“Asgari Kurumlar Vergisi” ifadesi , Türk Mali Sistemi içinde doğmuş bir kavram değildir.
7524 sayılı Kanun ile Kurumlar Vergisi Kanununa 32/C maddesi olarak eklenen bu düzenleme, aslında vergisel nizam ile ilgili de değildir.
Vergisel düzen ve sistem düzeltmeleri amacıyla değil, fiskal nedenlerle yapılmıştır.
Zira;
Burada bir durumu açıklığa kavuşturmak iyi olacaktır; Çoğu zaman meslektaşlarımız ve hatta vergi ile uzaktan – yakından ilgilenen kişiler bu, “ vergide istisna” uygulamasına alerjik bir yaklaşım gösterir ve istisnaların kaldırılmasının vergi hasılatını artıracağını, vergicilikte adaletin sağlanacağını ileri sürerler.
Hatta, vergisel istisnalar için güzel de bir isim bulunmuştur; “Vergi Harcaması” .
Bu yanlış bir anlayıştır. İstisnalardan kurtulmak için elinize tahrayı alıp budamaya geçemezsiniz. Vergi hukukundaki istisnaların çok azı “ekonomik ya da vergisel olmayan nedenlerle” konulmuştur.
İstisnaların ve indirimlerin konuluş amaçlarına kategorik açıdan bakarsak şu özelliklere sahip oldukları anlaşılır.
Yurt Dışı Yatırımlar, faaliyetler ve yurt dışına yönelik hizmet ihracatı ile ilgili istisnalar;
Sermayenin Getirisine ilişkin istisnalar
-En belirgini, denizcilik sektöründe, faaliyete ve varlık satış kazançlarına yönelik istisnalardır.
- Deniz taşımacılığında, faaliyetin özelliği nedeniyle kazancın nerede doğduğu açık değildir. Deniz ticaretinde pay kapma çabasının kaynak olduğu bu istisnanın farklılığı ve önemi, aşağıda açıklayacağımız asgari kurumlar vergisi uygulamasında ortaya çıkmaktadır. Denizcilik faaliyetinden ve aktif değerlerin elden çıkartılmasından doğan kazançlar vergi yükü hesabında yine istisna edilmiştir.
Vergi istisnaları ve indirimleri her zaman vergiden fedakarlık yapıldığı anlamına gelmemektedir.
Şimdi konumuza dönelim ve Asgari Kurumlar Vergisi uygulamasıyla, vergisel hasılat artışının , devre dışı bırakılan istisna kazançlarının sosyal ya da ekonomik faydalarına denk gelip gelmeyeceğini tartışalım.
Düzenlemeyi yanlış anlamamak için hemen belirtelim ki, asgari kurumlar vergisi uygulaması, Kanundaki istisna ve muaflıklar ile indirim unsurlarını ortadan kaldırmıyor. Sadece KV matrahı hesaplanırken bazı gelir ve kazanç unsurları istisna ve indirim olarak dikkate alınmıyorlar. Sonuçta, istisna fiilen uygulanmamış oluyor. Arada terminolojik bir fark var.
Aslında, yapılan düzenlemeyle ilgili ilk uygulama tartışmaları 2024 yılı beyannameleri düzenlenirken ortaya çıkacaktır. Tüm kurumları ilgilendiren “ Yerel Asgari Kurumlar Vergisi” hesaplamaları 2024 hesap dönemi kapandıktan ve tamamlayıcı tarhiyat işlemleri ve düzeltmeler sonraki yıla sarkacağından, esas tartışma ve değerlendirmeler 2025 yılında olacaktır.
Üzerinde daha az durulan ve açıklamaları ile tartışmaları “sadece ilgisi olanlara” bırakıldığı için gözden uzak tutulan KÜRESEL ASGARİ KURUMLAR VERGİSİ ile TELAFİ EDİCİ KÜRESEL ASGARİ VERGİ kavramlarına bakmak gerekmektedir.
Zira, yerel ve küresel asgari kurumlar vergisi uygulamaları hem benzerlik hem de ayrılıklar içermektedir.
Konuyla ilgili olarak yapacağımız açıklamalar, Türkiye’deki bir “bağlı şirketin” küresel asgari kurumlar vergisi uygulamasının – temel esaslar itibariyle- nasıl olduğuna ilişkindir.
Hemen burada önemli bir hususa dikkat çekmek istiyoruz; Aynı Kanunda, yurt içi asgari telafi edici kurumlar vergisine ilişkin neden iki ayrı düzenleme vardır?
Kanunun 32/C maddesindeki asgari kurumlar vergisi tüm kurumları ilgilendirirken, Kanunun ek maddelerinde yer alan KÜRESEL ASGARİ KURUMLAR VERGİSİ bazı özelliklere sahip çok uluslu şirketlerin Türkiye’deki işletmelerine ve kontrol ettiği bağlı kuruluşlara ilişkin düzenlemeleri içermektedir.
Büyük çok uluslu şirketlerin (ÇUŞ) Türkiye’deki bağlı kuruluşlarına ilişkin yerel ve küresel asgari kurumlar vergisi beyan ve ödeme süreleri de bir birinden farklıdır.
Bunun izahı, küresel asgari kurumlar vergisi uygulamasına ilişkin ikincil düzenlemelerde ortaya çıkacaktır. Ama yine belirtelim ki, bu durum, OECD’nin düzenlemesi olan küresel bir vergileme metodolojisinin bütünüyle kabul edilip yasalaştırılması yanında, mali kaynak yaratmak amacıyla küresel sistem dışında kalan yerel kurumların da vergilenmesi çabasıdır. Ancak verginin muhatapları ve matrah hesaplama yöntemleri farklı olduğu için Kanunda iki ayrı düzenleme yapılması ihtiyacı doğmuştur.
“Asgari Kurumlar Vergisi” Kanunda, iki kategoride ele alınmaktadır.
Birincisi, Yurt içi/ yerel asgari kurumlar vergisi uygulamasıdır. Kanuna 32/C maddesi olarak eklenmiştir.
Bu düzenlemeye göre, 32 ve 32/A maddeleri çerçevesinde hesaplanan normal kurumlar vergisi, indirim ve istisnalar uygulanmadan önceki kurum kazancının %10’undan az olmayacaktır.
İndirimi ve istisnası kabul edilmeyen kazançlar Kanunda yazılı tüm istisna ve indirimler değildir. Örneğin, iştirak kazançları istisnası eskiden olduğu gibi uygulanacaktır.
Dolayısıyla şu şekilde formüle edilebilir; Yurt İçi Asgari Kurumlar Vergisi= (Ticari Kar + Kanunen Kabul Edilmeyen Giderler – Tebliğde yer alan İndirim ve İstisnalar) × %10
(Hesaplanan asgari vergi tutarından, ihracattan sağlanan kazançlara sağlanan 5 puanlık indirim ile sanayi sicil belgeli üretimlerden sağlanan kazançlara tanınan 1 puanlık indirim ve teşvik belgeli yatırımlar nedeniyle hesaplanan indirimler düşülebilecektir.)
Ek maddeler Küresel vergileme ile ilgiliyken, KVK Ek 9. Maddede Yerel asgari vergi de düzenlenmiştir. Bunun amacı, çok uluslu büyük şirketlerin asgari vergi yükümlülüğünün Türkiye’deki bağlı kuruluşları üzerinden hesaplanmasıdır.
Dünya genelinde elde ettikleri yıllık konsolide hasılatı 750 milyon Avro karşılığı Türk Lirasını aşan çok uluslu işletmelerin, kazanç elde ettikleri ülkelerde asgari %15 oranında vergi ödemeleri için getirilmiş bir düzenlemedir. Bu şirketlerin efektif kurumlar vergisi oranının %15’in altına düşmesi durumunda, tamamlayıcı ek vergi Türkiye’deki uzantılarından alınacaktır.
Nihai ana işletmesinin konsolide finansal tablosundaki yıllık konsolide hasılatı, gelirin raporlandığı hesap döneminden önceki dört hesap döneminin en az ikisinde 750 milyon Avro karşılığı Türk Lirası sınırını aşan çok uluslu işletme gruplarına ait “bağlı işletmelerin” ilgili hesap dönemindeki kazançları, yerel ve küresel asgari tamamlayıcı kurumlar vergisinin konusunu oluşturmaktadır.
Bu düzenlemeden çıkan sonuç şudur;
-Türkiye’ deki tüm kurumlar ulusal asgari tamamlayıcı/telafi edici kurumlar vergisine tabi olacaktır.
- Belirlenen limitlerin üzerinde satış hasılatı elde eden çok uluslu şirketlerin Türkiye’deki bağlı şirketleri (statülerine bakmadan) hem ulusal hem küresel asgari vergi uygulamasına tabi olacaklardır.
Küresel Asgari Tamamlayıcı Kurumlar Vergisi, yıllık cirosu belli bir seviyenin üstünde olan büyük çok uluslu şirketlerin / yabancı kurumların, sermaye veya yönetim açısından “kontrol hakimiyetine sahip olduğu”, Türkiye’de yerleşik (Türk Hukukuna göre teşekkül etmiş) kurumlar ile Kurum sayılan iş ortaklıklarının vergilendirilmesiyle ilgilidir.
Konuyla ilgili olarak Kurumlar Vergisi Kanununa eklenen özel kısımlar (Ek Maddeler) uyarınca Küresel Asgari Kurumlar vergisine tabi olacak Türkiye’deki şirketler de asgari kurumlar vergisi hesaplamasını küresel esaslara uygun olarak hesaplayacaktır.
Ayrıca, yerel uygulamadan farklı olarak, küresel asgari kurumlar vergisi %15 oranı üzerinden hesaplanacaktır.
Bize göre, çok uluslu şirketlerin kontrolündeki Türkiye’deki “bağlı” işletmeler öncelikle, ilgili yıl beyan döneminde yurt içi asgari kurumlar vergisi beyan ve ödeme işlemlerini tamamlayacak, daha sonra, izleyen yılın sonuna kadar küresel asgari tamamlayıcı kurumlar vergisi matrahının hesaplanmasını yapacaklardır.
Zira, küresel bazda uygulanacak telafi edici kurumlar vergisi matrahının belirlenmesinde, yurt içindeki, matrahtan indirim ve matraha ekleme işlemlerinden çok daha farklı ölçümlemeler kullanılacaktır.
Küresel telafi edici asgari vergi uygulamasına ilişkin Ek maddeler, tamamen OECD metninden tercüme yoluyla düzenlendiği için, terminolojik ve kapsam bakımından Türkiye’de alışık olmadığımız, bu nedenle de anlaşılması zor bir metindir. Bunu kabul edelim. Onun için yazımızda, detayları değil, sistemi anlatabilmeyi hedefliyoruz.
Çok uluslu şirketlerin konsolide gelirlerinin bulunması ve bunlardan bağlı işletmelere pay verilmesi işlemi hem zaman alıcı hem de kontrol dışı bir işlem olması nedeniyle, bu şirketlerin yerel uzantıları (Bağlı Şirketler) için farklı bir yöntem getirilmiştir.
Buna göre;
(Çok uluslu işletme grubunun; ülkesel bazlı yıllık hasılatı 10 milyon Avro karşılığı Türk lirasından ve ülkesel bazlı yıllık ortalama kazancı 1 milyon Avrodan az ise bu ülkede bulunan bağlı işletmelerin küresel asgari tamamlayıcı kurumlar vergisi oranı ilgili hesap dönemi için sıfır olacaktır. Bu işletmeler için ilave vergi hesaplanmayacaktır. )
Bu yazıda, özellikle küresel asgari kurumlar vergisi ve asgari tamamlayıcı/telafi edici vergi yükünün farklılığını vurgulamaya çalıştık.
Anlaşılabilmesi için çerçeveyi çizmeye çalıştık. Bunların yanında, vergilenmemiş veya düşük oranda vergilenmiş kazançlar ile vergi sığınaklarından elde edilen ya da oralara aktarılan kazanç kısımları gibi hassas konular da bulunmaktadır.
Bir çok konu Bakanlığın ikincil mevzuatı ile açıklığa kavuşacaktır.
11.11.2024
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.