Limited Şirketten Olan Vergi Alacağının Tahsilinde Müdür Ve Ortaklar Açısından Takip Sırası Var Mıdır?
Kamu alacağının tahsil edilmesine yönelik vergi mevzuatındaki düzenlemeler, “Kanuni Temsilcilerin Ödevi” başlıklı 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesinde ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Kanunu’nun 35. ve mükerrer 35. maddelerinde açıklanmıştır.
Buna göre, Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesinde, “Tüzelkişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, Vakıflar ve cemaatler gibi tüzelkişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri, tüzelkişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirilir.
Yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacaklar, kanunî ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınır. Bu hüküm Türkiye'de bulunmayan mükelleflerin Türkiye'deki temsilcileri hakkında da uygulanır.
Temsilciler veya teşekkülü idare edenler bu suretle ödedikleri vergiler için asıl mükelleflere rücu edebilirler. Tüzelkişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmaları, kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını da kaldırmaz.”
6183 sayılı Kanunun(AATUHK) 35. maddesinde, “Limited şirket ortaklarının, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacakları ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulacakları belirtilmiştir.
6183 sayılı Kanunun Mükerrer 35. maddesinde ise, kanuni temsilcilerin sorumlulukları düzenlenmiş olup yapılan düzenleme ile “Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir.” demektedir.
VUK 10. madde ile 6183 sayılı Kanunun 35. ve mükerrer 35. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde limited şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil, edilemeyeceği anlaşılan vergi borçlarından ötürü öncelikle şirketin mal varlığından tahsil işleminin yapılacağı; mal varlığı alacağın tamamını karşılamaya yetmiyorsa veya şirketin mal varlığı yoksa sermaye hisseleri oranında limited şirketin ortaklarından ve tüm mal varlığı ile sorumlu olan kanuni temsilcilerinden tahsilât işlemleri yapılacağı anlaşılmaktadır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, limited şirketten tahsil edilemeyen kamu alacağı için müdür veya ortaklar arasında bir öncelik sıralaması olup olmadığıdır. Danıştay’ın bu konu ile ilgili yıllar itibariyle değişik zamanlarda vermiş olduğu kararlarda uygulama birliğinin sağlanamadığı, muhtelif kararlar verildiği görülmektedir. Söz konusu karar özetleri aşağıda yer almaktadır.
Danıştay 3. Dairenin Karar Tarihi: 28/02/2007 ve Karar No: 2007/577 sayılı kararında;
Şirket varlığından tahsil imkanı kalmayan kamu alacağının, kanuni temsilcilerin veya ortakların sorumluluğuna ilişkin kurallara göre tahsilinde, bir öncelik sırası bulunmadığına;
Danıştay 9. Dairenin Karar Tarihi: 22/01/2009 ve Karar No: 2009/136 sayılı kararında;
Limited şirketten tahsil olanağı bulunmayan vergi alacağının, öncelikle kanuni temsilciden (müdürden) aranılması, kanuni temsilciden tahsil edilememesi halinde konulan sermaye hissesi ile sınırlı olmak üzere ortakların mal varlıklarından tahsili cihetine gidileceğine,
Danıştay 4. Dairenin Karar Tarihi: 23/03/2009 ve Karar No: 2009/1335 sayılı kararında;
Limited şirketten tahsil olanağının kalmadığı saptanan kamu alacağının öncelikle kanuni temsilcinin mal varlığından tahsili yoluna gidilmesi, buna rağmen tahsil edilememesi halinde konulan sermaye hissesi ile sınırlı olmak üzere ortaklardan tahsiline çalışılması gerektiğine,
Danıştay 4. Dairenin Karar Tarihi: 22/03/2012 ve Karar No: 2012/955 sayılı kararında;
Limited şirketlerin ödenmeyen vergi borçları nedeniyle kanuni temsilci ve ortakların takibinde bir öncelik sırasının bulunmadığı, ancak şirket hakkında yasal takip yolları tüketilmeden ortağın takibine geçilemeyeceğine,
Danıştay 9. Dairenin Karar Tarihi: 11/04/2013 ve Karar No: 2013/3284 sayılı kararında;
Limited şirketin vergi borcunun öncelikle şirketin mal varlığından tahsiline çalışılması, vergi borcunun şirketten tahsilinin olanaksız olduğunun tespit edilmesi halinde ise, vergilendirme ile ilgili ödevleri yerine getirmekle sorumlu bulunmasına karşın, bu ödevleri yerine getirmeyen kanuni temsilcilerin takip edilmesi gerekmekte olup, şayet kanuni temsilcinin varlığından da vergi borcu tahsil edilemezse, ancak bu aşamada ortağın takip edilmesinin mümkün olduğuna,
Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunun Karar Tarihi: 19/02/2014 ve Karar No: 2014/96 sayılı kararında;
“Ödeme emirlerine konu vergi borcunun ait olduğu dönemde şirket ortağı olduğu anlaşılan davacının hissesi oranında takip edilebileceği; kanuni temsilciler ile ortaklar arasında kamu alacağının takibi açısından bir öncelik sırası bulunmadığına hükmedilmiştir.
Yukarıda farklı tarihlerde verilen Danıştay kararlarında farklı değerlendirmelerin yapıldığı, kamu alacağının öncelikle şirketin tüzel kişiliğinden aranılması gerektiği yönünde bir ihtilaf bulunmadığı; ancak şirketten tahsil edilemeyen kamu alacağının ikinci sırada kanuni temsilcilerden mi yoksa ortaklardan mı aranılması gerektiği yönünde görüş ayrılıklarının olduğu açıkça görülmektedir.
Kanuni temsilcilerin vergi borçları ile ilgili sorumluluklarını belirleyen düzenleme Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesinde düzenlenmiş olup, ortakların vergi borçları ile ilgili Vergi Usul Kanununda herhangi bir açıklamaya yer verilmemiştir. 6183 sayılı Kanunun 35. ve Mükerrer 35. maddelerinde ise hem kanuni temsilcilerin hem de limited şirket ortaklarının kamu alacaklarından ne şekilde sorumlu tutulacaklarına dair düzenlemelere yer verilmiştir. Tüm yasal yollar tüketilmesine rağmen şirketten tahsil edilemeyen veya tahsilât sürecinde şirketin herhangi bir mal varlığının bulunmaması, mallarının kamu borcunun ödenmesinde yetersiz bulunması v.s. gibi etkenler dolayısıyla tahsil imkânı kalmayan kamu alacağından kanuni temsilcilerin tüm mal varlığı ile kamu borcunun tamamından sorumlu olduğu, şirket ortaklarının ise sermaye hisseleri oranında sınırlı sorumlu oldukları açıktır. Ayrıca kanuni temsilcilere ödedikleri vergiler için rücu hakkı tanınmışken, ortaklara böyle bir hak tanınmamıştır.
6183 sayılı Kanun’da kamu alacağının takibinde şirketten sonra kanuni temsilciler ile ortaklar arasında herhangi bir öncelik sırası bulunduğuna dair bir belirleme yapılmamıştır. Vergi Usul Kanunu’nda vergi borçlarından kanuni temsilcilerin sorumlu olacakları belirlenmişken, ortaklarla ilgili belirleme 6183 sayılı Kanun’da düzenlenmiştir. Vergi Usul Kanunu’nun şümulünde Gümrük İdareleri tarafından alınan vergi ve resimler hariç genel bütçeye giren vergi, resim, harçlar ile il özel idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim ve harçlar hakkında uygulanacağı belirtilmişken; 6183 sayılı Kanunun şümulünde devlete, il özel idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim, harçlar, vergi cezaları, para cezaları, gecikme faizi, gecikme zammı gibi feri alacaklar ile amme hizmetlerinin tatbikatından mütevellit diğer alacakları hakkında uygulanacağı belirtilmiştir. Yani 6183 sayılı Kanun, Vergi Usul Kanununa göre daha genel bir kanundur. Bu bağlamda kamu alacağının takibinde daha özel kanun olan Vergi usul Kanununun 10. maddesinin öncelikle dikkate alınması durumunda şirketten sonra kamu alacağının tahsilinde öncelikle kanuni temsilcilerin takibe tutulması, hala tahsil edilemeyen bir alacak varsa hisseleri oranında şirket ortaklarına takibat yapılması gerekeceği söylenebilir. Ancak mevcut yasal düzenlemeler çerçevesinde kamu alacağının şirket tüzel kişiliğinden sonra kanuni temsilcilerden veya şirket ortaklarından tahsil aşamasında bir öncelik sıralamasının bulunmadığı anlaşılmakta olup, şirketten sonra hem kanuni temsilcilere hem de ortaklara yönelik herhangi bir sıra önceliği gözetilmeksizin takibat yapılabilmesi mümkündür. Yargı kararlarındaki görüş ayrılıklarının giderilebilmesi için 6183 sayılı Kanunun 35. ve mükerrer 35. maddelerinde “kamu alacağının tahsilinde kanuni temsilciler ile şirket ortakları arasında bir öncelik sıralamasının bulunmadığı” yönünde bir ifade eklenmesi yorum farklılıklarını ortadan kaldıracaktır.
18.03.2016
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> YIL SONU KAMPANYASI: Muhasebecilere Özel Web Sitesi 1.249 TL yerine 999 TL + KDV
Ayrıntılar için tıklayın.
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.