7352 sayılı Kanun, ardı önü 4 maddeden ibarettir. Kanunun bir maddesi enflasyon düzeltmesinin ertelenmesi ile ilgili olup diğer iki maddesi yürürlük ve yürütmeyi düzenlemektedir.
Dolayısıyla kur korumalı, vadeli TL Mevduat Hesabına dönüşümü belirleyen sadece bir madde mevcuttur. Bir madde üzerinden, “bir bardak suda fırtınalar koparılmaktadır”
Neredeyse son çare olarak başvurulan, hem katılımcılar hem de uygulayıcılar açısından riski ve geleceğe dönük belirsizlik oranı yüksek bir para politikası aracı olarak getirilen uygulama, döndü dolaştı “maliye politikası aracı” haline getirildi.
Yasayla yapılan işlem, (dövize el koyma, döviz hesabının yasaklanması, dövizlerin zorla Türk Lirasına Çevrilmesi gibi) metazori uygulamalar yerine, teşvikler sağlanarak piyasada mevcut özel mülkiyetteki yabancı paraların TC Merkez Bankasına yönlendirilmesine ilişkindir. Amaç ;
Daha önce, gerçek kişilerin sahip olduğu yabancı para cinsinden varlıkların Türk Lirasına dönüşümü için uygulamalar başlatılmış ancak esas kaynak olarak görülen kurumların portföyündeki yabancı paraların dönüşümünü sağlamak amacıyla 7352 sayılı Yasada düzenleme yapılmıştır.
Yapılan düzenleme bütünüyle “Merkez Bankası Para Politikası” aracı olmakla birlikte, TL dönüşümünün gönüllü olabilmesini sağlamak için getirilen avantajlar ister istemez vergi uygulamalarına da etki etmektedir.
Ancak, vergi politikası uygulayıcıları, Kanunun ve düzenlemenin bir para politikası aracı olduğu gerçeğini ihmal ederek, klasik maliyeci anlayışıyla, ikincil düzenlemelerde, vergi kaybına dönük endişeleri ön plana çıkararak detay düzenlemelere gitmiştir. Bu düzenlemeler ister istemez statik durumlar üzerinden açıklamalar halinde olmuştur. Endişe O’dur ki, bu ince hesaplar yarın mükellefler için korkulu rüya, denetim nedeni ve güven sarsan vergisel işlemlere dönecektir.
İstisna tutulacak kazanç kısmının hesaplanmasında çok ince ve detaylı açıklamalar yapmak ihtiyacı duyulmuş, bu ise uygulamalar konusunda, vergi profesyonelleri arasında daha işin başında farklı görüşlerin ortaya çıkmasına yol açmıştır.
Konuyla ilgili yazılara bakalım; hemen tamamında, Yasanın ya da Tebliğin ifadeleri alınıp şekillendirilerek, eğilerek, bükülerek açıklamalar yapmaya çalışılmaktadır. Uygulamadan kaynaklanan sorunların tartışılması galiba vade sonuna kalacaktır.
Öncelikle şu hususların altını çizelim;
Amaç ve konu para politikası olmasına rağmen Yasanın getirdiği teşviklerin vergisel etkileri de göz ardı edilemez.
Ekonomik istikrarın kaybolduğu dönemlerde, kişiler ve işletmeler varlıkları için “güvenli sığınaklar” ararlar. Türkiye’ de var olan alışkanlık, altın ve kıymetli bazı yabancı para portföyü oluşturmaktır. Dalgalı ekonomik konjonktür nedeniyle bu tür varlıklar olağan dışı bir artış göstermiştir. Ancak, bu portföy değerleri dış etkenlere oldukça açıktır ve ekonomik istikrar açısından tehlikeli bir faktördür. Kontrol edilemeyen bu tür varlıklar istikrarsızlığı azdırmakta önemli bir rol oynamaktadır.
Bu nedenlerle kişilerin ve kurumların bankalarda tuttukları yabancı para cinsinden varlıklar normal düzeyin üzerine çıkmış ve dönem sonu değerlemelerinde oldukça yüksek kur farkı kazancı çıkması ihtimali belirmiştir. Aslında bu durum vergi politikaları açısından oldukça memnuniyet verici bir durumdur. Zira, aslında fiktif bir kazanç üzerinden vergi hasılatı sağlanacaktır.
Buna rağmen, getirilen düzenleme ile bir yandan bu verimli vergi kaynağından vaz geçilmekte diğer yandan mevduattan kaynaklanacak faiz, katılım payı ve destek ödemeleri gibi menkul sermaye gelirleri gözden çıkartılmaktadır.
Yapılan düzenlemede, destek unsurlarından yararlanmanın temel şartları ile diğer önemli düzenlemeler TC merkez Bankasınca piyasa istikrarı açısından belirlenmekte ve vergisel kayıp ya da kaçak üzerinde fazla durulmamaktadır.
Esasen, ekonomik istikrar açısından bakıldığında, (istisnalar, indirimler gibi çok sayıda “vergi harcamalarının” yapıldığı göz önüne alındığında) iki yıldır süren işletmelerin mali yönden desteklenmeleri gereğini ortaya koymaktadır.
Genel ekonomik istikrarın temini için ihtiyaç duyulan bir başka şey, kur farkı kazancı gibi sonraki dönemlerde tersine dönebilecek fiktif-geçici matrah unsurları ile önemli boyutlarda sayılmayacak menkul kıymet gelirlerinin vergilerinden vaz geçilerek işletmelerin de desteklenmesidir. Böylece aktif portföyünde mevcut döviz cinsinden varlıklarının garanti altında olduğu duygusunu ve algısını yaratılmak istenilmiştir.
7352 sayılı Yasanın uygulayıcısı Cumhurbaşkanıdır. Maliye Bakanlığına Kanunun uygulanması konusunda, (hatta “usul ve esasları belirleme” konusunda bile) yetki veren bir düzenleme yoktur.
Dolayısıyla, para politikalarının esas alındığı bir yasal düzenlemede, Hazine ve Maliye Bakanlığının uygulamayı zorlaştıracak belirlemeler ve hesaplamalar yapması doğru bir tutum olmayacaktır. Zira, karışık ve karmaşık hesap biçimleri içinde ne kadar çok açıklama yapılırsa o kadar kafa karışıklığı yaratılacaktır. Bu konuda muhafazakar olan yalnızca Bakanlık değildir. Konuyla ilgilenen meslek kesimi de aynı ölçüde hatta daha hassas biçimde yanlışlık yapmaktan kaçınmaktadır. Ama uygulamayı içinden çıkılmaz hale getirmek yerine; para politikasının gereklerini göz önüne alarak daha basitleştirmek ve vergi kayıp ve kaçağını önlemek için çaba gösterirken büyük resmi gözden kaçırmamak Bakanlığın görevidir.
Tebliğ fazla üzerinde çalışılamadan çıkartılmıştır. Zira, Yasanın çıkış süreci kısa olmuştur. Bu nedenlerle her şeyi kapsayacak biçimde Tebliğ hazırlanamamıştır. Bu nedenle eksiklikler “vergici platformunda” tartışılarak şekillenecektir.
Türk Lirasına dönüştürülen yabancı paraların iktisap tarihinin ya da elde ediliş sırasının önemli olduğunu düşünmüyoruz. Yüzlerce, hatta onlarca dövizli işlem yapılan işletmelerde, -paraların seri numaraları kaydediliyormuş gibi- yabancı para giriş- çıkışları için senaryolar üretmek yerine, 31.12. 2021 tarihinde mevcut yabancı para portföyü 30 Eylül tarihli portföyden düşük değilse artık ince ince kur hesaplamalarına ihtiyaç olmamalıdır. Yıl sonu itibariyle yapılan kur değerlemesi doğru sayılarak Türk Lirasına dönüştürülen döviz kısmına ait kur farkları istisna konusu olmalıdır.
Dönüşüme sokulan dövizin kur farkının hesabında, 31.12.2021 tarihinde mevcut olup kur değerlemesine sokulan aynı cinsten yabancı para ile oranlanacağının açıklıkla belirtilmesi yeterlidir.
Örneğin, 31. 12.2021 tarihli bilançosunda, 1.000.000 ABD Doları, 500.000 EURO mevduatı bulunan bir şirket, TL Mevduata dönüşüm maksadıyla 500.000 USD nin bozdurulmasını yaptıysa, bu durumda bozdurulan tutara isabet eden kur farkının hesabında, yıl sonu itibariyle yapılacak değerleme ile USD için hesaplanan toplam kur farkının satılan dövize isabet eden kısmının hesaplanmasında SADECE USD cinsi varlıkların oranlamaya esas alınacağı belirlenebilirdi.
Aynı şekilde, çok sayıda – neredeyse her gün- dövizli işlem yapan işletmelerde Ekim-Aralık kur değerlemesinde - faturaya göre verilen TL Tahakkukuna rağmen dövizin daha geç geldiği düşünüldüğünde aradaki sürede iniş çıkışların da yaşandığı düşünülerek- dövizin iktisap tarihinin ve kurunun hesaplaması öyle sanıldığı kadar kolay değildir. Bunlar için ortalama kur uygulaması yolunun tercih edilmesi normal bir durum olacaktır.
Unutmayalım ki, yabancı para cinsinden portföyün değerlendirilmesi ile oluşan kur farkı konjonktüre göre değişen bir parite sorunudur. Bu nedenle her işletmede kur farkı kazancı kadar kur farkından doğan zarar da söz konusudur.
Türk Lirasına dönüşüme gönüllü uyumun sağlanabilmesi bakımından, - zaten işletmelerde farazi bir kazanç doğuracak olan - bu matrah kısmından vaz geçilmesi zorunluydu. Kur farkı istisna tutarının hatalı olarak yüksek hesaplandığını farz edelim, ne olur? İstisna, 31.12.2021 tarihli yabancı para portföyünün tamamına değil, dönüşüme sokulan kısma ait olacaktır. Yani, kur farkı matrahından toplu bir vaz geçme söz konusu değildir.
Bu nedenle, Mali politikalar ve vergi uygulamaları açısından önemli olan kur zararının doğru hesaplanıp hesaplanmadığıdır.
Özetle, 7352 sayılı Yasa bir para politikası uygulama Yasasıdır. Baş aktör TC merkez Bankasıdır. Bu para politikasının uygulanabilmesi herkesten önce Hükümet Politikasına aykırı olacaktır.
Hazine ve Maliye Bakanlığı’na Yasayla ilgili düzenleme yapma yetkisi verilmemiştir. Bakanlık düzenlemelerinde, para politikası düzenlemelerinin gerekleri göz ardı edilerek, destek uygulamalarını kompleks hale getirmek, bugün değilse yarın vergi tarhiyatlarına ve cezalara muhatap olunacağı endişesini yaratmak hepsinden önce Yasanın “çıkış nedenine aykırılık” olacaktır.
15.02.2022
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.