Koronavirüs krizi dolayısıyla ortaya çıkan mücbir sebep haline ilişkin olarak yayınlanan 518 sayılı Vergi Usul Genel Tebliği ve kapsam dâhilinde olan mükelleflerin belirlenmesine ilişkin yayınlanan 2020/3 Sayılı Uygulama İç Genelgesi uyarınca, ana faaliyet kodu farklı bir gündem olarak karşımıza çıkmış bulunuyor. Kurumlar vergisi mükelleflerinde ana faaliyet kodu itibariyle kapsam dahilindeki mükelleflerin belirlenmesi, birçok mükellefin faaliyet kodunun doğruluğunu kontrol etmesine sebep oldu diyebiliriz.
Bazı mükelleflerimiz kodlarının yanlış olduğunun ve doğru çalışmadığının farkına vardılar. Hatta yanlış kodları düzeltmek için Ana Faaliyet Kodu Değerlendirme Komisyonları kuruldu. Düzeltme talebi için gerekli Ana Faaliyet Kodu Değişikliği Raporu gibi bir rapor bile var. Krizin başından beri birçok ülkenin aldığı tedbirleri ve mali uygulamalarını takip etmeye çalışıyorum ancak henüz böyle bir uygulamaya denk gelmediğimi söyleyemem. Ne yazık ki başımıza bir müsibet gelmeden eyleme geçmiyoruz.
Bayağı bozuk. Bu gözler sistemde restoran olarak görülen mobilyacıları gördü. Suçlu aramaya gerek yok, en başta mükelleflerimizin, yerine göre bazı meslek mensuplarının ihmalleri bulunuyor. Yaptığı faaliyeti en iyi tanımlayabilecek kişiler mükelleflerimiz. Bu kodun doğruluğunu takip etmeleri gerekiyor. Elbette tasnif hatası da mevcut. Mükellefiyet tesisinde olabilecek durumlar. İdarenin de gerekli düzeltmeleri yapma ve mükellefleri uyarma gibi bir yükümlülüğü mevcut. Dolayısıyla çorbada herkesin biraz payı var.
Bu kodların değerleri ise bilinmiyor. Öyle ki elde edilen brüt kazancın faaliyetlere dağıtımı 2016 yılında gündeme gelen bir konu olma özelliği taşıyor. İnanılmaz değerli bir veri ve sektörel analiz için elzem. Türkiye’de faaliyet (NACE)kodlarının uygulanması ve beyannamelerin elektronik ortamda alınmaya başlandığı tarihler göz önünde bulundurulacak olursa bu konudaki gecikmenin hesabını sizler yapabilirsiniz. 2020 yılına kadar ise bu kodlardaki hataların giderilmesi gerekirdi.
Sektörel analiz ne kadar değerli diye sorarsanız içinde bulunduğumuz dönemden pay çıkarabilirsiniz. Kurumlar vergisi mükelleflerinde mücbir sebep kapsamına alınan ve tek tek sayılan faaliyetler olduğunu görüyoruz. Hal böyle olunca diğer faaliyetlerde görünen mükelleflerimiz de “krizden biz de etkilendik neden biz dahil değiliz” diye sorguluyorlar. Hatta bu konuda yavaş yavaş seslerin yükselmeye ve çeşitli yazıların yazılmaya başladığını görüyoruz.
Mucbir sebep hali uygulanırken, doğrudan kapatılan işletmeler ve belli sektörler yanında, 2019 yılının ilk üç ayındaki faaliyet kodları itibariyle brüt kazançlar dikkate alınarak, 2020 yılının ilk üç ayında aynı faaliyet kodları itibariyle kazançlarında ciddi düşüş yaşayan mükelleflerimiz mücbir sebep halinden yararlandırılsa veya böyle bir kriter koyulsaydı çok daha objektif bir uygulama olabilirdi. Hatta en önemlisi bir toplulaştırma yapılarak belli sektörlerin nasıl “belli” olduğunda da bu yöntem kullanılabilirdi. Bu durumda kimsenin bir itirazı olamazdı diye düşünüyoruz. Bu bile sektörel analizin önemini ortaya koymaya yeterli.
Şu an için kapsam dışında kalan diğer mükelleflerin taleplerinde haksız bir taraf olmadığı gibi Mali İdarenin uygulamasının objektif olmadığına yönelik bir anlam çıkarılmaması da gerekli. Mücbir sebep hali bizim ülkemizde oldukça cömertçe kullanıldı dersek yalan olmaz. Şöyle ki, koronavirüs krizi ile uğraşan ülkelerin önemli bir kısmında beyannameler değil ödemeler ertelendi. Çünkü ülkeler vergi gelirlerindeki daralmayı beyanlar üzerinden izleyebilmek, belirlilik sağlamak, istatistik tutmak ve tedbirler uygularken bu verilerden yararlanmak istediler. İşletmelere ihtiyaç duyulan likidetinin sağlanması ise temel hedefti.
Ayrıca birçok ülke de dolaylı vergiler kapsam dışı tutuldu. Yine çok sayıda ülkede krizden doğrudan etkilenmeyen sektörler uygulanan tedbirlerden yararlanmamaları için bilhassa ayrı tutulmaya çalışıldı. Ülkemiz uygulaması bize göre iktisadi olmayan ama insani bir tercihe dayanıyor. Bu yüzden eleştirimizi ortaya koysak da hakkını teslim etmemiz ve özellikle meslek mensuplarımızın bu tercihin kıymetini bilmesi gerekir.
Faaliyet (NACE)kodlarındaki yanlışlık öteden beri bilinen bir durumdur. Ancak Koronavirüs gündeminden çok daha öncesinden sorun olmaya başlamıştır. Geçici vergi beyanlarında doldurulan brüt kazanç dağılımı tablosuna ekibimizle beraber en çok vakit harcayan kamu görevlileri arasındayız. Bu konuda müfettiş arkadaşlarımızın çok değerli çalışmaları var. Sadece bir grup mükellefin değil belli bir yıldaki tüm mükelleflerin verisinden bahsediyoruz. Faaliyet kodları yanlış mükelleflerin bu veride çok ciddi sapmalar yarattığını gördük. Sayıları azımsanmayacak düzeyde.
Devasa bir şirketin yanlış kodlama yüzünden sizin faaliyet kodunuzda göründüğünü düşünün. Hacmi ve karlılığı dolayısıyla yarattığı sapma sektör ortalamasını etkileyebildiği gibi işletmenizin durumunun yanlış yorumlanmasına neden olabilecektir. Örneğin bir risk analizi kurgulayıp sektör ortalamasının altında kazanç beyan edenleri riskli görüp incelemeye sevk edecekseniz bu durum işletmeniz için iyi haber değildir.
Benzer şekilde kazancını faaliyet kodlarına tam olarak dağıtmayan, 999999 no.lu faaliyet koduna tüm kazancını dağıtan veya joker gibi kullanan, takip eden dönemler itibariyle faaliyet kodlarını değiştiren, rastgele giriş izlenimi yaratacak kazanç girişler de bulunan mükellefleri gördük. Bu kadar değerli bir veri elbirliğiyle ancak bu kadar heba edilebilirdi. Tespitleri ve alınması gereken tedbirleri de bir yazıyla ilettik. Çok fazla ilerleme kaydedilmediğini görüyoruz. Mükelleflerimizin de olası bir sektörel analizde aldığı riski doğru değerlendirmesi önemli.
İçinde bulunduğumuz yeni dönemde ve değişen mali idare anlayışında Hazine ve Maliye Bakanımızın da vurguladığı şekilde sektörel analizin ön plana çıktığını biliyoruz. Bu konuda bir farkındalık oluşmuşken gerekli düzenlemelerin yapılması ve sadece mücbir sebep odaklı değil tüm mükelleflerin kendi kodlarını düzelttiği bir sürecin hayata geçirilmesini beklemek umarız beyhude değildir. Konuyla ilgili değil ama bu yazıyı kendi tanımladığım bir sendromla tamamlamak isterim.
Gerek kamu gerekse özel sektörde, bir idareci veya bir çalışan olarak görev tanımız itibariyle sınırsız yetkileriniz ve elinizde kendi alanınızla ilgili kimsede olmayan bilgiler varken sadece birileri sizden bir şey istediğinde o dileği yerine getiriyorsunuz. İşte bu kötü bir sendrom. 21. yüzyılın yönetişim anlayışı bu değil. Sorun çözme ve yenilik en alt kademelerden başlayarak üste sirayet eden bir süreç. Bu süreci hayata geçirebilen kişilerin daha başarılı olduğunu görebiliyoruz. Risk alabilen, üretebilen, yenilik ve ilerleme adına hata yapabilen insanlar. Koltuk kaybetme korkusunda veya günü geçirme çabasında olmayan kimseler. Sayıların arttırılması elimizde olanların kaybedilmemesi dileğiyle.
16.04.2020
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.