23 Ekim günü akşam saatlerinde haber sitelerine bir haber düştü. Haberden akaryakıt sektörünün, Gelir İdaresi Başkanlığı ve enerji uzmanlarıyla kampa girdiğini öğrendik. Yıllık 2 milyon tonu bulan ve akaryakıt üzerinden yürütülen vergi kaçakçılığına bir çözüm getirilmek istendiği söyleniyor. Sayın Hazine ve Maliye Bakanımızın, eski Enerji Bakanımız olmasının bu hamlede ciddi bir payı olduğunu düşünüyorum. Ayrıca çıkacak sonuçlardan oldukça umutluyum. Bu alanda gerçekten gözle görülür bir vizyon değişikliği var. Ne düzenlemeler geleceğini hep beraber göreceğiz. Ben sadece sizlerle kendi beklentilerimi paylaşmak istiyorum.
Bu yazının başlığındaki cümleyi her toplantıda birkaç kez söyleyip buna siz de inanıyorsanız Türkiye’de akaryakıtla ilgili hiçbir problem kalmıyor arkadaşlar. Şimdi buradan kurumlar arası bir Asya Pasifik savaşı başlatmak niyetinde değilim ancak bu bürokratlar kendilerini biliyorlar. Belki şaşıracaklar ama cevap verelim, evet bizim işimiz. Sayelerinde bütün akaryakıt sektörünü öğrenmiş olduk. Kesafetinden, ASTM tablosuna; sayaç firesinden, dağıtıcılar arası ticarete… Zaten hep bizim işimiz olduğunu düşünmüşümdür. Fakat düzenleme yetkisi bir başkasında, denetim yetkisi sizdeyken sadece sinek avlıyorsunuz, bataklığı kurutamıyorsunuz. Bu yüzden düzenleme yetkisi tekrar bakanlığımıza dönsün istiyorum. Çok mu radikal bir fikir. Çoğu kişi bu fikri beğenmemiş olabilir. O zaman karşı tarafta güçlü bir denetim kadrosu oluşturalım. Çünkü artık böyle olmuyor…
Akaryakıt sektöründe faaliyet gösteren mükellefleri sektör payları itibariyle kafamda hep üç lig olarak değerlendirmişimdir. Birinci ligde yer alan mükelleflerimiz sektöre yön veriyor, vergiye uyumları yüksek ve kaçak akaryakıt işine bulaşmıyorlar. İkinci lig en çok takdir ettiğim mükelleflerden oluşuyor, birazdan bu mükelleflerden bahsedeceğim. Üçüncü lig sayı bakımından oldukça kalabalık bir grup ve yerden mantar bitermiş gibi çoğalıyorlar. Sermaye yeterliliği deyin, mali sicil deyin adına ne derseniz deyin, bu sektöre girişin bu kadar kolay olmaması gerektiğini düşünüyorum. Hayatımda her zaman serbest piyasayı savunan biri olarak oligopol piyasasını vergi kaybına tercih eder oldum. Herhalde beklentimin ne olduğu anlaşılmıştır. Gelelim ikinci gruba. Bu gruptaki mükellefler her an karanlık tarafa geçme potansiyeline sahip dürüst çalışmaya çalışan mükellefler. Ancak bunların içerisindeki güç tükenmek üzere, birinci ligdeki mükelleflerin gelirine sahip değiller ve çok kalabalık bir kaçakçı grubuyla gelirlerini paylaşmak zorundalar. Sektörü tanımımıza olanak sağlayan, bizlere içerden çok değerli bilgiler paylaşan bu gruptaki dürüst mükellefler iyi ki varsınız. Umarım bu toplantıdan lehine güzel şeyler çıkar.
Haberlerde kaçakçılık yöntemlerinden de biraz bahsedilmiş. Habertürk diyerek referans vermemde sakınca yoktur herhalde. Diyor ki, “Dağıtıcılar arası ticarette de aynı tartışmalı işlem söz konusu olabiliyor. Akaryakıt satılmış gibi gösteriliyor ancak ne ürün teslim ediliyor ne de bir mal hareketi söz konusu oluyor. Satışı yapılmış gibi gösterilen akaryakıt daha sonra piyasaya sürülüyor.” Haberde kullanılan yöntem gayet güzel özetlenmiş. Bu sektörde dağıtıcılar arası ticaret diye bir olgu var. O dağıtıcı ona, bu dağıtıcı şuna satıyor. Eskiden zincir şeklinde dört beş satış görebiliyorduk. Hatta satarken birkaç kol çıkabiliyor. Siz zinciri bir başından yakalayıp inceleye inceleye bir ucuna ulaşmaya çalışıyorsunuz. Bazen müfettişler işlemleri tamamlayana kadar mükellefler tasfiye sürecine girmiş oluyor. Zaten kaçakçıların hareket kabiliyeti çok yüksek. Aradaki şirketlerdeki sorumluluklar kendi nazarlarında harcanabilir insanlar üzerine yüklenmiş oluyor. Bir müfettişimiz tarafından yürütülen araştırmada diğer uçtaki mükellef terzi çıkmış ve hepimizi şaşırtmıştı. Mükellef birkaç bin ton akaryakıtı terziden almış görünüyor. Esnaflık ölmemiş sadece şekil değiştirmiş diyebildik. Değerli esnaflarımız alınmasın. Sözün özü dağıtıcılar arasındaki ticarete bir son verilmeli.
Sorunun çözümü aslında mitolojide gizli, çok fazla uzağa gitmeye gerek yok. İnceleme yaparak bu mükelleflerin faaliyetine bir son verebiliyorsunuz. Bu hem çok hantal bir yöntem hem de bir kafayı kestiğinizde mitolojideki hidra (hydra) gibi iki kafa çıkıyor. Herkül, hidrayla savaşırken kestiği kafalar yeniden çıkmasın diye kestiği yerleri yeğeni ile birlikte dağlamıştır. İşte Vergi Usul Kanunu hükümleri ile bu dağlama işleminin yapılması mümkün değil. Milyarlarca lirayı bulan bir kamu zararını sadece vergi kaçakçılığı diye anarsanız, bu yazının başlığındaki zihniyete ulaşırsınız. Çünkü bu durumda mükelleflere sadece vergi kaçakçılığından işlem yaparsınız. Piyasadan milyonlar toplayan kişilerin 3 kat vergi zıyaı cezasına kafasını uzattığını hayal edin. Durum aynen bu şekilde. Çok daha sert bir kanuni düzenleme ve cezalara ihtiyaç var. Malın gümrükten kaçak girmesiyle ve haberde bahsedildiği şekilde satılmasının yarattığı kamu zararı arasındaki 10 farkı biri açıklarsa memnun oluruz.
İnanması zor ama bu mücadelede çoğunlukla yalnız kalıyorsunuz. Diğer kurumların çalışmamasından değil, herkesin farklı bir çalışma stili olmasından ve ortak çalışma kültürümüzün ezelden beri zayıf olmasından. Elbette ortak çalışmalar her zaman oldu. Bir keresinde bir toplantıda kaçakçılık şube ile bir çalışma yürüttüğümüzü hatırlıyorum. Matematiksel olarak kaçak akaryakıtın olup olamayacağı üzerine kafa patlatmıştık. Polis arkadaşlar çok güzel hazırlanmışlar. İşte Türkiye’ye giren akaryakıt, satılan akaryakıt pompa verileri. Polisimizin bu kadar çaba göstermesi gerçekten takdire şayan. Biz de elimizdeki tüm veri ve bilgileri paylaştık. Uzunca hesaplamalar ve tartışmalar sonucunda katil uşak çıktı. Çünkü elimizdeki veri hiçbir şeye benzemiyor. Biz iki kurum olarak bu verinin ne üreticisi ne de toplayıcısıyız. Adına otomasyon verisi veya başka bir şey deyin. Çalıştığınız verinin bir standardı yoksa katil hep uşaktır. Bu sektörün ürettiği verinin bir standardı olmalı, konunun paydaşı tüm tarafların işini görecek alanlar bulundurmalı ve kolayca anlamlandırılabilmeli. Umarım mesajımız yerine ulaşmıştır. Bu arada gerçekleştirdiğimiz aramalı incelemelerde yanımızda yer alarak bizim ve diğer personelin güvenliğini sağlayan, vergi kaçakçılığıyla mücadelede en az bizler kadar kafa patlatan emniyet personeli sizler de iyi ki varsınız.
Escobar’ın hayatını anlatan dizi veya belgeselleri izlediyseniz görmüşsünüzdür. Escobar çok yaratıcı yöntemlerle kokaini ABD ve diğer ülkelere taşıyor. Kaçakçılık konusunda nam salmış bir arkadaş. Türkiye’de herkes bir Escobar yakalamak istiyor olacak ki olayın Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu Kapsamına giren bir kaçakçılık olmadığı ve vergi kaçakçılığı olduğu anlaşıldığında herkesin yüzü asılıyor. Bu gruba polisimiz ve savcılarımız dâhil. Yani savcı beyler açısından düşünüyorum sahte belgeci soruşturmak ayrı, sınır kaçakçısı soruşturmak ayrı bir his olsa gerek. Polislerimiz için akşam eve gidince, bugün üç tane sahte belgeci yakaladım demekle, sınırda 10 milyon değerinde mal yakaladım demenin ayrı bir heyecanı olmalı. Sonuçta vergi kaçakçılığı suçlarının cezası belli ve bu arkadaşlar iflah olmuyorlar. Üzgünüm beyler bizim hayatımızdaki kaçakçılar bunlar. İşlerinizi çok iyi yaptığınızdan bir Escobar çıkaramadık. İnşallah çıkmaz da. Ama kimseyi suçlayamam benim de yüzüm asılmıyor değil. Bazen ben de Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu hükümlerine gitmek istiyorum.
Bakın beyler eğer bu toplantıda da akaryakıt pompasına, kasaya ek cihazlar takılması, yazılım atılması gibi kararlar alınırsa bu cihazlar bir bilinçlilik haline ulaşacak. Pompaya o kadar çok şey yapıldı ki biraz zorlasak kalkıp yürüyecek. İnsanlığın sonunu işte bu yapay zekâ getirebilir. Herkes hazırlıklı olmak zorunda. Yakında bu pompa, 3 kuruş daha ucuza geliyor diye kaçakçıdan alışveriş yapan vatandaşlarımıza bağıracak. Senin yüzünden tüm sıkıntıyı ben çektim el insaf diye. Çünkü sorun pompada değil sorun biz de. Daha ucuza geliyor diye bu akaryakıtı alıp sonra akaryakıt niye bu kadar pahalı diyen arkadaşlar var. İlginç…
Son bir hatırlatma, haberde Vergi Denetim Kurulu Başkanlığının ismi hiç geçmiyor. Başkanlıkta 3 senedir aralıksız bu sektörü çalışan değerli müfettişlerimiz var. Hatta haberde üzerinde durulan mal izleme sisteminin bir alternatifinin, VDK tarafından 2 sene önce 431 sıra no.lu VUK Genel Tebliğine dayanılarak kısmen de olsa hayata geçirildiğini söyleyebilirim. OECD tarafından ortaya konulan SAF-T girişiminin sürekli gözetim uygulaması kurgulanmış bulunuyor. Bu sistem sadece bir miktar yatırım bekliyor. XBRL standardına uygun olarak XML raporlar hazırlandı ve tüm mevzuat tarandı bile. Uzaktan veri ibrazı için yazılan bir program dahi var. Dahası sektörün önde gelen mükellefleri ile zahmetli çalışmalar yürütüldü ve bu mükellefler ciddi yatırımlarda bulundu. Umarım bu çalışmalar ve alınan yol göz ardı edilmez.
NOT: Makalemiz www.vergisorunlari.com.tr adresinde yayınlanmıştır.
24.10.2019
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.