Yorgun, durgun ve yavaş hareketler; kilo kaybı, sağlıksız ve bakımsız bir görünüm, öğrenmede güçlük çekme, dikkat ve hafızada dağınıklık gibi bazı semptomlar uyuşturucu bağımlılığının bazı belirtileridir. Bugün kamu maliyesi bir insan olsa, dışardan bakan dikkatli gözler bu semptomların tamamına yakınının farkına varabilirdi. Aynı varsayım altında bu kişinin bir hastaneye yatırılmasını ve insanca bir tedavi görerek bu bağımlılıktan kurtulmasını umut edebilir ve bunun için gerekli kişi veya kurumları durumdan haberdar edebilirdik. Zira ülkemiz sağlık sistemi hem sosyal devletin bir gereği hem de kendi kültürümüzün uyuşturucu karşısındaki tutumunun bir yansıması olarak bu konuda başarılıdır.
Oysa içinde bulunduğumuz durum itibariyle herhangi bir hükümet, muhalefet, sistem veya ideoloji fark etmeksizin 1960’lardan bu yana, öncelikle kamu maliyesinin sonrasında onun topladığı gelirle ayakta duran devletin sağlığının kötüleşmesini fark etmeden af alışkanlığımızı sürdürüyoruz. Giderek toplumun daha büyük bir kesimi tarafından benimsenen ve talep edilen afların bünyede yarattığı etkiyi görmezden geliyoruz. Bu yazıda çok fazla geri gitmeden 7326 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun kapsamında örnekler vererek aslında kamu maliyesinin ve devletin sıhhatini bozan bu uygulamalara dikkat çekmek istiyoruz.
Af kanunlarını savunanların temel gerekçelerinden birisi idare ve mükellef arasındaki sürtüşmeyi azaltıcı etkisidir. Bu kapsamda aftan yararlanmayı teşvik etmek ve kamu alacağının daha çabuk tahsilini sağlamak amacıyla başvuru zamanına bağlı olarak değişen bir takım kolaylıklar sağlanabilir. 7326 sayılı Kanun'a baktığımızda Kanun'un yayını tarihinde inceleme aşamasında bulunan alacaklara ilişkin olarak 2 Ağustos 2021 tarihini temel alan farklı uygulamaların öngörüldüğünü anlayabiliyoruz. Bu tarihe kadar tamamlanamayan incelemelerin aftan yararlanılması durumunda sonlandırılması öngörülmekle beraber bu tarihten önce tamamlanabilen incelemelerde de mükellef yine daha öncesinde matrah artımında bulunmak şartıyla kabaca arttırdığı matrahın raporla tespit edilen tutardan mahsup imkânına sahip bulunuyor.
Hali hazırda performans yönergesine tabi ve bitirdiği incelemelerden performans puanı kazanan veya artırılan matrahtan daha fazla matrah tespitinde bulunan denetim elemanlarının göz göre göre ayların emeği ve devletin haklı alacağının çöpe gitmesini istemeyeceğini kabul edebiliriz. Bir incelemenin tamamlanması öncelikle mükellefler tarafından verilen bilgi ve belgelere dayandığından, Kanun’un yayınlanması ile beraber denetim elemanları ve mükellef arasında daha önce hiç görülmemiş bir sürtüşmenin ortaya çıkacağı öngörülebilmiş olmalıdır. Aslında uyumlu bir mükellef olmasına karşın aftan yararlanmak kastıyla tüm idari süreleri sonuna kadar kullanma arzusunda olan mükelleflerin yaşadığı stresin de hesaba katılması gerekir. Bu düzenlemeyle mükellef belki de hiç alışık olmadığı bir direnme kültürüne devletin kendi eliyle davet edilmektedir.
Kaldı ki Kanun’un yayın tarihi ile bu tarih arasında (09.06.2021 – 02.08.2021) kalan sürede insanüstü bir çaba gösterilmediği sürece birçok incelemenin tamamlanması mümkün değildir. Arada bir de mali tatil bulunmaktadır. Tamamlansa bile teknik ve hukuki açıdan bu raporlar bazı eksiklik ve hatalar barındırabileceğinden dava yoluna gidilmesi durumunda mükellef ve idare arasındaki ihtilafı daha da körükleyecektir. Af uygulamalarında denetim elemanları ve mükellefler nezdinde açılan bu ve benzeri cephelerin faydasından çok zararının bulunduğunu fark etmek zor olmayacaktır.
İnceleme oranınınız yaklaşık %2 ise incelenmeyen mükelleflerden af yoluyla tahsil edilen bir kuruşu bile bir başarı olarak değerlendirebilirsiniz. Tek bir farkla. Bu başarıyı elde edebilmeniz için mükelleflerin algısının süregelen aflarla bozulmamış olması gerekir. Daha açık bir ifadeyle afların devletin genel tahsil politikası olduğunu düşünen mükelleflerin matrah artırımı gibi bir politika karşısında vergilendirme dönemlerinde matrahlarını doğru beyan etmesini bekleyemezsiniz.
Algısı bozulan mükellef gelecekteki matrah artırımının hayaliyle mümkün olduğunca zarar beyan etmek veya başabaşa yakın kalmak isteyecektir. Çünkü matrah artırımı aynı vergisel yanlışı yapan iki mükellef arasından ilgili vergilendirme dönemlerinde matrahını asgari düzeyden daha yüksek beyan eden mükellefi daha fazla cezalandırmaktadır. Bu algıyı azaltan tek güdü belki de fazla zararın kredi bulma imkanlarını daraltmasıdır. Neticede matrahını asgari tutardan arttırarak cüzi bir vergi ödeyen ve mevcut zararının yarısı da devam eden yıllardaki aflarda kullanılmak üzere cebine eklenen mükellefin yaşadığı keyfi gören diğer mükellefler de matrahlarını doğru beyan etmekten vazgeçecektir. Bir bütün olarak devlet, matrah artırımı nedeniyle aslında beyan edilmesi gereken matrahtan vazgeçerken asgari düzeyden tahsilattan kaynaklı cari ve nominal bir aldanma neticesinde af tahsilat oranlarına sevinmektedir.
Mükellefleri matrah artırımına teşvik eden nedenlerin başında inceleme gelmektedir. Asgariye oynayan algısı bozuk mükellefi oluşturacağımız matrah artırımı fonksiyonunda sabit kabul edelim. Kurumlar vergisinde matrah artıracak bir mükellef 2016 yılında %35, 2020 yılında matrahını %15 artırmak zorundadır. İnceleme riskini barındıran basit bir zaman değer fonksiyonu oluşturulursa bu oranların eşyanın tabiatına aykırı olduğu görülebilir. Tarh zaman aşımı dolayısıyla 2016 hesap dönemi uyumsuz bir mükellefin çıkış kapısına en yakın olduğu konumdur. Kaldı ki 27.04.2017 tarihli, 2017/1 Sıra No.lu Vergi İnceleme ve Denetim İç Genelgesi’ne göre 2021 yılı 30 Haziran tarihine kadar denetim elemanlarının görevlendirilmiş olması gerekir.
Bu tarihe kadar bir görevlendirme yapılmamış olması durumunda eğer idare mevzuata aykırı bir işlem tesis etmeyecekse sonrasında bir görevlendirme olmamasını beklemek doğaldır. 2020 yılında beyan dışı bırakılan bir matrahın incelenme riski ile 2016 yılında beyan dışından bulunulan bir matrahın incelenme riski aynı değildir. O zaman matrah artırımı inceleme sigortasıdır safsatasını bir kenara bırakmamız gerekir ki bu işin sigortası işini doğru yapan meslek mensubu, şirket personeli ve dürüst mükelleftir. Uygulanan matrah artırımı oranları ve asgari matrah tarifesi devletin alacağından uzak kalma süresini esas alan bir fonksiyona dayanmaktadır. Bu fonksiyonda açık bir şekilde devletin temel tahsilat politikasının matrah artırımı olduğu tezimizi desteklemektedir. Devletimiz geçen onca zaman içerisinde kendi eliyle kendi tahsilat sistemini çok daha zararlı bir alternatif ile ikame etmiştir.
Ceza hukukunun modern çağda ulaştığı en güzide noktalardan birisi uyuşturucu ile mücadelede atılan adımlardır. Belki biraz da iktisadi modellerin etkisiyle bu işin bir arz ve talep işi olduğu net olarak anlaşılmıştır. Ondandır ki belli bir miktarın üzerinde uyuşturucu madde bulunduran insanları bu işin ticaretini yapmakla suçluyor ve farklı hükümlerle cezalandırıyoruz. Ne yazık ki bu algının mali alanda oturduğunu söyleyemeyiz. Halen daha işin arz boyutunun peşinden politikalar üretiyoruz. 7326 sayılı Af Kanunu’nda sahte belge düzenleyicilerini aftan yararlandırmazken kullanıcıların yararlanabilmesi bunun en güzel örneklerindendir. Afla meşrulaştırılmış sahte belge kullanan bir mükellefin iletim kanalları ile kocaman bir ekosistemi etkilediğinin farkında olamayabiliriz. Bu mükelleflerin sattığı malın veya sunduğu hizmetin maliyetine ve sonuçta fiyatına doğrudan veya dolaylı dahil olan gerçek dışı rakamları bir şekilde görmezden gelebiliyoruz.
İlgili dönemde alımlarının %25’i sahte olan bir kullanıcı mükellef düzenleyici olmadığından aftan yararlanabiliyorsa oturup düşünmeliyiz. Sahte belge düzenleme incelemeleri kullanma incelemelerinden çok daha zaman alan ve daha zor incelemeler niteliğindedir. Bunlar arasında af yönünden bir asimetri yaratıp düzenleyici incelemelerinin bitirilmesi kapsamında hiçbir teşvik bulunmazken kullanıcı incelemelerini yürüten denetim elemanının, düzenleyici mükellefin incelemesi tamamlanmadan kanaat oluşturmasını bekliyorsak bir kez daha düşünmeliyiz.
7326 sayılı Af Kanun’unda sağlanan kolaylıklardan birisi de İşletmede Mevcut Olduğu Halde Kayıtlarda Yer Almayan Emtia, Makine, Teçhizat Ve Demirbaşlara İlişkin Kayıtların Düzeltilmesi olanağı. Bu hüküm çerçevesinde mükellefler kayıtdışı satılmak üzere alınan malları kendilerince veya meslek odalarınca belirlenen bedelleri üzerinden kayıtlarına alıp tabi olduğu KDV oranlarının yarısı oranında KDV ödemek suretiyle kayıtlarını düzeltmiş oluyorlar. Emtia için ödenen KDV genel hükümlere göre indirim konusu yapılabiliyor. Emtia, Makine, Teçhizat ve Demirbaş için karşılık ayrılması gerekirken amortismana tabi olanlar için amortisman hesaplamıyoruz.
Peki, kayıtdışı alım satımda bulunan bir mükellefin hayatında tam olarak neyi değiştiriyoruz? Mükellef kayıtdışı alım satımda bulunduğu için bu imkandan yararlanıyor ve açık bir şekilde belgesiz mal temin etme kanallarına hakim. Devreden KDV’si bulunan bir mükellefin bu KDV’yi eritecek ve düşük oranlı KDV ile mal temin edecek şekilde aslında işletme kayıtlarında olmayan bir emtiayı ileride belgesiz temin edip işletmesinde satmak üzere fazla fazla beyan etmediğini nasıl garanti edebiliyoruz. Her sene stok affı bekleyen mükellefin korkusuz bir şekilde kayıtdışı alım satıma devam etmesi de cabası. Aslında kayıtdışılığı azaltması gereken bu uygulamanın normal oranda KDV ödeyerek mal alan bir mükellef üzerindeki etkisi elbette paha biçilemez.
7326 sayılı Af Kanun’unu ile sağlanan bir başka kolaylık Kayıtlarda Yer Aldığı Halde İşletmede Mevcut Olmayan Kasa Mevcudu İle Ortaklardan Alacakların Beyanı. Kasada veya ortaklardan alacaklarda görülen ama aslında oralarda bulunmayan kuvvetle muhtemel ortaklar tarafından şahsi işlerinde veya belgesi temin edilemeyen işlerde kullanılan tutarların beyanı ile beyan edilen tutar üzerinden %3 vergi ödeyerek kayıtlarımızı düzeltebiliyoruz. Beyan edilen tutarlar ve ödenen vergi gider yazılmazken beyan edilen tutarlar için ek tarhiyat yapılamıyor. Herkesin malumu af yoksa bu şekilde kullanılan tutarlar için işletmelerin adat faizi hesap etmesi ve bu faizin gelir kaydedilip mükellefin beyanına dâhil edilmesi gerekiyor.
Bu açıdan ortağın kendi adına ticari kredi kullanması yerine işletmenin parasına göz koymasına engel başat unsur işletmeden kullanılan varlığın vergi maliyeti ve incelenme riski. Kurumlar vergisi yönünden bir hesaplama yaparsak piyasa faizinin yaklaşık %15 olduğu 2016 yılında işletmenin 100 TL’sini şahsi işlerinizde kullanırsanız bunun için 15 TL faiz hesaplayıp bu 15 için de (15 x %20 = ) 3 TL kadar vergi ödersiniz yani maliyet kabaca %3’tür. Bu işin hizmet sunumu yönünden KDV’si de var. Faiz hesaplamayıp incelemeye yakalanırsanız örtülü olarak kar dağıttığınız dikkate alınarak vergi idaresi sizden bir de ortaktan kesmediğiniz stopajı talep edecektir.
Mükelleflerin algısının ardı ardına çıkarılan kasa ve alacak afları ile bozulduğunu kabul edelim. İşletmenin ortakları artık gerçekten belgelendiremediği bir gideri olsun veya olmasın piyasa faizinin maliyetini hesap edip afla gelen düzeltme maliyeti ile karşılaştırarak yahut öngörerek güle oynaya işletmenin parasını kullanmayı ilgili dönemlerde faiz dahi hesaplamadan tercih edecektir. 2017 – 2020 yılları arasında piyasa faizlerinin %15’in çok daha üzerine çıktığı barizdir. Yıllar itibariyle değişmeyen yüzde 3 gibi sabit bir maliyetle işletme kaynakları kullanılırken bir yandan kurumsallık zedelenmekte diğer yandan ülkemiz işletmeleri aile şirketi görünümünden uzaklaşıp bir adım ileriye gidememektedir.
Enflasyon genel bir olgudur. Bir ülkede mevcut tüm işletmelerdeki taşınmaz ve amortismana tabi iktisadi kıymetlerin değeri üzerinde etkili olur. Bu sebepledir ki Vergi Usul Kanunu enflasyon düzeltmesine ilişkin hükümleri barındırmaktadır. Bu hükümler genel hükümler olup mükelleflerin şartlar oluşması durumunda enflasyon düzeltmesi yapılmasını gerektirmektedir. Çünkü enflasyonun etkisi doğru ölçülmezse bu etki birçok hesap ve analizin yanlış sonuçlar üretmesine, işletme tabloların doğru durumu yansıtmamasına neden olmakta ve ekonomiyi bir bütün olarak olumsuz olarak etkilemektedir. Gerçeği yansıtmayan rakamlar nedeniyle geleceğe dönük bir projeksiyon yapma imkanı da ortadan kalkmaktadır.
Eğer bu iş mükelleflerin rızasına bırakılırsa enflasyon veriyken bazı mükellefler ölçek ve mali bilinçlerinin yetersizliğine bağlı olarak bir düzeltmeye gerek duymayabilir. Yine bazı mükellefler düzeltmeden kaynaklı maliyetlere katlanmak istemeyerek düzeltme yoluna gitmeyebilir. Neticede örneğin amortismanlar doğru tutarlar üzerinden ayrılmadığından mükellef, satılan varlıkların bedelleri düşük tutulmaya çalışıldığından devlet bir takım zararları göğüsleyebilmektedir. Af kanunlarına birbiri ardına yeniden değerleme hükümleri eklemek veri olan enflasyonun zımnen kabulü niteliğindedir. Aktif kalemleri etkileyip pasif kalemleri etkilemeyen bir enflasyon ise iktisadi teamüllerle çelişki içerisinde olup mükelleflerin adalet duygusunu zedelemektedir.
Eroin gibi uyuşturucular yoksunluk hissine neden olmaktadır. Aflar da ne yazık ki ülkemizi aynı sonuca ulaştırmıştır. Son affın üzerinden bir yıl geçmeden mükelleflerden af baskısı gelmeye başlamaktadır. Sonuçta aflar devletin tahsilat politikalarını sekteye uğratmakta, mali hukukun yerini af hukuku, dürüst mükellefin yerini algısı bozulmuş af beklentisi içinde vergisini ödemeyen mükellef almaktadır. Bu mükellefler için af, temel vergi ödeme aracı olmuşsa kriz dönemlerinde söz konusu mükellefler afla ödeme yapmaktan da imtina etmeye başlayacaktır. Eğer biz haklıysak söz konusu etkiyi 7326 sayılı Af Kanunu’nun tahsilat oranlarından devlet büyüklerimiz görebilecektir. Geçmişe dönük 10 veya daha fazla af uygulaması incelenmek suretiyle, tahsilat oranları gibi genel bir performans göstergesi dışında, aşağıdaki birkaç istatistiğe bakılarak ve çeşitli çalışmalar yapılarak vaziyetin ne olduğu daha net görülebilir:
05.08.2021
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.