Erhan Selim
Vergi Müfettişi
E. Gelirler Kontrolörü
erhanselim@yahoo.com
Bir Kamu Bilişim Stratejisi Olarak Bilgi Teknolojileri Genel Müdürlüğü
18 Nisan 2020 Tarih ve 31103 Resmi Gazetede yer alan 60 No.lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 11. Maddesiyle Bilgi Teknolojileri Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Genel Müdürlüğün kuruluşu, özel sektörde çalışanlar ile kamu çalışanı olup da söz konusu Müdürlüğün iş süreçlerine uzak olanlar için çok önemli değişiklikler olarak algılanmayabilir. Oysa 60 No.lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile kurulan Müdürlüklerle beraber Bakanlık tarihinde yeni bir döneme geçiş yapılmış bulunmaktadır. Bu yazımızda Bakanlık bünyesinde kurulan Bilgi Teknolojileri Genel Müdürlüğü’nü dışardan gözlemlenmesi pek de kolay olmayan yönleriyle ele alalım istedim. Her ne kadar Hazine ve Maliye Bakanlığı bünyesindeki süreci değerlendirecek olsak da, Müdürlük öncesi döneme ilişkin aşağıda sıralayacağımız sorunların, herhangi bir kamu kurumuna uyarlanması mümkün olup bunlar ülke genelinde kamusal bilişimin en sorunlu başlıklarıdır.
Bilgi Teknolojileri Genel Müdürlüğü Öncesi Dönem
Müdürlük öncesi dönemde Bakanlık bünyesindeki her kurumun kendi Bilgi İşlem Birimleri bulunmaktaydı. Her birim kendi kurumunun bilişim projelerini yürütmekle beraber pek çok açıdan adem-i merkeziyetçi bir bilişim stratejisinin varlığını sürdürdüğünü söyleyebiliriz. Müdürlük öncesi dönemin sorunlarının aşağıdaki gibi sıralanması mümkündür:
Yazılım Projeleri
- Proje süreçlerinin başında genel olarak en tepede bilişimci olmayan bir kamu çalışanı(müdür, uzman, müfettiş, kontrolör vb.) bulunmuş ve süreci yönetmiştir. Bu dizayn hemen hemen tüm kamu kurumlarında bulunmaktadır. Bu kişilerin önemli bir kısmının bilişim geçmiş ve yeterliliği yoktur. Sıralayacağımız tüm diğer sorunlarda bu faktörün etkisi olduğunu söyleyebiliriz,
- Teknik altyapısı müsait olmayan bir yönetici, teknik olarak elindeki ekibin neler yapabileceğinden emin olamayacağı gibi neler yaptığından da emin olamamaktadır. Sonuç olarak potansiyelinin altında gevşek ya da fizibilitenin üstünde beklentiyle gergin çalışan ekipler yazılım süreçlerini yönetmiştir,
- Kamu çalışanı olarak belirttiğimiz yöneticilerin en önemli özelliği ise oldukça mobil olmalarıdır. Teknik alt yapıları yetersiz olsa da önemli bir kısmı kendi kurumunun hiyerarşisi içerisinde saygı gören ve mesleki bilgileri yeterli insanlar olduğundan, farklı kurumlara veya özel sektöre geçiş yapmışlar veya kendi kurumları içerisinde yükselmişlerdir. Bu kişiler hangi sebeple yerinden ayrılırsa ayrılsın, yürüttükleri projelerin seyri ve başarısı yerine gelen kişilere göre değişmiştir. Bunun en önemli sebebi proje yönetim süreci ve dokümantasyondaki zafiyetlerdir,
- Geçmiş dönem projelerine bakıldığı zaman yazılım projeleri geliştirilirken sağlıklı bir proje yönetim süreci ve çağdaş uygulamaların (Scrum, Agile, Six Sigma, Pmi vb. ) takip edilmediği görülmektedir. Dışardan hizmet satın alınıyorsa hizmeti sunan firma, eğer profesyonel bir yönetime sahipse, çağdaş stratejileri takip etmiş olabilir. Ancak proje başındaki kamu yöneticisi, ya sürecin dışında kalmış ya da bu stratejilerin ne anlama geldiğini bilmediğinden sürece dâhil olsa da anlamlandıramamıştır,
- Devralınan projelerde çoğu zaman teknik dokümantasyon yetersizdir. On milyon bütçeli dokümantasyonu zayıf bir projeden ziyade bir milyon bütçeli dokümantasyonu tam bir proje tercih edilir. Eksik dokümantasyonda hangi işlemin hangi amaçla yapıldığının bilinmesi çok zor olup süreci yürüten yazılımcılara bağımlılık yaratmaktadır,
- Ne yazık ki yöneticiler kadar teknik elemanlar da mobil olmuştur. Bunun birinci sebebi yazılım kültürü içerisinde yetişen bir kişinin Maliye Bakanlığı gibi askeri bir hiyerarşi ve disipline tabi olmasının yaşattığı zorluktur. İkinci sebep, yetenek ve potansiyellerinin doğru kavranamayışıdır. Birçok kurum tam olarak ne yaptığı belirsiz teknik personelle doluyken ne yaptığı belli olanlar en çabuk kaybedilenler olmuştur. Kendini yetiştirmiş bir yazılımcı çok kolay bir şekilde yurtiçinde veya yurtdışında kendisine iş bulabilmektedir. Yetersiz dokümantasyonla beraber bu kişilerin kaybı zaten pek çok projeyi doğal yaşam süresinin sonuna ulaştırmıştır. Sonuç, net kamu zararıdır,
- İstihdam politikası ise öteden beri yanlıştır. Yetenekli junior bir yazılımcı 3.000 – 6000, orta kıdemde bir yazılımcı 7000 – 12000 ve senior bir yazılımcı 13.000 – 20.000 bandında maaşlarla çalışabilmektedir. Bu kişiler oturduğu yerden şu an yurtdışına freelance olarak çalışsa bile döviz kuruna bağlı olarak ciddi paralar kazanabilir. Memur maaşlarıyla teknik personel istihdamı ise çok zordur. Bu yüzden ihale süreçleri devreye girmekte firmalar aracılığıyla teknik personel çalıştırılmaktadır. Firmaların personel üzerinde kurduğu baskı ise firma bağımlılığını ortaya çıkarmaktadır,
- Her kurumda bu bağımlılığın izini görebileceğiniz hizmet sunan tedarikçi firma bulunmaktadır. Yazılım projelerinin ardı ardına bu firmalar tarafından yapıldığı görülür. En büyük dezavantajı her projenin bağımlılığı daha da arttırmasıdır. Başka bir firmanın dünya devi de olsa bu koşullarda iş yapma imkânı bulunmamaktadır. Muhtemelen randevu dahi alamayacaktır. Rekabet koşulları bunun sonucunda ciddi sekteye uğramaktadır. Dahası firmanın rehavete kapılması ile teknolojik ilerleme durmakta ve tedarik edilen personelin niteliği de azalmaktadır,
- Bir alternatif istihdam senaryosu olarak bilgisayar mühendisliği ve benzeri bölümlerden mezun kişilerin memur olarak istihdam edilmesi politikaları geçmişte hayata geçirilmiştir. Bilinmesi gereken birinci husus bilgisayar mühendisliğinden mezun olan her kişinin kamu projelerinde çalışma yeterliliğine sahip olmadığıdır. Ücret ve çalışma koşulları itibariyle doğal seleksiyon gereği zaten özel sektörü öncelemiş olmaları gerekir. Memuriyete başlamalarıyla beraber bu kişilerin pek çoğunun teknik bilgi düzeyi bir duraklama dönemine girmiştir. Firma personelleri tarafından yürütülen projelere çeşitli sebepler(eksik veya saklanan dokümantasyon, firma kültür ve stratejisi, bilgi düzeyi, geç katılım, kişisel sebepler) dolayısıyla dâhil edilememişlerdir. Bilgi ve yeteneklerin geliştirebilecekleri işlerden ziyada rutin işlerde çalıştırılmış olup potansiyelleri ciddi şekilde zayi edilmiştir,
- Her kurum kendi projelerini geliştirmiştir. Bu projeler çoğunlukla birbirinden bağımsız ve bihaberdir. Dikkatli bakıldığında bazı projelerin prensipte aynı olduğu görülebilir. Örneğin her kurumda elektronik belge yönetim sistemi, içerik yönetim sistemi, personel takip sistemi gibi sistemler yazdırılmış olup bunların maliyetine ayrı ayrı katlanılmış bulunulmaktadır. Oysa bu projeler bir kez yazdırılıp tüm kurumlar tarafından ortak olarak kullanılabilir niteliktedir,
Software(Yazılım), Hardware (Donanım) Tedarik Süreçleri
- Bilişim sektörü asimetrik bilgi ve doğru maliyetlendirememe dolayısıyla istismara en müsait sektörlerden birisidir. Bir mağazaya girip “ben teknik şeylerden anlamam en iyisi olsun dedim bunu verdiler diyorsanız” muhtemelen kazık yemiş veya ihtiyacınız olmayan bir ürünü tedarik etmişsinizdir. Kamu tedarik süreçlerinde de durum farklı değildir.
- Alımlardaki en önemli problemlerden birisi test eksikliğidir. Test edecek personel yeterli bilgiye sahip olamayacağı gibi test yapılması istenmiyor da olabilir. Çoğu zaman bir dizüstü bilgisayar alımı yapılırken bir performans testi uygulanmamış, A markasının ürününün B markasının ürününe göre kıyaslayan bir rapor üst yöneticiye sunulmamıştır. Bu testlerin ürün alım kararlarıyla beraber saklanması bir gelenek haline getirilmelidir. Kamu 8 gb ram ve i7 işlemciili iki bilgisayar arasında olabilecek 10 temel farkı anlamlandıramayacak kişi ve yöneticilerle doludur. Sunucular, diskler, yazıcılar, tarayıcılar gibi diğer teknik donanımlarda durum daha da giriftleşmektedir,
- İhalelerdeki temel prensip ise en düşük fiyata satın almadır. Zaman, ucuz etin yahnisi misali, bu alımların önemli bir çoğunluğunun sorunlu olduğunu göstermiştir. Kendi kendine anakartı yanan bilgisayarlardan, gün aşırı bozulan cihazlara bu tercihin maliyeti görülebilmektedir. Bu açıdan hiç kuşkusuz kamu sektörü Türkiye’nin en büyük bilişim çöplüğüne sahiptir,
- Donanım ve program tercihinde personelin gereksinimleri ve bunların hangi işlerde kullanılacağı önemlidir. Kurumlar bir alıma çıkmadan önce genelde personelinin ihtiyacının ne olduğunu (bir anket vb.) sorma gereği duymamaktadır. Örneğin ucuz diye alınan 14 inch dizüstü bilgisayar gözleri bozuk bir personeli ne kadar mutlu edebilir? Ya da düşük ram’li bir bilgisayar hacimli verilerin analizini gerektiren bir işin ne kadar hakkından gelebilir? Dahası eldeki bilgisayarların teknik kapasitesi sınırlıyken ucuz diye alınan ancak tüm bilgisayarı yorarak felç eden bir virüs tarayıcı, kullanılamayan bir bilgisayarda ne anlam ifade edecektir?
- Garip bir şekilde eskiyen tüm cihazlar kolayca hurdaya çıkarılmış çoğu zaman yeni alım süreçlerine geçilmiştir. Bir ürünün hurdaya ayrılabilmesi için yükseltilebilir veya tamir edilebilir olmaması gereklidir. Hurdaya sevk genel bir politika ise bunun için bile kapsamlı bir ekspertiz ve raporlama gerekir,
- İkisi de 8 gb ramli iki dizüstü bilgisayardan birisinin anakartı maksimum 8, diğeri 16 gb ram’e müsaade ediyorsa ikincisi tercih edilmelidir. Zamanında 500 TL fark için kaçınılan bu tercih 4 sene sonra 500 TL lik bir ram takviyesiyle elinizdeki bilgisayarları 2 sene daha kullanılabilir kılabilir. Şaşırtıcı şekilde(aslında şaşırtmıyor) 500 TL’den kaçılarak 4 sene sonra 2000 yeni dizüstü bilgisayar alınması tercih edilmektedir,
- Bugün kamunun elindeki çok değerli yazılımcılarla birçok profesyonel ürün kamuda yazılabilir niteliktedir. Fakat elde yeterli personel olsa da kamuda ciddi miktarda outsource çözüm olduğu görülecektir. Outsource ve inhouse çözümler arasında bir denge gözetilmesi gerekir. Maliyetlendirme olarak daha pahalıya patlayacak ve bakım maliyeti yüksek projelerde outsource çözümler tercih edilip hazır ürünler tüketilebilir. Buna karşın bir kurumun elinde bu kadar personel varken websitesi, mobil uygulaması gibi bazı temel ihtiyaçlarını dışarıya yaptırması mantıklı değildir,
- Açık kaynak (OpenSource) yazılımlar teknolojik gelişimin adresidir. Buna rağmen güvenlik açıklarından korkularak veya teknik bir hata ve yardım durumunda destek alabilmek adına profesyonel ürünler tercih edilmektedir. Bu tercihler kamunun sırtına ağır lisans maliyetleri yüklemiştir. Bugün bir yabancı firmanın ilişkisel veritabanı çözümünün kamuyu esir aldığı ve nereye gidilse görüldüğü söylenebilir. Daha açık bir soruyla kaç adet kamu kurumu PostgreSQL gibi bir açık kaynak bir şaheserin nimetlerinden istifade etmektedir. Dahası İşletim sistemi de tekeldir. Çok az kurum(Gib) Linux temelli alternatif çözümleri hayata geçirmiştir,
Siber Güvenlik, Network, Veri Tabanı ve Veri Politikası
- Bu dört başlık da bugün kamudaki en sorunlu başlıklar arasında yer almaktadır. Basit bir örnekle durum açıklanabilir. Dünya tarihinin bilişim evresinde bankaların sistemlerinin hacklenmesi çok nadir görülen bir şeydir. Katman katman güvenlik üst üste bindirilmiştir. Bir bankanın hacklenmesi ve veri sızıntısı demek inanılmaz bir prestij ve güven kaybına eştir. Oysa bugün pek çok kamu kurumu veri toplayıcısı haline gelmiştir. Örneğin MASAK ve GİB’de bir bankanın değil Türkiye’deki tüm bankaların verileri toplanmış haldedir. Dahası GİB’de Türkiye’deki çok sayıda resmi ve özel kurumun verisi birikmiştir. Bir kıyaslamayla bu kurumların ne kadar güvenli bir sisteme sahip olması gerektiği görülebilecektir,
- Bu noktada şu sorunun sorulması gerekir. Veri toplayıcısı kamu kurumlarında bu zamana kadar kaç adet sızma testi gerçekleştirilmiş olup bu testlerin sonuçları nelerdir? Bu kurumlarda kaç adet siber güvenlik personeli çalıştırılmakta olup bu kişilerin yetkinlik düzeyleri nedir? Daha ilginç bir soru bu kapsamda istihdam edilen personel bu kapsamda çalıştırılmakta mıdır? Kaç adet kamu kurumunun Veri Sızıntısı Önleme(Data Loss Prevention) ve Veri Kurtarma Politikası politika ve araçları bulunmaktadır? Bilişim sistemleri dış denetim süreçlerinden geçmiş midir? Kaç kurum bilgi varlıklarının değerinin farkındadır? Bu soruları her kurumun kendi içinde cevaplaması gerekir. Siber güvenlik oldukça zorlayıcı bir başlık olup hata affetmemektedir. En ufak bir sızıntı deepweb veri pazarında verinizi vitrine çıkarabilir,
- Verinin toplanmasındaki bir başka sorun verinin hatasız bir şekilde alınması ve anlamlandırılabilir şekilde saklanmasıdır. İhtiyaç duyulan tüm kurumlarla bu veri paylaşılabilmelidir. Ayrıca hızlı bir şekilde erişilebilir ve analiz edilebilir nitelikte olmalıdır. Geçmiş dönem veri politikası oldukça hatalıdır. Öyle ki Türkiye’deki en hacimli veriler bunca yıldır büyük veri çözümleri yerine ilişkisel veritabanlarında tutulmakta ve işlenmektedir. Ayrıca her kurumun aynı veriyi birden fazla kez toplaması veri toplanan kurumlara eziyettir. Kişisel görüşümü sorarsanız bugüne kadar tutulan bozuk verinin yarısı veritabanlarından silinse yaratacağı fayda saklanmasından daha çok olacaktır. Kaldı ki veriyi toplayan kurumlar aldıkları sorumluluktan yola çıkarak bu veriyi diğer kurumlarla paylaşmaktan imtina etmektedir. Pek çok veri paylaşılsa bile hatalarla dolu olup analiz edilebilir nitelikte değildir,
- Kurumların bilişim süreçlerindeki en büyük zafiyetlerden biri ise tüm bilişim süreçlerinin yazılımcı kadrolar üzerinden yönetilebildiğine yönelik ilginç inançtır. Birçok kurumda profesyonel bir veritabanı ekibi bulunmamaktadır. Oysa veritabanı yönetimi veri toplayan kurumlarda en az yazılım ekibi kadar değerli ve önemlidir. Bu başlıkta istihdam edilen personelin geçmişine bakıldığında çok farklı desenler görülebilmektedir. Yine pek çoğunun temel görev tanımı hazır sql kodlarıyla belirli veritabanlarından veri çekmekten ibarettir. Gelişim ve öğrenme süreçleri tamamen dışlanmış, NoSql çözümlerin denemesi bile yapılmamış ve açık kaynak inkâr edilmiş durumdadır. Dökümantasyoncu endemik bir tür olup testçi çölde bir vaha gibidir,
- Network, siber güvenlikle kol kola yürümektedir. Yanlış tipolojiler, amatör ellerde tasarlanmış ağ yapıları ağ güvenliğini tehlikeye düşürmektedir. Trafik doğru şekilde izlendiğinde birçok teşebbüs daha erişim safhasında engellenmektedir. Bilgisiz personelleriniz varsa ARP zehirlenmesi soğuk terler dökmenize neden olabilir. Kablosuz ağlarınızın KRACK ile çözülmesi çok değerli trafiğinizi gözler önüne serebilir. Güvenlik başlığı altında incelenmese bile network personeli asıl görevleri itibariyle de oldukça değerlidir. Uzman personeliniz yoksa IP çakışması gibi basit bir sorun kurumsal süreçlerinizi kâbusa dönüştürebilir. Bugün kamuda bu personellerle ilgili de doğru bir istihdam strateji yürütülmemektedir,
Başlıklar uzatılabilir ancak okuyucularımızı sıkmamak adına burada bir nokta koymamız gerekir. Bugüne kadar ki bilişim stratejisi hataları olsa da başarısız bir süreç değildir. Mali alandaki pek çok değerli proje bu dönemde yeşermiş ve mükelleflerin hizmetine sunulmuştur. Adem-i merkeziyetçi bir yapıda var olmuş olan bu stratejinin en önemli avantajı ise ihtiyaca yakın olup sorunu kaynağında görme ve çözüm üretme mekanizmasını içermesidir. Kamu kurumlarındaki uzman, müfettiş gibi kadrolar alan bilgisine sahip olup teknik ekiple aynı mesaiyi paylaşması başarılı projelerin üretilmesine imkân vermiştir.
Bir kısmının teknik altyapısı yetersiz olsa da kamu çalışanı yöneticilerin kamu menfaatini gözeten tutumları, bağımlılık yarattığı aşikâr olsa da kendilerini kamu teşebbüsü olarak gören firmaların katkıları ve hak ettiği ücreti alamasa da devlete çalışmanın verdiği gönül ferahlığıyla emeğini esirgemeyen teknik personelin fedakârlığı bizi bu günlere getirmiştir. Tüm hatalara rağmen Türkiye kamu bilişimi açısından pek çok akranının ötesinde kendi kendine yeter bir ülkedir. Bilgi Teknolojileri Genel Müdürlüğü ile beraber sadece farklı bir döneme geçilmiştir.
Bilgi Teknolojileri Genel Müdürlüğü Sonrası Dönem
Genel Müdürlüğün kurulması yukardaki tüm başlıklara cevap niteliğinde olup reformist bir girişimdir. Açıkçası, mevcut alışkanlıkların süregeldiği geçmiş dönemlere bakılır ve yenilik adına alınan risk göz önünde bulundurulacak olursa, başka bir dönemde hayata geçirilmesi mümkün değildir. Teknik personel Genel Müdürlük bünyesinde toplanmış, yazılım personelinin çalışmasına daha uygun bir çalışma ortamı kurulmuştur. Teknik yeterliliği olan, alanında uzman teknik yöneticiler altında bir hiyerarşi oluşturulmaya çalışılmıştır.
Kurumlarda yürütülen projelerin önemli bir kısmı Genel Müdürlüğe devredilmiş, bu şekilde proje yönetiminin uzman kişiler elinde yürütülmesi amaçlanmıştır. Yeni projelerin çağın gereklerine uygun şekilde dokümante edilmesi ve çağdaş proje yönetim süreçlerinin hayata geçirilmesi en önemli beklentidir.
Genel Müdürlük birden fazla kurumun yazılım taleplerini cevaplayan bir kurum haline gelmiş olup bu talepleri ihtiyaca ve aciliyete göre önceleme ve eldeki personeli öncelikli projelerde kullanma imkânına da kavuşmuştur. En önemli şans, bir projenin tek elden üretilip ihtiyaç duyan tüm kurumlar tarafından kullanılabilmesidir. Birden fazla kurumun teknik altyapısını temsilen sahip olduğu büyüklük, ölçek ekonomisinden yararlanma olanağını sağlamış ve kamunun pazarlık gücünü arttırmıştır.
Çok sayıda kurumda bulunan mükerrer veri Genel Müdürlük bünyesinden toplanmış, verinin tekilleştirilmesi, ihtiyaç duyan kurumlarla tek elden ve sorunsuz olarak paylaşılması amaçlanmıştır. Veri toplama stratejisi değişmekle beraber veri yönetim stratejisi de değişmiş bulunmaktadır. Toplanan verinin hacmi dikkate alınarak Müdürlük bünyesinde büyük veri projesi hayata geçirilmeye çalışılmaktadır.
Bağımlılık yarattığı düşünülen firmalarla yürütülen iç süreçleri yeniden gözden geçirilmiş, bir kısmıyla kamu lehine daha avantajlı koşullarla anlaşma sağlanmış, bir kısmıyla yollar ayrılmış, değerli görülen personel yine kendi rızasıyla farklı firmalarda istihdam edilmiş ve bu alanda da görece başarı sağlanmıştır.
Elbette Genel Müdürlük’ten temel beklenti; yazılım projelerinin profesyonel olarak yönetimi, doğru alım (hardware, software) politikalarına rehberlik etmesi, gerekli inhouse çözümleri hayata geçirip outsource çözümler arasında optimal bir denge yakalaması, tedarik sürecinde rekabet eşitliğini sağlaması, açık kaynak yazılımlara gerekli yatırımları yapması, Kamunun lisans maliyetlerini hafifletmesi, gerekli başlıklarda yeterli ve yetkin personeli istihdam ederek bu alandaki zafiyetleri gidermesi, bilişim personeli istihdam önerisi geliştirmesi ve çağın gereklerine uygun veri yönetimidir. Bu konuda ne kadar başarılı olduğunu zaman gösterecektir.
Önündeki en önemli engel ise geçmişteki bilişim stratejisine nazaran merkezi yapısı ve Bakanlığın her biri kendi alanında uzman kurumlarının alan bilgisine ne kadar hâkim olacağıdır. Kamu projelerinin önemli bir kısmı alan bilgisiyle teknik bilginin harmanlanmasını gerektirmekte olup aşırı merkezi bir yapıda bu projelerin hayata geçirilmesi ve devamlılığının sağlanması kolay değildir. Bu yüzden söz konusu kurumlarda çalışan kamu çalışanlarının gerekli desteği göstermesi ve ortak çalışma kültürünün gelişmesi önemli bir başlık olarak ortaya çıkmaktadır.
Gerçekleştirilmesi istenen bazı projelerin geçmiş projelerle olan mimari kan uyuşmazlığı, daha iyisi yapılana kadar bu projelerin hayatta tutulması zorunluluğu ve bazı projelerin rafa kaldırılmasının yaratacağı kamu zararının da hesaba katılması gerekmektedir. Geçmiş dönemin hatalarının bu yazıda sıralanması ise bilinçli bir tercih mahiyetinde olup ilk cümlede de ifade ettiğimiz gibi her yeni dönemin bir önceki dönemin hataları üstünde yükselmesi gerekmektedir.
En önemli sorumluluk ise koordinasyon olup bu sorumluluğun yerine getirilmesi Bakanlığa aittir. Dışardan bakıldığında Politikanın GİB’te, İncelemenin VDK’da, Mali Suçlarının Araştırılmasının MASAK’ta, Risk Analizinin Risk Analiz Genel Müdürlüğü’nde, Bilişim ve Verinin Bilgi Teknolojileri Genel Müdürlüğü’nde olduğu çok yönlü bir yapı göze çarpmaktadır. Bugün mevcut iktidarın gücü ve yönetici olarak seçilen kadronun niteliği gereği bu yapı yeknesak hareket edebilir ancak planlama da yarınların da düşünülmesi gerekir. Kurumlar arası iş süreçlerinin net olarak ortaya koyulması ve düzenlenmesi gerekmektedir.
06.05.2020
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.