de; İflasın kapanması ile şirket tüzel kişiliğinin sicilden terkini arasında geçen süre boyunca müflis şirket hakkında takip yapılabilmektedir. Dolayısı ile daha önce bu haklarını kullanmayan alacaklı bu aşamada alacağına ilişkin takip başlatarak Vergi Usul Kanunu 323. madde hükmü gereğince şüpheli alacak karşılığı ayırma yoluyla daha önce gelir olarak kayıtlarına aldığı ve tahsil edemediği alacağı gider yazabilir.Veyahut alacağını kısmen veya tamamen tahsil edemeyeceğine ilişkin mahkemeden kanaat verici vesika elde edilmesi duruunda VUK’un 322. Madde gereği değersiz alacak olarak kayıtlarına alabilme imkanına sahiptir.
Borçlu şirketin, Türk Ticaret Kanununun geçici 7 nci maddesindeki hüküm gereğince re'sen terk işlemlerinin yapılarak Ticaret Sicilinden silinmesi, Vergi Usul Kanununun 322 nci maddesi uygulamasında tek başına alacağın değersiz hale gelmesini sağlamamaktadır. Bunun için, öncelikli olarak bu durumdaki şirketler için Türk Ticaret Kanununun geçici 7 nci maddesi gereğince mahkemeye başvurulması, mahkemenin söz konusu şirketlerin ihyasının mümkün olamayacağı, dolayısıyla borçlarını ödeyemeyecekleri yönünde karar vermesi durumunda, bu alacakların değersiz alacak uygulamasına konu edilmesi mümkün bulunmaktadır[6] .
Müflis gerçek kişi ise iflasın kapanmasından sonra tüzel kişi gibi hak ve taraf ehliyeti ortadan kalkmayacağından İcra İflas Kanunu’nun 251. maddesi gereği kendisine karşı her zaman dava açılabilir ve VUK 323 madde de yazılı diğer şartların da uygun olması halinde bu alacağını şüpheli alacak olarak kayıtlarına alabilir.
İflas eden şirketlerden olan alacakların durumunun Vergi Usul Kanununda düzenlenmiş bulunan Şüpheli ve Değersiz Alacak uygulamalarına göre alacaklı mükelleflerin aşağıdaki hususlara dikkat etmeleri gerekmektedir.
- Alacağın iflas masasına kaydı kabul edilen kısmı için, iflas masasına kaydedildiği tarih itibariyle diğer bir ifadeyle icra safhasına intikal ettiği hesap döneminde şüpheli ticari alacaklar karşılığı ayrılması mümkündür.
-İflas Masası tarafından kendilerine aciz vesikası, rehin açığı belgesi, semeresizlik belgesi verilen mükellefler alacaklarının tahsil edilemeyen kısmı için şüpheli alacak karşılığı ayırabileceklerdir.
-İlgili yılda hâsılat kaydedilerek beyannamede gösterilmiş ve iflas masasınca reddedilmiş alacağın mahkeme tarafından da kabul edilmemesi durumunda ise söz konusu alacağın Vergi Usul Kanunu’nun 322’nci maddesine göre kazai bir hüküm gereği tahsil imkânının kalmaması nedeniyle değersiz alacak olarak kayıtlara intikal ettirilmesi mümkündür.
-Şirket tüzel kişiliği ticaret sicilinden terkin edildikten sonra taraf borçlu şirketin ehliyeti sona ermiş olacağından dava ve icra takibi yapılamayan alacak için alacaklının elinde aciz vesikası bulunmuyor ise ticaret mahkemesinin iflasın kapanması kararına istinaden(Borçlu Şirketin ihyası da mümkün değilse) Vergi Usul Kanunu’nun 322. Maddesi hükmü gereğince değersiz alacak olarak kayıtlara alınabilecektir.
-İşletme hesabına göre defter tutan mükellefler iflas masası tarafından kendilerine aciz vesikası verilmiş olsa dahi kanun hükmü gereği alacakları için süpheli alacak karşılığı ayıramayacaklardır. Bu kimselerden aciz vesikasına sahip olmayanlar alacaklarını tahsil edemeyeceklerine dair bir mahkeme kararı veya iflas idaresi tarafından kendilerine verilen diğer belgelere istinaden alacaklarını değersiz alacak olarak giderleştirebileceklerdir.
-334 Sıra Nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin "Katma Değer Vergisi için Şüpheli Alacak Karşılığı Ayrılması" başlıklı 5 inci maddesinde, Vergi Usul Kanununun 323 üncü maddesinde yer alan şartların mevcut olması, alacağın ilgili dönemin kayıtlarına girmesi ve katma değer vergisi beyannamelerinde beyan edilmesi halinde katma değer vergisinden kaynaklanan alacak için şüpheli alacak karşılığı ayrılabilmesinin mümkün olacağı açıklanmıştır. Ayrıca, 7104 sayılı kanunla getirilen düzenleme ile 01.01.2019 tarihinden itibaren Vergi Usul Kanununun 322 nci maddesinde yer alan şartları sağlayarak değersiz hale gelen alacaklara ilişkin hesaplanan ve beyan edilen KDV’nin değerisz hale geldiği dönemde indirim konusu yapılabilmesi mümkündür. Ancak bu değersiz alacağın KDV’si için daha önce şüpheli alacak kapsamında gider yazılmış ise bu tutar Gelir ve Kurumlar Vergisi Matrahı belirlenirken gelir olarak dikkate alınacaktır.
KAYNAKÇA
[1]Pekcanıtez/Atalay/Sungurtekin-Özkan/Özekes, s.771; Kuru, s.1374; Karslı, s. 531; Muşul, s.1423.
[2] Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 11.04.2014 tarih ve 64597866-105[323-2014]-46 sayılı özelgesi
[3] http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2007-70-328 (Erişim Tarihi: 28.04.2020)
[4] http://www.musbarosu.org.tr/Print.aspx?ID=21287&Tip= (Erişim Tarihi: 27.04.2020)
[5]https://en.medipol.edu.tr/Document/Galeri/Dokuman/hukuk_dergisi/Iflas_Kapandiktan_Sonra_Borcluya_Ait_Yeni_Mal_Bulunmasi_IIK_M_255.pdf
[6] Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 05.04.2019 tarihli ve 64597866-105(323-2015)-6557 sayılı Özelgesi
12.05.2020
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.