Enflasyon! Teknik tanımlar bir tarafa dursun bana göre enflasyonu tanımlayan iki değerli kişinin sözleriyle başlamak isterim;
Süleyman Demirel Enflasyon için bir yayında; “Enflasyon, milletleri içinden bozan bir olaydır. enflasyon sadece pahalılığı olayı da değildir. ahlakı bozar, borcu olan borcunu ödemez, alacağı olan alacağını alamaz. hırsızlıktan, soyguna kadar hemen hemen bütün yolları açar. toplumun içini bozan bir olaydır. onun için batılılar, enflasyona bir numaralı halk düşmanı ve tek kollu canavar derler.” Ve
Keynesyen Politikalar’dan bildiğimiz; Devlet müdahalesi - Ekonomik istikrar-Müdahalecilik diyen J.M.Keynes’in “Enflasyon aslında bir servet transferidir!” demiştir.
Bu sözde ki haklılıklar günümüzde her kişi ve kurumun, gördükleri ve yaşadıklarıyla kendi takdiridir,
Bilimsel olarak devam etmemiz gerekirse; Enflasyon bir ekonomide mal ve hizmet fiyatlarının genel seviyesindeki sürekli artışı ifade eder ve paranın satın alma gücünü azaltır. Yüksek enflasyon ortamları, ekonomik istikrarı tehdit ederken, vergi sistemleri üzerinde de ciddi etkiler yaratır. Türkiye, özellikle 1970’lerden itibaren kronikleşen yüksek enflasyonla mücadele etmiş ve bu durum vergi politikalarının tasarımını ve uygulanmasını derinden etkilemiştir. 2025 itibarıyla Türkiye, %38,10’luk yıllık enflasyon oranıyla (TÜİK, 2025) yüksek enflasyonun ekonomik ve sosyal sonuçlarıyla yüzleşmeye devam etmektedir.
Yüksek enflasyon, vergi sistemini çeşitli yollarla bozar. İlk olarak, tarife kayması (bracket creep) etkisiyle nominal gelir artışları, bireyleri daha yüksek vergi dilimlerine iter. Bu durum, reel gelir artışı olmaksızın vergi yükünü artırır ve özellikle düşük gelirli kesimler üzerinde orantısız bir baskı yaratır. Dünya Bankası’nın 2022’de düzenlediği “Yüksek Enflasyon Dönemlerinde Vergilendirme” seminerinde belirtildiği üzere, gıda ve enerji gibi temel ihtiyaç maddelerindeki fiyat artışları, nominal gelirleri bu artışlara ayak uyduramayan yoksul kesimleri daha fazla etkiler. Türkiye’de, 2022’de %85’i aşan enflasyon oranı (TÜİK, 2022), tarife kayması sorununu derinleştirmiş ve vergi adaletini zedelemiştir.
İkinci olarak, yüksek enflasyon, vergi tahsilatında reel kayıplara yol açar. Vergi tahsilatındaki gecikmeler, paranın değer kaybı nedeniyle kamu gelirlerinin reel değerini azaltır. Tanzi (1977), bu fenomeni “Tanzi etkisi” olarak tanımlamış ve özellikle gelişmekte olan ülkelerde vergi idarelerinin zayıf olduğu durumlarda bu kaybın daha belirgin olduğunu belirtmiştir. Türkiye’de, 2020 sonrası yüksek enflasyon döneminde, dolaylı vergilere (KDV, ÖTV) bağımlılık artmış, ancak tahsilat gecikmeleri kamu gelirlerinde reel kayıplara neden olmuştur.
Üçüncü olarak, yüksek enflasyon, kayıt dışı ekonomiyi teşvik eder. Vergi yükü ve ekonomik belirsizlik, mükellefleri vergi kaçırmaya yöneltebilir. Türkiye’de kayıt dışı ekonominin GSMH’ye oranı %20-30 civarında tahmin edilmektedir (Özdemir, 2011). Bu durum, vergi tabanını daraltarak kamu finansmanını daha da zorlaştırır.
Enflasyon özellikle kalifiye personelin iş gücü piyasasındaki dinamiklerini derinden etkiler. Enflasyonun iş hayatına ve kalifiye personele olan etkilerini anlamak, ekonomik dalgalanmalara karşı daha bilinçli stratejiler geliştirilmesine olanak tanr.
Türkiye, 1970’lerden itibaren yüksek enflasyonla mücadele eden bir ekonomi olarak, vergi politikalarını bu koşullara uyarlamaya çalışmıştır. Ancak, bu politikalar genellikle yetersiz kalmış veya kısa vadeli çözümlerle sınırlı olmuştur. Örneğin, 2001 ekonomik krizi sonrası enflasyon kontrol altına alınmış, ancak vergi sistemindeki yapısal sorunlar (dar vergi tabanı, dolaylı vergilere bağımlılık) çözülememiştir. 2020 sonrası dönemde, pandemi ve döviz kuru dalgalanmalarıyla yeniden yükselen enflasyon, vergi politikalarını yeniden tartışma gündemine taşımıştır.
Türkiye’de vergi sistemi, dolaylı vergilere (KDV, ÖTV) yüksek bağımlılığıyla dikkat çeker. 2023’te vergi gelirlerinin yaklaşık %60’ı dolaylı vergilerden elde edilmiştir. Ancak, yüksek enflasyon ortamında, bu vergiler satın alma gücünü daha da düşürerek düşük gelirli kesimlerde sosyal huzursuzluğa yol açar. Örneğin, enerji ve gıda fiyatlarındaki artışlar, ÖTV ve KDV yoluyla daha da pahalı hale gelmiş, bu da enflasyonun “sinsi vergi” etkisini güçlendirmiştir.
Yıl |
Yıllık Enflasyon Oranı (TÜFE, %) |
2015 |
8,81 |
2016 |
8,53 |
2017 |
11,92 |
2018 |
20,30 |
2019 |
11,84 |
2020 |
14,60 |
2021 |
36,08 |
2022 |
64,27 (TÜİK verisi, yaklaşık) |
2023 |
64,27 (TÜİK verisi, yaklaşık) |
2024 |
44,38 (Aralık 2024) |
Türkiye, yüksek enflasyonun mali tablolara etkisini azaltmak için enflasyon muhasebesi ve yeniden değerleme uygulamalarına başvurmuştur. 2023’te Vergi Usul Kanunu (VUK) kapsamında yeniden başlatılan enflasyon düzeltmesi, mali tabloların reel değerini korumayı amaçlar. Ancak, bu uygulamanın karmaşıklığı ve mükellefler üzerindeki idari yükü, etkinliğini sınırlamaktadır. Örneğin, 2023’te bilanço düzeltmelerinde farklı mal grupları için farklı yöntemlerin (gerçek yöntem, toplulaştırılmış yöntem) seçilebilmesi, uygulamada duraksamalara neden olmuştur.
Yeniden değerleme oranı, gelir vergisi tarifelerinin enflasyona uyum sağlaması için kritik bir araçtır. 2023’te yeniden değerleme oranı %122,93 olarak belirlenmiş, ancak bu oran, yüksek enflasyon karşısında yetersiz kalarak tarife kayması sorununu tam anlamıyla çözememiştir. Bu durum, ücretlilerin vergi yükünü artırarak vergide adalet ilkesine zarar vermiştir.
Yüksek enflasyonla mücadele eden diğer ülkeler, vergi politikalarında farklı yaklaşımlar benimsemiştir. Bu örnekler, Türkiye için dersler sunabilir.
Türkiye’nin yüksek enflasyon ortamında vergi politikalarını iyileştirmesi için aşağıdaki öneriler dikkate alınabilir:
Yüksek enflasyon, Türkiye’de vergi sistemini tarife kayması, reel gelir kayıpları ve kayıt dışı ekonomi gibi sorunlarla karşı karşıya bırakmaktadır. 2025’te %38,10’luk enflasyon oranı, bu sorunların devam ettiğini göstermektedir. Arjantin, Macaristan ve Almanya gibi ülkelerin deneyimleri, yapısal reformların ve mali disiplinin önemini ortaya koymaktadır. Türkiye, vergi tarifelerini enflasyona endeksleyerek, dolaylı vergilere bağımlılığı azaltarak ve kayıt dışı ekonomiyle mücadele ederek daha adil ve etkin bir vergi sistemi oluşturabilir. Bu adımlar, sadece ekonomik istikrarı değil, aynı zamanda sosyal adaleti de güçlendirecektir.
Kaynakça
28.04.2025
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak gösterilse dahi, makale aktif link verilerek yayınlanabilir. Kaynak göstermeden ve aktif link vermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır.)
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.
>> YILIN KAMPANYASI: Muhasebecilere Özel Web Sitesi 1.249 TL + KDV Ayrıntılar için tıklayın.