7524 sayılı Torba Yasa ile Tekno Girişim Şirketlerinde kaliteli ve teşvikli istihdam yaratabilmek için getirilen ücret istisnasını hem takdir etmiş hem de bazı sorunların kaçınılmaz olduğunu anlattığımız makalemizi 13.08.2024 tarihli MuhasebeTR dergisinde görebilirsiniz.
Bu makalemizde özetle şunları vurgulamıştık;
-Madde düzenlemesi Gelir Vergisi Kanununda yanlış yerde ve amaç ile metin arasında şaşırtıcı bir çelişki üretecek biçimde düzenlenmiştir. ( İstisnayı düzenleyen 17. Madde, GVK’nun muaflıkları düzenleyen kısmında yer almaktadır. GVK 63. Maddesi içerisinde bir fıkra olarak düzenlenseydi daha makul olacaktı. GVK’da bu düzenlemeyi destekleyecek başka bir hüküm yok. En uygun düzenleme 63. Maddede yer almaktadır. )
-Çalışanlara verilecek hisse senetlerinin ücret niteliğinde olduğu tartışılabilir. (Bu tartışma, hisse senedinin çalışana sağlanan menfaat olup olmadığıyla ilgilidir. Hisse senedinin değeri kadar ücret istisnası uygulanmaktadır. Şirketin çalışana vereceği pay senetlerinin rayiç değeri ücret sayılacak, bu ücretin, yıllık brüt asgari ücret tutarı kadar kısmı istisna olacak, aşan kısmı, verildiği tarihte ücret matrahına dahil edilecektir.
- Pay senetlerinin ücret niteliğinde olması, ortaklık ilişkisi yaratmayan pay senetleri için geçerli olabilir. Ancak, hisse senedi karşılığında bir gelir elde edilemeyecekse, şirkette kar dağıtımı olmayacaksa hisse senedinin değeri ne olacaktır? Rayiç ya da emsal olamaz. Uydurma bir “çöp değer” ortaya çıkacaktır. Unutmayalım ki, teknogirişim/ Start Up şirketleri, projeleri hayata geçip kazanca dönüşünceye kadar dağıtacak kar bulamamaktadır.
-Verilen pay senedi “ücret “ niteliğinde kabul edilirse, (Ki, Bakanlık öyle kabul ediyor) o zaman “şarta bağlı ücret” diye yeni bir kavram ortaya çıkacaktır. Zira, “hizmetliye sağlanan menfaat” denilen bu senetlerin değerinin ihtilaflı olmasının yanında elden çıkartılması da şarta bağlanmıştır. Dolayısıyla senetlerin “menfaat” seviyesinin ölçülmesi kolay değildir.
Bu düzenlemeye ilişkin Bakanlık görüşleri, 326 sayılı Gelir Vergisi Kanunu Tebliğinde yer almaktadır.
Bu tebliğde yer alan açıklamalar şu şekilde özetlenebilir ;
Buraya kadar olan açıklamalara bir nokta koyalım ve esas konumuza, işverenin sorumluluğuna bakalım.
Tebliğe göre, işverenin “vergi sorumlusu” sıfatıyla sorumlu olabileceği iki husus vardır.
Şimdi bu konuya biraz daha geniş açıdan bakalım ve böyle bir sorumluluk anlayışının, uygulanmak istenen sisteme uygun olup olmadığını tartışalım.
Bizim vergi hukuk sistemimizde verginin konusuna giren olaylar, indirimler, istisnalar, muafiyetler, kesintiler gibi vergi alınacak olay veya objenin tanımlamaları “vergi kanunlarında” düzenlenir.
Vergiyi doğuran olaydan, vergilendirme yöntemlerine, mükellefiyet şekillerine, tarh zamanına, zamanaşımına, vergi kaybı ve cezalandırma usulüne kadar her şey 213 sayılı Vergi Usul Kanununda yer alır
Vergi Usul Kanununa göre verginin muhatabı ya “mükelleftir” ya da “vergi sorumlusu..
Vergi Sorumlusu, VUK 11. Maddede düzenlenmiştir.
İki türlü sorumluluk vardır;
-Yaptıkları ödemeler nedeniyle, vergi kesmek zorunda olanların sorumluluğu,
- Maddede sayılan ilişkiler nedeniyle ortaya çıkan “müteselsil sorumluluk”.
11. maddenin üçüncü fıkrası kapsamında, “sermaye, organizasyon, yönetime katılma veya menfaat temin etme” gibi hallerde müteselsil sorumluluk hali bulunmaktadır.
Kaldı ki, 7524 sayılı Kanunla getirilen GVK 17. Maddesinde de İşverenler için özel bir sorumluluk düzenlemesi bulunmaktadır.
Anlatmaya çalıştığımız ve “hayırlı işin çıkmazı” diyebileceğimiz, “işverene yüklenen sorumluluk” düzenlemesi aslında bir usul düzenlemesi olduğu halde vergi kanununa monte edilmiştir.
Sistematik ilk yanlışlık budur.
Düzenlemeye göre çalışanına pay senedi veren şirketlerin her iki tür sorumluluğu da mevcuttur;
Gelir Vergisi Kanununda müteselsil sorumluluk düzenlenmesi mevcut değildir. Hangi hallerde stopaj yapılacağı belirlenmiştir ancak, sorumluluk hali usul hukukuna bırakılmıştır.
Öyle ise işverenin “sorumlu/müteselsil sorumlu olması konusunu ayrıca ele almakta fayda vardır.
Öncelikle, ücret sayılan pay senedi tesliminde iş verenin sorumluluğuna bakalım.
Anlattığımız konuda, işveren, ücret niteliğindeki pay senedi için bir tutarı muhtasar beyannamede göstermek zorundadır. Göstermezse sorumluluğu olacaktır. Ancak, bu ücretler istisna kapsamında olduğu için üzerinden vergi kesilmeyecektir. Üzerinden vergi hesaplanmayacak bir matrah kısmı için işletmenin sorumlu tutulması mümkün değildir. “Ödenecek Vergi” olmadığı için işverenin sorumluluğundan da söz edilemez.
Gelelim ikinci sorumluluk haline. Bu sorumluluk normal ya da doğrudan sorumluluk değil, “müteselsil sorumluluk” şeklidir.
Tebliğe göre;
“İstisna uygulaması nedeniyle alınmayan vergiler, bu Tebliğin dördüncü maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan elde tutma süresine ilişkin şartların ihlali halinde vergi ziyaı cezası uygulanmaksızın gecikme faiziyle işverenden tahsil edilecektir.”
Görüldüğü gibi, bildiğimizin dışında bir müteselsil sorumluluk hali ortaya çıkmaktadır.
Bu müteselsil sorumluluğun, bilinen sorumluluk halinden farkı şudur;
Konunun, yeniden düzenlenmesinde yarar vardır.
01.10.2024
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.