İbraname TDK na göre ‘’aklama belgesi’’ anlamına gelir. İş sözleşmesinde bir tarafın diğer tarafı borçları bakımından akladığı belge anlamına gelir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420. Maddesi kapsamında yazılı olan ibranamenin geçerlilik şartları şunlardır;
Bu şartları taşımayan ibranameler kesin olarak hükümsüzdür. Yargı örneğimizde konuyu daha iyi anlaşılacağını zannediyorum.
T.C. |
||
Esas No |
: 2015/24633 |
|
Karar No |
: 2018/10456 |
|
Tarih |
: 10.05.2018 |
İÇTİHAT METNİ
DAVA :
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR :
A- ) Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili, davacının davalı işverenlikte 01/03/1999-31/08/2010 tarihleri arasında beton santrallerinde mikser operatörü olarak aralıksız çalıştığını, davalı tarafından iş aktinin önelsizce ve haksız olarak feshedildiğini, en son maaşının 1.500,00 TL. olduğunu, sigorta primlerinin gerçek ücreti üzerinden ödenmemesi halinde yasal yollara başvuracağını söylediğinde davalı tarafından haksız olarak işten çıkarıldığını, davalılar arasında organik bağ bulunduğunu, bir kısım işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal bayram genel tatil ücreti alacaklarını istemiştir.
B- )Davalı cevabının özeti:
Davalı ... Şirketi vekili, davacının 01/08/2000-31/05/2002 ve 15/05/2007- 31/07/2008 tarihleri arasında davalı şirkette çalıştığını, müvekkili şirketin sadece bu sürelerden sorumlu olacağını, müvekkilinin davacıya haklarının ödediğini, zamanaşımı itirazlarının olduğunu iddia ve taleplerin yersiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı ... Beton Şirketi vekili, davacının 15/05/2007-31/07/2008 tarihleri arasında müvekkili şirkette çalıştığını, 2010 yılında istifa ederek işten ayrıldığını, son ücretinin 950,00 TL. olduğunu, zaman aşımı itirazının olduğunu iddia ve taleplerin yersiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
C- )Yerel Mahkeme kararının özeti:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, davacının 31/05/2002 tarihinden önceki talepleri zaman aşımına uğradığından bu taleplerinin dikkate alınmadığı, ayrıca 15/05/2007-31/07/2008 tarihleri arasında çalışmasına dair ... A.Ş.'ye ibra ettiği ve tüm haklarını aldığını beyan ettiği, 31/08/2010 tarihli istifa dilekçesi ile ... Betondan istifa ettiği ve 01/08/2008-31/08/2010 tarihlerindeki çalışmasına dair davalı şirketi ibra ettiği hususu tespit edildiğinden ibranamelerde kalem kalem miktar belirtildiği ve davacının imzasını içeren Ağustos 2010 ücret bordrosunun gösterildiği ve orada maaşın brüt 1.076,67 TL. olduğu, ibranamenin de bu bedel üzerinden düzenlendiği, itiraza uğramayan ve inkar edilmeyen istifa dilekçesi ve ibranameler karşısında davacının davalılarda herhangi bir alacağı olmadığı kanaatine varıldığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
D- )Temyiz:
Karar süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
……….
3- )Taraflar arasında düzenlenen ibranamenin geçerliliği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Türk Hukukunda ibra sözleşmesi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nda düzenlenmiş olup, kabul edilen Kanun'un 132. maddesinde “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir” şeklinde kurala yer verilmiştir.
İş ilişkisinde borcun ibra yoluyla sona ermesi ise 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 420. maddesinde öngörülmüştür. Sözü edilen hükme göre, işçinin işverenden alacağına dair ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür. Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması gerekir.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 420. maddesinde, iş sözleşmesinin sona ermesinden itibaren bir ay içinde yapılan ibra sözleşmelerine geçerlilik tanınmayacağı bildirilmiştir. Aynı maddede, alacağın bir kısmının ödenmesi şartına bağlı ibra sözleşmelerinin ( ivazlı ibra ), ancak ödemenin banka kanalıyla yapılmış olması halinde geçerli olacağı öngörülmüştür. 4857 Sayılı İş Kanunu'nun 19. maddesinde, feshe itiraz bakımından bir aylık hak düşürücü süre öngörülmüş olmakla, feshi izleyen bir ay içinde işçinin işe iade davası açma hakkı bulunmaktadır. Bu noktada feshi izleyen bir aylık süre, işçinin eski işine dönüp dönmeyeceğinin tespiti bakımından önemlidir. O halde feshi izleyen bir aylık sürede işverenin olası baskılarını azaltmak, iş güvencesinin sağlanması için de gereklidir. Geçerli ve haklı neden iddialarına dayanan fesihlerde dahi ibraname düzenlenmesi için feshi izleyen bir aylık sürenin beklenmesi gerekir. Bir aylık bekleme süresi kısmi ibra açısından işçinin bir kısım işçilik alacaklarının ödenmesinin bir ay süreyle gecikmesi anlamına gelse de temelde işçi yararına bir durumdur. Hemen belirtelim ki bir aylık bekleme süresi ibra sözleşmelerinin düzenlenme zamanı ile ilgili olup ifayı ilgilendiren bir durum değildir. Başka bir anlatımla işçinin fesih ile muaccel hale gelen kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve izin ücreti gibi haklarının ödeme tarihi bir ay süreyle ertelenmiş değildir.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun değinilen maddesinde, işverence yapılacak olan ödemelerin banka yoluyla yapılması zorunluluğunun getirilmesi, ibranamenin geçerliliği noktasında sonuca etkilidir. Ancak banka dışı yollarla yapılan ödemelerde de borç ibra yerine tamamen veya kısmen ifa yoluyla sona ermiş olur.
Sözü edilen yasal düzenleme, sadece işçinin alacaklı olduğu durumlar için işçi yararına kısıtlamalar öngörmektedir. İşverenin cezai şart ve eğitim gideri talep ettiği yine işçinin vermiş olduğu zararın tazminine dair uygulamalarda ve hatta sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde işçinin işverene borçlu olduğu durumlarda, taraflar, herhangi bir sınırlamaya tabi olmaksızın işçinin borçlarını ibra yoluyla sona erdirebilirler.
Değinilen maddenin ikinci ve üçüncü fıkra hükümleri, destekten yoksun kalanlar ile işçinin diğer yakınlarının isteyebilecekleri tazminat ve alacaklar dâhil, hizmet sözleşmesinden doğan bütün haklar yönünden uygulanır.
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenen ibra sözleşmeleri için yasal koşulların varlığı aranmalıdır. Ancak 6098 Sayılı Borçlar Kanunu'nun yürürlükte olmadığı dönemde imzalanan ibranamenin geçerliliği sorunu, Dairemizin konuyla ilgili ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. İbranamenin feshi izleyen bir aylık süre içinde düzenlenmesi ve ödemelerin banka kanalıyla yapılmamış oluşu 01.07.2012 tarihinden önce düzenlenen ibra sözleşmeleri için geçersizlik sonucu doğurmaz.
İşçi ve işveren arasında işverenin borçlarının sona erdirilmesine yönelik olarak Türk Borçlar Kanunu'nun yürürlülüğü öncesinde yapılan ibra sözleşmeleri yönünden geçersizlik sorunu aşağıdaki ilkeler dahilinde değerlendirilmelidir:
a- )-Dairemizin kökleşmiş içtihatları çerçevesinde, iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmesi mümkün olup, Dairemizin kararlılık kazanmış uygulaması bu yöndedir ( Yargıtay 9.HD. 15.10.2010 gün, 2008/41165 E, 2010/29240 K. ).
b- )-İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez ( Yargıtay 9.HD. 5.11.2010 gün, 2008/37441 E, 2010/31943 K ).
c- )-İbranamenin geçerli olup olmadığı 01.07.2012 tarihine kadar yürürlükte olan 818 Sayılı Borçlar Kanunu'nun irade fesadını düzenleyen 23-31. maddeleri yönünden de değerlendirilmelidir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde, ibra iradesinden söz edilemez.
Öte yandan 818 Sayılı Borçlar Kanunu'nun 21. maddesinde sözü edilen aşırı yararlanma ( gabin ) ölçütünün de ibra sözleşmelerinin geçerliliği noktasında değerlendirilmesi gerekir.
İbranamedeki irade fesadı hallerinin, 818 Sayılı Borçlar Kanunu'nun 31. maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde ileri sürülmesi gerekir ( Yargıtay 9.HD. 26.10.2010 gün, 2009/27121 E, 2010/30468 K ). Ancak, işe girerken alınan matbu nitelikteki ibranameler bakımından iş ilişkisinin devam ettiği süre içinde bir yıllık süre işlemez.
d- )-İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir ( Yargıtay 9.HD. 4.11.2010 gün 2008/37372 E, 2010/31566 K ).
e- )-Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde, Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir ( Yargıtay 9.HD 21.10.2010 gün 2008/40992 E, 2010/39123 K. ). Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz ( Yargıtay 9.HD. 24.6.2010 gün 2008/33748 E, 2010/20389 K. ).
f- )-Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi yapılmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır ( Yargıtay 9.HD. 27.06.2008 gün 2007/23861 E, 2008/17735 K. ). Fesihten sonra düzenlenen ve alacak kalemlerinin tek tek sayıldığı ibranamede, irade fesadı haller ileri sürülüp kanıtlanmadığı sürece ibra iradesi geçerli sayılmalıdır ( Yargıtay HGK. 21.10.2009 gün, 2009/396 E, 2009/441 K ).
g- )-Yine, işçinin ibranamede yasal haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir ( Yargıtay 9.HD. 4.11.2010 gün 2008/40032 E, 2010/31666 K ).
h- )-İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir ( Yargıtay 9.HD. 24.6.2010 gün, 2008/33597 E, 2010/20380 K ). Başka bir anlatımla, bu gibi durumlarda ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebilir. Aynı ibranamede çelişki bulunmayan ve miktar içermeyen kalemler bakımından ise borç ibra yoluyla sona ermiş sayılabilir.
İbraname savunması, hakkı ortadan kaldırabilecek itiraz niteliğinde olmakla yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir ( Yargıtay HGK. 27.1.2010 gün 2009/9-586 E, 2010/31 K. ; Yargıtay 9.HD. 13.7.2010 gün, 2008/33764 E, 2010/23201 K. ).
Somut uyuşmazlıkta 31/07/2008 tarihli ibraname bakımından, Dairemiz tarafından evvelce incelenmiş bulunan davalıları aynı şirketler olan Dairemizin 2015/10385 Esas sayılı dosyasında davalılar arasıdna organik bağ tespit edilmiştir.
Eldeki dosyada davacı da aşağıdaki bu emsal dosyada olduğu gibi 31/07/2008 tarihinde davalı ... Şirketi'nden çıkış ve ertesi gün davalı ... Beton Şirketi'ne giriş yapmıştır. Dolayısı ile söz konusu emsal dosyada da kabul edildiği üzere ibraname üzerinde yazılı alacak miktarları kadar makbuz sayılmalıdır ve bu ibranamede hangi alacak kalemi için ne kadar ödeme belirtilmiş ise o alacak kalemlerinden bu ibranamede belirtilen parasal miktar mahsup edilmelidir. Ancak bu ibraname bir ibraname olarak geçersizdir, zira çalışma sırasında alınmış bir ibranamedir.
Hizmet süresi bakımından ise, ibraname ile 31/07/2008 öncesi dönem tasfiye edilmiş sayılamayacağı için 31/07/2008 öncesi çalışma süresi hesaba esas hizmet süresine dahil edilmelidir.
4- )31/8/2010 tarihli istifa ve ibraname bakımından ise matbu, tarih boşlukları elle doldurma şeklindeki istifa beyanı içeriğindeki "... kendi isteğimle istifa etmek istediğimi ... uygun göreceğiniz bir tarihte iş aktimin feshedilmesini..." yönünde ifade iş sözleşmesini sona erdirme iradesi olarak nitelendirilemeyeceği gibi 31/8/2010 yani aynı tarihli ibranamede kıdem tazminatı tahakkuku yapılmakla geçersiz olduğu işverenin de kabulündedir. Davacı vekili, davacının primlerinin gerçek ücretten yatırılmasını talep etmesi üzerine davalı tarafından davacının işine son verildiğini, tazminatının ödenmesi için bu istifa ve ibranameyi imzaladığını, davacıya 700 TL ödeme yapıldığını, başka bir ödeme yapılmadığını beyan etmiştir.
Açıklanan nedenler ile bu ibranamenin kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı bakımından geçersiz olduğunun gözetilmemesi hatalıdır.
Diğer taraftan davalı ... Beton Şirketi vekilinin cevap dilekçesinde davacının hafta tatillerini ve yıllık izinlerini kullndığı, genel ve bayram tatillerinde çalışmadığı beyan edilirken, aynı tarihli ibranamede ise bunların ücretlerini aldığı belirtilmiştir. Savunma ile çelişik olan ibranameye itibar edilemeyeceğinden, bu ibraname yıllık izin ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal bayram genel tatil ücreti bakımından geçersizdir.
5- )Diğer taraftan, davacının çalıştığı işyerlerinin hangi Şirket /kim olduğuna dair ... belgeleri dosyada eksiktir. Yeni bozmalara ve yargılamanın uzamasına sebebiyet vermemek açısından, olduğu gözetilerek, bu belgeler getirtilmelidir. Dosya kapsamındaki tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilerek işin esasına girilerek karar verilmelidir.
SONUÇ :
Temyiz olunan kararın yukarda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde ilgiliye iadesine, 10.05.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Kaynak: İş Davları Rehberi
www.palmiyeweb.com
09.02.2021
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> YIL SONU KAMPANYASI: Muhasebecilere Özel Web Sitesi 1.249 TL yerine 999 TL + KDV
Ayrıntılar için tıklayın.
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.