Yeni Düzenlemenin özellikleri ve muhtemel vergisel sorunlar?
Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar‘ın 4ncü maddesine 13 Eylül 2018 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 85 sayılı Cumhurbaşkanı kararı ile (g) bendi eklenmiştir. Bu bende göre;
“Türkiye’de yerleşik kişilerin, Bakanlıkça (Hazine ve Maliye Bakanlığı) belirlenen haller dışında, kendi aralarındaki menkul ve gayrimenkul alım satım, taşıt ve finansal kiralama dahil her türlü menkul ve gayrimenkul kiralama, leasing ile iş, hizmet ve eser sözleşmelerinde sözleşme bedeli ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülükleri döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılamaz”
Bu ifade uygulamanın esasını belirlemektedir. Bendin düzenlemesi, normal olarak, Kararın yayımından sonraki tarihlerde yapılacak alım-satım ve kira sözleşmeleri (Leasing sözleşmeleri dahil) kapsamaktadır.
Ancak, 32 sayılı Karara eklenen Geçici 8. madde ile de geçmişte yapılmış yabancı para cinsinden sözleşmelerin Türk parasına çevrilmesi zorunluluğu getirilmiştir. Buna göre; yukarıdaki hükmün yürürlüğe girdiği tarihten (13.09.2018) itibaren otuz gün içinde (12.10.2018 tarihi son gün) söz konusu bentte belirtilen ve daha önce yapılmış ve halen hükmünden yararlanılan sözleşmelerdeki döviz cinsinden kararlaştırılmış bulunan bedeller, Bakanlıkça belirlenen haller dışında, Türk parası olarak taraflarca yeniden belirlenecektir.
Yapılan düzenleme esas olarak şu özellikleri ve sorunları taşımaktadır;
1. Sözleşmenin değiştirilmesi için her iki tarafın da Türkiyede olması gerekmektedir. Eğer taraflardan birisi yurtdışında yerleşik ise bu karar uygulanmayacaktır. Yani taraflardan (kiraya veren yada kiracı) biri yurt dışında yerleşik ise kiraların TL’na çevrilmesi gerekmeyecektir. . .
2. Dövizin Türk Lirasına uyarlanmasında hangi kurun uygulanacağı belli değildir. Dikkate alınacak döviz kuru tarafların anlaşmasına bağlanmıştır. (tarafların anlaşamaması halinde ihtilaflar yargıda çözülecektir. Anlaşmazlık durumu ancak 12 Ekim tarihinden sonra ortaya çıkacağı için yargı yoluna baş vuru olayları da bu tarihten sonra olabilecektir.) Döviz kurunun tespiti ve sözleşmenin çevrilmesi konusunda Kararda herhangi bir açıklık olmadığı için, sorunlar büyük çapta yargı yoluyla çözülecektir.
3- Sözleşmenin ilk düzenlendiği tarihteki kurun dikkate alınmayacağı açıktır. Ancak, Kararın yayımlandığı tarihteki kurun alınması da, “Kararın Amacını” etkileyecektir. Zira, Kararın amaçlarından biri “dolarizasyon”dan kurtulmak ise diğeri de ani yükselen kur değerlerine karşı ödeyiciyi koruyabilmektir.
4- Kararla, orta yere bir sorun atılmıştır. Acilen alınan tedbirler çerçevesinde, Kur konusu bizzat Karar içerisinde çözülmek yerine, sadece istianai işlemler yani “sözleşmenin dönüştürülmesine gerek olmayan faaliyetlerin belirlenmesi” için Bakanlığa yetki verilmiştir. Karar göre Bakanlığın kur belirleme yetkisi yoktur. Dolayısıyla kur değerlerinin belirlenmesi taraflara veya Yargı’ya kalacaktır..
5- Yargıtayın, günümüzde de geçerliğini koruyan Kararlarına göre; tacir basiretli davranıp kur değişikliklerini, enflasyonu,fiyat artışlarını önceden görebilmelidir. Dava yoluyla bedel belirlemesi yapılmamalıdır.Ancak, bu defaki kur olayı öngörülebilir nitelikte değildir. Dolayısıyla, döviz üzerinden yapılan sözleşmelerin TL’ye çevrilmesi konusunda Yargıya baş vurabilecek ve uygulanacak kurun mahkemece belirlenmesini talep edebilecektir.
6- Belirlenen sürede sözleşmelerin Türk parasına çevrilmesi sağlanmadığı takdirde, para cezası uygulanacaktır. (Bu cezanın hukuki dayanağı belli değildir. Muhtemelen Cumhurbaşkanının 1567 sayılı Kanun hükümlerine göre yapmış bulunduğu düzenleyici işlemlere aykırılık iddiasıyla idari para cezası uygulanacaktır.
Ancak tarafların anlaşmazlığı nedeniyle yargıya intikal eden hallerde, ortada bir Karara aykırılık hali olmayacağından, idari para cezasının uygulanamayacağı kanaatindeyiz.
Önemli olan, tarafların bu idari para cezasına razı olup sözleşmeyi değiştirmekten kaçınmaları halinde uygulamanın ne olacağıdır; İdari para cezası bir defalık mıdır? Her tespitte ayrı bir ceza mı uygulanacaktır? İdari para cezası dışında bir yaptırım uygulanabilir mi? Bunlar henüz açık değildir ve Kararda, uygulayıcı Hazine ve Maliye Bakanlığının da konuya ilişkindüzenleme yapma yetkisi yoktur.
Maliye bakanlığı, sözleşmelerini Türk Lirasına çevirmeyerek döviz üzerinden ödemeye devam edenlerin, TL cinsinden yaptığı fazla ödemelerin Kanunen Kabul Edilmeyen Gider olarak değerlendirebileceği düşünülmelidir. Ancak, bu durumun hangi Kanun tarafından “kabul edilmediği” de tartışmalıdır.
İSTİSNA DURUMLAR
Cumhurbaşkanlığı Kararında, Bakanlığın belirleyeceği bazı durumlarda sözleşmelerin değiştirilmesine gerek olmadığı belirtilmektedir. Bu durumların ne olduğu halen belli değildir. Sadece, Hazine ve Maliye Bakanlığı istisnalar ile ilgili iki önemli detayı açıklamıştır..
Bakanlığın internet sitesinde yapılan bir duyuruda, düzenlemeye ilişkin kapsamın ekonomik faaliyeti sıkıntıya sokmayacak şekilde, ilgili kamu kurumlarının ve diğer paydaşların görüşleri de dikkate alınarak en kısa süre içerisinde belirleneceği ifade edilmiştir.
Bakanlığın bu duyurusunda;
“Yeni yapılacak veya mevcut akdedilmiş sözleşmelerle ilgili olarak, Bakanlığımızca uygun görülen bazı hallerin istisna tutulabileceği de hüküm altına alındı. Örneğin, 32 sayılı Karar'ın döviz kredilerinin kullanımını düzenleyen 17 ve 17/A maddeleri uyarınca herhangi bir kısıtlamaya tabi tutulmaksızın döviz kredisi kullanabilen ve dolayısıyla döviz cinsinden yükümlülük altına giren Türkiye'de yerleşik kişilerin yaptığı sözleşmeler, bu kapsamda dikkate alınacak” ifadesi yer almaktadır.
Kararın kendisinden ve Bakanlığın bu açıklamasından anlaşıldığı kadarıyla;
İstisna kapsamında olacaktır. Ancak, 32 sayılı Kararın 17 ve 17/A maddeleri oldukça kapsamlı olduğundan ve sözleşmelerin çevrilmesi konusunda 30 günlük kesin süre tanındığından, Bakanlığın da “hangi kurumların hangi işlemlerinin istisna kapsamında olacağını” bir an önce açıklaması gerekmektedir.
DAMGA VERGİSİ PROBLEMİ
Son bir husus olarak sözleşmelerin çevrilmesinde Damga Vergisi sorunları ile karşılaşmamak için bazı hususlara dikkat edilmesi gerektiğini belirtmeliyiz.Zira, Damga vergisi, kağıtlar üzerinden alınan bir vergi olduğundan, ilk sözleşmenin kapsamının, miktarının,tutarının, taraflarının değişmesi hallerinde yeniden veya ek vergiler doğacaktır.
Tarafların kendi aralarında, sözleşmenin bedele ilişkin kısmını değiştirmeleri halinde ilk sözleşme tarihi itibariyle hesaplanan TL karşılığını aşan bir tutar ortaya çıkarsa artan miktar ( Damga Vergisi Kanununun 14. Maddesinin 2. Fıkrası gereğince ) Damga Vergisine konu olacaktır. Sözleşmenin çevrilmesi için hazırlanacak kağıtlarda, esas sözleşmeye atıf yapılacak olursa yeniden damga vergisi ödenmesi durumu ortaya çıkabilecektir. Ancak, kanaatimizce, bu çevrim işlemi, ayrı bir kağıt düzenlenmedikçe ve esas sözleşmeye atıfta bulunulmadıkça çözümlenemeyeceğinden, Yasal zorunluluk kapsamında gerçekleşen bu durumun damga vergisinden istisna kapsamında değerlendirilmesi uygun olacaktır..
Taraflar, kur düzenlemesini fırsat bilip sözleşmenin diğer hükümlerini de değiştirmeye kalkarlarsa, yeni bir damga vergisi ödentisi ile karşılaşacaklardır.
28.09.2018
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.