Ekonomik olarak gerçekten zor günlerden geçiyoruz. Tüm dünya ülkeleri gibi bizim ülkemiz de krizden çıkış yolları aramaya devam ediyor. Bir yandan turizmi, esnafı, sanayi üretimini ayakta tutmaya çalışırken diğer yandan salgını belli sınırlar içinde tutmaya çalışıyoruz. Bu arada bilindik kaynaklar üzerindeki vergi yükünün giderek artışını izliyoruz. Sigara, alkol, benzin bunlardan bazıları. Bize göre bu bilindik kaynaklar ve dolaylı vergiler üzerinden uygulanan politikanın artık sınırlarına ulaşmış durumdayız. Orada bir yerde bir laffer eğrisi acı çekiyor olabilir.
Tabi yeni vergiler dediğimizde de herkesin tepkisini çekiyoruz. Öyle ki bu zamana kadar aldığım en çok e-postayı Değerli Konut Vergisini savunduğum yazıda aldığımı söyleyebilirim. Yetmedi bizzat gelip o yazının ne kadar yanlış olduğunu anlattınız. Buradan değerli müşavirlerin ciddi bir servet yığdığı sonucuna ulaşıyorum(latife, belki de ciddi). Elbette bu eleştirilerde haklılık payı var. Değerli Konut Vergisinin akla zarar vergi tekniğini bizzat eleştirenler arasında yer alıyorum. Buna karşın, insanları geren konunun zaten vergilendirilmiş bir kazanç üzerinden elde edilen varlıklar kriter alınarak birikmiş bu kazancın yeniden vergilendirilmesi olduğunu anlıyorum.
Olaya bir de kaynağı belirsiz ve vergilendirilmemiş bir gelir üzerinden biriken servet üzerinden bakmanızı talep ediyorum. Bugün bekçilerin üzerinden villaların çıktığı bir konjonktürden geçiyoruz. Villa sahibi ortalama servete sahip bir vatandaş olarak yan komşunun kim olduğu kimseyi rahatsız etmiyorsa problem yok demektir. Değerli Konut Vergisi veya mal varlığını kriter alan diğer herhangi bir servet vergisinin tüm mükellefleri rahatsız etmeyecek selektif bir politika ve mal varlığı araştırmasını içeren bir ön denetimle beraber pekala uygulanabileceği kanaatindeyim. Velev ki yeterince efektif bir vergilendirme olmasın ve hatta istenilen geliri yaratmasın. Buna karşın, bu eksik haliyle bile toplumdaki adalet duygusunu besleyeceğinden ve dolaylı kazanımları olacağından şüpheniz bulunmasın.
Bu tezin karşıtını devletin çıkardığı varlık barışları ile kaynağı belirsiz tüm serveti legalize etmesi antitezi oluşturuyor. Varlık barışlarını hiçbir şekilde savunmayan bir kişi olarak buradaki yanlışın suçluların ne kadar cüretkâr olduğunun unutulması olarak düşünüyorum. Bir takım kanunlara ve hukuki düzenlemelere karşı cüretkar olmadığınız sürece zaten suçlu da olamıyorsunuz. Aynı cüretkarlığın kapıya kadar gelen tüm bir varlık barışında gösterilmemesine engel nedir bilmiyoruz. Bugüne kadar 6’ıncısını hayata geçirdiğimiz varlık barışlarından elde edilen tahsilat Devletimizin yetkili makamlarının önündedir ve takdir kendilerinin. Yurtdışındaki varlıkların ekonomiye kazandırılmasında otomatik bilgi değişiminin yadsınamaz bir katkısının olacağını tahmin etmekle beraber aynı katkının yurtiçi varlıklardan sağlanabileceğini düşünmüyoruz. Şöyle ki, vatandaşların uç durumlar dışında mal varlığının sorgulanmayacağını kanıksadığı ve tehdit algısının düşük olduğu bir ortamda varlık barışına gitmesi akla uygun bulunmuyor.
Pandemiyle beraber dünyada vergi algısının da değiştiğini görüyoruz. Bunun en güzel örneğini David Hope(London School of Economics) ve Julian Limberg(King’s College London) tarafından 18 gelişmiş ülkenin 1965 – 2015 yılları arasındaki ekonomik verilerinin incelenmesi sonucunda gerçekleştirilen araştırma[1] oluşturuyor. Çalışma ilgili ülkelerdeki teşvik amaçlı vergi indirimlerini ve bunların sonuçlarını ele almakla beraber bu çabaların büyüme ve işsizlik üzerinde herhangi bir etkisinin olmadığını ortaya koyuyor. Çok daha önemli bir tespit, tek etkinin bu teşviklerin zenginleri daha fazla zengin etmiş olması. Önceki yazılarımda yüksek vergi oranlarının olduğu dönemlerin örneğin ABD ekonomisinde en yüksek büyüme ve en düşük işsizlik oranları ile aynı dönemler olduğunu aktardığımı hatırlarsınız.
Söz konusu çalışmanın neden bu kadar çarpıcı ve önemli olduğunu sizlere şu şekilde açıklayabilirim. Bu çalışma bu zamana kadar bir vergi klişesi olan zenginlere vergi indirimi gibi tavizler vermenin ekonomiyi canlandırarak toplumun her seviyesine fayda sağlayacağına ilişkin teoriye(Trickle-Down Theory) açıkça ve iktisadi olarak meydan okuyor. Bu durumun çok bariz örnekleri mevcut. Çalışmalar ABD ekonomisinde zengin ve fakir arasındaki mesafenin açıldığını ve orta sınıfının giderek eridiğini ortaya koyuyor. Ayrıca pandemi döneminde gerçekleştirilen işlemler toplum vicdanını zedeleyen cinsten. Rakamlar ABD’deki ultra zenginlerin geçen sene mart ayının ortasından itibaren toplam servetlerine 1 trilyon[2] USD eklediklerini söylüyor. Bu kişilerin vergilendirilmesi bir kenara dursun 1982 yılında Reagon tarafından yasalaştırılan vergi teşvikleri sonrasında en kapsamlı teşviklerin Trump yönetimi tarafından hayata geçirildiğini hatırlatmamız gerekli.
Sermayedarlara yönelik yaklaşık 1,5 trilyon dolarlık vergi teşvikini 6 haftada yasalaştıran bir yönetimin vatandaşlarına yapacağı yardımı 9 ayda belirleyememesi, ülkenin bütçe açığını patlatan Başkan Trump tarafından giderayak önerilen 2000 USD pandemi yardımının ve ardından 1200 USD olarak yeniden önerilen yardımın Cumhuriyetçi Senatörler tarafından iki kez veto edilmesi, öneriyi reddeden senatörlerin zenginlere yönelik 1.5 Trilyon dolarlık vergi teşviklerini destekleyen senatörler arasında yer alması ve nihayetinde bu paranın herkes için 3000 USD tutarında yardıma denk gelmesi işin sadece tuzu biberi. Trump tarafından yasalaştırılan vergi teşviklerinin sonuçları çalışmada işlenmiyor ancak çalışma sonuçları doğruysa ABD vatandaşlarını çok daha büyük gelir uçurumlarının beklediğini söyleyebiliriz. İşin kötüsü bu bozucu etki aynı trendi takip eden birçok ülke için de geçerli.
İnceleme elemanlığı ilginç bir meslek. Genel olarak ekonominin dalgalanma sürecinden kopuk olduğunu görebildiğiniz bir iş yükünüz olduğunu deneyimliyorsunuz. Ekonominin daralma döneminde de inceliyorsunuz genişleme döneminde de. Örneğin şu an kriz döneminde olmamıza karşın bir önceki yıl ve ondan önceki yılsonundan devir bir inceleme görev yükünü inceleme elemanları eritmeye çalışıyor. Bazen de ekonominin genişleme döneminde öylece işlerin yavaşladığı ve hatta durma noktasına geldiği dönemler oluyor. Pandeminin ve krizin olmadığı önceki yıllarda mükellefler çok daha az inceleme olduğunu zaten pek çok kez dile getirmiş durumda. Bu bizim ekonominin realitesiyle zıtlaşan bir denetim politikamız olduğunu gösteriyor. Zaten şu an içinde bulunduğumuz durum ekonomi yönetimi açısından da makul değil. Yani mükelleflerin ciddi bunalım içerisinde olduğu bir dönemde kör göze parmak incelemeler sonucunda ciddi matrah farkları bulunduğunu açıklayamayacağınız bir koşullar bütünü içerisinde yer alıyorsunuz. Biz bu durumun yeni ekonomi yönetimiyle beraber düzeleceği ve yeniden gözden geçirileceği inancındayız.
Ekonominin gidişatıyla uyumlu bir denetim politikası belirlemek bu kadar zor iş değil. Bu aynı zamanda daralma döneminde incelemelerin durması veya müfettişlerin çalışmaması anlamına da gelmiyor. Olay basit bir havuz problemi. Bir havuzu bir musluk(vergi incelemesi) 2x birim doldururken başka bir musluk(kamu harcaması) 5x birim boşaltıyor. Daralma döneminde bize göre öncelikli olarak harcama denetiminin ön plana çıkarılması gerekiyor. Bu vesileyle Roma’nın kayıp lejyonu muhasebat kontrolörlerimizi de analım. Vergi müfettişlerinin sayısı 8 bine ulaşırken eski ismiyle muhasebat kontrolörleri yeni ismiyle bu işle görevli maliye uzmanlarının sayısı aslında her şeyi açıklıyor. Harcama denetimi oldukça değerli bir iş ve bu işi yapanlar vergi müfettişleri kadar mükellefe görünür olmasa da oldukça değerli kamu çalışanları. Umarız ilerleyen dönemlerde gerekli önem kendilerine yeniden atfedilir. Derin bir daralmanın yaşandığı dönemlerde vergi müfettişlerinin de (destek ve esneklik amaçlı olarak)harcama denetimi yapabileceğini, sahte belge ve iade incelemelerinin devam ettirilebileceğini, selektif bir inceleme politikası olarak bazı orta ve büyük ölçekli işletmelerin denetim sonucunda kendilerine özgü bir takım teşviklerden yararlandırılabileceğini, teftiş ve soruşturma görevlerinin her zaman cari olduğunu ve sonuçlarının tahakkuk edecek ancak tahsil edilemeyecek bir matrahtan daha faydalı olacağını değerlendiriyoruz.
Vergi reformu bir hükümete mal edilemeyecek, geçmiş dönemlere dönüp bakılırsa belki 50 yıldan fazla süredir ülke gündemindeki izi sürülebilecek bir konu. Bugün halen gerçekleştirilememiş olması reform derken aslında neyi kastettiğimiz konusunda anlaşamamış olmamız. İnceleme, gelir ve harcama politikalarına da temas edecek şekilde geniş bir vizyon ve kurumsal değişikliklerden mi bahsediyoruz yoksa bir takım vergilerin uygulanmasında güncellemelere gidilmesinden mi bahsediyoruz. İşte burası net değil. Tüm dünyanın imreneceği vergi teknolojilerini mi hayata geçireceğiz yoksa eskisi gibi emek yoğun ancak insan kalitesine dayanan yeni bir sistemi mi yeşerteceğiz.
Hangisinde karar kılınırsa kılınsın bizim Devletimizin istediği herhangi bir tasarıyı gerçekleştirecek güce sahip olduğundan herhangi bir şüphemiz yok. Buna karşın popülist politikalara prim vererek, emek yoğun çalışmaya devam ederek, kalıpları kırmadan ve klişeleri bozmadan, vergi tabanını geliştirmek yerine vergi yavanını sürdürerek bir vergi reformu gerçekleştireceğimizi de ummamalıyız. Eğer amaç vergi reformuysa tüm iyi niyetimiz ve mesaimizle beraber her zaman devletimizin yanındayız. Dileriz bu zor günleri de atlatıp eski güzel günlerimize tez zamanda döneriz.
[1] The economic consequences of major tax cuts for the rich, http://eprints.lse.ac.uk/107919/
[2] NET WORTH OF U.S. BILLIONAIRES HAS SOARED BY $1 TRILLION— TO TOTAL OF $4 TRILLION—SINCE PANDEMIC BEGAN, https://americansfortaxfairness.org/issue/net-worth-u-s-billionaires-soared-1-trillion-total-4-trillion-since-pandemic-began/
06.01.2021
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.