YAZARLARIMIZ
Erbil Ünal
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir
Bilim Uzmanı
erbilunal92@gmail.com



Enflasyon ve Vergi: Yüksek Enflasyon Ortamında Vergi Politikaları

Giriş

Enflasyon!  Teknik tanımlar bir tarafa dursun bana göre enflasyonu tanımlayan iki değerli kişinin sözleriyle başlamak isterim;

Süleyman Demirel Enflasyon için bir yayında; “Enflasyon, milletleri içinden bozan bir olaydır. enflasyon sadece pahalılığı olayı da değildir. ahlakı bozar, borcu olan borcunu ödemez, alacağı olan alacağını alamaz. hırsızlıktan, soyguna kadar hemen hemen bütün yolları açar. toplumun içini bozan bir olaydır. onun için batılılar, enflasyona bir numaralı halk düşmanı ve tek kollu canavar derler.” Ve

Keynesyen Politikalar’dan bildiğimiz; Devlet müdahalesi - Ekonomik istikrar-Müdahalecilik diyen J.M.Keynes’in “Enflasyon aslında bir servet transferidir!” demiştir.

Bu sözde ki haklılıklar günümüzde her kişi ve kurumun, gördükleri ve yaşadıklarıyla kendi takdiridir, 

Bilimsel olarak devam etmemiz gerekirse; Enflasyon bir ekonomide mal ve hizmet fiyatlarının genel seviyesindeki sürekli artışı ifade eder ve paranın satın alma gücünü azaltır. Yüksek enflasyon ortamları, ekonomik istikrarı tehdit ederken, vergi sistemleri üzerinde de ciddi etkiler yaratır. Türkiye, özellikle 1970’lerden itibaren kronikleşen yüksek enflasyonla mücadele etmiş ve bu durum vergi politikalarının tasarımını ve uygulanmasını derinden etkilemiştir. 2025 itibarıyla Türkiye, %38,10’luk yıllık enflasyon oranıyla (TÜİK, 2025) yüksek enflasyonun ekonomik ve sosyal sonuçlarıyla yüzleşmeye devam etmektedir.

Yüksek Enflasyonun Vergi Sistemine Etkileri

Yüksek enflasyon, vergi sistemini çeşitli yollarla bozar. İlk olarak, tarife kayması (bracket creep) etkisiyle nominal gelir artışları, bireyleri daha yüksek vergi dilimlerine iter. Bu durum, reel gelir artışı olmaksızın vergi yükünü artırır ve özellikle düşük gelirli kesimler üzerinde orantısız bir baskı yaratır. Dünya Bankası’nın 2022’de düzenlediği “Yüksek Enflasyon Dönemlerinde Vergilendirme” seminerinde belirtildiği üzere, gıda ve enerji gibi temel ihtiyaç maddelerindeki fiyat artışları, nominal gelirleri bu artışlara ayak uyduramayan yoksul kesimleri daha fazla etkiler. Türkiye’de, 2022’de %85’i aşan enflasyon oranı (TÜİK, 2022), tarife kayması sorununu derinleştirmiş ve vergi adaletini zedelemiştir.

İkinci olarak, yüksek enflasyon, vergi tahsilatında reel kayıplara yol açar. Vergi tahsilatındaki gecikmeler, paranın değer kaybı nedeniyle kamu gelirlerinin reel değerini azaltır. Tanzi (1977), bu fenomeni “Tanzi etkisi” olarak tanımlamış ve özellikle gelişmekte olan ülkelerde vergi idarelerinin zayıf olduğu durumlarda bu kaybın daha belirgin olduğunu belirtmiştir. Türkiye’de, 2020 sonrası yüksek enflasyon döneminde, dolaylı vergilere (KDV, ÖTV) bağımlılık artmış, ancak tahsilat gecikmeleri kamu gelirlerinde reel kayıplara neden olmuştur.

Üçüncü olarak, yüksek enflasyon, kayıt dışı ekonomiyi teşvik eder. Vergi yükü ve ekonomik belirsizlik, mükellefleri vergi kaçırmaya yöneltebilir. Türkiye’de kayıt dışı ekonominin GSMH’ye oranı %20-30 civarında tahmin edilmektedir (Özdemir, 2011). Bu durum, vergi tabanını daraltarak kamu finansmanını daha da zorlaştırır.

Peki Kalifiye Personele Etkileri?

Enflasyon özellikle kalifiye personelin iş gücü piyasasındaki dinamiklerini derinden etkiler. Enflasyonun iş hayatına ve kalifiye personele olan etkilerini anlamak, ekonomik dalgalanmalara karşı daha bilinçli stratejiler geliştirilmesine olanak tanr.

  • Satın Alma Gücünün Azalması: Enflasyon, çalışanların maaşlarının reel değerini eritir. Kalifiye personel, yüksek beceri ve uzmanlık gerektiren pozisyonlarda çalıştığı için genellikle daha yüksek gelir beklentisine sahiptir. Ancak, enflasyon oranlarının maaş artışlarını geride bırakması durumunda, bu çalışanların satın alma gücü azalır. Bu durum, kalifiye personelin yaşam standartlarını koruma çabasını zorlaştırır ve iş tatminini olumsuz etkileyebilir.
  • İş Değişikliği ve Yetenek Göçü: Enflasyonist bir ortamda, kalifiye çalışanlar daha iyi maaş ve yan haklar sunan işverenlere yönelir. Rekabetçi piyasalarda, firmalar yetkin çalışanları elde tutmak için maaş artışları veya ek avantajlar sağlamak zorunda kalabilir. Ancak, bunu karşılayamayan şirketler, yetenek kaybına uğrayabilir. Ayrıca, yüksek enflasyonun olduğu ülkelerde kalifiye personel, daha istikrarlı ekonomilere sahip ülkelere göç etme eğiliminde olabilir, bu da beyin göçünü tetikler.
  • Motivasyon ve Verimlilik Düşüşü: Kalifiye çalışanlar, ekonomik belirsizlik ve finansal baskılar nedeniyle motivasyon kaybı yaşayabilir. Enflasyonun neden olduğu geçim kaygısı, çalışanların işlerine odaklanmasını zorlaştırabilir ve uzun vadede verimliliklerini olumsuz etkileyebilir. Bu durum, özellikle inovasyon ve yaratıcılık gerektiren sektörlerde ciddi bir sorun haline gelebilir.
  • Eğitim ve Gelişim Yatırımlarına Etki: Enflasyon, bireylerin ve şirketlerin eğitim ile mesleki gelişim yatırımlarını kısıtlamasına neden olabilir. Kalifiye personel, becerilerini güncel tutmak için sürekli öğrenmeye ihtiyaç duyar. Ancak, artan yaşam maliyetleri nedeniyle bu tür yatırımlar ikinci plana atılabilir, bu da uzun vadede iş gücü kalitesini düşürebilir.

Türkiye’de Yüksek Enflasyon ve Vergi Politikaları

Türkiye, 1970’lerden itibaren yüksek enflasyonla mücadele eden bir ekonomi olarak, vergi politikalarını bu koşullara uyarlamaya çalışmıştır. Ancak, bu politikalar genellikle yetersiz kalmış veya kısa vadeli çözümlerle sınırlı olmuştur. Örneğin, 2001 ekonomik krizi sonrası enflasyon kontrol altına alınmış, ancak vergi sistemindeki yapısal sorunlar (dar vergi tabanı, dolaylı vergilere bağımlılık) çözülememiştir. 2020 sonrası dönemde, pandemi ve döviz kuru dalgalanmalarıyla yeniden yükselen enflasyon, vergi politikalarını yeniden tartışma gündemine taşımıştır.

Türkiye’de vergi sistemi, dolaylı vergilere (KDV, ÖTV) yüksek bağımlılığıyla dikkat çeker. 2023’te vergi gelirlerinin yaklaşık %60’ı dolaylı vergilerden elde edilmiştir. Ancak, yüksek enflasyon ortamında, bu vergiler satın alma gücünü daha da düşürerek düşük gelirli kesimlerde sosyal huzursuzluğa yol açar. Örneğin, enerji ve gıda fiyatlarındaki artışlar, ÖTV ve KDV yoluyla daha da pahalı hale gelmiş, bu da enflasyonun “sinsi vergi” etkisini güçlendirmiştir.

Yıl

Yıllık Enflasyon Oranı (TÜFE, %)

2015

8,81

2016

8,53

2017

11,92

2018

20,30

2019

11,84

2020

14,60

2021

36,08

2022

                                 64,27 (TÜİK verisi, yaklaşık)

2023

                                 64,27 (TÜİK verisi, yaklaşık)

2024

                                               44,38 (Aralık 2024)

TÜİK-2023

Enflasyon Düzeltmesi ve Yeniden Değerleme Uygulamaları

Türkiye, yüksek enflasyonun mali tablolara etkisini azaltmak için enflasyon muhasebesi ve yeniden değerleme uygulamalarına başvurmuştur. 2023’te Vergi Usul Kanunu (VUK) kapsamında yeniden başlatılan enflasyon düzeltmesi, mali tabloların reel değerini korumayı amaçlar. Ancak, bu uygulamanın karmaşıklığı ve mükellefler üzerindeki idari yükü, etkinliğini sınırlamaktadır. Örneğin, 2023’te bilanço düzeltmelerinde farklı mal grupları için farklı yöntemlerin (gerçek yöntem, toplulaştırılmış yöntem) seçilebilmesi, uygulamada duraksamalara neden olmuştur.

Yeniden değerleme oranı, gelir vergisi tarifelerinin enflasyona uyum sağlaması için kritik bir araçtır. 2023’te yeniden değerleme oranı %122,93 olarak belirlenmiş, ancak bu oran, yüksek enflasyon karşısında yetersiz kalarak tarife kayması sorununu tam anlamıyla çözememiştir. Bu durum, ücretlilerin vergi yükünü artırarak vergide adalet ilkesine zarar vermiştir.

Dünyadan Örnekler

Yüksek enflasyonla mücadele eden diğer ülkeler, vergi politikalarında farklı yaklaşımlar benimsemiştir. Bu örnekler, Türkiye için dersler sunabilir.

  • Arjantin: Enflasyon Vergisi ve Kamu Borcu
    Arjantin, %288’lik enflasyon oranıyla (Mart 2024) dünyada en yüksek enflasyona sahip ülkedir. Hükümet, kamu borcunu yerli para cinsinden tutarak “enflasyon vergisi” yoluyla borcun reel değerini düşürmeye çalışmıştır. Ancak, bu strateji, TL’nin değer kaybına benzer şekilde, Arjantin pesosunun hızla değer kaybetmesine ve toplumsal satın alma gücünün çökmesine neden olmuştur. Türkiye, döviz cinsinden yüksek kamu borcu nedeniyle bu stratejiyi tam anlamıyla uygulayamamakta, ancak enflasyon vergisinin dolaylı etkileri hissedilmektedir.
  • Macaristan: Radikal Vergi Reformu
    1946’da %41,9 katrilyonluk hiperenflasyon yaşayan Macaristan, katı bir vergi reformu ve yeni para birimi (forint) ile enflasyonu kontrol altına almıştır. Vergi reformu, altın ve döviz rezervleriyle desteklenmiş, bu da kamu gelirlerini reel olarak artırmıştır. Türkiye, benzer bir yapısal reform için vergi tabanını genişletmeye ve kayıt dışı ekonomiyle mücadele etmeye odaklanabilir.
  • Almanya: Weimar Dönemi ve Vergi Kaosu
    1923’te Weimar Almanya’sında hiperenflasyon, vergi tahsilatını neredeyse imkansız hale getirmiştir. Hükümet, para basımına bağımlı hale gelmiş, bu da enflasyonu daha da körüklemiştir. Türkiye, bu örnekten, para politikası ve vergi politikası arasındaki uyumun önemini çıkarabilir. Merkez Bankası’nın bağımsızlığı ve mali disiplin, enflasyonla mücadelede kritik unsurlardır.

Türkiye için Çözüm Önerileri

Türkiye’nin yüksek enflasyon ortamında vergi politikalarını iyileştirmesi için aşağıdaki öneriler dikkate alınabilir:

  • Gelir Vergisi Tarifelerinin Enflasyona Endekslenmesi: Tarife kayması sorununu çözmek için gelir vergisi dilimleri, yıllık TÜFE oranına otomatik olarak endekslenmelidir. Bu, özellikle ücretlilerin vergi yükünü hafifletecektir.
  • Dolaylı Vergilere Bağımlılığın Azaltılması: KDV ve ÖTV oranlarının temel ihtiyaç maddelerinde düşürülmesi, düşük gelirli kesimlerin satın alma gücünü koruyabilir. Bunun yerine, yüksek gelir gruplarına yönelik artan oranlı vergiler artırılabilir.
  • Kayıt Dışı Ekonomiyle Mücadele: Vergi tabanını genişletmek için dijital denetim mekanizmaları güçlendirilmeli ve vergi uyumu teşvik edilmelidir. Örneğin, e-fatura ve e-defter uygulamalarının kapsamı genişletilebilir.
  • Enflasyon Muhasebesinin Basitleştirilmesi: Enflasyon düzeltmesi süreçleri, küçük ve orta ölçekli işletmeler için daha az karmaşık hale getirilmelidir. Bu, mükelleflerin idari yükünü azaltacaktır.
  • Maliye ve Para Politikası Uyumu: Enflasyonla mücadelede, Merkez Bankası’nın sıkı para politikası, maliye politikasıyla desteklenmelidir. Kamu harcamalarının disipline edilmesi, bütçe açıklarını azaltacaktır.

Sonuç

Yüksek enflasyon, Türkiye’de vergi sistemini tarife kayması, reel gelir kayıpları ve kayıt dışı ekonomi gibi sorunlarla karşı karşıya bırakmaktadır. 2025’te %38,10’luk enflasyon oranı, bu sorunların devam ettiğini göstermektedir. Arjantin, Macaristan ve Almanya gibi ülkelerin deneyimleri, yapısal reformların ve mali disiplinin önemini ortaya koymaktadır. Türkiye, vergi tarifelerini enflasyona endeksleyerek, dolaylı vergilere bağımlılığı azaltarak ve kayıt dışı ekonomiyle mücadele ederek daha adil ve etkin bir vergi sistemi oluşturabilir. Bu adımlar, sadece ekonomik istikrarı değil, aynı zamanda sosyal adaleti de güçlendirecektir.

Kaynakça

  • Akçay, A. (2023). Türkiye’de vergi teşvik politikalarının etkinliği: 2020 sonrası analiz. Vergi Dünyası, 35(2), 45-58.
  • TÜİK. (2025). Enflasyon İstatistikleri. Türkiye İstatistik Kurumu.
  • Yücel, E. (2023). Türkiye’de dolaylı vergilerin gelir dağılımı üzerindeki etkileri. Uluslararası İktisadi Araştırmalar Dergisi, 16(1), 55-68.

28.04.2025

Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.

>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.

>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.

>> YILIN KAMPANYASI: Muhasebecilere Özel Web Sitesi 1.249 TL + KDV  Ayrıntılar için tıklayın.

GÜNDEM