Bundan birkaç hafta önce uyardığımız üzere artık Korona ekonomisine geçiş yapmış durumdayız. Milletçe birlik ve beraberliğe en az ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde mali alanda çalışan (kamu denetçileri, firmaların mali yönetici ve personelleri gibi) bir kısım emekçi dışında bir kısmımız evlerimize dağılmış vaziyetteyiz. Korona içerikli yazılardan biraz sıkıldığınızı tahmin ettiğimden gündemi biraz değiştirmekte fayda görüyorum. Bu yazıda dönem dönem gündeme gelen ve kazandıkları paralarla bağlantılı olarak vergi uygulamaları üzerinden eleştiri toplayan influencer mevzusunu işlemek istiyorum.
Genel bir yanlış olarak Influencer konusu ele alınırken salt vergi hukuku temellerine dayalı değerlendirmelere yer verildiğini görüyoruz. Doğrusu, influencer meselesinin daha çok reklam hukukunu ilgilendiren bir konu olduğudur. Verginin sadece bir sonuç olduğunu kabul edip reklam hukuku açısından rolleri iyi belirleyebilirsek, mali idareye yöneltilen bazı haksız eleştirileri ve yanlış anlamaları da düzeltebileceğimize inanıyorum.
İnternet Mahir’den bu yana ülkemizde internet ünlülerinin evrim sürecini takip edebilmişseniz, içinde bulunduğumuz durumu daha rahat yorumlayabilirsiniz. Çünkü reklam uygulamalarındaki gelişim de buna benziyor. Tüm dünya insanlarını koşulsuz seven ve evinin kapılarını açan İnternet Mahir’den, “arkadaşlar kanalıma hoş geldiniz bugünkü yayımıza geçmeden önce yeni tanıştığım ve çok beğendiğim bir ürünü sizlerle paylaşmak istiyorum” internet ünlüsüne geçiş yapmış bulunuyoruz.
Reklam trendleri açısından ele alacak olursak, reklam içeriğinin nispeten kontrol edilebildiği, çoğunlukla ajanslar gibi profesyonel ekipler tarafından hazırlandığı ve ziyaretçi sayısı yüksek internet siteleri üzerinden yayınlandığı geleneksel internet reklamcılığına nazaran; içeriğin sıklıkla hesap sahipleri tarafından üretildiği, sosyal medya hesapları üzerinden yayınlandığı ve genelde reklam veren ve yayınlayan arasında ajans gibi bir aracının bulunmadığı sosyal medya reklamcılığının ağırlık kazanmaya başladığı bir dönemde yaşadığımızı ifade edebiliriz.
Influencer dediğimiz arkadaşlar da işte bu dönemde sıklıkla duymaya başladığımız kişiler. Bununla beraber zorunlu olarak internet veya sosyal medya ile anılmaları gerekmiyor. Influencer’lar; belli konularda otorite olarak anılmaları, bilgi birikimleri, pozisyonları veya kitlesiyle olan ilişkileri açısından diğer kişilerin satın alma kararlarını etkileyebilen kişiler olarak tanımlanıyor.
Yani sevilen siyasetçiler, konusunda uzman akademisyenler, sıkı bir hayran kitlesine sahip sanatçılar, (tam olarak ne için sevildiği anlaşılamayanlar da dahil olmak üzere) sosyal medya fenomenleri gibi kişileri influencer olarak tanımlamamızda bir sakınca yok(o bizden biri).
Influencer’lar üzerinden gerçekleştirilen pazarlama faaliyetlerine influencer marketing adı veriliyor. Bu kişilerin tercih edilmesinin temel sebebi tüketici kararlarını etkileme yetenekleri. Geleneksel olarak bir televizyon reklamında bir şarkıcıyı oynatmanın da özü itibariyle pek bir farkı yok. Yani reklam filmlerinde oynattığımız sanatçıların da aynı etkiyi yaratmasını planlıyoruz.
O zaman influencer’lar üzerinden gerçekleştirilen bir reklam kampanyasının geleneksel reklamlardan ne farkı var ve bize ne gibi bir katkısı olabilir diye sorabilirsiniz. Elbette bir inluencer’ın cebine 50.000 TL koyup bizim mal ve hizmetleri çevrendekilere anlat derseniz, bu işin ağ pazarlamadan (network marketing) farkı kalmıyor. Bu noktada devreye kitle erişimi giriyor.
Bu kişilerin kitle erişimine açık olması en önemli kriterlerden birisini oluşturuyor. Örneğin televizyon programlarına sıklıkla davet edilen, radyo söyleşilerine katılan, kitapları yok satan, tirajı yüksek dergilerde yazıları yayınlanan veya hesabında birkaç milyon takipçisi olan kişilerin kitle etkileşiminin daha yüksek olduğu kabul ediliyor.
Kitlelerin karşısına çıkan ve bu kitlelerin satın alma kararlarını etkileyebilecek kişilerden bahsediyoruz. Buna karşın, konuyla ilgili tartışmalara baktığımızda, daha çok sosyal medya fenomenlerinin kazançları ile gündeme geldiğini görüyoruz.
Aslına bakarsanız, bir reklam ilişkisine bağlı olarak, sabah programına katılan bir sanatçının üzerindeki elbisenin tasarımcısından bahsetmesi, radyo söyleşisi yapan bir gurmenin restoranınızı övgüyle anlatması, hastalıkların ele alındığı bir makalede bir akademisyenin adrese teslim olacak şekilde medikal ürününüze vurgu yapması veya bir internet fenomenin facebook hesabından kullandığı kremi güzellemesi arasında bir fark bulunmuyor.
Tek fark, sosyal medya fenomenlerinin takipçisi sayısının görülebilmesi, mesleki kimliği konusunda şüphemizin olmadığı yazar, sanatçı, akademisyenler gibi diğer inluencer’ların yanında sosyal medya fenomenlerinin ne şekilde para kazandığı konusundaki şüphelerin daha yoğun yaşanması ve kendi değer yargılarımız üzerinden bize oldukça sıradan gelen bazı kişilerin popülaritesi karşısında ortaya çıkan bir tutam kıskançlık. Bu yüzden sosyal medya fenomenleri vurun abalıya kıvamına gelmiş durumdalar.
Unutmamız gereken husus, bugün artık birçok sanatçının, yazarın, akademisyenin, siyasinin, komedyenin, mankenin televizyon ve radyo gibi geleneksel kitle iletişim araçlarına erişim imkânlarının yanında takipçileri binleri, milyonları bulan sosyal medya hesaplarının bulunduğu.
Sosyal medyanın sağladığı en önemli avantaj ise ücretsiz bir kitle iletişim aracı olarak influencer’ların binlerce kişiden milyonlarca kişiye kadar erişimini kolaylaştırması. Reklamın kitleye ulaştırılması için gerekli televizyon ve radyo gibi diğer kitle iletişim araçlarına ayrılan bütçeden tasarruf edebiliyorsunuz. Üstelik sosyal medyada reklam içeriğinin kaç kişiye ulaşabileceği konusunda sayısal bir öngörüde de bulunabiliyorsunuz.
Giderek artan bir şekilde, takipçi sayısı influencer’lar için bir etkileme gücü ölçütü olarak kabul edilmeye başlandı diyebiliriz. Eskiden bu derecelendirme bir yazarın kitabının okuyucu sayısından, bir sanatçının konser doluluğundan veya albüm satış rakamlarından, bir komedyenin katıldığı programın ratinginden yapılmaya çalışılmaktaydı. Takipçi sayısının çok daha net bir kitle analizine izin vermesi işleri kolaylaştırmış görünüyor.
Yüksek takipçi sayısı aynı zamanda çift yönlü bir etkileşime de neden oluyor. Yüksek rakamlar, reklam içeriğinin daha geniş bir kitleye erişeceğini göstermekle beraber influencer’ın etkileme gücü olduğuna da işaret ediyor. Sonuçta bu kadar kişinin bu insanı takip etmesinin makul bir sebebi olmalı.
Sosyal medyanın influencer marketing işini bu kadar tercih edilir ve başarılı kılan bir başka özelliği ise kontrolü güç bir mecra olarak örtülü reklam için biçilmiş kaftan niteliğinde olması.
Influencer’lar üzerinden yürütülen bir reklam kampanyasının sıklıkla tercih edilmesinin en önemli sebebi, bir zorunluluk olmasa da, reklamın örtülü bir şekilde yapılabilmesi. Yani influencer’lar bir konudan bahsederken arka planda bir firma ile reklam anlaşması olup olmadığını bilemiyorsunuz.
Bazı durumlarda gerçekten kullanılmayan veya yararlanılmayan bir mal veya hizmete methiyeler düzülebiliyor. Yüzündeki sivilceleri bir markanın kürünü uygulayarak temizlediğini ileri süren influencer’ın ürünü hiçbir şekilde denememiş veya bahsettiği etkiyi görmemiş olması bu duruma örnek gösterilebilir.
Influencer tarafından reklamı yapılan ürüne ilişkin olumlu veya olumsuz bir yorum yapılmasa bile tüketici nezdinde söz konusu ürün ve hizmetin bilinirliğinin artmasının sağlandığı kesin. Arka planda gerçekleştirdiği anlaşmaya bağlı olarak bir otelde ücretsiz konaklayan influencer’ın, yaz tatili için gittiği otelin adı da görünecek şekilde kurgu sofralar, partiler, lüks odalar içeren resimler paylaşması gibi.
Sonuç, influencer tarafından icra edilen ve reklam olduğunu algılayamadığımız bir eylem neticesinde ürün ve hizmete olan tüketim kararlarımızın ciddi şekilde etkilenmesi ve sapması. Yani reklamın etkileyicilik gücünün, samimiyet sınırlarını zorlayan geleneksel bir televizyon reklamının çok daha ötesine geçmesi. Şu bir gerçek ki reklam olduğunu bildiğimiz şeyleri izlemekte ve inanmakta güçlük çekiyoruz.
Influencer Marketing dünya genelinde de tartışılan bir konu durumunda. BusinessInsider’in araştırmasına göre 2022 yılında toplam hacmin 15 Milyar USD’ye ulaşması bekleniyor. InfluencerMarketingHub’ın sektör raporuna göre 2020 yılında beklenen piyasa büyüklüğü 9.7 Milyar USD civarında. Büyüme hızı giderek artıyor ve sırf bu konuya eğilen ajanslar kuruluyor. Aslında sektörün büyümesi reklam etiğine ilişkin birçok tartışmayı da bünyesinde barındırıyor.
Özellikle Fyre Festivali Skandalı gibi skandallar influencer olarak tanımlanan kişilerin reklam ilişkilerini daha sorgulanır hale getirdi diyebiliriz. Influencing marketing açısından en çok kullanılan sosyal medya platformunun instagram olduğu biliyoruz. 2017 yılında Kendall Jenner, Bella Hadid, Hailey Baldwin and Emily Ratajkowski gibi ünlülerin kendilerine yapılan ödeme karşılığında instagram hesaplarından Bahama Adaları’nda yapılacak bir müzik festivalini duyurmaları çok sayıda biletin satılmasına neden olmuştu. Sonuçta organizasyonun, belgeseli de çekilen, bir dolandırıcılığa dönüştüğü ortaya çıktı.
Söz konusu ünlülerin aradaki reklam ilişkisini ortaya koymadan bu şekilde bir kampanyada yer almaları ise infial yarattı. Oysa Influencer’lar üzerinden gerçekleşen pazarlama faaliyetleri bundan çok önce Birleşik Devletlerdeki Fedaral Ticaret Komisyonu’nun radarına girmişti. 2016 yılında komisyon influencer’ları reklam içeren paylaşımlarda #ad, #sp, #sponsored gibi etiketler kullanmaları konusunda uyarmıştı. Fyre Skandalında ise bu etiketi sadece bir ünlünün kullandığı anlaşılmıştı.
Influencer’lar üzerinden yürütülen örtülü reklam kampanyalarının korkunç boyutlara ulaşması ve influencer’ların bildiğini okuması, Fedaral Ticaret Komisyonu’nun 2017 yılında daha sert tedbirler almasına yol açtı. Komisyon 90’dan fazla influencer ve pazarlama şirketine tebligat yaparak markalara ilişkin yaptıkları sosyal medya paylaşımlarında, aradaki ilişkinin açık bir şekilde ortaya koyulmasını talep etti.
Tüketicilerin tüketim kararlarını etkileyebilecek niteliğe sahip bir reklam ilişkisi varsa, eğer gönderinden doğrudan anlaşılamıyorsa, şüpheye yer bırakmayacak ve açık bir şekilde paylaşımda ortaya konulması gerekiyordu. Aradaki ilişkinin aile veya iş bağlantısına, parasal bir ödemeye, hediye veya bir üründen bedava yararlanmaya dayanmasının sonucu değiştirmeyeceği vurgulandı.
En önemlisi, Komisyon tarafından influencer’lar için bir rehber hazırlandı. Tüketicinin korunmasından sorumlu bir devlet kurumunun influencer’ların bilgilendirilmesi için attığı örnek bir uygulama niteliğindedir. Uyarı neticesinde bazı influencer’ların paylaşımlarında markaya teşekkür veya hashtagler şeklinde reklam ilişkisini ortaya koymaya çalıştığı gözlemlenmiştir.
Sonuçta instagram, gönderilerin başında yer alan ve markaya atıf yapılmasını sağlayacak “ücretli ortaklık etiketi”ni devreye aldı. Bazı ünlülerin paylaşımlarında artık bu etiketleri görebiliyoruz. Buna rağmen InfluencerMarketingHub’ın 2020 Sektör Raporu’nda incelenen gönderilerin sadece %14’ünün Komisyon’un sunduğu kaideleri tam olarak karşılayabildiği açıklandı.
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un(TKHK) 61 maddesi uyarınca ticari reklam, “ticaret, iş, zanaat veya bir meslekle bağlantılı olarak; bir mal veya hizmetin satışını ya da kiralanmasını sağlamak, hedef kitleyi oluşturanları bilgilendirmek veya ikna etmek amacıyla reklam verenler tarafından herhangi bir mecrada yazılı, görsel, işitsel ve benzeri yollarla gerçekleştirilen pazarlama iletişimi niteliğindeki duyurular” olarak tanımlanmıştır.
Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmeliği’nin 4. Maddesinde yapılan mecra tanıtımına bakılacak olursa, internetin de bir mecra olarak kabul edildiği, bu mecrada yapılan reklamların söz konusu kanun ve yönetmelik hükümlerine tabi olduğu görülebilecektir. Aynı maddeye göre twitter, facebook, instagram gibi sosyal medya kuruluşları mecra kuruluşlarıdır.
5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 2. Maddesi uyarınca sosyal medya kuruluşları, hizmet ve içerikleri barındıran sistemleri sağlayan veya işleten yer sağlayıcıları; bu platformlarda paylaşımda bulunan kullanıcılar, internet ortamı üzerinden diğer kullanıcılara sunulan her türlü bilgi veya veriyi üreten, değiştiren ve sağlayan içerik sağlayıcılar olarak kabul görmektedir.
Aynı Kanun’un 5. Maddesi uyarınca Sosyal medya platformları, kullanıcılarının yayınlandığı içeriği kontrol etmek veya hukuka aykırı bir faaliyetin söz konusu olup olmadığını araştırmak zorunda değildir. Buna karşın 4. Madde uyarınca sosyal medya kullanıcıları, kendi hesaplarından yayınlandıkları her türlü içerikten sorumludurlar.
Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun 61. Maddenin devamında; reklam olduğu açıkça belirtilmeksizin yazı, haber, yayın ve programlarda, mal veya hizmetlere ilişkin isim, marka, logo veya diğer ayırt edici şekil veya ifadelerle ticari unvan veya işletme adlarının reklam yapmak amacıyla yer alması ve tanıtıcı mahiyette sunulmasının, örtülü reklam olarak kabul edileceği belirtilmiştir. Her türlü iletişim aracında sesli, yazılı ve görsel olarak örtülü reklam yapılmasının yasak olduğu hükme bağlanmıştır.
Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmeliği’nin 16. Maddesi uyarınca reklamlarda, tanıklığına başvurulan kişi, kurum veya kuruluşun tecrübesine, bilgisine veya araştırma sonuçlarına dayanmayan ve gerçek olmayan hiçbir tanıklık ya da onay ifadesine yer verilemeyecek veya atıfta bulunulamayacaktır. Tanıklı reklam olarak da ifade edilen bu reklamlarda kişinin gerçek hayatta hiç kullanmadığı bir ürün veya hizmete ilişkin yalan yönde tanıklık etmesi reklam hukukuna yönelik bir ihlal niteliğindedir.
Sosyal medyada yayınlanan reklamları denetleme yetkisine ise Ticaret Bakanlığı, bünyesinde çalışmalarını sürdüren Reklam Kurulu sahiptir. Kanun gereği ticari reklamların Reklam Kurulunca belirlenen ilkelere, genel ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına uygun, doğru ve dürüst olmaları esastır. Daha önce de belirttiğimiz üzere inluencer marketing faaliyetlerinin itici gücünü oluşturan örtülü reklam yasaktır.
Tüketiciyi aldatıcı veya onun tecrübe ve bilgi noksanlıklarını istismar edici, can ve mal güvenliğini tehlikeye düşürücü, şiddet hareketlerini ve suç işlemeyi özendirici, kamu sağlığını bozucu, hastaları, yaşlıları, çocukları ve engellileri istismar edici ticari reklam yapılamaz.
Reklamlara ilişkin olarak TKHK 61. Maddede sayılan bu kaidelere aykırı bir reklam faaliyeti yürütüldüğü tespit edildiğinde, aynı Kanunun 77. Maddesi uyarınca Reklam Kurulu reklam verenler, reklam ajansları ve mecra kuruluşları hakkında durdurma veya aynı yöntemle düzeltme veya idari para cezası ve gerekli görülen hâllerde de üç aya kadar tedbiren durdurma cezası verebilir.
Reklam Kurulu, ihlalin niteliğine göre bu cezaları birlikte veya ayrı ayrı verebilmektedir. Reklam internet aracılığıyla gerçekleşmişse 2019 yılı için verilecek idari para cezası miktarı 85.480 TL’dir. Reklam Kurulu, idari işleme konu ihlalin bir yıl içinde tekrar edilmesi hâlinde yukarıda belirtilen idari para cezalarını on katına kadar uygulayabilmektedir.
Tüketicileri aldatıcı veya ilgili mevzuata aykırı ticari reklamlar tüketiciler tarafından e-devlet üzerinden( https://ereklam.gtb.gov.tr) şikâyet edilebileceği gibi, Reklam Kurulu Başkanlığınca re'sen inceleme de yapılabilmektedir. Kurulun bu yetkisini kullandığı ve genelde internet reklamları açısından reklam verenlere ceza kesildiği görülmektedir.
Yapılması Gerekenler
Konuya ilişkin vergisel değerlendirmemizi başka bir yazıda ele alacağız. Buna karşın reklam uygulamaları açısından influencer marketing faaliyetlerine ilişkin yapılması gerekenleri birkaç başlıkta sıralamakta fayda görüyorum:
Sonuçta reklam kitlesine ulaştıktan, ödemeler elden yapıldıktan, paylaşımlar ya hesap sahibi tarafından ya da sosyal medya platformu tarafından otomatik olarak kaldırıldıktan sonra bu mükelleflerin incelemeye sevk edilmesi çok zahmetli bir süreç haline geliyor. Örtülü reklam uygulamaları dolayısıyla konuya ilişkin mesainin önemli bir kısmı; içeriğin tespitine, arada bir ilişki olup olmadığına, paylaşımın bir reklam içerip içermediğine, para alışverişinin ispatına harcanıyor. Bu nedenle caydırıcılığın çok ileri safhalarda başlamasının daha tercih edilebilir bir durum olduğunu söylemekte fayda var.
20.03.2020
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.