Bu çalışmamızın amacı; mükelleflerin hangi hallerde incelemeye sevk edildiklerini bilmelerine yönelik olarak, siz değerli okurlarımıza bilgi sunmaktır.
Vergi incelemesinin ne anlama geldiği yasa koyucu tarafından VUK 134. Madde de tanımlanmış ve anılan madde de “Vergi incelemesinden maksat, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamaktır.” denmiştir.
Vergi inlemesinin kahiri ekseriyeti malum olduğu üzere Vergi Müfettişleri tarafından yürütülmektedir. Vergi Müfettişleri inceleme esnasında her ne kadar nazik ve hoş görülü tutum sergiliyor olsa da mükellefler tarafından incelemeye alınmış olmak istenmeyen bir durumdur. İstenmeyen durum olmasının sebebi, kimi zaman denetim baskısından kimi zaman ise menfaat kaybına uğrama endişesinden (mal canın yongasıdır) ortaya çıkabilmektedir.
Mükelleflerin hangi hallerde incelemeye sevk edildiğine yönelik olarak Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı’nın (VDK) yıllık faaliyet raporlarında bilgi sunumu yapılmaktadır. Anılan faaliyet raporu eşliğinde mükelleflerin incelemeye sevkine kaynak teşkil eden durumlara yazımızın devamında başlıklar halinde yer verilecektir.
VDK 2018 faaliyet raporunda riskli mükelleflerin incelenmesine yönelik olarak “VDK-RAS üzerinden, mükelleflere ait her türlü yasal veri kullanılarak yapılan analiz ve mukayeseler neticesinde riskli görülen sektörler ve mükellefler nezdinde yürütülen incelemeler” ifadelerine yer verildiği görülmektedir.
Risk analiz sistemleri üzerinden yapılan değerlendirmeler sonucunda riskli görülen sektörler ve/veya mükellefler belirlenerek incelemeye sevk edilmektedir. Buradaki risk faktörü henüz tespit edilmemiş olmakla birlikte verilerin, vergi kayıp ve kaçakçılığına yönelik ihtimali muhtemel göstermesidir.
Örnek vermek gerekirse mükelleflerin uzun yıllar zarar beyan etmesi kanaatimizce risktir. Şöyle ki hayatın olağan akışı içerisinde normal bir kişi bir hatayı birden fazla veya defalarca yapmayacaktır. Hele ki bu kişi basiretli tanımı ile kendisinde bir takım özellikler aranan tacirse ve nihai amacı kazanç elde etmekse bu kişi süreklilik arz edecek şekilde zarar etmeyecektir. Şayet zarar ediyorsa da olağan olanı, faaliyetini sonlandırması olacaktır.
Bir başka örnekte işletmelerin kasa hesabında yüksek meblağlar varken ortaklarından borç almış olması, finansman açığı nedeniyle kredi kullanması çok olası olmayacak ve vergisel açıdan risk teşkil edecektir. Elektronik bankacılığın bu denli yaygın olması ve parayı yönetme kabiliyetinin gelişmiş bulunması hasebiyle basiretli kişi parasının alternatif getirisini göz önünde bulundurarak, atıl kalmasını istemeyecektir. Hal böyle iken kasada yüksek meblağlarda nakit kaydının olması, paranın kayıtlarda olmakla birlikte gerçekte kasa da olmadığı, kişilik kavramının ihlal edildiği, transfer fiyatlandırmaya kapı araladığı ihtimalini muhtemel kılacaktır. İşte bu muhtemel olan, ihtimaller zinciri mükellefler nezdinde vergisel açıdan risk oluşturabilecektir.
Mükellefler kimi zaman ortakları, çalışanları, komşuları, ticari işlemde bulundukları kişiler tarafından kimi zaman da bunların hiç biri olmaksızın vatandaşlık görevi, ihbar ikramiyesi gibi haller neticesinde ihbar ve şikâyete konu edilmektedir.
İhbar ve şikâyetler Anayasanın 74. Maddesinde yer alan ve siyasi haklar olarak kabul edilen “Dilekçe Hakkı” kapsamında kullanılmaktadır. Yine bu kapsamda 1931 yılından itibaren halen yürürlükte bulunan 1905 sayılı Menkul Ve Gayrimenkul Emval İle Bunların İntifa Haklarının Ve Daimi Vergilerin Mektumlarını Haber Verenlere Verilecek İkramiye Hakkında Kanun kapsamında ihbar ikramiyesi ödemesi yapılmaktadır.
Bilindiği üzere 2004/12 sayılı Başbakanlık Genelgesinin 1/a bendinin ikinci fıkrasında, "Ad, soyad ve adres bulunmayan, imza taşımayan, belli bir konuyu içermeyen, ya da yargı mercilerinin görevine giren konularla ilgili dilekçeler cevaplandırılmayacaktır. Ancak, bu unsurları ihtiva etmemekle birlikte, başvurulara olayla ilgili inandırıcı mahiyette bilgi ve belgeler eklenmiş veya somut nitelikte bilgi, bulgu ya da olaylara dayanılıyor ise, bu hususlar ihbar kabul edilerek idarece işlem yapılabilir." ifadeleri yer almaktadır.
Belli bir konuyu ihtiva eden ve yargı mercilerinin görev alanına girmeyen konularda yapılan ihbar ve şikâyetler, İhbar ve İnceleme Taleplerini Değerlendirme Komisyonları tarafından değerlendirilmekte ve gerekli görülmesi halinde mükelleflerin incelemeye sevki sağlanmaktadır.
Vergi Dairesinin tanımı VUK 4. Maddesin de “Vergi dairesi mükellefi tesbit eden, vergi tarh eden, tahakkuk ettiren ve tahsil eden dairedir.” Şeklinde yapılmıştır.
Vergi idaresi kendi içerisinde hiyerarşik yapı eşliğinde bir kısım denetimlere tabi tutulmaktadır. Bunlar genellikle müfettişler tarafından iç denetim şeklinde yerine getirilmektedir. Yapılan iç denetimler sonucunda mükelleflerle ilgili vergilendirmeyi etkileyen durumlara rastlanılması halinde mükelleflerin incelenmesine yönelik işlemler yapılabilmektedir.
Teftiş, soruşturma, inceleme ve denetimler sırasında yapılan tespitlere istinaden mükelleflerin incelemeye alınmış olması, inceleme kaynaklarından birisi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kamu kurum ve kuruluşlarından intikal eden ve doğrudan veya dolaylı olarak vergisel konuları içeren inceleme ve denetim raporları ile inceleme talepleri doğrultusunda mükellefler incelemeye sevk edilebilmektedir.
Vergi idaresinin yanı sıra diğer kamu idareleri tarafından yürütülen faaliyetler sonucunda da kimi zaman vergisel boyutu olan işlemlere rastlanılmaktadır. Örneğin Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından yürütülen bir denetim faaliyetinde veya Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı tarafından madenlere yönelik yürütülen bir denetim çalışmasında vergisel boyutu da olan faktörlere rastlamak mümkündür.
Bu gibi durumlarda çalışma veya denetimi yürüten başka bir birim, vergi denetimine yetkili birimi bir yazı yâda rapor eşliğinde bilgilendirmektedir. Söz konusu bildirim ve raporlara istinaden mükelleflerin incelemeye sevki sağlanmaktadır.
Vergi Müfettişleri tarafından düzenlenecek olan raporlara Vergi Denetim Kurulu Yönetmeliğinin 56. Maddesinde yer verilmiştir. Mezkûr yönetmeliğin 59. Maddesinde Görüş ve Öneri Raporunun açıklamasına yer almış, anılan maddenin birinci fıkrasının c bendinde “Görevin icrası sırasında, tespit olunan konulara ilişkin öneriler” ifadelerine e bendinde ise “Bu Yönetmelikte sayılan rapor türleri kapsamına girmeyen konular” ifadelerine yer verilmiştir.
Vergi Müfettişleri tarafından yürütülen görevler sırasında kimi zaman incelenen mükelleflerin yanı sıra bu mükelleflerle işlemleri olan diğer kişilerin/kurumların vergisel durumunu etkileyen faktörlere rastlanılabilmektedir. Bu rastlantılar sonucunda durum bir rapora bağlanarak mükelleflerin incelemeye sevki için ilk işlem başlatılabilmektedir.
Bunun yanı sıra Vergi Müfettişleri tarafından riskli olduğu düşünülen sektörlere yönelik düzenlenen Görüş ve Öneri Raporu hazırlanabilmektedir. Bu raporlar sonucunda da riskli görülen sektörde yer alan mükellefler incelemeye sevk edilebilmektedir.
Vergi mevzuatının özellikle ikincil düzenlemelerinde yer alan bir kısım zorunluluklardan dolayı mükelleflerin incelemeye sevk edildiği görülmektedir. Bu zorunluluklar genellikle mükelleflerin bir durumdan faydalanması veya bir talepte bulunması şeklinde karşımıza çıkmaktadır.
İade taleplerinin çoğunda iade talebinin yerine getirilmesi için teminat, YMM raporu ve vergi inceleme raporu gibi şartlar arandığı görülmektedir. Yine verilen teminatların YMM raporu veya vergi inceleme raporuna göre çözüme kavuşturulacağının ifade edildiği ikincil düzenlemelere rastlanılmaktadır.
Bazı durumlarda ise iade talebinin yerine getirilmesinde sadece vergi inceleme raporu arandığı görülmektedir. Örnek vermek gerekirse 1 Seri Nolu KDV Genel Uygulama Tebliğinin (I/C-2.1.3.) bölümü kapsamında kısmi tevkifat uygulanan - Yapı denetim hizmeti, - Servis taşımacılığı hizmeti, - Her türlü baskı ve basım hizmeti, - İşgücü temin hizmeti, gibi tevkifata konu edilen ve 5.000-TL’yi aşan mahsuben iade talepleri vergi inceleme raporu ile yerine getirilmektedir. Diğer bir ifadeyle de belirtilen tutarı aşan iade taleplerinde mükelleflerin talebinin yerine getirilmesi için incelenmesi şart koşulmaktadır.
Bu gibi hallerde mükelleflerin incelenmesi ve taleplerinin inceleme sonucuna göre yerine getirilmesi yasal zorunluluk olarak mükelleflerin karşısına çıkmaktadır.
Vergi incelemesi mükellefler tarafından genellikle istenmeyen bir durumdur. Bu durumun gerçekleşmemesi için öncelikli olarak yapılması gereken uyumlu mükellef olmaya gayret göstermektir.
Bunun yanı sıra mükellef vergiye uyumlu olsalar da kimi zaman ihbar ve şikâyete konu edilmelerinden dolayı incelemeye alınabilmektedir. Bu durumda ihbar asılsız çıkarsa mükellefler müeyyide görmemekte ve muhbirin isminin açıklanmasını talep edebilmektedir.
Risk analizinin hangi verileri referans aldığı bilinmemektedir. Ancak buradaki temel faktör risk oluşturacak verilerin referans oluşturmasıdır. Haliyle riskli mükellefler grubunda yer almak istemeyen mükelleflerin, risk oluşturacak kayıt ve işlemlerden kaçınması gerekmektedir.
Vergi mevzuatı çok geniş alana sirayet etmektedir. Bilgi eksikliğinden dolayı mükellefler kimi zaman uyumlu davrandığını düşünerek de uyumsuz davranış sergileyebilmektedir. Bu gibi durumlarda da inceleme esnasında gerekli bilgileri almaları, inceleme sonrasında uzlaşma müessesi gibi lehlerine olacak işlemlerden faydalanmaları yerinde olacaktır.
Kaynakça
213 Sayılı Vergi Usul Kanunu
1 Seri Nolu KDV Genel Uygulama Tebliği
Vergi Denetim Kurulu Faaliyet Raporu
Vergi Denetim Kurulu Yönetmeliği
02.03.2021
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.